-
- Üyelik Tarihi
- 22 Tem 2016
-
- Mesajlar
- 113
-
- MFC Puanı
- -2
Nokta kadar...
Prof. Üstün Ergüderle ayaküstü laflarken yanımıza ince yapılı, 60ın üzerinde yaşlarda görünen bir Amerikalı yanaştı.
Harvard Üniversitesinde profesörmüş.
Biz de kendimizi tanıttık.
İlerleyen dakikalarda kendimizi bu yüzyılın sonlarına götüren ürpertici açıklamalarda şöyle bulundu.
....................
Dünyanın ısınması sorununda geç kaldık.
Zamanında önlemler alamadık.
Kutuplardaki buzlar ısınma nedeniyle öngörülenden çok daha hızlı eriyor.
Okyanuslar yükselecek.
O kadar ki...
Çocuklarınız 50li yaşlarına geldiklerinde yerkürenin önemli şehirleri sular altında kalacak.
Mesela New York...
Miami, Meksika Körfezi kentleri kesin...
.....................
Harvardlı profesör küresel ısınmadan, kutuplardaki buzların hızla erimekte olduğundan söz ederken, onu dinleyen biz -adeta- buz kestik.
Söyledikleri korkunçtu.
İstanbulu sordum...
Kısmen cevabını aldım.
Çünkü özellikle Avrupa yakasında yerleşme yerleri deniz seviyesinden hayli yüksek.
Kentin deniz seviyesindeki düzlükleri tehdit altında.
Yapacak bir şey yok.
Üstün Ergüder şakaya vurdu:
O halde ben New Yorka gideyim. Yaşarken son kez görmüş olayım!..
......................
Bilimsel çalışmalar dünyamızın, bu güzelim mavi kürenin en fazla 5 milyar nüfusa yetecek kaynaklara sahip olduğunu gösteriyor.
Fakat...
5 milyar çoktan geçildi.
10 milyara doğru gidiyor dünya nüfusu.
Kaynakları oburca ve arsızca tüketmekteyiz.
Ve...
İnsanlığın büyük bölümünü aç, yoksul bırakarak gayri adil bölüşmeyle.
Suları bitiriyoruz, havayı kirletiyoruz.
Yemyeşil tarlaya çöken çekirge bulutu gibiyiz.
.......................
Oysa...
Dinlediklerimizle çelişen bir gündem için oradaydık.
Aydın Doğan Vakfının Güçlü Kızlar, Güçlü Yarınlar temasıyla düzenlediği uluslararası etkinlik yemeğinin konuklarıydık.
Vakıf UNFPA, UNICEF ve UN Womenın ortaklığında BM Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Grubu danışmanlığında konferans boyunca daha güzel ve yaşanabilir bir dünya için kız çocuklarını konuşacak ve tartışacaktı.
İçimize umudun bir ışık huzmesini gene de dolduruyor.
Ama...
Yüzyılın sonundan bugünlerin savaşlarına, kavgalarına, din ve mezhep savaşlarına, süper büyüklerin kuklalarıyla oynattığı Ortadoğunun kanlı dramlarına bakıldığında daha anlamsız daha sığ ve hepimizi tükenişe götürecek körlük olarak görünmekte.
Mavi gezegenimizi kurtaracak, gelecek nesillere mutlulukla yaşanabilir bir dünya bırakmak için çaba gösterecekken, zamanın sonsuzluğunda bir nokta kadar bile yeri olmayan hırslar uğruna boğuşuyoruz.
Prof. Üstün Ergüderle ayaküstü laflarken yanımıza ince yapılı, 60ın üzerinde yaşlarda görünen bir Amerikalı yanaştı.
Harvard Üniversitesinde profesörmüş.
Biz de kendimizi tanıttık.
İlerleyen dakikalarda kendimizi bu yüzyılın sonlarına götüren ürpertici açıklamalarda şöyle bulundu.
....................
Dünyanın ısınması sorununda geç kaldık.
Zamanında önlemler alamadık.
Kutuplardaki buzlar ısınma nedeniyle öngörülenden çok daha hızlı eriyor.
Okyanuslar yükselecek.
O kadar ki...
Çocuklarınız 50li yaşlarına geldiklerinde yerkürenin önemli şehirleri sular altında kalacak.
Mesela New York...
Miami, Meksika Körfezi kentleri kesin...
.....................
Harvardlı profesör küresel ısınmadan, kutuplardaki buzların hızla erimekte olduğundan söz ederken, onu dinleyen biz -adeta- buz kestik.
Söyledikleri korkunçtu.
İstanbulu sordum...
Kısmen cevabını aldım.
Çünkü özellikle Avrupa yakasında yerleşme yerleri deniz seviyesinden hayli yüksek.
Kentin deniz seviyesindeki düzlükleri tehdit altında.
Yapacak bir şey yok.
Üstün Ergüder şakaya vurdu:
O halde ben New Yorka gideyim. Yaşarken son kez görmüş olayım!..
......................
Bilimsel çalışmalar dünyamızın, bu güzelim mavi kürenin en fazla 5 milyar nüfusa yetecek kaynaklara sahip olduğunu gösteriyor.
Fakat...
5 milyar çoktan geçildi.
10 milyara doğru gidiyor dünya nüfusu.
Kaynakları oburca ve arsızca tüketmekteyiz.
Ve...
İnsanlığın büyük bölümünü aç, yoksul bırakarak gayri adil bölüşmeyle.
Suları bitiriyoruz, havayı kirletiyoruz.
Yemyeşil tarlaya çöken çekirge bulutu gibiyiz.
.......................
Oysa...
Dinlediklerimizle çelişen bir gündem için oradaydık.
Aydın Doğan Vakfının Güçlü Kızlar, Güçlü Yarınlar temasıyla düzenlediği uluslararası etkinlik yemeğinin konuklarıydık.
Vakıf UNFPA, UNICEF ve UN Womenın ortaklığında BM Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Grubu danışmanlığında konferans boyunca daha güzel ve yaşanabilir bir dünya için kız çocuklarını konuşacak ve tartışacaktı.
İçimize umudun bir ışık huzmesini gene de dolduruyor.
Ama...
Yüzyılın sonundan bugünlerin savaşlarına, kavgalarına, din ve mezhep savaşlarına, süper büyüklerin kuklalarıyla oynattığı Ortadoğunun kanlı dramlarına bakıldığında daha anlamsız daha sığ ve hepimizi tükenişe götürecek körlük olarak görünmekte.
Mavi gezegenimizi kurtaracak, gelecek nesillere mutlulukla yaşanabilir bir dünya bırakmak için çaba gösterecekken, zamanın sonsuzluğunda bir nokta kadar bile yeri olmayan hırslar uğruna boğuşuyoruz.