• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Denizi Özleyen Anneler Ölüyor

diShy

Onursal Üye
Üyelik Tarihi
27 Kas 2009
Konular
32,527
Mesajlar
50,860
MFC Puanı
2,580
Bugün de akşam oldu, bugün de birikti içimde bana ait onca şey İçimde biriken onca şey, beni yine evime geri çağırdı Odama Kalbime



Kim bilir, kaç kez lanetledim kendimi odamda Kim bilir, kaç kez kalbimde hiçledim kalbimi Ama gidecek bir yerim yoktu Lanetlendiğim yerde biriktim, hiçlendiğim yerde çoğaldım İşte benim için hayat buydu, gidecek bir yeri olmamaktı Dönüp yine kalbime sığınmak, korkularıma, orada o eski aşklarıma, orada o eski hatalarıma sığınmaktı



Kalbim eksikti, kalbim korkaktı, kalbim yanlışlarla doluydu Ama o benim kalbimdi Eksikti, korkaktı, yanlıştı ama tanıdıktı Tıpkı bana bazen tanıdık gelen, bunu hissettiğim halde yanımdan hızla uzaklaşan kaderim gibiydi Bazen iyi bir yanı çıkardı ortaya, o zaman onu daha çok severdim Kaderimin, yani karakterimin onca kötülük içindeki iyiliğine deliler gibi sarılırdım Kaderimin içindeki iyilikleri keşfettikçe kendime inanır, kendime inandıkça bencilleşir, bencilleştikçe yeniden kendimle, kalbimle kavgaya tutuşurdum



Hiçbir zaman ezenlerin yanında olmadım Ben istesem bile doğam izin vermezdi buna Bazen beni yanlarına çağırırlar, bazen benliğimi okşarlardı Ama nasıl olursa olur, bana uzattıkları eli hiç beklemedikleri bir anda iterdim Benimle aralarında kurdukları dengeleri hiç beklemedikleri bir anda öfkeyle yıkardım



Söz geçiremediğim bir yanım var, iyi kalpli kaderim gibi Gelir ve içimdeki sızıyı kirletecek, karartacak ne varsa anında yok eder Bana rağmen, bana inat, her şeyi mahveder Bu mahvoluşa ben hep hayran olmuşumdur



Bazen ansızın, nasıl olduğunu bilmeden kendime sımsıkı sarılırken bulmuşumdur kendimi Sürgünlüğümün bitişidir bu Kalbime dönmenin zamanı gelmiştir Dışarıda bir yerde kazanacak hiçbir şey yoktur Asıl zenginlik içimdedir Dışarıdaki bütün ölçülerin benim kendi ölçülerimle alakası yoktur, hissederim



Dışarıdaki sevginin içimdeki sevgiyle hiçbir yakınlığı yoktur İçimdekine inanmak varken dışardakine inanmak büyük bir yanılgıdır



Beni dışarı, yanlarına çağırdıkları zamanları iyi bilirim; onların, o sahte kibarlıklarını Zamanla sınırlıdır onların her şeyi Sevgilerinin, inceliklerinin, hoşgörülerinin, o sonsuz olduklarını iddia ettikleri özgürlük anlayışlarının belli bir zamanı vardır Ve o zaman ansızın biter Ve 'Bitti!' derler 'İncelik, anlayış, hoşgörü saati bittiÖzgürlük bitti Artık geldiğin yere git Burayı kapatıyoruz,' derler



Hiç anlayışın, inceliğin, özgürlüğün saati biter mi? Hiç kapanır mı bir kez açılan kapılar? Kapanır Çünkü onlar güçlü olanlardır Onlar ezendirler Bütün saatler onlardan sorulur Bütün kapanışlar Çünkü onlar sahip olmadıktan şeyi sevemezler Sahip olmak istedikçe hayatı soluksuz bırakır, öldürürler



Sevgiye sahip olunabilir mi hiç, inceliğe, anlayışa Hiç özgürlüğe sahip olunabilir mi? Çünkü suyla anılır, suyla vardır bu duygular Suyla var olurlar Sonsuz bir akıştır bu duygular Sınırsız Sahipsiz ZamansızSınırsız, sahipsiz ve zamansızca aktıkları sürece vardırlar çünkü Zamanla sınırlandıkları ve sahip olundukları an yok olurlar



Ezilenlerse durmadan özlerler Emir altında olmadan geçirecekleri bu günü Yorulmadan, incitilmeden, aşağılanmadan geçirilecek bir günü özlerler Bir su kenarında oturup su gibi akıp gidecekleri bir zamanı özlerler Kalın ve kaliteli bir kazağı, şımarmayı, iyi ısınan ve suyu akan bir evi İstediklerine bir kez olsun beklemeden kavuşmayı Korkusuzca ve akıllarına ne esiyorsa onu konuşmayı Kaybetmeyi düşünmeden yaşamayı, sonunu düşünmeden ağız dolusu gülmeyi özlerler



Ezilenlerin hayatına çok yaklaştığım günler oldu Onların o sıcak, o kahırlı nefeslerini içimde hissettim



En dipte, her şeye muhtaç, umutsuz olduğum anlarda gördüm yüzümdeki yanmış yüzü Bu hayattan ne umduysam hepsini yanmış avuçlarımda gördüm Yoksulluk, özlemekten bile utanmakmış, onu gördüm Bir an bile olsa gördüm, son umutlarım bile elimden alındığında, 'Ben zaten bunu bekliyordum,' demeyi gördüm



Ama bir andı bu; beni oradan ailem, aldığım eğitim, ait olduğum sınıf çıkardı Çıkardı ve bir bilinmezliğe attıArtık, ne ezendim, ne ezilen Yorulmadan, incinmeden, aşağılanmadan çok gün geçirdim Gücüm vardı ve bana hükmetmek isteyenlere gereken cevabı verdim Kalın kazaklarım oldu, az da olsa şımardım Isınan ve suyu akan evlerim de oldu Bazen istediklerime çaba harcamadan kavuştum Kimi kez korkusuzca ve aklıma ne esiyorsa, onu konuştum Kaybetmeyi düşünmeden yaşadığım anlar azdır ama olmuştur Azdır ama ağız dolusu güldüm, biliyorum



Yoksullar, en alttakiler, ezilenler gibi olmasa bile, özledim, biliyorum Akan bir suyun kenarında ya da bir denizin eteklerinde, kendimi özledim; kim olduğumu niye yaşadığımı, ne olacağımı çok özledim Çünkü hayatım bu özleyişe izin veriyordu Kazağım ve evim beni işitiyordu Kimse bana bir şey emretmiyordu Az da olsa kaybetmeyi düşünmeden yaşadığım anlar vardı



Ne hayatı soluksuz bırakan ezenlerdendim ne de hayatın tam ortasındayken avuçlarındaki yanmış yüzlerini hasretle seyreden ezilenlerden Kavga amansızlaşınca kalbine sığınan bir kimsesizdim ben



Yarı açık bir kapı vardı yoksulluğumla aramda; yarı açık bir kapı vardı hayatın o korkunç yüzüyle aramda Ne kadar unutsam, o kadar ürkütürdü uğultusu, o korkunç yüzü, yoksulluğun Ne zaman, çok iyiyim, desem, çok kötü hemen onun yanı başında beklerdi Doyasıya sevinirken bile, birilerinin bunun hesabını benden soracağını düşünürdüm



Ne ezendim, ne ezilendim Ortada bir yerdeydim, bu yüzden nereye gitsem, ne yapsam, öylesine geçiciydik, öylesine ait değildim ki hiçbir yere, ne yaşasam, ne söylesem, ne hissetsem, borçlanıyordum birine; bir yere, bir ömre



Bugün evlatları hücrelere atılmasın diye ölüm orucuna başlayan anneleri ziyaret ettim Sanatçı Bilgesu Erenus'un evinde dört ana, ölüme yatırmışlardı bedenlerini Talepleri bu yazıyı yazdığım sırada ölüm orucunun otuz ikinci günlerini dolduran evlatlarının talepleriyle aynıydı Düşünce, umut, direniş ve hayat hücrelere kapatılmasındı İçerdekiler anneleri gibi ezilendi Direnendi Canlarından başka hiçbir şeyleri yoktu



Ölüm orucundaki annelerden Şükran Ağdaş'ın oğlu İrfan'ı, Kurtuluş Gazetesi'ni satarken ve daha lise talebesiyken, polis vurup öldürmüştü O günden sonra direnen, başkaldıran bu sistemden hesap soran her oğul, onun oğlu olmuştu



Şükran Ağdaş, Bilgesu Erenus'un evinin küçücük bir yerden deniz gören penceresinin kenarında oturmuş ölümü bekliyordu Deniz, hayat gibi önünden akıp gidiyordu Başkaldırıya, direnişe, gerekirse ölmeye dair ne varsa söyledikten sonra, belki biraz mahcup, belki biraz kanayarak şunu da ekledi: 'Hep deniz gören bir evim olsun istemiştim, şimdi ölürken denize bakarak, denize baka baka ölmek kısmetmiş' İşte böyle söyledi Şükran ana, hiç unutur muyum



Anneler ölüyor ama hayatın umurunda değil, bu O kendi bildiğince akıp gidiyor Bazen gemilerin uzaktan belli belirsiz sesi duyuluyor, hayatın onca sessizliğinde bu sesleri ölüme yatan anneler hayra yorup 'Herkes unutsa da okyanusa açılan kaptanlar bizi unutmadı!' diyorlar



Ama öyle ya da böyle, anneler yavaş yavaş ölüyor Hayat verdiklerinin hayatı solmasın diye soluyor anneler



Evlatları için ölen anneleri görünce acıyan sevgimi hatırlarım, kimi sevsem tıpkı hayat gibidir Eksiktir, henüz hazır değildir, istemeden de olsa çok acımasız ve sıradandır Ben ne kadar hazırsam bütünlüğe ve tamamlanmışlığa, o, o kadar umursamazdır eksikliğine; o, o kadar aldırmazdır çekiciliğinin ardındaki boşluklarına



İnanmışımdır, bağlanmışımdır, her şeyimi adayacak kadar sevmişimdir ama o; o sevgili bundan çok uzaktadır, ben ona bütün ömrümü adamışımdır ama o bunun hiç farkında değildir Benim er ya da geç, o bir gün karşıma çıkacak, diye önüme gelen imkânları ve hazları elimin tersiyle itip onu sonsuz bir sabırla bekleyişimden habersizdir o



İşte, hayat gibidir o sevgili



Ben onu özlerken, ondan, herkesten ve her şeyden hızlı koşmuşumdur Ben onu, orada, onun hak etmediği kadar özlemişimdir Ben onu özlerken, onu isterken, onun hiç bilmediği, bilmeye çaba bile harcamayacağı yerlere gitmişimdir Onu özlerken, bilirim ki asıl düşmanım içimdedir Tam içimdeki asıl şeyi söylerken beni susturanı o koymuştur içime Onu özlerken öylesine unutmuşumdur ki kendimi, bana benden başka rakip yoktur, bilirim



Hayattır, içimdeki sevgiyi acıtan



Hayattır Ben ona koşarken, o, kim bilir, denizi özleyen kaç anneyi öldürmüştür..
 
Üst