• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Dini Sohbet

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
HZ. ÖMER (R.A.)’DEN NASİHATLER



1. Sana kötülük yapan kimseyi ona iyilik yaparak cezâlandır.

2. Hakîkatı anlayana kadar din kardeşinin davranışını iyiye yor.

3. Müslüman kardeşinin ağzından çıkan bir lakırdıyı iyiye yorman mümkün oldukça kötüye yorma.

4. Kendini töhmet altında bırakacak işlere mübâşeret eden, kendisi hakkında kötü düşünenleri kınamasın.

5. Sırrını gizleyen murâdına erer.

6. Sâdık arkadaşlar edin, gölgelerinde yaşarsın. Çünkü sâdık dostlar, huzurlu anlarda süs, sıkıntılı demlerde silahtır.

7. Seni ölüme götürse de doğruluktan ayrılma.

8. Seni ilgilendirmeyen işe karışma.

9. Henüz vukû’ bulmamış şeylerden sorma.

10. İhtiyâcını, onu gidermeni istemeyenlere iletme.

11. Yalan yere yemîni hafîfe alma, Allah seni helâk eder.

12. Kötülüklerini öğrenmek düşüncesiyle de olsa fâcirlerle arkadaş olma.

13. Düşmanlarından uzak dur.

14. Güvenmediğin dostlarından sakın. Güvenilir kimse de Allah’tan korkandır.

15. Mezarlıklarda derin saygı içinde ol.

16. Tâat ânında kendini zavallı gör.

17. Günah işlemek istersen sonunu düşün.

18. Herhangi bir işinde, Allah’tan korkanlarla istişâre et. Zîrâ Allah: Meâlen “Allah’tan, kulları arasında yalnız âlimler korkar,” buyurur. (Hayatü’s-Sahâbe 4-209/211)
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
mevlana..
Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
ister kafir, ister mecusi,
ister puta tapan ol yine gel,
bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,
yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel...
Şu toprağa sevgiden başka bir tohum ekmeliyiz,
Şu tertemiz tarlaya başka bir tohum ekmeliyiz biz...
Beri gel, beri ! Daha da beri ! Niceye şu yol vuruculuk ?
Madem ki sen bensin, ben de senim, niceye şu senlik benlik...
Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız!
Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir.
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
(dünyanın insanlara nasihati)
EY ADEMOĞLU!
Üzerimde ; gezip dolaşıyorsun!
İçimde ; hareket edemeyeceksin!
Üzerimde ; günah işlersin!
İçimde ; hesap vereceksin!
Üzerimde ; gülüyorsun!
İçimde ; ağlayacaksın!
Üzerimde ; neşelenirsin!
İçimde ; mahzun olacaksın!
Üzerimde ; mal topluyorsun!
İçimde ; pişman olacaksın!
Üzerimde ; haram yiyorsun!
İçimde ; kurtlar seni yiyecek!
Üzerimde ; hile yapıyorsun!
İçimde ; zelil olacaksın!
Üzerimde ; sevinçlisin!
İçimde ; üzüntüye düşersin!
Üzerimde ; ışıkta geziyorsun!
İçimde ; karanlığa düşersin!
Üzerimde ; herkesle berabersin!
İçimde ; yalnız kalacaksın
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
1 SAAT (babasına ders veren çocuk)
--------------------------------------------------------------------------------

Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki oğlunu kapının önünde beklerken bulmuş.
Çocuk babasına:
-Baba 1 saatte ne kadar para kazanıyorsun diye sormuş.Zaten yorgun gelen adam:
-Bu senin işin değil diye yanıtlamış.
Bunun üzerine çocuk:
-Babacığım lütfen bilmek istiyorum diye yanıt vermiş.
Adam:
-İllaki bilmek istiyorsan 20 YTL diye yanıt vermiş.
Bunun üzerine çocuk:
-Peki bana 10 YTL borç verir misin diye sormuş.
Adam iyice sinirlenip:
-Benim,senin saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine ayıracak param yok.Hadi derhal odana git be kapını kapat demiş.
Çocuk sessizce odasına çıkıp kapısını kapatmış.Adam sinirli sinirli bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder demiş kendi kendine.Aradan bir saat geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşmiş ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını düşünmüş.Yukarı,çocuğun odasına çıkmış ve kapıyı açmış.
Yatağında olan çocuğa:
-Uyuyor musun diye sormuş.
Çocuk:
-Hayır diye yanıtlamış.
-Al bakalım istediğin 10 YTL;sana az önce sert davrandığım için üzgünüm ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim,demiş.
Çocuk sevinçle haykırmış
-Teşekkürler babacığım.Yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkarmış,adamın suratına bakmış ve yavaşca paraları saymış.
Bunu gören adam iyice sinirlenerek:
-Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun?Benim,senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak vaktim yok demiş.
Çocuk:
-Ama yeterince param yoktu,demiş ve paraları babasına uzatarak:
-İşte sana 20 YTL,
1 SAATİNİ BANA AYIRIR MISIN?
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
Hiç Bir Kalbi İncitmemeli
Kalb, carullahtır yani Allahü teâlânın komşusudur. Allahü teâlâya kalb gibi yakın bir şey yoktur. Bu sebeple kalbin incitilmesinden kaçınmak lazımdır.

Allahü teâlâyı, Peygamber efendimizi sevmemiz lazım olduğu gibi, Eshab-ı kiramı yani ilk Müslümanları da sevmemiz, onlara düşmanlık etmememiz, incitmememiz emredilmiştir. Zira hadis-i şerifte; (Onlara düşmanlık bana düşmanlıktır. Onları incitmek, beni incitmektir. Beni incitmek de, Allahü teâlâya eziyet etmektir) buyurulmuştur.

İnsanları dara düşürmek, sıkıştırmak ve incitmek haramdır. Hatta, müminin kalbini incitmek, Kâbe’yi birkaç kere yıkmaktan daha büyük günahtır. Anaya, babaya karşı gelmek, sert konuşmak, kalblerini incitmek haramdır.

İnsanları incitmek, onların kalblerini kırmak değil, onlara yardım etmek, yardımcı olmak lazımdır. Zira Allahü Teâlâ; (Benim kullarıma yardım edene, ben fazlasıyla yardım ederim) buyuruyor.

Elinden yardım geldiği halde, yardımı esirgeyen insan, Allahü teâlânın indinde sevgili bir kul olabilir mi? İnsanların kalbini kırmak ise, Allahü teâlânın gazabını üzerine çekmek demektir. Bundan çok kaçınmalıdır. İnsan kalbi, Allahü teâlânın sevgisinin tecelli ettiği bir yerdir. Oraya dokunmak, çok tehlikelidir. Hele o kalbde, Allahü teâlânın korkusu ve Allahü teâlânın sevgisi varsa, onu incitmekten, son derece kaçınmalıdır.

Bir Müslümana kötü gözle bakmak, onu çekiştirmek, ona iftira etmek, kalbini kırmak haramdır. Bunların her biri ayrı ayrı büyük günahtır. Müslümana kin beslemek de günahtır. Bunların her biri Kur’an-ı kerimde yasak edilmiştir.

Allahü teâlâyı en ziyade inciten, küfürden sonra, kalb kırmak gibi büyük günah yoktur. Bu sebeple kâfir bile olsa, hiç kimsenin kalbini kırmamalıdır. Zira kalb kırmak, Allahü teâlâyı incitmek demektir.

İyi olsun, kötü olsun hiçbir insanın kalbini incitmemeli, kırmamalıdır. Zira Allahü Teâlâyı en çok inciten, küfürden, inkârdan sonra, kalb kırmak gibi büyük günah yoktur.

ALINTI
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
Ama Benİm Kalbİm Temİz...
--Namaz kıl
--ama benim kalbim temiz

--farz yerine getir
--Ama benim kalbim temiz

Ne kadar tanıdık bir kelime değil mi?"AMA BENİM KALBİM TEMİZ" ağlanacak halimize gülüyoruz..

Mevla Teala buyuruyor ki;"Beni yerim göğüm almadı da,mümin kulumun kalbi aldı " diye..ama nasıl KALP?

Kalp zaten fiziki olarak;PİS KANI toplar. temiz kanı vücuda pompalamaz mı?o zaman fiziki olarak temiz değil..

Maneviyata baktığımızda;o kalpte fitne,ucub,kin,nefret,hırs,melayani(dünya kelamı) vs yok mu?bir sürü; ozaman manevi olarak hani kalbin temizliği?

Evet mevla teala buyuruyor;mümin kulumun kalbi diye..Hangi kalp
Mevlasını zikreden kalp,ihlaslı kalp,mevladan gayrisine yüz çevirmiş olan kalp..

Rasullahın kalbi kirlimiydi ki,;hiç günahı yok iken istiğfar ederdi,ayakları şişene kadar namaz kılardı..sabahlara kadar ağlardı..
Peki bizim kalbimiz Rasulallah'ın kalbinden daha mı temiz?

İmam-ı Rabbani Hz.39 mektubunda şöyle buyurmaktadır;

Allahü teâlâ, kendinden baska seylerden yüz çevirip, kendisine dönmek nasîb eylesin! Isin temeli kalbdir. Kalb, Allahü teâlâdan baskasina tutulmus ise, yikilmis demekdir. Bir ise yaramaz. Niyyet dogru olmadikça, hayrli islerin, yardimlarin ve âdete uyarak yapilan ibâdetlerin, yalniz hiç fâidesi olmaz. Kalbin selâmet bulmasi da ve Allahü teâlâdan baska hiçbir seye düskün olmamasi da lâzimdir. [Ya'nî her yapilan sey, O emr etdigi, O begendigi için yapilmali. Onun râzi olmadigi her seyden kaçinmalidir. Hersey Onun için olmalidir.] Hem, kalbin selâmeti, hem de bedenin sâlih isler yapmasi, birlikde lâzimdir. Beden sâlih ameller yapmaksizin, kalbim selâmetdedir, [kalbim temizdir, sen kalbe bak] demek bâtildir, bosdur. Kendini aldatmakdir. Bu dünyâda, bedensiz rûh olmadigi gibi, beden ibâdet yapmadan ve günâhlardan kaçinmadan, kalb, temiz olmaz. Zemânimizin birçok dinsizleri, sapiklari, ibâdet yapmayip, kalblerinin selâmetde oldugunu, hattâ kesf sâhibi olduklarini söyleyip, saf müslimânlari aldatiyor. Allahü teâlâ, sevgili Peygamberinin sadakasi olarak ?aleyhissalâtü vesselâmü vettehiyye", hepimizi böyle sapiklara inanmakdan korusun! Âmîn
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
ABDÜLKADİR GEYLÂNİ HAZRETLERİ'NDEN ÖĞÜTLER....:::




Sakın yaptığın işlerde ve bulduğun manevi halde kendi gücünü görmeyesin. Bu hal kişiyi azdırır ve YARATAN’ın rahmet nazarından uzak kılar. Sakın sözünü dinletme ve kabul ettirme hevesine de kapılmayasın. Önce temeli at sonra üzerine binayı çık. Kalbini derin kaz ki oradan hikmet pınarları fışkırsın, sonra ihlas ve iyi işlerle o binayı yükselt. Bu işlerden sonra halkı o köşke davet et.

***

Başkasında bulunan bir hatayı defetmek istersen nefsinle yapma, imanınla yap. Kötülükleri ancak İMAN yıkar. Bu durumda RABB’in sana işlerinde yardımcı olur. O kötülüğü yok etmek için arkadaş olur, O kötülüğü ezer ortadan kaldırır. Eğer bir kötülüğü nefsin için, halkın seni tanıması için ortadan kaldırmaya niyet edersen rezil olursun. Her işte HAKK’ın rızası aranmalıdır.

***

İSLAM gömleğin yırtık, İMAN elbisen pis, kalbin cahil, için kederle dolu. Gönlün İSLAMİYET’e açık değil. İç alemin harap, dışın mamur, bütün sayfaların günah karası. Sevdiğin ve arzuladığın yalnızca dünya.

Kabir kapısı açık ve ahiret sana doğru gelmekte. En kısa zamanda aklını başına topla, yalnız dünya azığı toplamaktan vazgeç de ahiret azığını toplamakta acele et...

Sabırlı kulların bu dünyada çektiği cefa, Yüce Allah’ın (C.C) gözünden kaçmaz. Siz bir an olsun O’nun uğruna sabır yolunu tutun, yıllarca ecrini alırsınız. Ömrü boyunca “Kahraman” lakâbıyla gezen, onu bir anlık cesareti sonunda kazanmıştır.

***

Ey evlad, önce nefsine öğüt ver, onu yola getir, sonra da başkalarını... Senin henüz ıslaha muhtaç hallerin var, bunu sen de biliyorsun. Bunu bildiğin halde başkalarının islâhı ile uğraşma yolunda nasıl başarılı olabilirsin? Gözlerin bir adım öteyi görmüyorken körleri neyle yola getirme sevdasındasın?

***

Size gereken, Yüce Yaratanı sevmek ve O’ndan başka kimseden korkmamaktır. Ve bütün işleri onun rızasını gözeterek yapmak... Bunlar “Kalp” le olur, dil gürültüsüne getirip söze boğmakla olmaz. Sonra mihenk taşına vurulunca utanırsın. Kuru davaya kimse inanmaz. Halk arasında söylediğin sözleri yalnız kaldığında söylüyormusun?... Aynı duyguları tek başına kaldığın zaman da duyman mümkün oluyor mu?... İşte bunları yapabiliyorsan mesele yok... Kapı önünde “TEVHİD”, içeriye girince “ŞİRK”, yakışır mı? Bu, nifak, ikiyüzlülük alametidir, içi bozuk olmanın ta kendisidir. Acırım sana, sözün kötülükten sakınma hakkında, kalbin ise fitne çıkarmaya istekli. Şükrü dilinden bırakmıyorsun, ama kalbin daima itiraz halinde.

***

Geliniz aşırı, uygun olmayan arzularımızı bir yana atıp YARATANIMIZA koşalım. Bu yolda biraz perişanlık çekelim. Ne olur sanki biraz zahmet çeksek? O’na vardıktan sonra bütün çekilen sıkıntılar unutulur. İçimize ve dışımıza hükmeden nefsimizi HAK yoluna çevirelim, Rabbimizin Elçisine, Sevgilisine başvuralım, O’nun eteğini bırakmayalım.

***

Bütün amacın yemek, içmek ve arzularının tatmini olmasın. Bunların hepsi amaç değil, Yüce ALLAH’a (C.C.) ulaşmak için birer araçtır. Bütün hedefin sana en çok gerekli olana ulaşmak olmalı. Sana en gerekli olan ise YARATAN’ındır. O’nu ara. Her şeyin bir bedeli olur. Dünyaya AHİRET, yaratılmışlara ise bedel YARATAN’dır. Dünyayı kalbinden atarsan yerini HAK alır.

Yaşadığın günü ömrünün son günü bil, işlerini ona göre ayarla. Bu duygu sana yeter.

***

“ALLAH’tan (C.C) başka ilah yoktur,” dediğinde bir “DAVA” peşine düştün demektir. Her davada şahit isterler, şahidi olmayan davasını kaybeder. Ayrıca bu uğurda gelecek her türlü sıkıntıya göğüs gerip, sabır göstermek de birer şahid sayılır. Bunları yaparken İHLAS’lı olmak gerekir.

***

Hiçbir söz amelsiz ve ihlassız kabul edilmez. Kainatın Efendisinin (S.A.V) yolu İHLAS’tan ibarettir.

***

Dünyalık toplarken dikkatli ol. Gece odun toplayan gibi olma. Elini uzattığında neyi alacağını önceden kestirmelisin.

Gece odun toplayan eline geçeceğini bilemez, seni de ona benzetiyorum. Ayık ol, sonra felaket büyük olur.

***

HAK’la çekişme, nefsin için O’nu kötüleme, malın azaldı diye O’nu itham etme, insanlar sana yüz vermiyor diye O’nu suçlama. Suçu kendinde ara. Her işin kendi keyfine uygun olmasını istiyorsun, en büyük hüküm senin mi yoksa O’nun mu? Sen mi fazla biliyorsun yoksa O’ mu? Merhametin O’nunkinden fazla mı?

Sen ve bütün yaratıklar O’nun kuludur. Her şeyde yalnız O’nun hükmü geçer bunu sakın unutma.

***

YARATAN’ın rızasına erme yolunda yapmacık hareketler fayda getirmez, bu yolda yersiz arzu ve boş temenni ile yürünmez. Hele içi başka dışı başka birinin eline hiçbir şey geçmez. Bir de yalancılık ortaya çıkarsa felaket o zaman başlar. Eğer bu hallerin azı sende varsa hemen tevbe et ve tevbeni bozma. Tevbe etmekten ziyade, tevbeyi bozmamak esas hünerdir.

***

Böbürlenmeyi bırakın, Yüce ALLAH’a (C.C) karşı büyüklük satmakta neymiş? Kullara da kibirli davranmayın, haddinizi bilin. Varlığınıza tevazuyu yerleştirin. Önceden ne olduğunuzu düşünün; bir damla su.

Sonrası ne olacak malum...Bir hendeğe yuvarlanacak bir ağırlık. Hali böyle olana büyüklük taslamak yaraşır mı?

Hırsa kapılmayın, kötü arzular sizi esir etmesin. Dünyalık adamların kapısını aşındırmayın. Ezilip büzülerek onlardan dünyalık dilenmek size yakışmaz, sabırla doğru yoldan nasibini arasan daha iyi olmaz mı? Ya bir de yaptığın dilenciliğin sonu boşa çıkarsa... Sevgili Peygamberimizin (S.A.V) “En büyük belâ, nasibte olmayanı aramaktır,” buyruğunu hiç duymadın mı? Nasibte olmayanı kullar hiçbir zaman veremez. Dünya oğullarının buna hiçbir zaman gücü yetmez.

***

Ey ilim iddiasında bulunan, hani ağlaman? Yüce ALLAH’ın (C.C) korkusundan gözlerin yaşarıyor mu? O’ndan korkman ve günahları itirafın nerede? Nefsinle cenk etmek ve onu terbiye etmek yok mu? O’nu HAK tarafına çağırman nerede?

Bunların hiçbiri sende yok. Bütün derdin kasa, masa, yemek ve eğlenmek. Aklını başına al. Dünyadaki nimetlerden sana gelecek bir kısmetin varsa gelir, üzülme içini ferah tut. Bekleme yükünden kurtulursun, hırsın ağırlığı seni yormaz. Eğer bu şekilde davranmazsan, bütün bu uğraşmalarından sana ne kalacak dersin? Sadece bir yorgunluk ve ağır bir hesap...

***

Doğruluk olmadan bilginin sana ne yararı dokunur? Doğruluğun olmadığı için bilgi sana bela olur. Öğrendin, namaz kıldın, oruç tuttun sebebi sana mal versinler, iyiliğini görsünler, seni öğsünler oldu. Sana yakışır mı bu düşünceler?

Farzet ki halkın sana ilgisi arttı, bunun ölüm anındaki sıkıntıya faydası olur mu acaba? Seni sevenlerle aranda uçurumlar olacak o anda. Topladığın malları başkaları paylaşacak, hesabı ve cezası da sana kalacak.

***

Yazık sana! Cehennemlik işleri yaparken cenneti umuyorsun. Geçici şeylerle avunuyor onları seviyor ve senin sanıyorsun. Ama yakında elinden alacaklar.

Yaratan hayatı sana emanet olarak verdi, O’nun rızası yolunda yaşamanı emretti. Sen ise kendi isteğin, heveslerinin peşinde hayatını tükettin. Sana verilen zenginlik, makam, sıhhat birer emanettir. Bütün bunları YARATICININ rızasına uygun yolda kullan.

***

Ey evlad, ana rahminde seni kim besledi. O halde iken ne kadar acizdin, bu hale seni getiren kim? Sen ise kendi varlığına ve halka dayanmaktasın, parana, mevkine, bilgine güveniyorsun. Güvendiklerin bugün var yarın yok olabilirler. Yüce ALLAH’tan (C.C) başka her kime güveniyor veya kimden korkuyorsan o senin ilahındır. Yakında bütün güvendiklerin yok olur kullarla aran açılır, sana karşı kalpleri katılaşır, kapıları yüzüne vururlar seni kapı kapı dolaştırırlar. Çağırsan yardımına koşan olmaz.

Bütün bunlara sebeb Hak’tan başkasına güvenmiş olman, O’nun nimetlerini başkalarından bilmiş olmandır.

***

Yüce ALLAH’ın (C.C) dininde olmayan şeyleri yapmaya çalışma. Elinde iki şahit olsun; biri KUTSAL KİTABIMIZ, diğeri SÜNNET-İ RESULALLAH. Bunlar seni RABBİNE ulaştırır. Ama sen bu şahitleri bırakıp nefsinin peşinden gitmeye devam ediyorsun. Elinde iki şahidin var; biri zayıf aklın, diğeri de şahsi arzun. Şüphesiz bunlar seni ateşe iter. Firavun gibilerin arasına katar.

***

Ey içi bozuk, yakında öleceksin, öldükten sonra yaptıklarına çok pişman olacaksın ama çok geç...Dilin güzel söze alıştığı için konuştu ve aldandı, ama kalbin hiçbir şeyden anlamaz bir halde. Bu durum seni kurtarmaz. Güzel konuşmayı kalb yapmalı, yalnızca dilin iyi söz söylemesi faydasızdır.

***

Ey ALLAH (C.C) yolcularını bulamayan; varlığını ve yaratılmışları HAK varlığına perde eden kişi; ağla, başkasına bir ağlarsan kendine bin defa ağla


(alıntı)
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
GENÇLİĞİN GÖREVLERİ!...
Ey asi gençlik merhaba! Titre ve kendine dön. Bil kendini ve tanı. Haddini, hududunu bil. Ara, sor, bul ve sahip çık öz benliğine. Sen Müslümansın. Kavmiyette Türk’sün. Ama üstünlük ancak takva’dadır. Sen aslına ne kadar yabancılaşsan da, aslını hakir görsen de. Sana yapılacak muamele her zaman asılana göre olacaktır. Şu derin manalı sözü ciğerlerine kazı. Üstat Cemil Meriç bak ne diyor: ‘’Bütün camileri yıksak, bütün Kur’an’ları yaksak Batı’nın gözünde Osmanlı’yız. Osmanlı; yani İslam.’’ Evet, mecalin ve vicdanın varsa konuş. Kimse senden üstün de değildir, senden aşağıda değildir. Hepimiz Âdem’in çocuklarıyız. Âdem ise topraktandır. İnsanlara, insanlık derecelerine göre davran. Asla servet, makam, şöhret derecelerine göre değil. Yüce peygamber (asm) buyuruyor ki; ‘’zengin karşısında eğilen dininin yarısını kaybeder.’’ Çok vahim. Dikkat et. İnsanlıkta herkesle müsavisin. Ama ahlakta derece olarak ileride olabilirsin. Ve üstünlük takva’dadır. Ve takva ‘’Allah’tan hakkıyla korkup sakınmaktır. Emir ve nehiylerine ram olmaktır.’’
Ey asil gençlik! Büyüklük kimseye yüzsuyu dökmemektir. Kimseyi ne alçak ne de üstün görmemektir. Fani bir bedenle üstünlüğe tevessül etmek ahmaklıktır. Üstünlük baki olanda derece yapmaktır. İlkeli olmak ve yaşamaktır. Kızılderili bir bilge ne diyor bak: ‘’önümden gitme takipçin olmayabilirim. Ardımdan gelme öncün olmayabilirim. Yanımda ol ki, eşit olalım.’’ Görevin kardeşlerin arasında müsavi davranmaktır. İnsanlarla uğraşma insanlığı düşün. Bil ki, lüzumsuz işlerle iştigal gayeye darbe vurur. Her daim insanlık çizgisinin üzerinden yürü. İnsanlarla uğraşma. Ama uyarma görevini de ihmal etme. Kendin için istediğini kardeşlerin içinde temenni et ki bu takva’dır. ‘’kendisi için istediğini kardeşi için istemeyn kamil mümin olamaz.’’ Hadis. Kendini büyük görüp kibirlenme. Bil ki; ‘’kibrin hasmı Allah’tır.’’ Hadis. Çıktığın yola kimseden bir fayda görmeyeceğin gibi bir düşünceyle çık. Şayet görürsen bu lütuftur. Ama Allah’tan. Kul sadece aracıdır. Başarılarında bencil ve cimri olma. Münhasıran kendine yükleme. Kimliğine ve medeniyetine hamlet. Bu asalettir.
Ey muazzez gençlik! Kolektif ve muazzam bir kültürel hamulenin ürünüsün. İçinde yaşadığın toplumun bir uzvusun. Bir hedef belirle ve vasıl olmak için meşru yollardan ilerle. Başarı dağına giden yol, sarptır, dikenlidir ve handikaplarla doludur. Diren ve sağlam dur. Kazanacaksın asla umutsuzlanma. Nietzsche diyor ki; ‘’gerçeğin dağlarına umutsuzlukla çıkılmaz.’’ Çok çalış ve daima oku. Başarı sarayının anahtarlarıdır bunlar. Hareket ve düşüncesiz, hayatta, başarı da muhaldir. Bil: ‘’zafere çiçekli yollardan gidilmez’’ ve tekrar bil: ‘’sabırsız zafer elde edilmez.’’ Ve yine bil: ‘’sabrın zaferi keskin olur.’’ Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu diyor ki; ‘’hedefsiz birey, toplum ve devletin uzun ömürlü olması imkânsızdır.’’ Zira hedeften mahrum birey de, toplum da, devlette hedefi olanların güdümünde olmaya müstahaktır.
Ey soylu gençlik! mütemadiyen güzel ve yüksek şeyler düşün. Tatlı düşler kur. İnsanı ve insanlığı sev ve saygı duy insana. Ama her gördüğün iki ayaklıyı insan sanma. İnsanlığı bedenler değil, beyinler ve ruhlar belirler. Gönlün ummanlar gibi olsun. Yüreğin sevgi dalgalarıyla coşsun. Asla fakiri yerme. Bu kanı bozukluktur, soysuzluktur. Bilakis hamisi ol ve ikramda bulun. Bu fazilettir. Haklıya hakkını iade et. Haksızlığa karşı demir yumruk, çelik pençe, cesur yürek ol. ‘’Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.’’ Hadis. Adaletten ayrılma. Bu zulümdür. Zalimle yoldaşlık yapma. Bu zillettir. Zulümlere sessizlik zalime yardımdır bil. Zalimin zulmüne nihayet vermek için ilânihaye mücadele et. Hiçbir fedakârlıktan imtina etme. Toplum içinde hareket ve tavırlarına dikkat et. Ölçülü ol. İnsanlık değerlerine saygılı ol. İyiyi ve güzeli takdir etmesini bil. Yüreğinde kesinlikle kine, nefrete ve kıskançlığa yer verme. Bu seni alçakların en alçağı yapabilir. ‘’yüksekliği aradım alçakgönüllülükte buldum’’ Hz. Ali (ranh) Dikkat et. Sev hep sev. Kalbin saygı, sevgi, muhabbet, anlayış, alçakgönüllülük, kadirşinaslık vb ulvi duygulara parlasın ve coşsun. Biliyorum deme. Bu mahvın yolunu açar. Zira bildiklerin bilmediklerin yanında okyanusta damla kadar bile değildir. Biliyorum demek ilmin kapısana kilit vurmaktır. Gurura ve kitapsızlığa açılan kapıdır. Lakin alçakgönüllü ve açık sözlü olur ve gerçekten kaçmazsan bu seni yüceltir. Kitaba olan sevgin artar. Merak seni ilim talim etmeye kanalize eder.
Said Nursi isabetli ifadesiyle şöyle der: ‘’merak ilmin hocasıdır.’’ Her şeye vakıf olmaya çalışma. Başın belaya girebilir. Her şeyi sorma. Her sorunun cevabı yoktur. Teslimiyet şereftir gerektiği yerde. Bir şeyde fazla inat etmek bunalıma ve buhrana sürükler. Sadi Şirazi ne diyordu: ‘’her yere at sürülmez, bir yerde gem vurmak gerekir.’’ Kainatın izzetli efendisinin nefis beyanına dikkat kesil: ‘’Allah’ın yarattıkları hakkında düşününüz. Fakat zatı hakkında düşünceye tevessül etmeyiniz. Zira buna güç yetiremezsiniz. Bunalıma ve bataklığa saplanır kalırsınız.’’ Kudsi Hadis
Ey canım gençlik! Kadınlık her türlü gizini ve güzelliğini ifşa etmek değildir. Erkeklikse zayıflara ve acizlere karşı güç kullanmak ve kabadayılık yapmak değildir. Kadınlıkta, erkeklikte haddini ve hududunu bilmektir. Her ikisi de hayâsıyla güzeldir. En yüce paylaşımın en asli unsurudurlar. Hayat, ikisinin varlığıyla gerçekleşir. Biri diğerisiz olamaz. Anlam, bu iki aziz varlığın tek bedende çift ruh olmalarıyla hâsıl olur. Aşkta böyle doğar. Medeniyetin varlık kurumu olan aile bu unsurların bir bedende çift can olmalarıyla doğar ve nesil bunların aşkıyla devam eder.
Ey büyük gençlik! Ucuz kahramanlıkların adamı olmayın. Gerçek kahramanlık kendin olabilmektir. Değerlerine, teamüllerine saygıda kusur etme. Hor bakma. Sen değerlerinin ürünüsün birazda. Değerleri olmayan değersizdir. Değersiz insan iskeletsiz insandır. Bunun ne demek olduğunu bilirsin. Anlam haritalarına sahip ol. Mutluluk haritanı yakma. Sefaletin ve acının girdaplarında naçar kalırsın ve zehir olur hayat. Ufak bir menfaat mukabilinde benliğini feda edecek kadar alçalma. Maddi ve manevi değerlerini bünyende mezcet. Mazine sövecek kadar karaktersiz ve şerefsiz olma. Zira mazisine ancak haysiyetten yoksun sefiller söver. Saygı duy atalarına. Onlar olmasaydı olmazdın. Ama onlarsız olmayacaksın diye bir şey de yok. Zira her birey kendi benliğini kendi oluşturur ve kaderini kendi çizer. Zira seçimini kendi yapar. Ve seçim işi en zor iştir. En zor seçimde Hak ve Batıl seçimidir. Ve bu zoru başaran oyunu bozar. Çünkü zor oyunu bozar. Tarihine ve atalarına layık olmaya çalış. Bil ki senin tarihin Hz. Âdem babamızla başlar. Yani insanlığın tarih sahnesine çıkıp tarihi başlattığı anla. Bak merhum mütefekkir ve şair Akif ne diyor:,
"Bir zamanlar millet, hem de ne milletmişiz.
Gelmişiz dünyaya medeniyet nedir öğretmişiz..."
SELAMETLE!...
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
ACELE KARAR VERMEYİN....
Çin düşünürü Lao Tzu'nun öyküsü........

Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama
Kral bile onu kıskanırmış... Öyle dillere destan bir beyaz atı
varmış ki, Kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin
tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış..
"Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan
dostunu satar mı" dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki,
at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: "Seni ihtiyar bunak,
bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala
satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın.
Şimdi ne paran var, ne de atın" demişler...
İhtiyar: "Karar vermek için acele etmeyin" demiş.
"Sadece at kayıp" deyin, "Çünkü gerçek bu.
Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar.
Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı?
Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç.
Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez."
Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler.
Aradan 15 gün geçmeden at, bir gece ansızın dönmüş...
Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine.
Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş.
Bunu gören köylüler toplanıp ithiyardan özür dilemişler.
"Babalık" demişler, "Sen haklı çıktın. Atının
kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu
oldu senin için, şimdi bir at sürün var.."
"Karar vermek için gene acele ediyorsunuz"
demiş ihtiyar. "Sadece atın geri döndüğünü söyleyin.
Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini
henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç.
Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz
kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?"
Köylüler bu defa açıkçn ihtiyarla dalga geçmemişler
ama içlerinden "Bu herif sahiden gerzek" diye geçirmişler...
Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan
ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış.
Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman
yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara.
"Bir kez daha haklı çıktın" demişler.
"Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre
kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok.
Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın"
demişler. İhtiyar "Siz erken karar verme
hastalığına tutulmuşsunuz" diye cevap vermiş.
"O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı.
Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba
ne kadar doğru. Hayat böyle küçük parçalar halinde
gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez."
Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu
ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan
bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler,
ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri
askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın
kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya
öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş.
Köylüler, gene ihtiyara gelmişler... "Gene haklı
olduğun kanıtlandı" demişler. "Oğlunun bacağı kırık
ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler,
belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının
kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer..."
"Siz erken karar vermeye devam edin" demiş,
ihtiyar. "Oysa ne olacağını kimseler bilemez.
Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda,
sizinkiler askerde... Ama bunların hangisinin talih,
hangisinin şnssızlık olduğunu sadece Allah biliyor.
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
yaşamdan 13 satır
1. Seni sen olduğun için değil, seninle birlikte olduğumda ben olduğum için seviyorum.
2. Hiç kimse gözyaşlarını hak etmez, onlara layık olan kişi ise seni ağlatmaz.
3. Sen istediğinde sana aşık olmaması, sana aşık olmadığı anlamına gelmez.
4. Gerçek arkadaş, elini tutan, kalbine dokunandır.
5. Birisine yabancılaşmanın en kotu biçimi yanında oturuyor olup ona hiç bir zaman ulaşamayacağını bilmektir.
6. Hiç bir zaman gülümsemekten vazgeçme, üzgün olduğunda bile! Gülümsemene kimin, ne zaman aşık olacağını bilemezsin..
7. Tüm dünya için sadece bir kişi olabilirsin fakat bazıları için sen bir dünyasın.
8. Zamanı onu seninle birlikte geçirmeye hazır olmayan biriyle geçirme.
9. Belki de Tanrı uygun kişiyi tanımandan önce yanlış kişilerle tanışmanı, onu tanıdığında minnettar olman için istedi.
10. "Bitti" diye üzülme, "yaşandı" diye sevin.
11. Her zaman seni üzecek birileri olacaktır, yapman gereken insanlara güvenmeye devam etmek, kime iki defa güveneceğine daha fazla dikkat etmektir.
12. Birini daha iyi tanımadan ve bu kişinin senin kim olduğunu bilmesinden önce kendini daha iyi bir kişiye dönüştür ve kim olduğunu bilerek kendine güven.
13. Kendini çok zorlama, en güzel şeyler onları en az beklediğinde olur.
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
ne ol ne olma.!
İtil, atıl ama SATILMA!
Doğrul, devril ama EĞİLME!
Seslen, uslan ama YASLANMA!
Yaklaş, konuş, tanış ama UZAKLAŞMA!
Okumaktan zarar gelmez ama LANET OKUMA!
Zulmü devir, nefsi devir ama ÇAM DEVİRME!
Ev al, araba al, abdest al ama BEDDUA ALMA!
Rakibini geç, sınıfını geç ama GÜLÜP GEÇME!
Elini aç, gözünü aç, kapını aç ama AĞZINI AÇMA!
Hedefe koş, cihada koş, yardıma koş ama ORTAK KOŞMA!
Davet et, hayret et, af et, tövbe et ama İHANET ETME!
Fidan büyüt, garip doyur, çocuk besle ama KiN BESLEME!
Satıcı ol, alıcı ol, kalıcı ol, bulucu ol ama BÖLÜCÜ OLMA!
Eşini beğen, işini beğen, aşını beğen ama KENDİNİ BEĞENME!
Emek ver, kulak ver, bilgi ver ama hiç bir zaman BOŞ VERME!
Günlerini say, servetini say, büyüklerini say ama YERİNDE SAYMA!
Paranı ver, gönlünü ver, selam ver, canını ver ama SIRRINI VERME!
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
SAKIN UNUTMAYIN....
TEK İLAH'IN "ALLAH" OLDUĞUNU...

O, Allah'tır, Kendisi'nden başka İlah yoktur. İlkte de, sonda da hamd O'nundur. Hüküm O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz. (Kasas Suresi, 70)

• Yaşamımızdaki tek amacın Allah'a kulluk etmek olduğunu,
• Doğudan batıya Allah'ın her yeri sarıp kuşattığını,
• Bütün doğa olaylarının O'nun kontrolünde gerçekleştiğini, gökten yere her işi evirip-çevirenin Allah olduğunu,
• Annemiz, babamız, okul ve iş arkadaşlarımızın kısacası tüm insanların Allah'ın kontrolünde olduğunu,
• Gerçek dost ve yardımcının yalnızca Allah olduğunu,
• Hiçbir şekilde ve hiçbir yolla mağlup edilmesinin mümkün olmadığını, daima galip geleceğini,
• Karşımıza çıkan her türlü zorluğu giderecek olanın sadece O olduğunu,
• Her olayın iç yüzünden, gizli yönlerinden her ayrıntısıyla haberdar olduğunu,
• Herkesin hayatı boyunca tüm yaptıklarının hesabını -bütün ayrıntısıyla- bildiğini,
• İstediğini istediği gibi yapmaya gücü yeten olduğunu,
• Her konuda bütün incelikleri bildiğini, sezilmez yollardan ihlaslı kullarına çeşitli faydalar ulaştırdığını,
• Kendisi'ne sığınanları koruyan, rahatlık veren olduğunu,
• Zorlukları hafifleten, kolaylaştıran olduğunu,
• Başımıza gelen her türlü olayın O'nun bilgisi dahilinde gerçekleştiğini,
• Sahip olduğumuz bütün nimetleri verenin O olduğunu,
• Tüm mülkün (yatların, evlerin, arabaların, mobilyaların, giysilerin, mücevherlerin...) ve paranın gerçek sahibininin O olduğunu,
• Tüm canlıların rızkını, dilediği kadar yalnızca Allah'ın verdiğini,
• Dilediğine nimetlerini artıracağını,
• Yaptığımız her türlü işi, sadece O'nun rızasını kazanmak için yapmamız gerektiğini,
• O'nun rızasını arayarak yapılan işlere kat kat karşılığını vereceğini,
• Bildiğimiz herşeyi O'nun öğrettiğini,
• Bizi hidayete erdirenin O olduğunu, her birimizin mümin olmasını O'nun dilediğini,
• Biz insanların sahip olduğu her türlü eksiklikten O'nun uzak olduğunu, hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını,
• Yeryüzündeki her varlığın, her konuda Allah'a muhtaç olduğunu,
• Sonsuz vicdan sahibi olduğunu,
• İçimizde gizlediğimiz ya da açığa vurduğumuz herşeyi en ince detaylarına kadar bildiğini,
• Dinine yardım edene mutlaka yardım edeceğini,
• Yaptığımız iş ve bulunduğumuz ortam ne olursa olsun, her nerede olursak olalım, Allah'ın bize şahit olduğunu,
• Sonsuz adaletli olduğunu, zerre kadar bile olan herşeyin tastamam karşılığını vereceğini,
• Allah'ın insanlara zulmetmeyeceğini,
• Yarattığı herşeyi örnek edinmeksizin, yoktan ve 'OL' demesiyle var ettiğini,
• Bizim bilemeyeceğimiz tüm bilgilerin sahibi olduğunu,
• Allah'ın bizim için diledikleri dışında başımıza hiçbir şeyin gelemeyeceğini,
• Bunları (Allah'ın bizim için dilediklerini) hiç kimsenin değiştiremeyeceğini, musibet ya da iyilik verdiğinde bunları kimsenin engelleyemeyeceğini,
• Hem kendi nefsimizde, hem de çevremizde bize göstermekte olduğu ayetlerini görmeyi ve üzerlerinde düşünmeyi,
• Göklerdeki ve yerdeki herşeyin, hiç büyüklük taslamadan Allah'ı tesbih ettiğini,
• Yalnız Allah'ın övülmeye layık olduğunu,
• Kesinlikle hiçbir şeyi unutmadığını,
• Daima diri olduğunu, Allah'ı asla uyku ve uyuklamanın tutmadığını,
• Yardımlarıyla müminler topluluğunun göğsünü şifaya kavuşturacağını,
• Müminlerin her anında destekçi olduğunu,
• Çok bağışlayan ve tevbeleri kabul eden olduğunu,
• Allah'ın suçların cezasını hemen vermediğini, tevbe etme ve bağışlanma dilemek için süre tanıdığını,
• Kullarına karşı çok merhametli olduğunu,
• Mümin kulları için cenneti istediğini,
• Müminlerin yaptıklarının karşılığını, hem dünyada hem de ahirette noksansız olarak Kendi fazlından da artırarak vereceğini,
• Sabredenlerin karşılığını, en güzeliyle vereceğini,
• Canımızı bağışlayan, sağlığımızı veren olduğunu,
• Hastalandığımızda bize şifa verdiğini,
• Bizi gerçek imana ulaştırmak için sürekli uyarıp korkuttuğunu ve çeşitli vesilelerle Kendisi'ni hatırlattığını,
• İmanı bize sevdirenin ve küfrü de çirkin gösterenin Rabbimiz olduğunu,
• Dininden kim dönerse, onun yerine ondan çok daha hayırlısını getireceğini,
• Müminlerin yaptıkları kötülükleri örttüğünü,
• Kendisi'nden korkup sakınana, doğruyu yanlıştan ayırma anlayışını vereceğini,
• Bize herkesten ve herşeyden daha yakın olduğunu,
• Sonsuza kadar Rabbimiz'le dost olabilmek için dua etmeyi
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
YOL NAME{{{




Dostum, güneşe bak, toprağa bak, suya bak,
buluta bak fakat arkana bakma...

Kimin geldiği önemli değil, kimin gelmediği de... Unutma,
yolcu değişir, yol değişir, ama menzil değişmez.

Yolcuya bakıp yolu tanıma. Yola bak, yolcuyu tanı, yolcu
hakkındaki kıymet hükmünü ona göre ver. Vahim olan,
yolun yolcusuz olması değil; asıl vahim olan yolcunun
yolsuz olmasıdır; yolsuz hedefsiz, amaçsız, şaşkın,
hercai ve seyyal...

En doğru yol; en dikensiz yoldur? diyenler seni aldatıyorlar.
Onlar, karanlık evlerinde kaybettiklerini sokak lambasının
altında arayan şaşkınlardır.

Gerçek aşık olanlarsa dikenini de sevenlerdir.

Dostum, yollar yürümek içindir. Fakat şu gerçeği de hiç
unutma: yürümekle varılmaz, lakin varanlar yürüyenlerdir.

Yol boyunca; Yola çıkıp da yürümeyenleri, yola oturup,
gelen geçenin ayağına çelme takanları, yoda metafizik
uyuşturucularla keyif çatanları, tel örgülerle çevirdiği yolu,
kendisine zindan edip volta atanları, maratona 100 metre
koşucusu gibi hızlı girip, 50 metrede yola yatanları, yürüyüşün
uzun ve yolun zahmetli olduğunu görünce, yolculuk üzerine
zar atanları, yürümeyi bırakıp, yol-yolcu ve menzil üzerine
kalem oynatanları, ayağına batan tek dikenin faturasını
çıkarıp, ömür boyu tafra satanları, beyaz atlı kurtarıcıyı
gözlemek için ufka bakıpbakıp dağıtanları, yanlış klavuzlara
kızıp yolu satanları göreceksin.

Aldırma, yürü.

Göğsüne yüreğinden başka muska takma. Vahiy haritan,
Nebi klavuzun, akıl pusulan, iman sermayen, amel azığın,
sevgi yakıtın, ahlak karakterin, edep aksesuarın, merhamet
sıfatın, şeref ve izzet adın olsun.

Doğruyol: insanların çoğunun gittiği yol değil, düşünen,
öz akıl sahiplerinin yoludur.

Yolda vereceğin her molayı özeleştiri durağında vemelisin.
Unutma, tevbe özeleştiridir.

Kendisini hesaba çeken, başkalarınca hesaba çekilmekten
kurtulur.

Her molada yolda olup olmadığını, yürümen gereken
menzil istikametinde yürüyüp yürümediğini kontrol etmen,
pişman olmaman için elzemdir. Yön tayini, sık sık gerekli
olabilir. Haritayı saklayabileceğin en güvenilir yerin yüreğindir.
Bir şey daha: pusulayı sahte manyetik alanlardan,
parazitlerden nesnelerden uzak tut; ibreni saptırırlar da
haberin olmayabilir.

Yol emniyetin için gerekli olan şartların başında bilinç gelir.

Bilincini tahrif edecek her türlü uyuşturucudan uzak durmalısın.

Hobilerinin, fobilerinin, korkularının bilincin üzerindeki
saptırıcı etkiisini iyi hesap etmelisin.

O'ndan başkasından korkarsan, korktuğunun başına
musallat edileceğini kesinlikle bilmelisin.

Yolda düşeceğin en büyük tuzak, yersiz korkuların tuzağıdır;
yani kendi benliğinin sana kazdığı tuzak.

Hayırlı yolculuklar dostum.
M.İSLAMOĞLU
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
KENDİMİZE BİR SAHABEYİ DOST EDİNELİM...
ESSELAMU ALEYKÜM
Evet bunu okuduğunuz zaman içinizden geçen aklınıza ilk gelen sahabeyi dost edinmek istermisiniz ?
Eminim istersiniz peki şöyle yapalım can kardeşlerim, abilerim, ablalarım her gün 1 Fatiha 3 İhlas okuyarak seçtiğimiz sahabenin bize ebedi dünyada dost olması için dua edelim. Kendimize bir sahabe seçerek her gün ona dua edelim ilk önce Peygamber efendimiz (sav) selam gönderdikten sonra seçtiğimiz sahabeye ve bütün peygamberlere dua edelim seçtiğimiz sahabenin ise ebedi hayatta bize dost olması için 1 Fatiha 3 ihlas okuyalım.

Herkes seçtiği sahabenin ismini yazarsa sevinirim

BENİM İLK AKLIMDAN GEÇEN HZ ÖMER (R.A).....

PAYLAŞIMLARINIZI BEKLİYORUM...
[BGCOLOR=rgb(0, 0, 0)][/BGCOLOR]
KULA KUL OLMAK İÇİN ATILMADIK MEYDANA,

BİZ YANLIZ HAKİKATE,HAKK'A SECDE EDERİZ!

NASIL GİRDİYSE DAVA SAHİPLERİ ZİNDANA,

BİLSİN Kİ KAHPE DEVİR BİZDE ÖYLE GİRERİZ!...
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
DOĞRU OL!!
“Dokuz köyden kovulsan da doğru ol!
Eğri olma, dövülsen de doğru ol!
“Doğruda aç, eğirde tok bulunmaz,”
Kırılsan da dökülsen de doğru ol!”

Doğruluk; doğru olma, iki yüzlülükten uzak durma, dürüstlük gibi anlamlara gelir.
Bir olay karşısında, iyi veya kötü davranışlar gösterebiliriz. İçimizde bir ses, bizi iyiliğe çağırır. İyi davranışlar göstermemizi ister. Kötü davranışlar yaptığımız zaman, bize pişmanlık duygusu verir.
Bizi, iyiliğe, doğruluğa çağıran bu sese, vicdan diyoruz.
Doğruluk, vicdanımızın sesine kulak vererek hareket etmektir.
Doğruluk; toplumda kardeşlik, dostluk, sevgi ve saygı, adalet, acıma duygularını geliştirir. Yüce dinimiz, kişinin, düşünce, söz ve davranışlarında doğru olmasını ister. Doğruluğun karşıtı, yalancılık, iki yüzlülüktür: Bunlar, toplumda sevgi, saygı ve güveni sarsan, çirkin huylardır.
İnsan, toplumda söz ve davranışları ile değerlendirilir.
Doğru sözlülükle ve doğru davranışlarla toplumda yerimizi almalıyız.
Doğruluk, önce içimizde gerçekleşmelidir.
Yüce Allah’ın emir ve yasaklarına uymak, doğru düşünmemizi sağlar. Doğru düşünme, inanç ve düşüncelerimizin doğru olmasıyla belirir.
Kimi insanlar, inançlarını sağlam temellere oturtamadıkları için doğruyu bulamaz¬lar.
Geçmişte peygamberleri dinlemeyen, Allah’ı yalanlayarak, putlara, ateşe, aya, yıldızlara tapan insanlar vardı. İnançları doğru olmayan bu insanların yanıldıkları ve pek çok yanlışa, “doğru” diye sarıldıkları görülmüştür. Meselâ o dönemde, “ata¬larımızdan böyle gördük” diyerek, kız çocuklarını diri diri toprağa gömen insanlar vardı.
Doğru düşünmenin bir önemli şartı da, bilgili olmaktır. Bir konuda doğru karar vermemiz, o konu ile ilgili bilgileri bilmemize bağlıdır. Yanlış bilgiler, doğruyu bilmemizi ve bulmamızı engeller.
İlk emri “Oku!” olan dinimiz, tüm insanlara öğrenmelerini ve öğrendikleriyle doğruyu bulmalarını emretmektedir.
Yalan münafıklığın belirtisidir. Doğruluksa inanmanın, gerçeğe sarılmanın, kurtuluşa ermenin adıdır. Atalarımız doğrunun yardımcısını yüzyıllar boyu haykırır: “Doğrunun yardımcı Allah’tır”
İyi bir Müslüman, sözü özüne, özü sözüne uyan insandır. O, konuşurken doğruyu söyler. Verdiği sözü yerine getirir, yapamayacağı iş için, söz vermez.
Her zaman doğruyu söylemeliyiz.
Yaptığımız bir hatayı, “ben yapmadım” diyerek inkâr etmek ya da bir başkasının üzerine atmak, çirkin bir davranıştır. Hele hele, mahkemelerde yalancı şahitlik yapmak, yalan yere yemin etmek, insanlığa sığmaz. Bu durumda, haklı ile haksızı ayırmak mümkün olmaz, ortaya adaletsizlik çıkar.
Doğru sözlü insanlar, kişilikli insanlardır. Onlar, sözün önemini bilir, bu nedenle doğru konuşurlar. Büyük şairimiz Mehmet Akif Ersoy doğru söylemenin önemini şöyle vurgular:
“Sözüm odun gibi olsun hakikat olsun tek.”
Atalarımız, “Doğru gidenin başı duvara çarpmaz.” diyor. Sırat-ı Müstakim’de gitmenin ödülü kutlu cennettir elbette. Doğruluk, doğru söz kalıcıdır. Unutulmaz, kaybolmaz. Bu anlamda atalarımızın ifadesiyle “Doğru söyleyene ölüm yoktur.” Doğru sözlü ölmez, ebediyetle, ölümsüzlükle ödüllendirilir. Atalarımızın deyimiyle : “Doğruya zeval yoktur, çekseler bin divana.”
“Doğru söze akan sular durur.” diyen atalarımız, “Doğru söze canım kurban” , “Doğru söze ne denir”sözleriyle doğruluğu önemser, doğruluktan yana tavrını ortaya koyar.
Hiç yalan söylemeyen, kendisine teklif edilen bütün ödüllere rağmen, doğruluktan ve doğru sözlülükten ayrılmayan Peygamberimize “Muhammedül Emin (Güvenilir Muhammed)” denildiğini biliyoruz.
İyi bir Müslüman, Peygamberimizin; “Doğru sözlülük iyiliğe, iyilik de cennete götürür” sözünü unutmaz, doğru sözden, iyilikten ayrılmaz.
İyi bir Müslüman, her zaman ve her yerde doğru davranmayı kendisine ilke edinir.
Düşünce, söz ve davranışlarda doğru insanlardan oluşan bir toplum, huzur ve güven içindedir. Böyle toplumlarda; kötülükler azalır, insanlar birbirlerine güvenir, sevgi ve saygıya dayalı bir hayat yaşanır.
Doğruluğu hayatına yansıtamayan, yalanın öne çıktığı toplumlarda, belki “doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.”
İnanan, mü’min olduğunu söyleyen bir insan “dokuz köyden kovulsa” da doğruluktan ayrılmaz.
Rıfkı Kaymaz
 
Üst