• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Dua Adabı

diShy

Onursal Üye
Üyelik Tarihi
27 Kas 2009
Konular
32,527
Mesajlar
50,860
MFC Puanı
2,580
Ümmü Eymene ... Ashab-ı kiramdan bir hanım.. Ümmü Eymene'nin bir sepeti vardı ve bu sepet içerisinde yirmi bin tane taş vardı. Sepetin önüne oturur: Lâ ilâhe illallah, Lâ ilâhe illallah, Lâ ilâhe illallah... devir ediyordu. Böylece taşların hepsi yere geliyor, sonra: Allâhumme salli alâ seyyidinâ Muhammed ve alâ âli seyyidinâ Muhammed, Allâhumme salli alâ seyyidinâ Muhammed ve alâ âli seyyidinâ Muhammed...



Tekrar önündeki taşları, tane tane yerden alıp, sepetine koyuyordu. Rasûlullah Sallallahu aleyhi ve sellem, sabah namazından sonra onu ziyaret etmişti. Öğleden sonra bir daha ziyaret etti:

" Ne o, sen önündeki taşları bitiremedin mi? " buyurdu.

" Bitirmedim Ya Rasûlullah"

Râsulu Muhterem aleyhisselam : Bu kadar zorluğa katlanmaya lüzum yoktur.

“Subhânallâhi adede mâ halaka fil'ardi. Ve Subhânallâhi adede mâ halaka fissemâi. Ve Subhânallâhi adede mâ halaka beyne zâlike. Subhânallâhi adede mâ hüve Hâlıkun. Velhamdü lillâhi mislü zâlike. Ve Lâ ilâhe İllallâhu mislü zâlike. Vallâhu Ekber mislü zâlike. Ve Lâ havle ve lâ kuvvete İllâ Billâh-il Aliyy-il-Azîmi mislü zâlike.”

Bunu üç kere dedin mi bu kadar sevab alırsın. " buyurdu.





Bunu üç kere söylemek gerekir. Özellikle sabah ve akşam bunu söyleyin. Ki söyleyen yirmi bir bin kadar Lâ ilâhe İllallah, yirmi bin kadar da Salâvat-u şerîfe kadar sevab alıyor.



Ve özellikle gençlerin bunu çokça söylemesi lazım... bazen kafaya geliyor " Allah güneş gibi midir? " " Allah dağ gibi midir?... " " Allah var mıdır?" İşte bu anlarda:

" Lâ ilâhe İllallah, Vahdehû lâ şerike Leh. Leh-ül-mülkü ve Leh-ül-hamdü ve Hüve alâ külli şey'in Kadîr." Ve bir de bu zikir çok faydalıdır. Çok faydalıdır... Şeytan bundan kaçar.



Ashâb-ı Kiram radıyallâhu anhum ecmaîn, tüm tesbihleri tüm zikirleri öğreniyorlardı, tatbik ediyorlardı; hem de îtikâdı öğreniyorlardı. Bizim de aynı şekilde onlara ittiba etmemiz lazımdır ve hatta elzemdir.



Tesbih, zikir ve dualarda manayı bilmek şartı yoktur. "Bu ne demektir, ne diyor?..." Allah Teala Zül Celal Hazretleri "Benim ismimi söyleyin" diyor, biz de O'nun İsmi'ni söylüyoruz. Hatta bir kimse milyar sefer bunu tercüme olarak söylese o sevabı alamaz.



Biz secde ediyoruz, ruku' ediyoruz. Rukû'nun manası nedir? Secdenin manası nedir? Bunları bilmek mecburiyetimiz yoktur. Allah Teâlâ demiş : "Başını yere koy" Ben de onu yere koyuyorum. Allah Teâlâ demiş "Namaz kıl" kılıyorum. "Zekat ver" veriyorum. manasını bilmeye mecbur değilim. İllâ manası bilinsin, ondan sonra tercüme olarak söylensin" sözü gayrı müslimlerin sözüdür. Yani sevaba ahirete inanmayanların fikridir. "Ne demek istiyor ?" Ne demek isterse... Bilmiyoruz.. Yalnız bunu söylemek ibadettir; bunu biliyorum. Fakat bu da vardır. Bazı duaların manasını bilmek faydalıdır.



itikad üzerinde çok çalışalım, Dualar üzerinde çok çalışalım. İtikad ve dua ne kadar kuvvetli olursa, o kadar Cenâb-ı Hakk Teâlâ, feyzi, bereketi insanın kalbine yağdırır.



Üstaz İsmail bin Mahfûz (ÇETİN) rahimehullah'ın 24-1-1991 ‘Bir Cuma gecesi’ sohbetinden bir bölüm





Dini vazifeleri öğrenmek hususunda utanç yoktur kaidesince lütfen en az bir kere şu aşağıda yazılan ve çok iyi bildiğimizi zannettiğimiz fıkhî mütalaalar okunsun....



Bedenimizi ve libasımızı necasetten temizlediğimizde şu kaideye riayet etmeliyiz:

Necasetin izalesinde daima, temizleyici olan suyu, temizlenen yerin üstünden akıtmalıdır.

Mesela mendilimizi yıkadığımızda, musluğun, hortumun veya ibrik gibi herhangi bir kabın yani mecrasının altında bulundurmalıyız.

Elimizi yıkadığımızda kabın içine sokmayıp, yine su mecrasının altında temizleyeceğiz. Bu keyfiyetle temizlenen şey suyun altında olup, üzerine suyun devamlı veya musluk olmadığında kesik kesik gelmesi gerekir. Ayrıca necaseti izale eden suyun, tekrar olarak yıkanan şeye dönmemesi şarttır. Burada ince bir nokta var; o da, medenî ve dînî olan taharetlenmedir. Maalesef gençlerimizden daha ziyade birçok ihtiyarlarımız, hatta imam ve müezzinlerimiz, taharetlenme ibadetini, gayrı müslimlerin temizlenmelerinden ayırt etmemektedirler.



Mesela gayrı müslimlerin taharetlenmelerinde, necasetin altta veya üstte kalması şart olmayıp, hatta eserinin izalesi bile söz konusu olmadığından, musluğun karşısında oturur, ön ve arkasına bol su döker, el değdirmez. Bu keyfiyet mecusîlerin ve rafizîlerin taharetlenme usulüdür. Ehli kitab ise, necaset eserinin izalesini bilmediğinden, sağ veya sol eliyle kap veya musluktan su alır; alttan necaset mahalline vurur; tırnaklarıyla necaseti oradan alır; musluğa götürür. Kullandığı elini temizlerken, musluğun altını pisler. Şimdi musluktan akan su, necaset üzerine geldiğinden pislenmiş olur. Ondan sıçrayan, elbiseyi de pisler. Bu takdirde, taharetlenmemiş olur ve temiz elbiseleri de necis olur. Mecradan aldığı suyun necaset mahalline değmesiyle necaset mahallinden el ve suya damlayanla elde getirdiği su da necis oluyor. Her iki takdirde de elindeki necis su ile necaseti izale edemez. İşte taharetlenme de temizlik de olmamıştır.

Öyleyse şu kaideye de riayet etmelidir:

Her halde, sol el sağa hizmetçi; taharetlenmede, sağ el sola hizmetçidir. Binaenaleyh kaza-i hacetten sonra, hortum veyahud ibriğin kulpu sağ elle tutulup, önden, kasıkla hayalar arasından su akıtılır.. Bu arada sol el, sol ayağın dışından, baldırla uyluk arasına sokulur ve onunla ovuşturularak necaset izale edilir. Hortum, ibrik veya herhangi bir kap bulamayan, yine sol elini sol ayağının dışından, uylukla baldır arasına sokar, hazır bulundurur, yani değdirmez. Ancak musluktan veya kabın içinden sağ eliyle suyu getirip, haya ile kasık arasından döktükten sonra sol elle necaseti izale eder. Bu keyfiyetle su necasetin üstünden gelmiş ve onu yerinden izale etmiş olur. Yani bu surette sağ el seyyar olur. Her iki surette de sol el sabit kalır. Şu halde, necasetin zevali değil, izalesi şarttır. Sol elin sabit kalmasıyla, avuç içi de temizlenmiş oluyor. Fakat sol elin arkası, ayrıca temizlenir

Erkeklerde bil husus istibra meselesinde şu kolaylık var: Mendil veya herhangi taharet bezi veya tuvalet kağıdı alınır, sol elle makaddan itibaren kamışın ucuna kadar sıkılır. Eğer bezsiz yaparsa yine çıkmaz. Eğer bezi yoksa, pamuk kullanmak müstehab olur.

Şimdi tahareti olmayanın namazı yoktur mealindeki hadîsin hikmeti beyan olundu.
 
Üst