• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Dünkü bayramlara ne oldu?

BarLa

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
13 Kas 2012
Konular
30
Mesajlar
34
MFC Puanı
280
Halk olarak yitirdiklerimize gün geçmiyor ki yeni bir değerimizi daha ekliyoruz. Pek farkında olmasakta kaybettiğimiz o kadar çok şey var ki! En sonunda bayramları da bu yitirdiğimiz değerler kervanına dahil etmeyi başarabildik. Bir kaç yıl öncesinde en azından bayramlar ve ölüye saygı, taziyelere katılmak en azından elimizde kalmış diye teselli bulurken; bu Bayram itibari ile onları da kaybettiğimizi, bertaraf ettiğimizi üzülerek anlamış bulundum.

"Sosyal medya" diye bir kavramı buradan suçlamak işime gelmiyor. Her şey bizim elimizde, biz insanların düşünce sistemi, olaylara hakimiyeti, insiyatifi ve bakış açısı ile alakalı. Orasını iyi yapmakta, kötü yapmakta sonuçta bizim elimizde. Sosyal medya tabiki yine gezilen yerlerin fotoğrafları, yenilen rstorantasyon yemeklerinin gövde gösterisi, bayramlaşma mesajlarıyla dolup taştı. Ne kimse kimseyi aradı, ne ziyaretler eskisi gibi sıklıkla yapıldı, ne de ölçüsünde o ev yemekleri bin tebessümle ikram edildi gelen konuklara. Bir kolonya, bir bardak Kola, iki dilim hazır mısır nişastası glikozlu baklava ile adet yerine getirildi sadece. Ve cam bir kâsede ikram edilen şekerleri saymazsak. Telefonda ki rehberimize topluca hazır mesaj atmayı da ihmal etmedik. Kurbanları kestik fakat Et'ler fakir fukaraya dağıtmak yerine derin dondurucularda şoklayıp beklemeye terk ettik. Yani günlük ev için et yapıldı modunda kaldı her şey. Bir de Bayram (tatili) vesilesiyle gurbetten köylerini ziyarete gelenlerin asıl maksadına ne demeli onunda bilmiyorum. Ne yazık ki lüks arabalarını getirip insanların gözüne gözüne sokması da işin cabası oldu. Falan kişi şu marka arabayla gelmiş, şunun arabası bu kadar fiyatı varmış, istanbulda beş tane, Türkiye'de sayısı kaç teneymiö sözleri bayramın dilden dile tezahür eden uzun boylu nezaket konuşmaları oldu. Ta istanbuldan yollara düşüp geleceksin fakat eş dost akrabayı ziyaret etmeden gideceksin sonuçları da çok düşündürücü değil mi? Burada da AVM'leri mesken tutmalarına ne diyeceğiz peki, işte onu da bilemiyorum.

Kısacası klişe bir yozlaşma, çürümüşlük almış başını gidiyor. Toplum bünyesi hızla tahrip olmaktadır. Bir kanser hücresi gibi bütün benliğimizi kemirip bitirmektedir. Seri hamlelerle elimizde ne var ne yok raflara kaldırıp, sanal sahte ortamlara başımızı gömerek mutlu olabilme vasıfları arıyoruz. Çağın çok üstünde bir amaçlarla... Bir kopuş süreci içinden geçtiğimiz şu dönemi tersine çevirecek hiç bir girişimimiz söz konusu değil insan olarak. Kendi elimizle gafil avlanıyoruz bozulma ritüellerine. Oysa bayramlar bağlayıcı, büyünleştirici, barıştırıcı, hatırlatıcı, inanç ile ahlaki yönlerini budayıp sadece toplu mesaj, nofrost derin dondurucularımızı et doldurmak ve arabalarımızı göstermek çizgisine taşıdığımıza göre yarını düşünmek gibi bir gayemizde olamaz. Çocuklarımıza vereceğimiz hiç bir hesabımız yoktur diyoruz böylece. Halbu ki komplike erezyona uğramış bir gelecek bırakmak yerine yarının nesillerine çok daha temiz bir dünya sunabiliriz.

Oysa çocukluğumuz, daha o tertemiz dünleri hatırladığımız da bu gün ile arasında oluşan boşluk doldurulacak gibi değil. Cami çıkışlarında büyüklerin yan yana sıraya girip bayramlaşmaları, sarılmalar, ellere eğilmeler, huzur dolu seslerle başlayan bayramlardan zerre kalmadı. Mezarlık ziyaretlerinin çocuklara dağıtılan şekerlerle şenlendirilmesinin yerinde yeller esiyor şimdilerde. O naif misafirperverliklerle köy evlerinde karşılanırken, erkeklerin topluca ziyaretleri birlik beraberliğin simgesiydi zaten. Samimi bir selâmlaşmadan sonra ayakkabılar evin holünde çıkarılıp odaya buyur edilirken ikram edilen yemekler, ev yapımı tatlılara karışan şakalaşmalar, izole edilmemiş sohbetler, anlatılan meseleler, akrabalık sıcaklığı ile farklı boyuta ulaşan o yakınlıklar her şey başka bir asırda kaldı sanki. Plastik sandalyeler ile yer döşekleri farkı gibi her şey anlamını yitirdi. İki dakikalık ziyaretler, kaçamak bakışlar, rutin bir ikram olan birer bardak fanta, plastik tabakta iki dilim glikoz şerbetli hazır baklava, bize ait olmayan şişirme zoraki sohbet mümmesili lakırdılar. Söz yok, sıcaklık kalmamış, mimikler havada, anlatılacak mevzuların nesli tükenmiş ve tabiki bir bardak fanta ile görev bitmiş icabetiyle soğuk bir tokalaşma ile biten Bayramlaşma görevi.

Nasıl bu kadar ropotlaştık anlayamadım. Kim içimize bu mekanik ruhsuz duyguları yerleştirdi? Her şey öyle çok azaldı ki! Mutlu olduğumuz an'ların hepsini çılgın isteklerimiz uğruna tükkettik. Akrabalık bağlarını zedeledik. Kazanmış gibi göründük fakat yenildik. Yenildiğimizi kimse kabul etmese de zaman ve hayat karşısında bütün kazanımlarımızın izlerini silerek kaybettik. Biz insanoğlu denilen canlılar yarın için kendimizi samimi bulabileceğimiz, sevdiklerimiz ile birlikte kaç ortam var ise kökünden dinamitleyip yok ettik. Dünkü bayramlara ne oldu, şimdiki bayramlar kime ait? Dünkü bayramlar, mutluluklar dün de kaldı da peki ya biz, gerçekten biz nerde kaldık. Bu sorunun cevabını belkide günü geldiğinde çok ağır bedellerle ödeyeceğiz.
Biz bunları fazlasıyla hakettik diyerek!
 
Üst