Edebiyat Sözlüğü
-Deyimler ve Terimler-
- A -
AÇIMLAMAK : Bir yazının anlaşılmasını kolaylaştırmak için orada geçen kelimeleri, deyimleri aydınlatmak, açıklamak. (Eski deyim: Şerhetmek)
ADAPTE ETMEK: Yabancı dilden çevrilen bir eseri, yerli hayatın görenek ve âdetlerine uydurmak. Uyarlamak.
AĞIT : Ölen kimsenin iyiliklerini, kahramanlıklarını anlatarak duyulan acıları sayıp dökmek için yazılan, matem törenlerinde söylenen şiir. Halk edebiyatı türlerindendir. Eski Türkler ağıta 'Sağu9 derlerdi. Divan Edebiyatında ise 'Mersiye' denir.
AĞIZ : Aynı dilin değişik bölgelerde ve değişik şartlarda kullanılan biçimi. (Şehirli ağzı, taşra ağzı, köylü ağzı)
AKROSTİŞ : Uclama. Dizelerin ilk harfleri yukarıdan aşağı okunduğu zaman ortaya bir isim veya kelime çıkacak şekilde yazılan manzume, şiir.
ALEGORİ : Bir konuyu, birtakım sembollerle, kendisiyle benzeme ilgisi bulunan başka şeylerle anlatma. (Güvercinin barışı, arsla-nın kuvveti, terazinin adaleti temsil etmesi gibi.)
ANILAR : Hatırat. Yaşanmış olayları duyurmak için yazılan yazı türü. Tanık olunan önemli olayları anlatan yazılar. (Anılar, tarih için de önemli belge sayılan yazılardır.)
ALİTERASYON : Birbirine benzeyen seslerin, uyakların, bir dizede veya cümlede, kulağa hoş gelecek şekilde tekrarlanması.
ANSİKLOPEDİ : Çeşitli bilgilerin özetini alfabetik sıra ile biraraya getiren, kolayca bulmamıza yardım eden büyük eser.
ARDIL : Uyaklardan sonra aynı görevde olmak üzere tekrarlanan kelime. (Eski deyim: Redif).
ARUZ : Divan Edebiyatı'nda dizelerdeki hecelerin ses eşitliğine dayanan bir nazım ölçüsü. Hecelerin uzunluk ve kısalık, kapalılık veya açıklık değerlerine göre türlü ses kalıplarındanoluşur. Aruz kalıpları çoktur. Türkçe'de en çok kullanılan aruz kalıpları 20 kadardır. Aruz kalıplarından birkaçı:
* Fâilâtün fâilâtün fâilün
* Feilâtün feilâtün feilâtün feilün.
* Mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün.
(Şapkalı sesliler uzun hece sayılır. Dizenin son hecesi açık ve sesli olsa bile kapalı ve uzun sayılır)
Örnek:
* Şimşek gibi bir hızla atıldık yedi koldan
* Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan.
ÂŞIK : Saz şairi. Şiirlerini sazla çalıp söyleyen ozan.
ÂŞIK EDEBİYATI: Halk arasında yetişen saz şairlerinin meydana getirdiği edebiyat.
ATASÖZÜ : Eskiden beri söylenegelmiş, az kelime ile anlatılmış sözlerdir. Bir fikri, bir öğüdü kısa ve kesin olarak anlatır.
AYAK : Halk edebiyatında uyak, kafiye. Saz şairleri yarışmasında şairlerden birinin hasımlarını belirli kafiye (uyak) ile beyit söyleme mecburiyetinde bırakmasına 'Ayak açmak' denir.
AZERİ EDEBİYATI : Türk Edebiyatı'nın kollarından biridir. Azerbaycan, Iran, Doğu Anadolu, Irak Türkleri arasında gelişmiş, Azerî lehçesinde yazılmıştır. Azerî Edebıyatı'mızın en büyük şairi Fu-zulî'dir.
- B -
BAĞLAMA : Nakarat. Şarkıların belli yerlerinde tekrarlanan dize.
BAHARİYE : Birini övmek için yazılan ve bahardan söz ederek başlayan kasidenin baharı anlatan bölümü.
BALAD : Dramatik bir olayı anlatan şiirdir. Fransızca 'ballade' deyiminden alınmıştır. Bizde, üç bendden ve bir ağırlama bölümünden oluşan küçük koşuklara denir.
BAŞESER : Şaheser. Sanat bakımından güzelliğin doruğuna ulaşmış eser.
BEDİ' : Söz estetiği, benzersiz anlamlarına gelir. Belirgin konusu sözün süslenmesi, güzelleştirilmesidir.
BELAGAT : Söz sanatı. Düzgün, güzel ve yerinde söz söyleme. En doğru, en güzel biçimde anlatma.
BEND : Bent. Bir manzumeyi meydana getiren ikişer, üçer, dörder, beşer, altışar dizelik parçalardan her biri.
BENGÜTAŞ EDEBİYATI : Bengü (bazı yörelerde bengi) sonu olmayan, hep kalacak olan, ebedî anlamına gelir. Bengütaşlar ise, Göktürler'de kağanların, devlet ileri gelenlerinin ölümlerinden sonra onlar adına dikilen yazılı taşlardır. Bu taşları dikenler, üzerindeki yazıların sonsuza kadar kalmasını düşünerek onlara 'bengütaş' demişlerdir. Göktürkler çağında dikilen bengütaşların üzerindeki yazılar, hem tarihî bilgileri vermedi, hem edebî aeğer taşıması bakımından önemlidir. Türklerin ilk yazılı edebiyatını bengütaşlardaki bu yazılar oluşturur. Onun için tarihçilerimiz ve edebiyatçılarımız bu yazılara "Bengütaş Edebiyatı" demişlerdir. En ünlüleri, Orhun'da Bilge Kağan ve Kül Tigin adına dikilmiş begütaşlardır.
BENZETME : Bir sözü kuvvetlendirmek, canlandırmak, daha güzel anlatmak için, iki şeyden zayıfını kuvvetlisine benzetmek. (Arslan gibi kuvvetli, kar gibi beyaz, dağ gibi yüce...) Eski deyim: Teşbih.
BEYİT : Konu ve ölçü bakımından birbiriyle ilgili iki dizeden oluşmuş nazım birimi. Divan Edebiyatı'nda beyit bir bütündür, bir düşünceyi anlatan cümle bir beyitte tamamlanır.
BİBLİYOGRAFİ : Kitapların konuları, yazarları, baskıları (ne zaman, nerede basıldıkları) hakkında bilgi veren yazı ya da kitap.
BİYOGRAFİ : Ünlü kişilerin hayatını anlatan yazı.
BOZLAK : Halk edebiyatında türkü çeşitlerinden biri. (Afşar bozlağı gibi)
- C -
CAİZE : Şairlerin kasidelerle övdükleri büyükler tarafından kendilerine verilen bahşiş, armağan.
CİNAS : Yazılışı, söylenişi ve sesi aynı, ama anlamı başka olan kelimelerle yazılan dize, söylenen söz. Cinasın en güzel örnekleri hoyratlarda görülür. (Bk. Hoyrat).
CÖNK : Saz şairlerinin beğenilen şiirlerinin toplandığı defter. Uzunlamasına açılan, ensiz uzun bir defterdir.
ÇAĞATAY EDEBİYATI : Türk dünyasının Maveraünnehir, Harezm, Altınordu gibi doğu ve kuzey bölgelerinde gelişen edebiyat kollarımızdan biri. Çağatay Edebiyatı'nın en büyük şairi Nevaî'dir.
ÇÖZÜMLEME : Edebiyat eserlerinde düğüm noktasının çözülmesini sağlayan son kısım. (Çözümleme romanı: içinde olaydan çok duygu çözümlemeleri bulunan roman)
-Deyimler ve Terimler-
- A -
AÇIMLAMAK : Bir yazının anlaşılmasını kolaylaştırmak için orada geçen kelimeleri, deyimleri aydınlatmak, açıklamak. (Eski deyim: Şerhetmek)
ADAPTE ETMEK: Yabancı dilden çevrilen bir eseri, yerli hayatın görenek ve âdetlerine uydurmak. Uyarlamak.
AĞIT : Ölen kimsenin iyiliklerini, kahramanlıklarını anlatarak duyulan acıları sayıp dökmek için yazılan, matem törenlerinde söylenen şiir. Halk edebiyatı türlerindendir. Eski Türkler ağıta 'Sağu9 derlerdi. Divan Edebiyatında ise 'Mersiye' denir.
AĞIZ : Aynı dilin değişik bölgelerde ve değişik şartlarda kullanılan biçimi. (Şehirli ağzı, taşra ağzı, köylü ağzı)
AKROSTİŞ : Uclama. Dizelerin ilk harfleri yukarıdan aşağı okunduğu zaman ortaya bir isim veya kelime çıkacak şekilde yazılan manzume, şiir.
ALEGORİ : Bir konuyu, birtakım sembollerle, kendisiyle benzeme ilgisi bulunan başka şeylerle anlatma. (Güvercinin barışı, arsla-nın kuvveti, terazinin adaleti temsil etmesi gibi.)
ANILAR : Hatırat. Yaşanmış olayları duyurmak için yazılan yazı türü. Tanık olunan önemli olayları anlatan yazılar. (Anılar, tarih için de önemli belge sayılan yazılardır.)
ALİTERASYON : Birbirine benzeyen seslerin, uyakların, bir dizede veya cümlede, kulağa hoş gelecek şekilde tekrarlanması.
ANSİKLOPEDİ : Çeşitli bilgilerin özetini alfabetik sıra ile biraraya getiren, kolayca bulmamıza yardım eden büyük eser.
ARDIL : Uyaklardan sonra aynı görevde olmak üzere tekrarlanan kelime. (Eski deyim: Redif).
ARUZ : Divan Edebiyatı'nda dizelerdeki hecelerin ses eşitliğine dayanan bir nazım ölçüsü. Hecelerin uzunluk ve kısalık, kapalılık veya açıklık değerlerine göre türlü ses kalıplarındanoluşur. Aruz kalıpları çoktur. Türkçe'de en çok kullanılan aruz kalıpları 20 kadardır. Aruz kalıplarından birkaçı:
* Fâilâtün fâilâtün fâilün
* Feilâtün feilâtün feilâtün feilün.
* Mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün.
(Şapkalı sesliler uzun hece sayılır. Dizenin son hecesi açık ve sesli olsa bile kapalı ve uzun sayılır)
Örnek:
* Şimşek gibi bir hızla atıldık yedi koldan
* Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan.
ÂŞIK : Saz şairi. Şiirlerini sazla çalıp söyleyen ozan.
ÂŞIK EDEBİYATI: Halk arasında yetişen saz şairlerinin meydana getirdiği edebiyat.
ATASÖZÜ : Eskiden beri söylenegelmiş, az kelime ile anlatılmış sözlerdir. Bir fikri, bir öğüdü kısa ve kesin olarak anlatır.
AYAK : Halk edebiyatında uyak, kafiye. Saz şairleri yarışmasında şairlerden birinin hasımlarını belirli kafiye (uyak) ile beyit söyleme mecburiyetinde bırakmasına 'Ayak açmak' denir.
AZERİ EDEBİYATI : Türk Edebiyatı'nın kollarından biridir. Azerbaycan, Iran, Doğu Anadolu, Irak Türkleri arasında gelişmiş, Azerî lehçesinde yazılmıştır. Azerî Edebıyatı'mızın en büyük şairi Fu-zulî'dir.
- B -
BAĞLAMA : Nakarat. Şarkıların belli yerlerinde tekrarlanan dize.
BAHARİYE : Birini övmek için yazılan ve bahardan söz ederek başlayan kasidenin baharı anlatan bölümü.
BALAD : Dramatik bir olayı anlatan şiirdir. Fransızca 'ballade' deyiminden alınmıştır. Bizde, üç bendden ve bir ağırlama bölümünden oluşan küçük koşuklara denir.
BAŞESER : Şaheser. Sanat bakımından güzelliğin doruğuna ulaşmış eser.
BEDİ' : Söz estetiği, benzersiz anlamlarına gelir. Belirgin konusu sözün süslenmesi, güzelleştirilmesidir.
BELAGAT : Söz sanatı. Düzgün, güzel ve yerinde söz söyleme. En doğru, en güzel biçimde anlatma.
BEND : Bent. Bir manzumeyi meydana getiren ikişer, üçer, dörder, beşer, altışar dizelik parçalardan her biri.
BENGÜTAŞ EDEBİYATI : Bengü (bazı yörelerde bengi) sonu olmayan, hep kalacak olan, ebedî anlamına gelir. Bengütaşlar ise, Göktürler'de kağanların, devlet ileri gelenlerinin ölümlerinden sonra onlar adına dikilen yazılı taşlardır. Bu taşları dikenler, üzerindeki yazıların sonsuza kadar kalmasını düşünerek onlara 'bengütaş' demişlerdir. Göktürkler çağında dikilen bengütaşların üzerindeki yazılar, hem tarihî bilgileri vermedi, hem edebî aeğer taşıması bakımından önemlidir. Türklerin ilk yazılı edebiyatını bengütaşlardaki bu yazılar oluşturur. Onun için tarihçilerimiz ve edebiyatçılarımız bu yazılara "Bengütaş Edebiyatı" demişlerdir. En ünlüleri, Orhun'da Bilge Kağan ve Kül Tigin adına dikilmiş begütaşlardır.
BENZETME : Bir sözü kuvvetlendirmek, canlandırmak, daha güzel anlatmak için, iki şeyden zayıfını kuvvetlisine benzetmek. (Arslan gibi kuvvetli, kar gibi beyaz, dağ gibi yüce...) Eski deyim: Teşbih.
BEYİT : Konu ve ölçü bakımından birbiriyle ilgili iki dizeden oluşmuş nazım birimi. Divan Edebiyatı'nda beyit bir bütündür, bir düşünceyi anlatan cümle bir beyitte tamamlanır.
BİBLİYOGRAFİ : Kitapların konuları, yazarları, baskıları (ne zaman, nerede basıldıkları) hakkında bilgi veren yazı ya da kitap.
BİYOGRAFİ : Ünlü kişilerin hayatını anlatan yazı.
BOZLAK : Halk edebiyatında türkü çeşitlerinden biri. (Afşar bozlağı gibi)
- C -
CAİZE : Şairlerin kasidelerle övdükleri büyükler tarafından kendilerine verilen bahşiş, armağan.
CİNAS : Yazılışı, söylenişi ve sesi aynı, ama anlamı başka olan kelimelerle yazılan dize, söylenen söz. Cinasın en güzel örnekleri hoyratlarda görülür. (Bk. Hoyrat).
CÖNK : Saz şairlerinin beğenilen şiirlerinin toplandığı defter. Uzunlamasına açılan, ensiz uzun bir defterdir.
ÇAĞATAY EDEBİYATI : Türk dünyasının Maveraünnehir, Harezm, Altınordu gibi doğu ve kuzey bölgelerinde gelişen edebiyat kollarımızdan biri. Çağatay Edebiyatı'nın en büyük şairi Nevaî'dir.
ÇÖZÜMLEME : Edebiyat eserlerinde düğüm noktasının çözülmesini sağlayan son kısım. (Çözümleme romanı: içinde olaydan çok duygu çözümlemeleri bulunan roman)