• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

DÂSTÂN-I LEYLÎ vü MECNÛN

Üyelik Tarihi
30 Kas 2012
Konular
12,578
Mesajlar
16,017
MFC Puanı
2,330
Bu acılı aşk ve ıstırap serüveni Arap edebiyatından daha ziyade İran ve Türk edebiyatlarında akis bulmuş ve nihayet en güzel ve muhteşem meyvasını şairimiz Fuzûlî’nin kaleminden vermiştir. Eser 1535 yılında yazılmıştır.

Fuzûlî. Leylâ ve Mecnûn’unu hangi duygularla kaleme aldığını şu kıtalarla söyler:

Dutsam taleb-i hakîkate râh-ı mecaz
Efsâne behânesiyle arz etsem râz
Leylî sebebiyle vasfun etsem âğâz
Mecnûn dili ile etsem ızhâr-ı niyâz

Açıklama : (Ey Tanrı), hakikat arzusu ile, mecaz yolunu tutup da, hikaye söylemek bahanesiyle sırları açıklasam… Leylâ vasıtasıyla senin sıfatlarını söylemeye başlasam ve Mecnun’un dili ile sana olan ihtiyacımı ortaya koyup yalvarsam…





DÂSTÂN-I LEYLÎ vü MECNÛN


1. Konu



Bu hazret-i İzzetden ızhâr-ı hamd ile istimdâd-ı hus'ül-i metâlibdür ve Âsâr-ı şükr ile istid'â-yı setr-i meâyibdür


Açıklama : Yüce Allah'tan, Hamd ile Arzuların Gerçekleşmesini Dileme ve Şükür ile Kusurların Örtülmesini isteme.

1. Beyit :
Elhamdü livâhibi'i-mekârim
Ve'ş-şükrü lisahibi'l-merâhim

Açıklama :Keremler bağışlayan ve merhametler sahibi olan ( Allah'a) hamd ve şükür olsun.

2. Beyit :
Veh've'l-ezeliyyü fi'l-bidâye
Veh've'l-edebiyyu fi'n-nihâye

Açıklama : O, başlangıç olarak ezelî, ve sonuç bakımından ebedîdir.
3. Beyit :
Kad şâa bisun'ihî beyâneh
Mâ a'zamu fi'l-bakâi şâneh

Açıklama : Bakilikte şanı çok yüce olan (Allah) ın beyanı, kudretinin eseri olarak cihana yayıldı.

4. Beyit :
Sübhânallah zihî hudâvend
Bîşibh u şerîk u misl u mânend

Açıklama : Subhanallah!.. Benzeri, ortağı misli ve menendi bulunmayan ve yüce bir efendi!..

5. Beyit :
Meşşâta-i nev-arûs-i âlem
Gevher-keş-i silk-i nesl-i Âdem

Açıklama : (O), âlemin taze gelininin yüzünü süsleyen, Âdem nesli ipliğini incilerle donatan (dır)

6. Beyit :
Sarrâf-ı cevâhir-i hakâyık
Keşşâf-ı gavâmız-ı dekâyık

Açıklama : Hakikatler cevahirinin sarayı; ince nükte sırlarının aralayıcısı(dır)

7. Beyit :
Peydâ-kun-i her nihan ki bâşed
Pinhan-kun-i her iyan ki bâşed

Açıklama : Gizli olan her şeyi açığa çıkaran, her açık olan şeyi de gizleyen(dir)

8. Beyit :
Mi'mâr-ı binâ-yı âferiniş
Sîr-âb-kun-i riyâz-ı bîniş

Açıklama : Yaratılış binasının mimarı, basiret çimenleri(nin çiçekleri) ni sulayıp besleyen(dir)

9. Beyit :
Yârab mededî ki derd-menden
Aşufte vu zâr u mustmenden

Açıklama : Ya Rab, elimden tut ki; dertliyim, düşkünüm; ağlayıp inliyorum, kederliyim!..

10. Beyit :
Ez feyz-i huner haber nedârem
Cuz bîhunerî huner nedârem

Açıklama : Hünerin feyzinde habersizim; hünersizlikten gayrı yok bir hünerim.

11. Beyit :
Şugl-i acebî girifteem pîş
Pîş u pes-i û tamâm teşvîş

Açıklama : (Öyle) şaşılacak bir işe giriştim ki; başı sonu bütünü ile sıkıntı ve endişe...

12. Beyit :
Sengîst berâhem ûftâde
Bahrîst merâ hirâs dâde

Açıklama : (Sanki) yolumun üzerine bir taş düşmüş; yahut karşıma korku veren bir deniz çıkmıştır.

13. Beyit :
Tevfîk-i tuem eger nebâşed
Ver lutf-ı tu râhber nebâşed

14. Beyit :
Muşkil ki der in girîve-i teng
la'lî beder ârem ez dil-i seng

15. Beyit :
Muşkil ki mûrad ruh numâyed
Zin bahr durî bedestem âred

Açıklama 13-15 : Eğer senden bir yardım gelmez, ve eğer senin lutfun bana rehber olmazsa; taşın bağrından bir lâ'l çıkarabilmem güç; muradımın yüzünün görünüpte bu denizden elime bir inci geçmesi müşküldür.

16. Beyit :
An nun ki dilem furûg gîred
Levham rakam-ı safâ pezîred

Açıklama : (Ya Rab!) içimin aydınlandığı ve gönlümün aynasının parladığı şeyi lutfet!

17. Beyit :
Âyine-i hâtıram şeved pâk
Rûşen gerbed çerâg-ı idrâk

18. Beyit :
Kufl-i der-i ârzû bitâbem
Her çîz taleb kunem biyâbem

19. Beyit :
Bahşed beriyâz-ı devletem âb
Ebr-i kerem-i Rasûl u ashâb

Açıklama 17-18-19 : (Böylelikle) gönlümün aynası parlasın ve anlayışımın çerağı aydınlansın da; arzu kapımın kilidini açayım ve ne istersem elde edeyim; bahtımın bahçesini Peygamber'in ve ashabının kerem bulutu sulasın.
 
Üyelik Tarihi
30 Kas 2012
Konular
12,578
Mesajlar
16,017
MFC Puanı
2,330
2. Konu


Bu şükûfe-i gülzâr-ı tevhîddür ve Nev-bâve-i bûstân-ı temcîddür
Açıklama : Tevhid Bahçesinin Çiçeği ve Allah'ı Ululama Bostanının Taze Yemişi

20. Beyit :
Ey mûnis-i ehl-i zevk yâdun
Ebvâb-ı emel kilîdi adun

Açıklama : Ey, zevk sahiplerinin yoldaşı ve adın emel kapılarının kilidi olan (Tanrı)!

21. Beyit :
Ey genc-i atâ tılısmı ismün
Sen genc-i nihan cihan tılısmun

Açıklama : Ey, ismin bağış hazinesinin tılsımı ve zatın o tılsımın gizli hazinesi olan (Tanrı) !

22. Beyit :
Ey cûd-ı vücûdı kevne vâhib
Zâtı kimi i'tirâfı vâcib

Açıklama : Ey kâinata varlık lutfunu bağışlayan ve zatı gibi, varlığının itirafı da vacib olan (Tanrı)!

23. Beyit :
Ey silsile-i vücûda eâzım
Rezzâk-ı erâzil ü eâzım

Açıklama :Ey varlık sistemini düzenleyen ve hem rezillere, hem de yüksek ruhlu insanlara rızkını veren (Tanrı)!

24. Beyit :
Ey perde-keş-i rümûz-ı mübhem
Müstahfız-ı intizâm-ı âlem

Açıklama :Ey anlaşılmaz remizlere perde çekip âlemin nizamını koruyan!

25. Beyit :
Ey mûnis-i hâtır-ı perîşân
Bîcân olana muhabbetün cân

Açıklama :Ey perişan gönlün yakını! Ey, muhabbeti cansızlara can olan!

26. Beyit :
Ey nakş-tırâz-ı safha-i hâk
Sâhib-rakam-ı hutût-ı eflâk

Açıklama :Ey toprağın zemini nakışlarla süsleyen ve göklerin sayfasına yazılar yazan!..

27. Beyit :
Ey muhtesib-i cihât-ı erkân
Kân-ı güher-i vücûb ü imkân

Açıklama : Ey dört cihetin hesabını tutan (ve ey) vücûb ve imkân cevherinin maden ocağı!

28. Beyit :
Ey mebde'-i feyz-i âferîniş
Senden rûşen çerâg-ı bîniş

Açıklama :Ey yaratılış feyzinin kaynağı! İdrak çerağı senin nurundan tutuşmuştur.

29. Beyit :
Ey perde-i mâsivâ nikâbun
Senden özge senün hicâbun

Açıklama : Ey, masiva perdesi yüzünün örtüsü olan! Senden gayrı olanlar senin perdendir.

30. Beyit :
Ey sırr-ı vücudun emr-i ma'lûm
Mevcûd hemin sen özge ma'dûm

Açıklama : Ey, varlığının sırrı bilinen bir iş olan! Var olan yalnız sensin; senden başkası ise (aslında) yoktur.
31. Beyit :
Ey yeddi gül ü tukuz gülistân
Feyz ü keremünle sebz ü handân

Açıklama : Ey yedi (göğün) gülünü ve dokuz (gezegenin) gülistanını cömertliğiniz feyzi ile yeşerten ve güldüren!..

32. Beyit :
Ey varı yoh eyleyen yohı var
Yoh varlığunda zann ü inkâr

Açıklama : Ey varı yok eyleyen, yoğu da var! Yok asla varlığın hususunda ne zan, ne inkâr.

33. Beyit
Ey şâhid-i gayb perde-dârı
Fikrün güli ma’rifet bahârı

Açıklama : Ey gayb güzelinin perdedarı!.. Ey fikrin gülü ve marifet baharı!

34. Beyit :
Ey âleme feyz-i cûd senden
Halka şeref-i vücûd senden

Açıklama : Ey âleme cömertlik feyzi ve varoluş şerefi bağışlayan!

35. Beyit :
Ey cümle cihan sana rızâ-cû
Senden hâlî senünle memlû

Açıklama : Ey bütün cihanın rızasını aradığı! Kâinat baştan başa senin feyiz ve bereketinle dopdolu.


36. Beyit :
Ey şem’-i ezel fetîle-sûzı
Bezm-i ebed encümen-fürûzı

Açıklama : Ey güzellik lambasının fitilini yakan ve ebedilik meclisini aydınlatan!..

37. Beyit :
Ey şirk ü şerîkden münezzeh
Sırr-ı ezel ü ebeden âgeh

Açıklama : Ey şirkten ve şerikden münezzeh(bulunan) ve(ey) ezel ve ebed sırrından haberdar olan!..

38. Beyit :
Ey bâr-ı Hudâ-yı âlem-ârây
Tahsîn işüne hemin ola rây

Açıklama : Ey âlemi süsleyen Tanrı!.. İşlerine hayran olmaktan başka ne düşüncem olabilir!

39 Beyit :
Ahsent zehî hakîm-i kâmil
Ne şükr ola sun’una mukâbil

Açıklama : Övgüler sana (ey) en güzel ve en yüce hâkim! Senin yaptığına karşılık sana nasıl şükredilsin!

40. Beyit :
Fıtrat zamanın çeken zamanda
Hakkâ ki bu emr-i künfekânda

Açıklama : Yaratma yazısını yazdığında, (yani) (her şeyin ) senin “OL!” emrinle olduğu zaman, doğrusu bu ki;

41. Beyit :
Hükm etdün kim ne ola ahvâl
Ne vaz’ ile çizgine meh ü sâl

Açıklama : İşlerin nasıl olacağına, ayların ve yılların nasıl devredeceğine ;

42. Beyit :
Devran ne zamanda ola âhır
Her devrinde ne ola zâhir

Açıklama : Devranın ne zaman son bulacağına; her dönüşünde nelerin ortaya çıkacağına;

43. Beyit :
Nişe ola ferd-i nesl-î âdem
Her ferdi anun ne ede her dem

Açıklama : Adem nesli fertlerinin nasıl olacağına ve her birinin her an ne yapacağına sen hükmettin.

44. Beyit :
Eşyâya çoh etmezem tehayyür
Senden yanadur hemin tefekkür

Açıklama: Varlıklara çok şaşmıyorum; çünkü bütün( bunları izah eden ) düşünce, senden yanadır.

45. Beyit :
Eşyâ aceb olmaz olsa zâhir
Kim var senün kimi muzâhir

Açıklama : Eşya eğer ( varlık sahnesinde) görünüyorsa buna şaşılmaz; çünkü senin gibi bir koruyucusu var.

46. Beyit
Ammâ çü sana kadîmdür zât
İdrâk sana yeter mi heyhât

Açıklama : Ama senin zatın kâdim (öncesiz) olunca, akıl seni idrak edebilir mi? Heyhat!
 
Üyelik Tarihi
30 Kas 2012
Konular
12,578
Mesajlar
16,017
MFC Puanı
2,330
47. Beyit :
İdrâkümüze kemâl-i hayret
Tevhîdüne besdürür delâlet

Açıklama : (Seni idrak etmede) şaşkınlığımızın büyüklüğü, senin birliğine yeterli delildir.

48. Beyit :
Endîşe-i zât kılmak olmaz
Bilmek bu yeter ki bilmek olmaz

Açıklama : Senin zatın hakkında düşünmek mümkün değildir. (İnsana )bilgi olarak (senin) zâtını bilmenin imkansızlığını bilmek yeterlidir.

49. Beyit :
Ol dem ki urup binâ-yı muhkem
Çekdün rakam-ı nizâm-ı âlem

Açıklama : Binaya muhkem bir şekilde kurup, âlemin nizamı yazısını yazdığında;

50. Beyit :
Hakkâ ki hoş intizâm verdün
Ârâyişini tamâm verdün

Açıklama : El hak, (ona) hoş bir düzen verdin; süsünü, bezeğini tam tuttun;

51. Beyit :
Etdün gereğin ger az ger çoh
Bir nesne gereklü yoh ki ol yoh

52. Beyit :
Bir nev’ ile eyledün müheyyâ
Kim geldi kusûrdan Müberrâ

Açıklama 51-52 : Az olsun, çok olsun, gereği ne ise onu yaptın. Gerekli olupta var olmayan ne varsa, (onu) öyle bir şekilde hazırladın ki, kusurlardan tamamen uzak olarak (vücuda) geldi!

53. Beyit :
Eşyâda egerçi râz çohdur
Ol kim ola râzun anda yohdur

Açıklama : Gerçi eşyada sır çoktur; fakat senin sırrının onda bulunduğu hiçbir şey yoktur.

54. Beyit :
Eşyâ nişe senden olsun âgâh
El-kudretu ve’l-bekâu lillâh

Açıklama : Eşya senden nasıl haberdar olsun ki! <<Kudret ve beka yalnızca Allah’a aittir>>.
3. Konu

Bir münâcât deryâsından bir cevherdür ve Tazarru’ma’deninden bir gevherdür

Açıklama : Allah’a Yakarma Deryasından Bir İnce ve Niyaz Madeninden Bir Mücevher

55. Beyit :
Yârab kerem et ki hâr ü zârem
Dergâha besî ümîdvârem

Açıklama : Ya Rab, kerem kıl ki; hor ve hakirim, ağlayıp inliyorum; fakat, dergahına fazlası ile ümit bağlamışım!

56. Beyit :
Toprağ idüm eyledün bir insân
Müstevcib-i akl ü kâbil-i cân

Açıklama : Ben topraktım, beni akla layık ve can taşımaya istidatlı bir insan yaptın.

57. Beyit :
Ger cân ise hâk-i dergehündür
V’er cân ise sâlik-i rehündür

Açıklama : Eğer can (dersen); senin dergahının tozu toprağı; akıl ise, senin yolunun yolcusudur.

58. Beyit :
Men gülşen-i cân içinde hârem
Âyine-i akla bir gubârem

Açıklama : Ben can gülşeni içinde diken ve akıl aynası üzerinde bir tozum.

59. Beyit :
Nem var ki lâf edem özümden
Mahv eyle meni menün gözümden

Açıklama : Neyim var ki söz edeyim özümden! (Rabbim) mahvet beni benim gözümden!..

60. Beyit :
Ol gün ki yoh idi mende kudret
Kıldun mana gaybetümde şefkat

Açıklama : O gün ki, yoktu bende hiçbir kudret, kıldın bana benim gıyabımda şefkat.

61. Beyit :
Can verdün ü sâhib-i dil etdün
İdrâk-i umûra kâbil etdün

Açıklama : Can verdin (bana) ve beni gönül sahibi yaptın; olan biteni kavramaya yetenekli kıldın.

62. Beyit :
Ger safha-ı sûrete misâlüm
Çekmezdi kazâ n’olurdı hâlüm

Açıklama : Eğer kaza, suretler sayfasına benim temsilimi çizmeseydi, ne olurdu halim!

63. Beyit :
Hâlâ ki havâlegâh-ı cûdem
Makbûl-i saâdet-i vücûdem

Açıklama : Halen cömertliğin üzerine bol bol yağdığı biriyim; varlık saadetine kavuşmuşum.

64. Beyit :
Yüz şükr ki yoh sana hilâfum
İnsâfum var ü i’tirâfum

Açıklama : Yüzlerce şükür olsun ki sana karşı inkarım yok; (varlığını ve nimetlerini) itiraf ediyorum.

65. Beyit :
Eyle değülem ki bu arada
Sedd ola sülûküm i’tikâda

Açıklama : (Şükrolsun) şu durumda gönülden inanmaya götüren yolum kapalı değil.

66. Beyit :
Her lahza akîdem ola zâil
Tevhîdüne isteyen delâil

Açıklama : Ve her an inancım zayıflayıp; senin birliğine sürekli deliller arama durumunda kalmıyorum.

67. Beyit :
Râh-i talebünde bîkarârem
Ammâ talebümde şermsârem

Açıklama : Seni arzulama yolunda kararsız haldeyim; ama talebimden dolayı da mahcubum.

68. Beyit :
Doğrı yola getmedüm ne hâsıl
Bir menzile yetmedüm ne hâsıl

Açıklama : Ne fayda, doğru yola giremedim! Bir menzile ulaşamadım ne çare!..

69. Beyit :
Bu arsada ki her eser gördüm
Sensen dedüm ol eser yöğürdüm

Açıklama : Bir arsada hangi eseri gördümse, o sensin diyerek ona koştum.

70. Beyit :
Çün verdi hayâl ana ham ü pîç
Men münfail oldum ol eser hîç


Açıklama : Hayal ona eğrilik, dolaşıklık verdiğinde, ben üzüldüm; o eser ise bir hiç oldu.
 
Üyelik Tarihi
30 Kas 2012
Konular
12,578
Mesajlar
16,017
MFC Puanı
2,330
71. Beyit :
Men akldan isterem delâlet
Aklum mana gösterür delâlet

Açıklama : Ben akıldan yol göstermesini istiyorum; aklım bana yoldan çıkmayı öğütlüyor.

72. Beyit :
Tahkîk yolında akl n’etsün
A’mâ vü garîb handa getsün

Açıklama : Tahkik yolunda akıl ne yapsın! Âmâ ve garip biridir, nereye gitsin!

73. Beyit :
Tevfîk edesen meger refîkum
Tâ sehl ola şiddet-i tarîkum

Açıklama : Eğer yardımını benim yoldaşım yaparsan, işte o zaman yolumun zorlukları kolaylaşır.

74. Beyit :
Gör hırsumu isteğünce ver kâm
Senden ikbâl ü menden ikdâm

Açıklama : Seni istemedeki hırsımı gör ve beni emelime kavuştur. Talihimi yar etmek senden; gayret ve sebat benden.

75. Beyit :
İlmünde ıyandur i’tikâdum
Sensen senden hemin murâdım

Açıklama : Sana olan imanım ilmince malumdur. Sensin (yine) senden daima muradım.

76. Beyit :
Dünyâ nedür ü tallukâtı
Endîşe-i mevtdür hayâtı

Açıklama : Dünya ve içindekiler nedir? Bütün hayatı ölüm düşüncesinden ibarettir.

77. Beyit :
Ammâ demezem yamandur ol hem
Ser-menzil-i imtihandur ol hem

Açıklama : Fakat, ona da kötüdür demiyorum. Çünkü aynı zamanda o bir imtihan yeridir.

78. Beyit :
Billah ki bu dil-firîb menzil
Eyle mana verdi râhat-i dil

Açıklama : Billahi bu gönül aldatan yer, bana o kadar kalp huzuru verdi ki ;

79. Beyit :
Kim eski makâmumı unutdum
Sandum vatanum makâm dutdum

Açıklama : Artık eski makamımı unuttum; sandım ki (asıl) vatanımı makam tutmuşum.

80. Beyit :
Müşkil gelür imdi terkin etmek
Bir özge makâma dahi getmek

Açıklama : Zor geliyor şimdi onu ter edip de bir başka diyara gitmek.

81. Beyit :
Men beyle kılurdum i’tibârı
Kim munda olur gönül karârı

82. Beyit :
Mundan özge makâm olmaz
Zevkı bu yerün tamâm olmaz

Açıklama 81-81 : Ben öyle zannederdim ki,; gönlün rahat ve huzuru yalnız burada olur,; bundan başka makam olmaz ve buradan başka bir yerin zevki tam değildir.

83. Beyit :
Ammâ çü senündürür bu güftâr
Kim dünyeden özge âhıret var

84. Beyit :
Oldur ki makâm-ı câvidandur
Kâm-ı dil ü râhat-ı revandur

Açıklama 83-84 : Ama, madem ki <<Dünyadan başka ahiret vardır; o ebedilik makamdır, gönlün lezzeti ve bitmeyen bir rahatlıktır>> sözü semindir;

85. Beyit :
Güftâruna i’tikâd kıldum
Ol yahşırağ olduğını bildüm

Açıklama : Sözüne iman ettim ve tercih edilir olduğunu anladım.

86. Beyit :
Bildüm ki budur senün murâdun
Kim ehl-i kemâl ola ibâdun

87. Beyit :
Munda yete rütbe-i kemâle
Anda yete devlet-i visâle

Açıklama 86-87 : Bildim ki, kullarının kemal sahibi olmalarını, burada(dünyada) olgunlaşıp, orada (ahirette) visal ( kavuşma) saadetine kavuşmalarını istiyorsun.

88. Beyit :
Farz oldı bu azmi cezm kılmak
Mi’râc-ı kemâle azm kılmak

Açıklama : Farz oldu bu niyette kesin karar kılmak ve olgunluk miracına yükselmeğe azm etmek.

89. Beyit :
Bu râhdan etmek olmaz ikrâh
Hoş râhdürür sana geden râh

Açıklama : Bu yoldan uzak durmak olmaz; çünkü en güzel yoldur sana giden yol.

90. Beyit:
Evvelde çü lutfun oldı ma’lûm
Âhır günde hem etme mahrûm

Açıklama : Madem ki başlangıçta lutfettin; âhiret gününde de, ne olursun, mahrum etme!..

91. Beyit :
Çün yâd-ı visâl edüp revânum
Azm-i reh-i kurbün ede cânum

Açıklama : Ruhuma visal arzusu düşüp, canım sana yakınlık yoluna revan olduğunda;

92. Beyit :
Ol lahza hem etme şefkatün kem
Tevfîki refîkum eyle bir dem

Açıklama : O an şefkatini esirgeme de, yardımını bana yoldaş eyle!

93. Beyit :
Çün akl ile dil emânetündür
Mende eser-i inâyetündür

Açıklama : Madem ki akıl ile can senin emanetindir ve bunlar bende inayetinin eserleridir;

94. Beyit :
Munları menümle zâr kılma
Bir niçe azîzi hâr kılma

Açıklama : Bunları benimle birlikte ağlayıp inletme, bu azizleri hor ve hakir kılma!..

95. Beyit :
Tâ kim bu makâmı terk edende
Senden yana azm edüp gedende

96. Beyit :
Menden âzürde getmesünler
Dergâha şikâyet etmesünler

97. Beyit :
Şûm olmasun anlara visâlüm
Olmasun olardan infiâlüm

Açıklama 95-96-97 : Ta ki, bu diyarı terk edip de senden yana yola düşüp gittiğimde, benden incinmiş olarak ayrılmasınlar ve (ilahi) dergâha (beni) şikâyet etmesinler; (âhirette) kavuşmam onlara uğursuzluk (sebebi) olmasın da, onlara gücenmiyeyim.


4. KONU



Bu kasîde Hazret-i Bârî Şâmındadur

Açıklama : Bu Kasîde Yüce Yaratıcı Allah’ın Şanında Söylenmiştir.

98. Beyit :
Âferin ey sâni’-i ten perver-i can âferin
Hâliku’l-eşya ilâhu’l-halk Rabbu’l-âlemîn

Açıklama : En yüksek övgüler senin içindir ey tenleri vücuda getiren ve canları besleyen Tanrı!..Ey eşyanın yaratıcısı, halkın ilahı ve âlemlerin Rabbı!..

99. Beyit :
Mübdi’-i âsâr-ı kudret akd-peyvend-i vücûd
Zâbit-i erkân-ı fıtrat nakş-bend-i mâ’ü tîn

Açıklama : Kudret ve iktidar alametlerini ortaya çıkaran, varlık bağını düğümleyen, yaradılışın esaslarını elinde tutan, su ve topraktan şekil çıkaransın.

100. Beyit :
Ey semûm-ı satvetün te’sîri nîrân-ı cahîm
V’ey sehâb-ı rahmetün sîr-âbı Firdevs-i berîn

Açıklama : Ezici kudretinin yakıcı rüzgârı, cehennemin narını alevlendiren ve ey rahmetinin bulutu yüksek Firdevs cennetlerini sulayan Tanrı!..

101. Beyit :
Kudretün gülzârına bir sebze Sidrü’l-müntehâ
Hikmetüm şem’ine bir pervâne Cibrîl-i emîn

Açıklama : Sidretü’l-müntehâ senin kudretinin gül bahçesinde bir yeşillik; Cebrail ise, senin hikmetinin lambasına bir pervanedir.

102. Beyit :
Sun’un eyvânında bir kandîldür nüh âsmân
San’atun dîbâcesinden bir varak rûy-i zemîn

Açıklama : Dokuz kat gök, kudretinin köşkünde bir kandil; yeryüzü ise, senin sanat kitabının önsözünden bir yapraktır.

103. Beyit :
Dergeh-i ta’zîm ü tekrîmünden âlem kâm-cûy
Hırmen-i ihsân ü eltâfundan âdem hûşe-çîn

Açıklama : Âlem, senin kerem ve yüceliğinin kapısında muradını arar; insanoğlu ise senin ihsan ve lütuf harmanından başak toplayıcıdır.

104. Beyit :
Arsa-i idrâk-i fevz-i re’fetün dârü’l-emân
Rişte-i ümmîd-i feyz-i rahmetün hablü’l-metîn

Açıklama : Senin esirgemenin selâmet arsası bizim sığınağımız; rahmet yağmurunun ümit ipi ise tutanağımızdır.

105. Beyit :
Hâdken her zerre te’yîdünle bir cism-i latîf
Âbdan her karta tevfîkünle bir dürr-i semîn

Açıklama : Her zerre toprak senin kudretinle latif bir cisim olur ve her katre senin yardımınla kıymetli bir inci haline gelir.

106. Beyit :
Ol amîmü’l-feyz mün’imsen ki feyz-i şâmilün
Rızk taksîminde kılmaz imtiyâz-ı küfr ü dîn

Açıklama : Sen öyle bağışı bol ve yaygın bir nimet sahibisin ki, her şeyi kuşatan rahmetin, rızık dağıtımında kâfir ve mümin ayırımı yapmaz.

107. Beyit :
Vâdi-î derkündedür ser-geşte fehm-i tünd-seyr
Mülk-i tevhîdündedür mahsûr akl-ı dûr-bîn

Açıklama : Çabuk yürüyüşlü anlayış, senin gerçeğini kavrama vadisinde şaşkındır; uzak görüşlü akıl ise seni birleme mülkünde, kuşatılmış haldedir.

108. Beyit :
İlm-i irfânunda her kim bir yakîn bulmış velî
Hîç şek yohdur kim ol idrâki hasr etmez yakîn

Açıklama : Senin gerçeğini bilme yolunda herkes bir yakınlık elde etmiş olabilir; lâkin, hiç şek ve şüphe yoktur ki yakîn bile o idrake asla ulaşamaz.

109. Beyit :
İktizâ-yı hikmetün ızhâr- kudret kılmaga
İhtilâf-ı tab’ile ezdâdı etmiş hem-nişîn

Açıklama : Hikmetinin iktizası, senin kudretini göstermek için, huyları, tabiatları farklı farklı kılmış ve zıtları bir araya getirmiştir.

110. Beyit :
Hâdisât-ı ihtilâf-ı devrden görmez halel
Kime kim ma’mûre-i hıfzun olur hısn-ı hasîn

Açıklama : Kim senin koruyuşunun müstahkem kalesine sığınırsa, zamanın ihtilaflı hadiselerinden zarar görmez.

111. Beyit :
Hîç kim cürm ile dergâhundan olmaz nâümîd
Senden ister kâm eger rüsvâ vü ger halvet-nişîn

Açıklama : Hiç kimse, suç ve günah sebebi ile senin kapından ümidini kesmez; ister tanınan-bilinen biri olsun, ister tenhalarda oturan biri, herkes yalnız senden muradını ister.

112. Beyit :
Sensen ızhâr eyleyen ma’şûka âşık şevkıni
Âşıkı sensen kılan ma’şûk şevkiyle hazîn

Açıklama : Sensin, mâşuka aşığın arzusunu gösteren ve âşıkı maşuk arzusu ile hüzünlendiren.

113. Beyit :
Neşê-i aşkunladur Mecnun sürûdı sûznâk
Pertev-i hüsnünledür Leylî cemâli nâzenîn

Açıklama : Mecnunun şarkıları senin aşkının neş’esi ile böylesine yakıcıdır; Leylâ’nın yüzünün böyle zarif oluşu da senin güzelliğinin şavkıyladır.

114. Beyit :
Pâdişâhâ iktizâ-yı hikmetün tenbîh edüp
Gerçi havrâ ravza-i tââta konmışdır rehîn

115. Beyit :
Tâatun eyler Fuzûlî tâkat oldukça veli
Hırs ile ne ravza-i Rıdvan diler ne hûr-i în

Açıklama 114-115 : Ey Padişah! Gerçi, hikmetin gereği, huriler tenbih edilerek taat (kulluk) cennetine rehin olarak konmuştur; ve Fuzuli de gücü yettiğince sana kullukta bulunmaktadır; ama hırs ,le ne Rıza cennetini ister, ne de güzel gözlü hurileri!..

116. Beyit :
Hûr-i în ü ravza-i Rıdvan havâyîlikdürür
Nefsden geçmişdür ol senden rızâ ister hemîn


Açıklama : Güzel gözlü huriler ve Rıza cenneti (bir çeşit) havayîliktir; halbuki o (Fuzuli), nefsden geçmiştir ve senden sadece rıza istemektedir.
 
Üyelik Tarihi
30 Kas 2012
Konular
12,578
Mesajlar
16,017
MFC Puanı
2,330
5. KONU

Bu vâcib-ülvücûd isbâtına bürhân-ı kâtı’dur

Ve
Bekâ’-i sâir-i mevcûdâta delîl-i mâni’dür

Açıklama : Allah’ın Varlığının Zorunlu Olduğu Yolunda Su Götürmez Kanıt ve Diğer Varlıkların Baki Olmadığı İle İlgili Kesin Delil.

117. Beyit :
Etmek gerek ehl-i feyz ü bîniş
Tahkîk-i vücûd-ı âferîniş

Açıklama : Feyiz ve aydın görüş sahiplerini varlık ve yaratılışın hikmetleri üzerinde düşünmeleri gerekir.

118. Beyit :
Bilmek gerekir anı kim cevâhir
Ne genc-i nihandan oldı zâhir

Açıklama : Bilmeleri grekir; Cevherler hangi gizli hazineden odaya çıktı?..

119. Beyit :
Ne dâirededür bu devr-i eflâk
Ne zâbıtadur bu merkez-i hâk

Açıklama : Bu feleklerin dönüşü nasıl bir dairededir, dünya nasıl bir merkezdir.

120. Beyit :
Cisme arazı kim etdi kâim
Nara neden oldı nûr lâzım

Açıklama : Cisme, arazı kim yerleştirdi; ışık ateş için neden gerekli oldu?

121. Beyit :
Her hilkate gerçi bir sebeb var
Âyâ sebebi kim etdi ızhâr

Açıklama : Gerçi her yaratılışa bir sebep vardır; peki sebebi ortaya koyan kim?

122. Beyit :
Ger kâf ile nundan oldı âlem
Âyâ neden oldı kâf ü nun hem

Açıklama : Evet, âlem <<kâf>> ile <<nûn>>dan oldu; peki kâf ve nûn ( Ol emri) neden oldu?

123. Beyit :
Bîhûde değül bu kâr-hâne
Bîfâide gerdiş-i zemâne

Açıklama : Bu iş güç (amel) yeri boşuna yaratılmış değildir. Zamanın dönüşü de faydasız değil.

124. Beyit :
Hâşâ ki bu turfe nakş-ı garâ
Nakkâşından ola Müberrâ

Açıklama : Haşa ki bu muhteşem ve benzersiz nakış, bir nakkaşsız olsun!

125. Beyit :
Hâşâ ki bu bârgâh-ı âli
Bir dem eyesinden ola hâlî

Açıklama : Haşa ki bu yüce kat, bir an sahibinden boş bulunsun!..

126. Beyit:
Fikr eyle vü gör nedür bu üslûb
Ne sânıadur bu sun’ mensûb

Açıklama : Düşün de gör; nedir ( yaradılıştaki) bu yol yordam; bu eser hangi yaratıcıya ait olabilir?

127. Beyit :
Her zerre-i zâhirûn zuhûrı
Bir özgeye bağludur zarûrî

Açıklama : Her görünen zerrenin ortaya çıkışı; zorunlu olarak, bir başkasına bağlıdır.

128. Beyit:
Ger gâyete eylesen teemmül
Zâhir olur anda mazahr-ı kül

Açıklama : Eğer sonluluk üzerine iyice düşünürsen, her şeyin tecellisi onda ortaya çıkar.

129. Beyit:
Versen özüne fenâ-yı mutlak
İsbât olur ol fenâ ile Hak

Açıklama : Özüne mutlak yokluğu veren, o yokluk ile Hakk’ın varlığı ispat olur.

130. Beyit :
Ger var ise ma’rifet mezâkı
Fânî sana bes delîl-i bâkî

Açıklama : Eğer senden marifet zevki varsa, fanilik, senin için bir bakilik delildir.

131. Beyit :
Hakkâ ki hemşn vücûd birdür
Bir zâta vücûd münhasırdur

132. Beyit :
Aksidür anun vücûd-i ağyâr
Ma’nîde yoh i’tibâr ile var

Açıklama 131-132 : Doğrusu ( şu ki ), bütün varlık birdir; varlık yalnız bir şahsa mahsustur. Diğerlerinin varlığı onun aksidir; aslında onlar yokturlar, ama var sayılırlar.

133. Beyit :
Var olanı halk yoh sanurlar
Yoh varlığına aldanurlar

Açıklama : İnsanlar, var olanı yok zannederler,; yok olanın varlığına aldanırlar.

134. Beyit :
Yohdur bu vücûdun i’tibârı
Hak âyinedür cihan gubârı

Açıklama : Bu varlığın yoktur bir değeri, itibarı; Hak bir aynadır, cihan ise ( o aynanın) tozudur.

135.Beyit:
Ey akl edeb riâyet eyle
Bu bilmek ile kifâyet eyle

Açıklama : Ey akıl, edebini gözet de, bu kadar bilmekle yetin!..

136. Beyit :
Tahkîk-i sıfâta kâni’ olgıl
Endîşe-i zâta mâni’ olgıl

Açıklama : (Allah’ın) sıfatlarını araştırmanın gereğine inan da, zâtı, ile ilgili düşüncelere engel ol!..

137. Beyit :
Ol perdeye kimse râh bulmaz
Tahkîk bil anı bilmek olmaz

Açıklama : O perdeyi ( açma) ya kimse yol bulamaz, şunu kesin olarak bil ki ; (O’nun zâtının) hakikatini bilmek mümkün değildir.

138. Beyit :
Ger yetse idi bu sırra idrâk
Demezdi Resûl mâarefnâk

Açıklama : Eğer akıl ile bu sır anlaşabilseydi, Hz. Peygamber,<<Seni hakkı ile) bilemedik (ey Tanrı)>> demezdi.

139. Beyit :
Halk oldı bu bahr-ı hayrete gark
Tâ halkdan ola H^lika fark

Açıklama : Halk, bu hayret deryasına gark oldu ki yaratılanla yaratan arasındaki fark anlaşılsın.

140. Beyit :
Her rişte ki Hak ıyân edüpdür
Ser-riştesini nihân edüpdür

Açıklama : Allah hangi ipi ortaya koymuşsa, onun ucunu saklayıp gizlemiştir.

141. Beyit :
Bir kimse eğer olaydı âgâh
Kim halkı nişe yaradûr Allah

142. Beyit :
Mümkin ki irâdetiyle ol hem
Halk edebileydi özge âlem

Açıklama 141-142 : Bir kimse eğer Allah’ın halkı nasıl yarattığından haberdar olsaydı; mümkündü ki, iradesiyle o da bir başkaâlem yaratabilirdi.

143. Beyit :
Vermez çü kemâl-i hikmet-i Hak
Tahkîk-i rumûza râh-ı mutlak

Açıklama : Bu yüzden Hakkın yüce hikmeti, gizli sırların ve remizlerin gerçeğinin araştırılmasına asla müsaade etmez.

144. Beyit :
Fâş oldı ki sırr-ı Hak nihandur
Âlemde nişânı bînişandur

Açıklama : Anlaşıldı ki, Hakk’ın sırrı gizlidir ve dünyada O’nun nişanı, nişansızlıktır.

6. KONU


Bu ızhâr-ı i’tirâf-ı cehâletdür
Ve
İkrâr-ı isrâf-ı ma’siyetdür


Açıklama : Cahilliği İtiraf ve Günah Taşkınlığını Kabullenme


145. Beyit :
Ey hikmete bahmayan nazarsuz
Ahvâl-i zemâneden habersüz

Açıklama : Ey hikmete bakmayan kör ve ey zamanın hallerinden habersiz olan!..

146. Beyit :
Ta’n etme ki çerh bîvefâdur
Dâim işi cevr ile cefâdur

147. Beyit :
Şerh eyle mana ki çerh n’etdi
Andan ne cefâ zuhûra yetdi

Açıklama 146-147 : Vefasızdır ve daima işi cevr ile cefadır, diyerek feleği kınama da, bana söyle; felek ne yaptı ve ondan (sana) ne eziyet dokundu?

148. Beyit :
Nen var idi kim elünden aldı
Ne mertebeden aşağa saldı

Açıklama : Neyin vardı ki, elinden aldı; seni hangi mertebeden aşağıya yuvarladı.

149. Beyit :
Devrâna getürdi mihr ü mâhı
Anc’etdi sipidi vü siyâhı

Açıklama : Güneşe ve aya dönme emri verdi ve böylelikle akı ve karayı ortaya çıkardı.

150. Beyit :
Geh âteşe zecr-i âb verdi
Geh bâda gam-ı türâb verdi

Açıklama : Bazen ateşe su ile eziyet verdi; bazen rüzgârı toz-toprak ile kederlendirdi.

151. Beyit :
Şem’-i emelün münevver etdi
Her ne diledün müyesser etdi

Açıklama : Ümidinin lambasını aydınlattı; her ne diledin ise onu gerçekleştirdi.

152. Beyit :
Kıldı seni hîçden bir âdem
Esbâb-ı tena’umün ferâhem

Açıklama : Seni, bir hiç iken, insan yaptı; nimetlenmenin sebeplerini bir araya getirdi.

153. Beyit :
Çerhun hod işi senünle böyle
Sen neyledün anun ile söyle

Açıklama : İşte feleğin seninle işi böyle; peki sen onunla ( ilgili olarak) ne yaptın, söyle bakalım!

154. Beyit :
Her dem anı bivefâ ohursen
Dönsün deyü min duâ ohursen

Açıklama : Her an onu <<vefasız>> diye anarsın; (tersine) dönsün diye boyuna ona beddua okursun.

155. Beyit :
Çün ol sana kıldı mihribanlığ
Yahşılığa eyleme yamanlığ

Açıklama : Madem ki o sana şefkat ve merhametle davrandı; öyleyse sen de iyiliğe kötülükle karşılık verme!..

156. Beyit :
Ey rûh câm-ı cehl edüp nûş
Hubb-i vatan eyledün ferâmûş

Açıklama : Ey ruh! Belliki cehalet kadehini içip vatan sevgisini unutmuşsun…

157. Beyit :
Kim saldı seni bu teng râha
Handan düşdün bu dâmgâha

Açıklama : Kim saldı seni bu dar yola? Nerden düştün bu tazağa?

158. Beyit :
Sen terk kılup adem diyârın
Buldukda vücûd i’tibârın

159. Beyit :
Kılmışdı senünle hikmetullâh
Ecnâs-ı havâs u aklı hemrâh

160. Beyit :
Tâ âleme geldüğün zamanda
Bâzâr-ı tereddüd-i cihanda

161. Beyit :
Sermâyeleründen edesen sûd
Ol sûd nedür rızâ-yı ma’bûd

Açıklama 158-161 : Sen yokluk diyarını terk edip de geçici varlığını bulduğunda, Allah’ın hikmeti sana çeşit çeşit duygulan ve aklı yoldaş etti ki; dünyaya geldiğinde, cihanın kararsızlık pazarında sermayelerinden kâr edesin… O kâr nedir?.. Allah’ın rızası…

162. Beyit :
Hâlâ ki hasâret oldı vâkı’
Sermâyelerun tamâm zâyı’

Açıklama : Şimdi ise zarar ve ziyan ortada; sermayelerin tamamen zayi olmuş.

163. Beyit :
Hayrân ü mükedder ü tehî-dest
Ahvâl-i harâb ü rütbesi pest

164. Beyit :
Dönsen yine geldüğün makâma
Kâbil mi düşersen ihtirâma

Açıklama : 163-164 : Şaşkın, kederli ve eli boş bir şekilde, harap ve alçalmış bir halde geldiğin makama dönsen; yine saygı ve hürmet görmen mümkün müdür?

165. Beyit :
Elbetde zelil ü hâr olursen
Bu fi’l ile şermsâr olursen

Açıklama : Elbette hor ve hakir olur, bu fiil ile utanca yuvarlanırsın.

166. Beyit :
Ey nefs-perest ü cism-perver
Olma gam-ı hırs ile mükedder

Açıkalama : Ey nefsine tapan ve kendini seven! Hırs gami ile kalbini karartma!

167. Beyit :
Cehd ile azâb-ı gûr yığma
Sa’y ile metâ-ı mûr yığma

Açıklama : Cehd edip de kabir azabı kazanma; çalışıp çabalayarak karınca malı biriktirme!

168. Beyit :
Alma ele sâgar-ı mey-i nâb
Kim garka eder seni bu gird-âb

Açıklama : Eline şarap kadehi alma! Çünkü bu girdap seni boğar.

169. Beyit :
Olma nigerân-ı sebze-i beng
K’âyîne-i dînüne Salur jeng

Açıklama : Haşhaş bitkisine sakın gözünü dikme!.. Çünkü dininin aynasını paslandırır.

170. Beyit :
Def kimi gögüsde lehv koyma
Ney kimi havâ-yı nefse uyma

Açıklama : Def gibi oyun ve eğlenceyi göğsüne (kalbine) yerleştirme; ney gibi de nefsinin hevasına ( arzusuna) uyma!..

171. Beyit :
Dâmân-ı tarîk-i şer’ dutgıl
Her ne ki hilâf-ı şer’ unutgıl

Açıklama : Şeriat yolunun eteğine yapış ve şeriata aykırı ne varsa onu unut!..

172. Beyit :
Tahkîk-i vesîle-i vusûl et
Taklîd-i şerîat-i Resûl et

Açıklama : ( Allah’a ) vasıl olmanın vesilelerini araştır ve Hz Muhammed’in şeriatını izle!..
 
Üyelik Tarihi
30 Kas 2012
Konular
12,578
Mesajlar
16,017
MFC Puanı
2,330
7. KONU



Bu ser-defter-i enyânun kitâb-ı evsâfından bir varlukdur
Ve
Server-i esfiyânun gülzâr-ı eltâfından bir tabakdur

Açıklama :
Nebîler Önderinin Sıfatları Kitabından Bir Yaprak ve Azizler Kafilesinin Öncüsünün Lutuflar Gülbahçesinden Bir Tabak

173. Beyit :
Ey pâdişeh-i serîr-i Levlâk
Maksûd-ı vücûd-ı hâk ü eflâk

Açıklama : Ey Levlak tahtının padişahı, yerin ve göklerin var oluş sebebi!..

174. Beyit :
Olmış eflâk hâk-i râhun
Çekmiş eflâke hâk câhun

Açıklama : Felekler senin yolunun tozu-toprağı olmuş; makamının yüceliği feleklerin üzerine toprak saçmıştır.

175. Beyit :
Ey râkım-ı nüsha-i meânî
Ma’mûre-i ilm-i dîne bânî

Açıklama : Ey mânalâr kitabının yazarı ve din binasının kurucus!..

176. Beyit :
Şâhenşeh-i mesned-i risâlet
Ressâm-ı kavâid-i adâlet

Açıklama : ( Ey) Risalet tahtının şahlar şahı ve adalet kurallarının koruyucusu!..

177. Beyit :
Ey arş-nevâz ü ferş-perver
Defterdâr-ı hisâb-ı mahşer

Açıklama : Ey ar’şın gönlünü akşayan ve ferşin yolunu yordamını gösteren; mahşer gününün hesap defterini tutan!..

178. Beyit :
Ser-defter-i enbiyâ-yı mürsel
Anlara hem âhır ü hem evvel

Açıklama : ( Ey ) gönderilmiş nebiler defterinin baş sayfası; onların hem sonrası, hem öncesi!..

179. Beyit :
Ey vâz’-ı ıstılâh-ı îmân
Hakdan sebeb-i nüzûl-i Fürkân

Açıklama : Ey iman ilkelerini koyan ve hakla batılı ayıran kitabın Allah’tan inişine sebep olan!..

180. Beyit :
Sensen sultân ü gayr haylün
Senden özge senün tufeylün

Açıklama : Sen sultansın, diğer insanlar senin tebândır. Senden başka herkes senin muhtacındır.

181. Beyit :
Ey halvet-i kudse şem-i mahfil
Cibrîl tereddüddine menzil

Açıklama : Ey, ilahî halvet meclisinin mumu ve Cebrail’in tereddüdüne menzil olan!..

182. Beyit :
Hak emri senünle halka cârî
Kavlünle ol emrün i’tibârı

Açıklama : Allah’ın emri seninle halka ulaştı; O emrin geçerliliği senin sözünledir.

183. Beyit :
Ey kıble-nümâ-yı ehl-i tâat
Gencîne-i gevher-i şefâat

Açıklama : Ey taat ehlinin yol göstereni ve ey şefaat cevherinin hazinesi!..

184. Beyit :
Tâc-ı ser-i arş hâk-i pâyun
Şem’-i şeb-i Kadr nûr-ı râyun

Açıklama : Ayağının tozu, Arş’ın başına tacdır; fikrinin nuru Kadir gecesinin ışığıdır.

185. Beyit :
Ey vâsıta-i nizâm-ı âlem
Dîvân-ı Haka vezîr-i a’zam

Açıklama : Ey âlemin düzenine sebep olan ve Hak divanının vezir-i âzamı!

186. Beyit :
İrfân-ı sıfât u zâta ârif
Keyfiyet-i kâinâta vâkıf

Açıklama : Ey zât ve sıfat bilgisinin âlimi, ey kainatın keyfiyetinden haberdar olan!

187. Beyit :
Ey zâtun içün beşer vücûdı
Âdemde sana melek sücûdı

Açıklama : Ey, insanın varlığı kendisi için yaratılan! Meleklerin Adem’e ettikleri secde aslında senin içindir.

188. Beyit :
Yâsin sedef-i dür-i sıfâtun
Tâhâ gül-i bûtsân-ı zâtun

Açıklama : Yasin sıfatının incisine sedef Tâhâ zatının bahçesinde güldür.

189. Beyit :
Ey mekteb-i dânişe muallim
Mahrûse-i hükm-i şer’e hâkim

Açıklama : Ey bilgi mektebine öğretmen, şeriat hükmünün şehrine hakim!..

190. Beyit :
Dergâhuna enbiyâ rücuı
Ta’zimüne âsman rükûı

Açıklama : Nebilerin ricası kapınadır, göklerin rükûsu senin saygın içindir.

191. Beyit :
Tahsin sana ey huceste-fercâm
Kim vaz’ kılup tarîkı İslâm

192. Beyit :
Keyfiyyet-i hâli Rûşen etdün
Hayr ü şer işin muayyen etdün

Açıklama 191-192 : Övgüler olsun sana ey akibeti uğurlu olan! İslâm yolunu kurup, hayatın anlamını bildirdin; hayır ve şer işini apaçık ortaya koydun.

193. Beyit :
Ahvâl-i evâmir ü nevâhî
Malûm etdün bize kemâhî

Açıklama : Emirler ve nehiylerin durumunu bize olduğu gibi açıkladın.

194. Beyit :
Sen bildürdün ki kimdür Allâh
Sensiz kim olurdı andan âgâh

Açıklama : Allah’ın kim olduğunu sen bildirdin. Sen olmasaydın, O’ndan kim haberdar olurdu!

195. Beyit :
Güm-râhları tarîka saldun
Üftâdelerün elini aldun

Açıklama : Yolunu şaşıranları sen yola getirdin; düşkünlerin elinden de sen tuttun.

196. Beyit :
Fâş oldı nasîhatun cihâna
Sen koymadın ortada behâne

Açıklama : Öğütlerin tüm cihana yayıldı; ortada hiçbir bahane bırakmadın.

197. Beyit :
Ammâ bize yohdur ol saâdet
Kim hıfz-ı tarîkun ola âdet

Açıklama : Ama, yolunda gitmeyi yol edinme saadeti bize nasip olmadı.

198. Beyit :
İhmâl ederüz itâatünde
Taksîr edâ-yı hidmetünde

Açıklama : Sana uymada hep ihmalkârlık gösteriyoruz; hizmetini gerçekleştirmede de kusurlarımız oluyor.

199. Beyit :
Her niçe ki hâr ü şermsâruz
Bu cürm ile hem ümîdvâruz

200. Beyit :
Kim feyz-i avâtıf-ı amîmün
Şâd eyleye gönlin ehl-i bîmün

201. Beyit :
Âsilerün olasen penâhı
Nevmîdlerün ümîdgâhı

Açıklama 199-201 : Her ne kadar hor, hakir ve utanç dolu isek de; bu suç ve günahlarımızla bile, iyiliklerinin yaygın feyzinin korku sahiplerinin gönlünü şâd eyleyeceğinden; isyânkarların sığınağı, ümitlerini kaybetmişlerin ümit kapısı olacağından ümitliyiz.
 
Üyelik Tarihi
30 Kas 2012
Konular
12,578
Mesajlar
16,017
MFC Puanı
2,330
202. Beyit :
Sensen çü şefî-i her meâsî
Ne gam eğer olsa kimse âsî

Açıklama : Mademki sen her günaha şefaatçisin; (artık) insanlar isyankar olsa da ne gam!..

203. Beyit :
Ger bende ola tamâm-ı tâat
İzhâr neden bulur şefâ’at

Açıklama : Eğer itaat etmekte kusurum olmazsa, şefaatin neden ortaya çıksın!

204. Beyit :
Sensen bu serîr pâdişâhı
Bu mülkde olanun penâhı

Açıklama : Sensin bu tahtın padişahı ve bu yeryüzü ülkesinin sığınağı…

205. Beyit :
Her asrda bir nebî zuhûri
Her devrde bir resûl nûrı

206. Beyit :
Fıtrat yolını müzeyyen etdi
Yüz min şem’ile Rûşen etdi

207. Beyit :
Tâ gelmeğe Rûşen ola rahun
Budur reh ü resmi pâdişâhun

Açıklama (205-207) : Her asırda bir peygamberin ortaya çıkışı, her devirde bir resülün nuru fıtrat yolunu süsledi, onu yüz binlerce lamba ile ışıldattı ki, senin geliş yolun aydınlansın…İşte budur padişahların yolu ve usulü.

208. Beyit :
Hâb-ı adem içre şah-ı âlem
Görmişdi vücûdını mukaddem

209. Beyit :
Kim lem’a-i nûrdan bir efser
Geymiş vermiş özine zîver

Açıklama 208-209 : Alem şahsı, vücuda gelmeden, yokluk uykusunda kendini nur parıltısından bir tac giyinmiş ve özüne süs ve ziynet vermiş gördü.

210. Beyit :
Bîdâr olanda ol yuhudan
Getmişdi karârı ârzûdan

Açıklama : O uykudan uyanınca, arzudan bütün kararı elden gitmişti.

211. Beyit :
Çün istedi ol menAma ta’bîr
Senden ana müjde verdi takdîr

Açıklama : O rüyayı tabir etmek istediğinde, takdir ona seni müjdeledi.

212. Beyit :
Dünyâya peyâm-ı feyz-i nûrun
Tenbîh-i saâdet-i zuhûrun

213. Beyit :
Halka verüp intizâr-ı makdem
Ol dem geldi ki geldi Âdem

Açıklama 212-213 : Dünyayı nurlandıracağının feyizli haberi ve ortaya çıkışının kutlu müjdesi mahlukatı senin gelişinin özlemine düşürdü ve zamanı geldi, Âdem de dünyaya geldi.

214. Beyit :
Dünyâ talebünde oldı kâim
Devr ile seni dilerdi dâim

Açıklama : Dünya, arzu ve isteğinde ısrarlı idi; döne döne daima seni diliyordu;

215. Beyit :
Bir bir yetüp özge enbiyâya
Mi’râca çıhardı pâye pâye

Açıklama : Her gün bir peygambere yetişip adım adım miraca çıkıyordu.

216. Beyit :
Gezmedi senünle sâye hemrâh
Gûyâ ki nihâl-i kaddün ey mâh

217. Beyit :
Bu âleme vermiş idi vâye
Ol âleme salmış idi sâye

Açıklama 216-217 : Gölge seninle yoldaş olarak gezmezdi, ey ay yüzlü, sanki boyunun fidanı meyveyi bu âlemde vermiş, gölgeyi de öbür âleme salmıştı.
8. KONU
Bu şeb-i mi’râc şânıdır
Ve
Tulû’-i âfitâb-ı âsmânî dâstanıdur
Açıklama : Mirac Gecesinin Şânı ve Gökyüzü Güneşinin Doğuşunun Destanı

218. Beyit :
Çün feyz-i vücûdun ile ey pâk
Reşk-i felek oldı arsa-i hâk

Açıklama : Ey pâk (insan)! Varlığının feyzi ve bereketi ile yeryüzü, gökyüzünün kıskançlığına sebep oldu.

219. Beyit :
Dîdârunı görmeği melekler
Pâ-bûsuna yetmeği felekler

220. Beyit :
Çoh eyleyüp ıztırâb peydâ
Allâhdan etdiler temennâ

Açıklama 219-220 : Melekler (senin) güzel yüzünü görmeyi, felekler de ayağına baş koymayı çok ızdırıplar çekerek Allah’tan dilediler.

221. Beyit :
Bir yahşı zaman şereflü sâat
Ref’ oldı duâlara icâbet

Açıklama : Bir iyi zamanda ve şerefli bir saatte, duaların kabulü perdesi aralandı;

222. Beyit :
Cibrîl etüp yetürdi fermân
K’ey serv-i riyâz-ı ilm ü irfan

223. Beyit :
Ey kadri bülend pâdişeh dur
Lutf et şeb-i Kadr kadrin artur

Açıklama 222-223 : Cebrail gelip şu fermanı getirdi: “Ey ilim ve irfan bahçesinin selvisi, ey kadri yüce padişah, kalk; lutfet de Kadir gecesinin değerini artır!”

224. Beyit :
Hurşîdüni arşa sâye kılgıl
Mi’râcı bülend-pâye kılgıl

Açıklama : “Güneşini Arş’a gölge eyle!. Miracın değerini yücelt!..”

225. Beyit :
Ref’ eyle hicâb-ı mâsivânı
Seyr eyle mekân-ı lâmekânı

Açıklama : “Masiva perdesini kaldır, mekansızlık mekânını seyret!”

226. Beyit :
Muştâk-ı cemâldür melekler
Muhtâc-ı visâldür felekler

Açıklama : “Melekler güzel yüzünü özlüyorlar, felekler visaline muhtaçlar.”

227. Beyit :
Eyvân-ı sipihrde sitâre
Min min göz açupdur intizâra

Açıklama : “Gökyüzünün eyvanında yıldızlar seni beklemeye binlerce göz açmışlar.”

228. Beyit :
Hoş ol ki minüp Burâka hoş-hâl
Buldun derecât-ı izz ü ikbâl

Açıklama : Ne hoş bir andı ki, saadetle Burak’a bindin de izzet ve ikbal derecelerine yükseldin.

229. Beyit :
Bastun ayağun bu çâr-tâka
Çıhtun derecât-ı nüh-revâka

Açıklama : Ayağını bu çardağa (dünyaya) bastın ve göklerin dokuz katına yükseldin.

230. Beyit :
Na’leylüne sürdi yüz meh-i nev
Hurşîd ruhünden aldı pertev

Açıklama : Yeni ay senin pabuçlarına yüz sürdü. Güneş ise ışığını senin yüzünden aldı.

231. Beyit :
Gösterdi Utârid ihtirâmun
Hat verdi ki men senün gulâmun

Açıklama : Utarid sana sonsuz hürmet gösterdi ve “Ben senin hizmetçinim” diye yazı verdi.

232. Beyit :
Nahîdün edüp füzun neşâtın
Bezm-i tarab eyledün bisâtın

Açıklama : Zühre yıldızının neş’esini artıraraki yaygısını eğlence meclisi yaptın.

233. Beyit :
İkbâlün olup karîn-i hurşîd
Öğretdi Mesîh’e resm-i tecrîd

Açıklama : Talihin güneşe yaklaşıp, Mesih’e tecrid yolunu öğretti.

234. Beyit :
Tîğunda bulup nizâm eyyâm
Ta’lîm-î şecâat aldı Behrâm

Açıklama : Günler senin kılıcında düzen buldu. Merih yıldızı da ( kılıcından) kahramanlık dersi aldı.

235. Beyit :
Bircîse müsâid oldı ikbâl
Feyz-i kademünden oldı hoş-hâl

Açıklama : Talih müşteriye uygun düşünce, senin ayağının uğrundan ötürü işleriyoluna girdi.

236. Beyit :
Keyvan şeb-i Kadrin eyledün rûz
Oldun ana şem-i meclis-efrûz

Açıklama : Satürn’ün Kadir gecesini gündüze çevirdin; onun meclisini aydınlatan ışık oldun.

237. Beyit :
Râyet saf-ı sâbitâta çekdün
Ol mezraa mihr tohmın ekdün

Açıklama : Sabit yıldızlar safına bayrak çektin; o tarlaya sevgi tohumunu ektin.

238. Beyit :
Kıldun felek atlasını rengîn
Ol mahfile verdün özge âyîn

Açıklama : Felek atlasının renklendirdin; O mahfile bir başka şekil verdin.

239. Beyit :
Levh u kalemi müzeyyen etdün
Kürsî ile arşı rûşen etdün

Açıklama : Levhi ve kalemi süsledin; Kürsi’yi ve Arş’ı aydınlattın.

240. Beyit :
Cibrîl’i koyup Burâk’ı saldun
Tevhîd yolında ferd kaldun

Açıklama : Cebrail’i ( Sidre’de) bırakup Burak’ı koşturdun; tevhid yolunda tek başına kaldın.
 
Üyelik Tarihi
30 Kas 2012
Konular
12,578
Mesajlar
16,017
MFC Puanı
2,330
241. Beyit :
Ref’ oldı sana hicâb-ı mâbeyn
Nüzhetgehün oldı kâbe kavseyn

Açıklama : Aradaki perde senin için kaldırıldı; Kabe kavseyn senin seyrangâhın oldu.

242. Beyit :
Getdün oraya ki getmek olmaz
Yetdün oraya ki yetmek olmaz

Açıklama : Öyle bir yere gittin ki, gidilmesi mümkün değil; öyle bir yere ulaştın k,, ulaşılması mümkün değil.

243. Beyit :
Bizden Hak’a arzlar yetürdün
Hak’dan bize müjdeler getürdün

Açıklama : Bizden Hakk’a dilekler ulaştırdın; Hak’dan ise bize müjdeler getirdin.

244. Beyit :
Lutf etti sana inayet-i Hak
Tevfîk-i nefâz-ı emr-i mutlak

Açıklama : Hakk’ın inayeti, sana görevini tam olarak yerine getirme gücünü lutfetti.

245. Beyit :
Hem mahzen-i ma’rifet kilîdi
Hem ni’met-i merhamet ümîdi

Açıklama : Hem, marifet mahzeninin kilidini, hem merhamet nimeti ümidini (bahşetti).

246. Beyit :
Deryâda olup ganî güherden
Zevk ile dönende ol seferden

247. Beyit :
Germ idi henüz hâbgâhun
Cünbişde gubâr-ı hâk-i râhun

Açıklama 246-247 : Deryada (eteğini) inci ile doldurup, zevk ile o seferden döndüğünde, yatağın henüz sıcaktı ve, yolunun tozu toprağı daha uçuşmakta idi.

248. Beyit :
İnsâf hemin ola siyâhat
Beyle sefer ile istirâhat

Açıklama : Doğrusu, seyahat işte böyle, yolculukta neş’e ve ihsana nail olmak bu şekilde olur.

249. Beyit :
Oldı sana munca feyz hâsıl
Bu vâkıadan zemâne gâfil

Açıklama : Sen bunca feyz ve bereketler elde ettin; fakat insanlar bu vakıadan habersizdirler.

250. Beyit :
Gâfilleri eyledün haberdâr
Esrâr-ı nihânı etdün ızhâr

Açıklama : Gafilleri haberdar eyledin ve gizli sırları açığa vurdun.

251. Beyit :
Açdun der-i iltifât u in’âm
Verdün gereğince her kime kâm

Açıklama : İltifat ve nimetler kapısını açtın ve herkese gereğince saadetler dağıttın.

252. Beyit :
Çün şefkat-i âmun oldı maksûm
Lutf eyle meni hem etme mahrûm

Açıklama : Herkesi kuşatan şefkatin taksim edildiğinde, lutfet de beni mahrum etme!

253. Beyit :
Bîçâre Fuzûliyem ki zârem
Züll-i güneh ile hâksârem

Açıklama : Biçare Fuzuli’yim; ağlayıp inliyorum; günah zilleti yüzünden perişanım.

254. Beyit :
Tedbîrde süstem ü sebük-rây
Sen bir meded etmesen mana vay

Açıklama : Tedbirde gevşek ve iradesizim; sen yardım etmezsen, vay halime!..

255. Beyit :
Ey meş’ale-i tarîk-ı târîk
V’ey râh-nümâ-yı râh-ı bârîk

Açıklama : Ey karanlık yolların meş’alesi ve ey dar geçitlerin kılavuzu!..

256. Beyit :
İhsânunı hâdi-i tarîk et
Bir feyz-i nazar mana refîk et

257. Beyit :
K’âlâyiş-i ihtilâfdan pâk
Pey-revligün eyleyem tarabnâk

258. Beyit :
Gülzâr-ı vücûdum ede sîr-âb
Bârân-ı rızâ-yı âl ü ashâb

Açıklama 256-258 : İhsanını yol gösterici eyle; lutufkâar bakışını bana yoldaş kıl; ki, ihtilaf bulağından kurtulmuş olarak, coşkun bir sevinçle izinden gideyim; (böylelikle) âl ve ashâbının rızasının yağmuru, varlığımın gülbahçesini suya kandırsın.

9. KONU



Bu Kasîde Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm ŞânındadırAçıklama : Hz. Muhammed Aleyhisselâm’ın Şânında Kaside
259. Beyit :
Yâ menba’a’l-mekârim u yâ ma’dine’l-vefâ
Yâ mecma’a’l-mahâsin u yâ mazhara’l-atâ

Açıklama : Ey cömertlikler kaynağı ve ey vefa madeni! Ey güzellikler kavşağı ve ey bağışlar aynası!

260. Beyit :
Entellezî buiste ileynâ mubeşşiran
V’ahtâreke’l-ilâhu ani’l-halki v’astafâ

Açıklama : Sen bize bir müjdeci olarak gönderildin. Allah seni halkın içinden seçti ve üsütn kıldı.

261. Beyit :
Entellezî tafaddalahu’l-kurbu ve’l-kabûl
V’ahtâreke’l-ilâhu ani’l-halki v’astafâ

Açıklama : Sen, Allah’a yakınlık ve kabul ile üstün kılındın; ululuk ve yücelikte de teksin.

262. Beyit :
Men irtecâ bilutfike mâhâbe v’entefa’
Men iktedâ bişer’ike mâdâa v’ehtedâ

Açıklama : Senin lutfunu dileyen, ümitsizliğe düşmedi ve kazançlı çıktı; şeriatına uyan, yokluğa yuvarlanmadı ve doğru yolu buldu.

263. Beyit :
Yâ avne men tefakkadehû inde şiddetin
Yâ kehfe men tehassane fi’d-darri v’eltecâ

Açıklama : Ey şiddet zamanında yardım arayanların yardımcısı! Ey sıkıntı anında sığınak arayanların barınağı!

264. Beyit :
İsî nemîresed be tu der kadr u menzilet
Ber çerh eger nihed zi ser-i iktidâr pâ

Açıklama : İsa, kudretle çarha ayak bassa da, değer ve rütbece sana erişemez.

265. Beyit :
Mi’râc yâftî tu vu ber Tûr şud Kelîm
Fark ez tu tâ Kelîm zi arzest tâ semâ

Açıklama : Sen mirac yaptın; Musa (Kelim) Tûr’a çıktı… Seninle Musa arasındaki fark, yerle gök kadardır.

266. Beyit :
Âb-ı tu bûd k’âteş-i Nemrûdrâ nişand
Rûzî ki kerde bûd der âteş Halîl câ

Açıklama : İbrahim Halilullah’ın ateşe düştüğü gün, o ateşi söndüren senin suyundu.

267. Beyit :
İkrâr-ı kâfirîst zi şer-‘i tu inhirâf
Burhân-ı gum-rehîst be gayr-i tu iktidâ

Açıklama : Senin şeriatından (yolundan) sapmak, kâfirliğin kabulüdür ve senden gayrısına uymak, yoldan çıkmanın delilidir.





268. Beyit :

Tâ munkatı’ negerded ez âsîb-i ihtilâf
Şud beste ber tu silsile-i silk-i enbiyâ

Açıklama : İhtilaf belâsı yüzünden kopmasın diye, peygamberler kuşağı zinciri sana bağlanmıştır.

269. Beyit :
Bâ enbiyâsat nisbet-i zât-ı tu çun elif
Hem ibtidâ tuî be hakîkat hem intihâ

Açıklama : Senin zâtının peygamberlere göre durumu, elif harfi gibidir; çünkü, gerçekte sen hem baş, hem sonsun.

270. Beyit :
Takdîr cuz rizâ-yı tu kârî nemîkuned
Peyveste tâat-i tu edâ mîkuned kazâ

Açıklama : Kader senin hoşnutluğunu kazanmaktan başka bir iş yapmıyor; kaza ise daima sana eğmeğe devam ediyor.

271. Beyit :
Ey âftâb-ı zâtuna her zerre bir nebî
Min şer’ ü din diyârına her zerreden ziyâ

Açıklama : Ey, zatının güneşine her zerre bir haberci olan ( ve ey ) bin şeriat ve din ülkesine her zerreden düşen ışık!

272. Beyit :
Sen gâyet-i vücûdsen ü özgeler tufeyl
Sen pâdişâh-ı mülksen ü özgeler gedâ

Açıklama : Sen, varlığın gayesinin ve senden başkaları sana muhtaç. Sen mülkün padişahısın ve senden gayrılar ise dilencidir.

273. Beyit :
Cârûb-i gerd-i reh-güzerün bâl-i Cebreîl
Tâk-ı revâk-ı dergehün eyvân-ı Kibriyâ

Açıklama : Yolunun tozunun süpürgesi, Cebrail’in kanadıdır. Dergahımın çardağının kubbesi, Allah’ın yüce arşıdır.

274. Beyit :
Dârü’ş-şifâ-yı haşrde bîmâr-ı ma’siyet
Şehd-i şefâatünden umar şerbet-i şifâ

Açıklama : Günah hastaları, mahşer hastanesinde senin şefaatinin balından şifa şerbeti umarlar.

275. Beyit :
Ey çâr-yâr-ı kâmilün a’yân-ı mülk-i dîn
Erbâb-ı sıdk u ma’dilet ü re’fet ü hayâ

Açıklama : Ey doğruluk, adalet, merhamet ve haya sahibi dört olsun dostun, din ülkesinin gözdeleri olan!

276. Beyit :
Devrün bu dört fasıl ile bir mu’tedil zamân
Şer’ün bu dört rükün ile bir mu’teber binâ

Açıklama : Zamanın, bu dört mevsim ile ılıman bir zamandır ve şeriatın, bu dört direk ile sağlam bir binadır.

277. Beyit :
Yâ Mustafâ Fuzûli-i muhtâca rahm edüp
İzhâr-ı iltifât ile kıl hâcetin revâ

Açıklama : Ey Muhammed Mustafa! Bu muhtaç Fuzuli’ye merhamet buyur da, iltifat gösterip, hacetini gider!..
 
Üyelik Tarihi
30 Kas 2012
Konular
12,578
Mesajlar
16,017
MFC Puanı
2,330
10. KONU



Bu arz-ı adem-i kudretdür
Ve
Özr-i fakd-i kuvvetdür
Açıklama : Kudretsizliği Arz ve Kudret Yoksunluğundan Dolayı Özür Dileme

278. Beyit :
Ârâyiş-i sohbet eyle sâkî
Ver bâde mürüvvet eyle sâkî

Açıklama : Ey sâki! Sohbeti süsle; bir iyilik et, şarap sun!

279. Beyit :
Bir câm ile kıl dimâğumı ter
Lutf eyle bir iltifât göster

Açıklama : Bir kadeh ile dimağımı tazele; lutfet, bir iltifat göster!

280. Beyit :
Gam merhalesinde kalmışam ferd
Ne yâr u ne hemnişin ne hemderd

Açıklama : Gam merhalesinde yapayalnız kalmışım; ne yarim ne arkadaşım, ne de dert ortağım var.

281. Beyit :
Hemcinslerün tamâm getmiş
Söz mülkinden nizâm gitmiş

Açıklama : Hemcinslerimin hepsi kayboldu; söz ülkesinden düzen gitti.

282. Beyit :
Bir bezmde sen kalupsen ü men
Bu bezmi gel edelüm müzeyyen

Açıklama : Meclisde bir seninle ben kaldık; gel bu meclisi şenlendirelim.

283. Beyit :
Sen ver bâde men eyleyem nûş
Men nazm ohuyam sen ana dut gûş

Açıklama : Sen şarap ver, ben içeyim; ben şiir okuyayım, sen dinle.

284. Beyit :
Bir devrdeem ki nazm olup hâr
Eş’âr bulup kesâd-ı bâzâr

Açıklama : Öyle bir zamandayım ki, nazım horlandı, şiirin, pazarda sürümü azaldı.

285. Beyit :
Ol rütbede kadr-i nazmdur dûn
Kim küfr ohunur kelâm-ı mevzûn

Açıklama : Nazmın değeri o kadar düştü ki; ölçülü söz küfür sayılıyor.

286. Beyit :
Bir mülkdeem ki ger yudup kan
Mazmûn-i ibârete çeküp can

287. Beyit :
Min rişteyi turfe la’l çeksem
Min ravzaya nâzenin gül eksem

288. Beyit :
Kılmaz ana hîç kim nezâre
Derler güle hâr ü la’le hâre

Açıklama 286-288 : Öyle bir diyardayım ki; eğer kan yutarak, sözün mazmununa can verip bin ipliğe nadide inciler dizsem, bin bahçeye nazlı güller diksem; hiç kimse onun yüzüne bakmaz; güle diken, dikene ise gül derler.

289. Beyit :
Ancak demezem ki hâk-i Bağdâd
Alâyiş-i nazmdandır âzâd

Açıklama : Sadece Bağdad toprağının nazım bulaşığından azade olduğunu söylemiyorum;

290. Beyit :
Yohdur bir mülk bu zamanda
Kim nazm revâcı ola anda

Açıklama : Bu zamanda hiçbir memleket yoktur ki, orada nazma değer verilsin.

291. Beyit :
Ne Hind ü ne Fürs ü Horâsân
Ne Rûm ü Acem ne Şâm ü Şirvân

Açıklama : Ne Hindistan, ne İran, ne horasan, ne Rum, ne Acem ne Şam ve ne Şirvan…

292. Beyit :
Olsaydı birinde bir sühan-sec
Elbette ıyân olurdı ol genc

Açıklama : Onların birinde bir söz ustası olsaydı, elbette o hazine ortaya çıkardı.

293. Beyit :
Gencîne-i nazm gizlü kalmaz
Sanman güneş olsa nûr salmaz

Açıklama : Nazım hazinesi gizli kalmaz; sanmayın ki güneş olur da ışık salmaz.

294. Beyit :
Kânı niçe kim nihan dutar daş
Eyler anı la’l âleme fâş

Açıklama : Taş, maden ocağını gizler ama, la’l onu âleme fâş eder.

295. Beyit :
Hâlâ meğer iktizâ-yı devrân
Oldur ki ola bu gene pinhân

Açıklama : Bir gün dahi zamanın icabı, bu hazinenin açığa çıkmasıdır.

296. Beyit :
Devrân ile men nakîz-seyrem
Devr elinden meğer ki gayrem

Açıklama : ( Fakat ) , benim gidişim dünyanınkine terstir. Sanki ben devrin insanlarından başkayım.

297. Beyit :
Devrân ister ki hâr ola nazm
Büzzet ü i’tibâr ola nazm

Açıklama : Zaman istiyor ki, nazım hor-hakir kalıp, izzet ve tibardan düşsün.

298. Beyit :
Men muntazıram verem revâcın
Bîmâr ise eyleyem ilâcın

Açıklama : Ben onu değer ve kıymetini kazandırmaya, hasta ise ilacını vermeğe hazırım.

299. Beyit :
Ol nefy-i kemâl-i hikmet eyler
Lâzım bilürem hasâret eyler

Açıklama : Zaman en üstün hikmeti yok sayıyor; fakat doğrusu bu işte zarar ediyor.

300. Beyit :
Ta’mîr-i harâba tâlibem men
İnşâallâh gâlibem men

Açıklama : Ben bir harabeyi tamir etmeye talibim; Allah’ın izni ile bunu başaracağım.

301. Beyit :
Sâkî mede et ki derdmendem
Gam silsilesine pây-bendem


Açıklama : Saki! Yardım et; dertliyim; gam zincirine bağlanmışım.


302. Beyit :

Gam def’ine câm-ı mey devâdur
Tedbîr-i gam eylemek revâdur

Açıklama : Gamın giderilmesi için ilaç şaraptır; gam için tedbir almak uygun olur.

303. Beyit :
Senden ne inâyet olsa vâki’
Fikr etme ki menden ola zâyi’

Açıklama : Senden ( bana ) gelecek hiçbir iyiliğin bende zayi olacağını zannetme.

304. Beyit :
Men bir sadefem sen ebr-i nîsân
Ver katra vü al dürr-i galtân

Açıklama : ( Ey saki ), ben bir sadefim, sen nisan bulutusun; bana damlayı ver, inci tanesini al

305. Beyit :
Sensen hurşîd ü men siyeh hâk
Ver âteş ü al cevher-i pâk

Açıklama : Sen güneşsin, ben ise kara toprak; ver ateşi ve al saf cevheri..

306. Beyit :
Rahm et ki garîb ü hâksârem
Bîmûnis ü gam-güsârem

Açıklama : Merhamet et ki, garibim ve yerle bir olmuşum; kimsesizim, bir dostum ve gam ortağım yok!

307. Beyit :
Ol bir niçe hemdem-i muvâfık
Ya’nî şuarâ-yı devr-i sâbık

308. Beyit :
Tedrîc ile geldiler cihâna
Ta’zîm ile oldılar revâne

Açıklama 307-308 : Bir kısın şanslı dostlar, yani geçmiş devirlerin şairleri birer birer cihana geldiler ve hürmet görerek bu dünyadan gittiler.

309. Beyit :
Devrân oları muazzam etdi
Her devr birin mükerrem etdi

Açıklama : Kader onları yüceltti; her devirde birini şeref ve itibar sahibi yaptı.

310. Beyit :
Her birine hâmi oldı bir şâh
Zevk-i sühaninden oldı âgâh

Açıklama : Her birini bir padişah himayesine aldı ve sözlerinin zevkinden haberdar oldu.

311. Beyit :
Türk ü Arab ü Acemde eyyâm
Her şâire vermiş idi bir kâm

Açıklama : Türk, Arap ve Acem diyarlarında zaman her şaire bir mutluluk bağışlamıştı.

312. Beyit :
Şâd etmiş idi Ebî Nûvâsı
Hârûn Halife’nün atâsı

Açıklama : Halife Harun’un bağışları, Ebû Nevâs’ı şâd etmiş idi.

313. Beyit :
Bulmışdı safâ-yı dil Nizâmî
Şirvan Sâh’a düşüp girâmî

Açıklama : Nizamî, Şirvan Şah katında saygı görerek gönül rahatlığı bulmuştu.

314. Beyit :
Olmışdı Nevâyi-i sühan-dân
Manzûr-ı şhenşeh-i Horâsân

Açıklama : Söz üstadı Nevâyi, Horasan şahının gözdesi olmuştu.

315. Beyit :
Söz gevherine nazar salanlar
Gencîne verüp güher alanlar

316. Beyit :
Çün kalmadı kalmadı fesâhat
Erbâb-ı fesâhat içre râhat

Açıklama 315-316 : Söz incisine itibar edenler, hazine verip cevher satın alanlar kalmayınca, ne fasihlik kaldı, ne de fesahat sahipleri arasında rahat.

317. Beyit :
Ol tâife çekdi hırkaya baş
Hâletlerin etmez oldılar fâş

Açıklama : O insanlar da başlarını hırkalarına çektiler ve hallerini dile getirmez oldular.

318. Beyit :
Tâ olmaya resm-ı şi’r mefkûd
Ebvâb-ı fünûn-ı nazm mesdûd

319. Beyit :
Lâzım mana oldı hıfz-ı kânûn
Zabt-ı nasak-ı kelâm-ı mevzûn

Açıklama 318-319 : Şiirin yolu yordamı unutulmasın ve nazım sanatlarının kapıları kapanmasın diye, kanun korumak ve ölçülü söz üslübuna yeniden düzen vermek işi bana düştü.




320. Beyit :

Nâçâr dutup tarîk-ı nâmûs
Râhatdan olup müdâm me’yûs

321. Beyit :
Ahdi söze üstüvâr kıldum
Eş’âr demek şiâr kıldum

Açıklama 320-321 : Çaresiz, namus yolunu tutarak ve artık rahattan tamamiyle ümidi keserek yemini söze temel yaptım ve şiirler söylemeyi adet edindim.

322. Beyit :
Çün halka hilâf-ı müddeâyem
Anlar zu’mınca süst-râyem

Açıklama : İnsanların iddiasına zıt olduğum için onların nazarında yanlış düşünen birisiyim.

323. Beyit :
Her söz ki gelür zuhûra menden
Min ta’ne bulur her encümenden

Açıklama : Benden doğan hiçbir söz yoktur ki, her topluluktan binlerce kınamaya uğramamış olsun.

324. Beyit :
Eyler hased ehli bağlayup kîn
Tahsin ivazına nefy ü nefrîn

Açıklama : Kıskançlar, kin tutarak, takdir yerine inkâr ve lanet yağdırdılar.

325. Beyit :
Ümmîd ki ref’ olup küdûret
Tağyir-pezîr ola bu sûret

Açıklama : Ümid ediyorum ki, bulanıklık ortadan kalkar da bu vaziyet değişir.

326. Beyit :
Ol kavm bu gülşene girende
Bu gülşen içinde gül derende

327. Beyit :
Gül tâze idi vü gonce nev-hîz
Depretdükçe nesîm-i gül-rîz

328. Beyit :
Anlar güli derdiler men-i zâr
Hâlâ dilerem derem has ü zâr

Açıklama 326-328 : O ( eski şairler ) topluluğu bu bahçeye girdikleri ve bu gülşen içinde gül derdiklerinde, gül taze idi ve gonca henüz yetişmişti. Gül saçan meltem kıpırdadıkça, onlar gülü topladılar; ben zavallının ise şimdi gözü çer-çöp dermekde…

329. Beyit :
Bu bezme olar verende tezyîn
Mey sâf idi bezm hem nev-âyin

Açıklama : Onlar bu meclise süs verdiklerinde hem, şarap saf idi, hem de meclis yeni kurulmuştu.

330. Beyit :
Mey sâfı olara oldı rûzî
Kaldı mana dâğ-ı derd sûzı

Açıklama : Onlara saf şarap içmek kısmet oldu; bana ise sıkıntı yarasının hareketi kaldı.

331. Beyit :
Bu dürde men olmışam hevâ-hâh
Bir neş’e verür mi bilmezem âh

Açıklama : Ben de bu tortuya heves bağladım; ama bir neş’e verir mi, ah işte onu bilmiyorum!
 
Üyelik Tarihi
30 Kas 2012
Konular
12,578
Mesajlar
16,017
MFC Puanı
2,330
11. KONU



Bu Pâdişâh-ı İslâmun duâ-yı devletidür
Ve
Kahramân-ı enamun senâ-yı şevketidür
Açıklama : İslâm Padişahının Devletinin Devamını Dua ve İnsanların En Kahramanının Heybetine Övgü

332. Beyit :
Sakî kerem eyle câm gezdür
Dutma kadehi müdâm gezdür

Açıklama : Saki! Kerem eyle, kadehi dolaştır; elinde tutma, boyuna gezdir!

333. Beyit :
Devrâna çok i’tibâr kılma
Gezdür kadehi karâr kılma

Açıklama : Dünyaya fazla değer verme; gezdir kadehi, durma!

334. Beyit :
Tök alup ele gümüş sürahî
Zer sâgara rûh-bahş râhı

Açıklama : Al ele gümüş sürahiyi ve doldur altın kadehe ruh bahşeden şarabı!..

335. Beyit :
Sarf eyle riâyetümde eltâf
Tenhâlığumı gör eyle insâf

Açıklama : Beni gözet de bana lutuflarda bulun; yalnızlığımı gör, bana insaf eyle!..

336. Beyit :
Şuğlüm bu bisât içinde çohdur
Senden özge mededci yohdur

Açıklama : Bu yerde dertlerim, sıkıntılarım çoktur, senden başka yardımcım ise yoktur.

337. Beyit :
Hamdemliğüm eyle âr kılma
Menden nefret şiâr kılma

Açıklama : Bana arkadaş ol, utanma; benden nefret etmeyi bir iş belleme!..

338. Beyit :
Ger bilmez isen ki men ne zâtem
Ne zulmet-i çeşme-i hayâtem

339. Beyit :
Feyz-i hünerüm şarâbdan sor
Sûz-ı cigerüm kebâbdan sor

Açıklama 338-339 : Eğer benim nasıl bir kişi olduğumu, nasıl bir hayat suyunun kaynadığı karanlıklar ülkesi olduğumu bilmiyorsan, hünerimin feyz ve bereketini şaraptan sor; yüreğimin yanıklığını da kebaptan öğren.

340. Beyit :
Dutsan elini men-i fakîrün
Hak ola hemîşe dest-gîrün

Açıklama : Ben fakirin elinden tutarsan, Hak da her zaman senin yardımcın olur.

341. Beyit :
Men şâir-i Müsevî-kelâmem
Sâhirlere mu’ciz-i tamâmem

Açıklama : Ben, Musa (gibi mucize) kelamlı bir şairim, sihirbazlara karşı tam bir mucizeyim.

342. Beyit :
Men sâhir-i Bâbilî-nijâdem
Hârûta bu işde üstâdem

Açıklama : Ben Babil soylu bir sihirbazım; Harut’a bu işte üstadlık ederim.

343. Beyit :
Söz derkine sarf edüp firâset
Emlâkine bulmışam riyâset

Açıklama : Ferasetimi sözü anlamaya sarf edip söz ülkesinin reisliğine yükselmişim.

344. Beyit :
Geh tarz-ı kasîde eylerem sâz
Şeh-bâzum olur bülend-pervâz

Açıklama : Zaman olur kaside tarzını uygun bulurum; tabiatımın şahini yükseklerde uçar;

345. Beyit :
Geh de’b-i gazel olur şiârum
Ol de’be revan verür karârum

Açıklama : Zaman olur gazel yolunu tutarım; kararım, o tarza can verir.

346. Beyit :
Geh mesneviye olup hevesnâk
Ol bahrden isterem dür-i pâk

Açıklama : Gah mesneviye heves ederek, o denizden pek inciler çıkarmak isterim.

347. Beyit :
Her dilde ki var ehl-i râzem
Mecmû’-ı fünûna aşk-bâzem

Açıklama : Her gönülde bulunan sırra âşinâyım; bütün şiir fenlerine vurgunum.

348. Beyit :
Bir kâr-gerem hez+ar-pîşe
Canlar çeküp isterem hemîşe

349. Beyit :
Dükkânum ola revâc-ı bâzâr
Her istedügin bula hırîdâr


Açıklama 348-349 : Bin sanatlı bir mücevher işçisiyim. Canu gönülden isterim ki; dükkânım pazarın en rağbet edileni olsun da, müşteri her aradığını bulsun.

12. KONU

Bu bir tarîk ile kesr-i nefsdür
Ve
Mukaddime-i medh-i Padişâh-ı asrdur
Açıklama : Bir Yolla Nefsin İsteklerini Kırma ve Asrın Padişahını Övmeye Başlangıç

350. Beyit :
Sâkî ne idi bu câm-ı gül-rûn
Kim eyledi hâlümi diger-gûn

Açıklama : Ey Saki! Bu gül renkli kadeh neydi ki, beni böyle bambaşka bir hale koydu?

351. Beyit :
Ser-mest olubem sözüm hebâdur
Her lâf ki eyllerem hatâdur

Açıklama : Sarhoş olmuşum, sözlerim boş ve nafiledir. Ettiğim her laf hatadır.

352. Beyit :
Te’sîr salup dimâğâ teşvîr
Teşvîr mizâcum etdi tagyîr

Açıklama : Gösteriş merakı dimağıma tesir ederek saf ve temiz mizacımı bozdu.

353. Beyit :
Men handan ü lâf-ı lutf-ı güftâr
Kim söz demeğe olam sezâvâr

Açıklama : Ben nerde, söz nerde; kaldı ki şiir söylemeğe lâyık olayım!

354. Beyit :
Olsaydı menün sözümde bir hâl
Elbette olurdum ehl-i ikbâl

355. Beyit :
Müstevcib-i izz ü câh olurdum
Şâyeste-i bârgâh olurdum

356. Beyit :
Makbûl düşerdüm âstâna
Manzûr-ı şehenşeh-i zemâne

Açıklama 354-356 : Eğer benim sözümde bir tat olsaydı, elbette bahtım yaver giderdi de izzet ve hürmete hak kazanır, yüce divana lâyık olur, sarayda kabul görür, zamanın padişahının ilgisine mazhar olurdum.

357. Beyit :
Ol pâdişeh-i bülend-bîniş
Kim hâk-i rehidür âferîniş

Açıklama : O yüksek görüşlü padişah; ki, yaratılmışlar, onun ayağının tozudur.

358. Beyit :
Müstahfız-ı din penâh-ı islâm
Mahdûm-ı zaman melâz-ı eyyâm

Açıklama : Dinin koruyucusu, islâm (milletinin) sığıncı, zamanın efendisi ve günlerin barınağıdır.

359. Beyit :
Ebr-istihsân ü berk-kîne
Şâhenşeh-i Mekke vü Medîne

Açıklama : İhsanı bulut, kini ise şimşek gibi olan, Mekke ve Medinenin padişahıdır.

360. Beyit :
Müstakdim-i hak mühill-i bâtıl
Sultân-ı murâd-bahş-ı âdil


Açıklama : Hakkı ayakta tutan, batılı yok eden ve muradlar bağışlayan adaletli sultandır


-
361. Beyit :

Erbâb-ı hüner ümîdgâhı
Türk ü Arab ü Acem penâhı

Açıklama : Sanat ve hüner sahiplerinin ümit kapısı, Türk’ün, Arab’ın ve Acem’in sığınağıdır.

362. Beyit :
Deryâ kimi eyleyen demâdem
Endîşe-i kurb ü bud’-ı âlem

363. Beyit :
Lutf ile veren yahıma lû’lû
Ebr ile yırağa gönderen su

Açıklama 362-363 : Derya gibi, her zaman dünyanın yakını ve uzağını kaygısını çekip; lutfu ile yakına inci dağıtan, uzağa ise bulutla su gönderendir.

364. Beyit :
Lû’lûsını eyleyen cihan-tâb
Leb-teşneleri dür ile sîr-âb

Açıklama : İncisi ile cihanı aydınlatan, suyu ile de, susamışları suya kandırandır.

365. Beyit :
Gerdun kimi lutf edende zâhir
Dâmen dâmen töken cevâhir

366. Beyit :
Gün kimi olanda cûdâ mazhar
Hırmen hırmen nisâr eden zer

Açıklama 365-366 : Gökler gibi, lutfunu gösterdiğinde, etekler dolusu cevahir döken; güneş gibi, cömertliğin kaynağı olduğunda, harmanlar dolusu altın saçandır.

367. Beyit :
Tugrâ-yı misâl-i Âl-i Osman
Sultan-ı sipeh-şiken Süleyman

Açıklama : Osman oğullarının fermanının tuğrası, asker kıran Sultan Süleyman’dır.

368. Beyit :
Yerde düşer olsa feyzi hâke
Ta’n eyleye hâk ruh-ı pâke

Açıklama : Yerde, onun feyzi toprağa düşecek olsa, toprak temiz ruhu beğenmez olur;

369. Beyit :
Gökde nazar etse bir hümâya
Hurşîde salur hümây sâye

Açıklama : Gökde ise ( O ), bir hüma kuşuna bakar olsa, hüma, güneşe bile gölge salacak hale gelir.

370. Beyit :
Ger şarka urur sinân-ı ser-keş
Gün kimi çıhar sipihre âteş

Açıklama : Eğer dik başlı mızrağını doğuya vursa, güneş gibi gökyüzüne ateş saçar;

371. Beyit :
V’er garba çalarsa tîg-i bürrân
Gerdûne yeter şafak kimi kan

Açıklama : Ve eğer keskin kılıcını batıya çalsa, şafak gibi kırmızı kan göğe sıçrar.

372. Beyit :
Dün çerh yana nigâh kıldum
Nezzâre-i levh-ı mâh kıldum

Açıklama : Dün gökyüzüne doğru yüzümü çevirdim ve Ay’ın levhasına bir baktım;

373. Beyit :
Gördüm bu hatı ki hâme-i hûr
Ol levhde eylemişdi mastûr

Açıklama : Gördüm ki, hurilerin kalemi o levhaya şu yazıyı nakşetmiştir:

13. KONU


Bu Kasîde Hazret-î Padişah Şanındadur

Açıklama : Padişah Hazretlerinin Övgüsünde Kasîde

374. Beyit :
Zehî kâmil ki akl-ı nükte-dan derkinde hayrandur
Vücud-ı bîmisâli intihâb-ı nev’-i insandur

Açıklama : Bu ne yüce zattır ki, inceliklere vakıf akıl bile onu idrak etmekte yaya kalmıştır. Çünkü onun benzersiz varlığı insan oğulları arasından seçilmiştir.

375. Beyit :
Felek bir dürc anun zât-ı şerîfi gevher-i yektâ
Cihan bir cism anun hükm-i revân-ı fi’l-mesel candur

Açıklama : Felek bir mücevher kutusu; onun yüce zatı da eşsiz bir cevherdir. Cihan bir cisim ise, onun yürüyen hükmü de adeta can yerindedir.

376. Beyit :
Tarîk-i tâati hem mezhebe hem millete nâfi’
Hilâf-ı meşrebi hem devlete hem dîne noksandur

Açıklama : Ona hizmet etmek yolu, hem mezhep, hem de millet için faydalar getirir; meşrebinin hilafına hareket ise, hem devlete, hem dine eksiklik demektir.

377. Beyit :
İki kısm eylemiş küfr ile îman yeddi iklîmi
Anun hükmindedür ba’zı vü ba’zı kâfiristandur

Açıklama : Küfür ile iman, yedi iklimi iki kısma ayırmıştır; bir kısmı onun hakimiyeti altındadır, bir kısmı ise kâfiristandır.

378. Beyit :
Esâs-ı hükmidür ma’nîde bir sedd-i Sikender kim
Anun Ye’cûcdur bir yanı vü bir yanı insandur

Açıklama : Saltanatın temeli, aslında bir İskender seddidir; onun br yanı ye’cûc bir yanı ise insandır.

379. Beyit :
Binâ-yı kadridür ma’nîde bir âlî imâret kim
Mukarnes tâk-i gerdun ol imâretden bir eyvandur

Açıklama : Kadir ve kıymetinin binası gerçekte yüce bir imarettir; öyle ki; gökkubenin tavanı ancak o imaretin bir eyvanıdır.

380. Beyit :
Muzaffer dâima Sultan Süleyman Hân-ı âdil-dil
Ki her kim tâbi’-i fermânı olmaz nâmüselmandur

Açıklama : Daima muzaffer olan, kalbi adaletle dolu Sultan Süleyman…Her kim onun buyruğuna baş eğmez ise Müslüman değildir.

381. Beyit :
Cihan-gîrî ki gün tek mülk teshîrine azm etse
Muhakkar cilvegâhı arsa-i İrân ü Tûrandur

Açıklama : ( Öyle bir ) cihan hükümdarı ki; güneş gibi, ülkeler elde etmeye niyet etse, at oynatacağı arsaların en değersizi İran ve Tûran olur.

382. Beyit :
Sâhî-tab’ u mürüvvet-pîşedür kim bahr-ı eltâfı
Temevvüc kılsa mevci fakr bünyâdına tûfandur

Açıklama : ( O öyle ) cömert tabiatlı ve iyiliği huy edinmiş ( bir padişahtır ) ki; lutuflarının denizi galeyana gelse, dalgaları fakirlik binasını yıkan tufan olur.

383. Beyit :
Kemîne kimseye kemter atâsı hâsıl-ı deryâ
Muhakkar meclise bezl-i hakîri behre-i kândır

Açıklama : Zavallı bir kimseye en önemsiz bir bağışı deryalar dolusudur; en değersiz bir topluluğa dahi en itibarsız bir saçısı, maden ocağı gibidir.

384. Beyit :
Vücûd-ı pâki-le Hak rahmetidür âleme nâzil
İtâat ehline gösterdiği adl ile ihsandur

Açıklama : Tertemiz varlığı ile, âleme inen Hakk’ın rahmetidir; itaat sahiplerine gösterdiği de adalet ve ihsandır.

385. Beyit :
Süleyman bârgâhıdur yakin heybetlü dergâhı
Kim anda dîvler tâbi’ perîler bende-fermandur

Açıklama : Heybetli katı, Hz. Süleyman’ın sarayı gibidir; öyle ki, orada devler itaat edici, periler ise emir kullarıdır.

386. Beyit :
Muazzam leşkeridür bir bulut kim düşmene andan
Firengîler sadâsı ra’d toplar daşı bârandur

Açıklama : Muazzam ordusu bir buluta benzer; öyle ki, kâfirlerin feryad ve figanı ondan (kopan) bir gök gürültüsü; toplarının gülleri ise ( ondan yağan bir ) yağmurdur.


387. Beyit :

Semendi seğridende lâmi’ olmış ahter-i sâkib
Sipâhı deprenende mevce gelmiş bahr-ı ummandur

Açıklama : O’nun atı, koştuğu zaman, parlayan bir Zuhal yıldızı; askeri, harekete geçtiğinde, coşmuş bir ummandır.

388. Beyit :
Seferde çekmek içün haşmet ü ikbâl esbâbın
Arâbe arş levhi ordusı gerdûn-ı gerdandur

Açıklama : Arş levhası, savaşta (onun) haşmet ve ikbalinin levazımını taşımak için bir araba; dönüp duran felek ise ordusudur.

389. Beyit :
Zamânında yetüp cem’iyyet-i eshâba ârifler
Olup derhem hemin mahbûblar zülfi perîşandır

Açıklama : Arifler ( onun saltanatı ) zamanında zihin ve hatırlarını yalnız Allah ile meşgul etmenin saadetini tattılar; bu yüzden bütün mahbubların üzüntüden zülüfleri darmadağınıktır.

390. Beyit :
Halâyık subh-tek handân olup mihr-i cemâlinden
Dil-i sûzân ile devrinde ancak şem’ giryandur

Açıklama : Mahlûkat ( Onun ) yüzünün güneşinden sabah gibi güler yüzlü olmuştur. Devrinde, gönül ateşi ile yanıp ağlayan, sadece mumdur.

391. Beyit :
Havâdisden mizâc-ı mülk tagyîrine imkân yoh
Kemâl-i adl ile tâ mülke Osmân oğlu sultandur

Açıklama : Hadiselerin gelişmesinden ötürü memleketin mizacında bir bozulma ihtimali yoktur; çünkü ülkede eksiksiz bir adalet ile hükümran olan Osman oğludur.

392. Beyit :
Bihamdillah bugün havf ü hatâdan şer’ nâmûsın
Bulup tevfîk-ı nusret sahlayan Sultan Süleymandur

Açıklama : Allah’a hamd olsun ki, bugün Allah’ın yardımına mazhar olarak şeriatın namusunu korkudan ve hatadan koruyan Sultan Süleyman’dır.

393. Beyit :
Nişân-ı feyzidür ol nusret ü ikbâl kim hâlâ
Ne yan kim azm kılsa reh-beri te’yîd-i Yezdandur

Açıklama : O yardım, zafer saadet, feyzinin işâretidir;öyle ki, şu an ne tarafa doğru yönelmeye niyetlense, rehberi, Allah’ın desteği ve te’yididir.

394. Beyit :
Dil ü candan Fuzûlî izz ü ikbâline ol şâhun
Rızâ-yı Hakk içün dâim duâ-gûy ü serâ-hândur

Açıklama : Fuzuli hak rızası için o şahsın izzet ve ikbaline candan ve gönülden daima duacı ve onu övücüdür.

395. Beyit :
Çü oldur hâmi-i İslâm vâcibdür anun mehdi
Ne kim mehdinden özge söz demiş andan peşîmandur

Açıklama : O İslâm’ın koruyucusu oluğu için, onun övülmesi vaciptir. ( Fuzuli ) onun övgüsünden başka ne söz söylemişse, ondan pişmandır.

396. Beyit :
İlâhî bâki olsun dâim insan-perver ikbâli
Cihân-ı fâni içre tâ binâ-yı nev’-i insandur

Açıklama : İlahi! ( Onun ) insanı koruyup gözeten saltanatı dünya durdukça baki olsun; çünkü o (saltanat), fani olan cihanın içinde insan oğlunun binasıdır.

397. Beyit :
Yârab ki muzaffer ola dâim
Zâtiyle binâ-yı adl kâim

Açıklama : Ya Rab! O daima muzafer olsun; çünkü adalet binası ancak onun zatiyle kaimdir.

398. Beyit :
Şâyetse ana serîr ü efser
Âlemlere adli sâye-küster

Açıklama : Ona taht ve taclar layıktır; çünkü onun adaleti âlemlere gölge salmaktadır.

14. KONU


Bu Sebeb-i Nazm-ı Kitâbdur
Ve
Bâis-i İrtikâb-ı Azâbdur

Açıklama : Kitabın Nazmadilmesinin Nedeni ve Azabı Hak Etmenin Sebebi

399. Beyit :
Sâki dut elüm ki haste-hâlem
Gam reh-güzerinde pâymâlem

Açıklama : Saki! Elimden tut; çünkü hasta bir haldeyim, gam yolu üserinde ayaklar altında kalmışım!..

400. Beyit :
Sensen men-i mübtelâya gam-hâr
Senden özge dahi kimüm var

Açıklama : Sensin benim gibi bir düşkünün kaderini gideren…Benim senden başka kimim var?..

401. Beyit :
Müşkil işe düşmişem meded kıl
Mey hırziyle belâmı red kıl

Açıklama : Zor bir işe düşmüşüm, yardım et! Şarabın koruyuculuğu ile belâmı benden uzaklaştır!..

402. Beyit :
Hall eyleye gör bu müşkilâtı
Kemm etme kulundan iltifâtı

Açıklama : Bu güçlükleri halletmeğe bak; ben kulundan iltifatını esirgeme!

403. Beyit :
Bir gün ki mey-i Süehyl-te’sîr
Vermişdi mizâc-ı pâke tagyîr

Açıklama : Bir gün, Süheyl tesirli şarap saf ve temiz mizacımı değiştirmişti :

404. Beyit :
Hemreng-i bahâr olup hazânum
Dönmişdi akîka za’ferânum

Açıklama : Sonbaharım bahar rengi almış, safran ( gibi sarı yüz ) üm akik taşına dönmüştü.

405. Beyit :
Cem’ idi yanumda ittifâkî
Sâz ü meze vü şarâb ü sâkî

Açıklama : Yanımda saz, meze, şarap ve saki tesadüfen bir araya gelmişlerdi;

406. Beyit :
Peyveste lebâleb ü peyâpey
Nûş eyler idüm kadeh kadeh mey

Açıklama : Boyuna, dolu dolu ve peşpeşe kadeh kadeh şarap içiyordum;

407. Beyit :
Zevk üzre mey artururdı zevkum
Şevk üzre ziyâd olurdı şevkum

Açıklama : Şarap, zevkimin üstüne zevk koyuyor, neş’em gittikçe artıyordu;

408. Beyit :
Ol bezm idi âfiyet bahârı
Men bülbül-i zâr ü bîkarârı

Açıklama : O meclis bir afiyet baharı idi ve ben ( o meclisin ) ağlayıp inleyen kararsız bülbülü idim…

409. Beyit :
Bir hadde erişdi neş’e-i câm
Kim kalmadı ehl-i bezme ârâm

Açıklama : Öyle bir dereceye vardı ki şarabın neş’esi; mecliste bulunanların rahatı, huzuru kalmadı;

410. Beyit :
Esrâr-ı dil oldı âşikârâ
Mesdûd oluben der-i müdârâ

Açıklama : İki yüzlülük kapıları kapanıp, gönüldeki sırlar açığa vuruldu.

411. Beyit :
Olmışdı refîk u hemzebânum
Ayîne-i t3uti-i revânum

412. Beyit :
Bir niçe zarîf-i hıtta-i Rûm
Rûmî ki dedük kaziyye ma’lûm

Açıklama 411-412 : Rum ( Anadolu ) ülkesinin birkaç zarif insanı; arkadaşım, dildaşım ve ruh papağanımın aynası olmuşlardı…Anadolu’lu dedik ya, mesele anlaşılıyor…

413. Beyit :
Ya’nî ki kamu dekâyık ehli
Her mes’elede hakâyık ehli

Açıklama : Yani, tamamı da inceliklerden haberdardılar ve her konuda hakikî bilgiye ulaşmıştılar.

414. Beyit :
Hem ilm feninde nükte-danlar
Hem söz revişinde dür-feşanlar

Açıklama : Hem, ilim sahasında ince manalara vakıftılar, hem de söz söyleme yolunda inciler saçmakta idiler.

415. Beyit :
Kim eyler idi dekâyık-i râz
Şeyhîden ü Ahmedîden âgâz

Açıklama : Kimi sırlardan nükteler çıkarıyor, Şeyhî’den ve Ahmedî’den söze başlıyor;

416. Beyit :
Kim söyler idi öğüp kelâmı
Evsâf-ı Halîli vü Nizâmî

Açıklama : Kimi Halilî ve Nizamî’nin vasıflarını öğüp duruyordu.

417. Beyit :
Bilmişler idi ki hüsn-i güftâr
Kadrüm kaderince mende hem var

Açıklama : Anlamışlardı ki, güzel söz söyleme kabiliyeti kudretimce bende de var.

418. Beyit :
Çün var idi mestlikde lâfum
Kim anlana sıdkum ü hilâfum

419. Beyit :
Men hasteni etdiler nişâne
Bir reng ile tîr-i imtihâna

Açıklama 418-419 : Yalanım ve gerçeğim fâş olacak derecede mest olduğumda ben hastayı bir oyun ile imtihan okuna hedef yaptılar.

420. Beyit :
Lutf ile dedile ev sühan-senc
Fâş eyle cihâna bir nihan genc

Açıklama : Nazikçe dediler ki; “Ey söz üstadı, dünyaya gizli bir hazine ortaya çıkarsana!”

421. Beyit :
Leylî Mecnûn Acemde çohdur
Etrâkde ol fesâne yohdur

Açıklama : “ Leylâ-Mecnûn, Acemlerde çoktur, lâkin Türkler arasında bu hikâye yoktur.”

422. Beyit :
Takrîne getür bu dâstânı
Kıl tâze bu eski bûstânı

Açıklama : “ Gel, bu destanı yaz da, bu eski bahçeyi tazeleyiver!”

423. Beyit :
Bildüm bu kaziyye imtihandur
Zîrâ ki bu bir belâ-yı candur

Açıklama : Anladım ki bu teklif bir imtihandur; zira böyle bir iş (aslında) can belâsıdır.

424. Beyit :
Sevdâsı dırâz ü bahrı kûtâh
Mazmûnı figân ü nâle vü âh

Açıklama : Sevdası uzun, bahrı kısadır; mazmunu da figan, feryad ve ah’tır.

425. Beyit :
Bir bezm-i musîbet ü belâdur
Kim evveli gam sonı fenâdur

Açıklama : ( Bu ) bir felaket ve bela meclisidir ki; başlangıcı gam, sonu yokluktur.

426. Beyit :
Ne bâdesine neşâtdan reng
Ne nağmesine ferahdan âheng

Açıklama : Ne şarabında neş’eden bir renk, ne de nağmaseinde sevinçten bir ahenk vardır…

427. Beyit :
İdrâke verür hayâli âzâr
Efkârı eder melâlı efgâr

Açıklama : Hayali idraki incitir; düşünmesi hüznü (bile) yaralar.

428. Beyit :
Olsaydı teveccühi münâsib
Tevcîhine çoh olurdı râgıb

Açıklama : Eğer niyetlenmesi ( her önüne gelen için ) uygun olsaydı, çok kişi teşebbüs etmeye istekli olurdu.

429. Beyit :
Olsaydı tasarrufında râhat
Çoh kâmil ana kılurdı rağbet

Açıklama : Eğer rahatlıkla başarılabilir bir iş olsaydı, bir çok kâmil insan ona rağbet ederdi.

430. Beyit :
Billah ki ne hoş demiş Nizâmî
Bu bâbda hatm edüp kelâmı

Açıklama : Allah için, Nizamî bu hususta sözün en güzelini söylemiş ve ne güzel demiştir :

431. Beyit :
Esbâb-ı suhan neşât u nâzest
Z’in her du suhan behâne-sâzest

Açıklama : “Sözün sebebi neş’e ve nazdır. Söz bu ikisinden doğar.”

432. Beyit :
Meydân-ı suhan ferâh bâyed
Tâ tab cüvariî numâyed

Açıklama : “Söz meydanı geniş olmalıdır ki, (şairlik) tabiatı orada binicilikteki ustalığını göstersin.”

433. Beyit :
Der germ-i rîk u sahti-i kûh
Tâ çend suhan reved beenbûh

Açıklama : “Kumun sıcaklığı ve dağın saplığı arasında söz ne zamana kadar sıkışıklık içinde gitsin?”

434. Beyit :
Bir iş ki kılur şikâyet üstâd
Şâgirde olur rücüı bîdâd

Açıklama : Üstadın şikayet eylediği bir işi çırağa yüklemek adâletsizlik olur.

435. Beyit :
Gerçi bilürem bu bir sitemdür
Teklîfi munun gam üzre gamdur

Açıklama : Gerçi ben bunun bir zulüm, hattâ böyle bir şeyin teklifinin gam üstüne gam olduğunu bilmekteyim ;

436. Beyit :
Ammâ niçe etmek olur ikrâh
Bir vâkıadur ki düşdi nâgâh

Açıklama : Ama artık kaçınmak mümkün mü!.. Bir iştir ki, ansızın başıma geliverdi.

437. Beyit :
Yeğdür yine özrden şürûum
Bu işde tevekküle rücuum

Açıklama : Bahaneler ileri sürmektense, başlamak ve tevekküle sarılmak daha iyidir.

438.Beyit :
Ey ta’b-ı latîf ü akl-ı vâlâ
İdrâk-i bülend ü nutk-ı gûyâ

Açıklama : Ey latif tabiat ve üsütn akıl, 8ve ey) yüksek anlayış ve konuşan nâtıka!..

439. Beyit :
Düşdi seferüm diyâr-ı derde
Kimdür mana yâr bu seferde

Açıklama : Yolum dert diyarına düştü..Kimdir bana yoldaş bu seferde?

440. Beyit :
Her kimde ki vardur istitâat
Ders ü gam ü mihnete kanâat

441. Beyit :
Oldur bu müsâferetde yârum
Zevk ehline yohdur i’tibârum

Açıklama 440-441 : Kimde dert, gam ve mihnete dayanma gücü varsa, bu yolculukta arkadaşım odur. Zevk sahiplerine itibar etmem..

442. Beyit :
Merkeb gerek olsa azm-i râha
Besdür bize hâme vü siyâhe

Açıklama : Yola çıkmak için binek lâzım olsa; bize kalem ve kâğıt yeter.

443. Beyit :
V’er tûşe-i râh olursa matlûb
Mazmûn-ı hoş ü ibâret-i hûb

Açıklama : Ve eğer yol azığı istenirse; o da, hoş mazmunlar ve güzel ibarelerdir.

444. Beyit :
Azm eyleyelüm teallül etmem
Menzil keselüm tegâfül etmem

Açıklama : Gayret edelim; bahaneleri bırakın!. Menzil keselim; gafil davranmayın!...

445. Beyit :
Ey baht vefâsuz olma sen hem
Hemrâhlığ et bizümle bir dem

Açıklama : Ey tâli’, sen de vefasız olma; bir kereik olsun bizimle yoldaşlık yap!
 
Üst