Peony
Onursal Üye
- Üyelik Tarihi
- 9 Şub 2015
- Konular
- 12,075
- Mesajlar
- 34,903
- MFC Puanı
- 57,450
Halid Ziya Uşaklıgil Cumhuriyet dönemi yazarlarındandır. 1866 tarihinde Eyüpte doğup, 27 Mart 1945 ölmüştür. Servet-i Fünun ve Cumhuriyet Dönemi yazarlarından ve Osmanlı İmparatorluğunun Sultan Reşat devri Mabeyn Başkatibi (1909-1912), bunun yanı sıra Ayan Meclisi üyesi. Ayrıca bazı edebi yazılarını Hazine-i Evrak adlı dergide Mehmet Halit Ziyaeddin adıyla yayımlamıştır. Halit Ziya Uşaklıgil, Servet-i Fünun edebiyatının en büyük nesir ustası kabul edilir. İlk büyük Türk romanı olarak kabul görmüş Aşk-ı Memnunun yazarıdır.
Hayatı
Halit Ziya Uşaklıgil, İstanbulun Eyüp semtinde doğdu. Babası halı tüccarı Halil Efendi, Uşaktan İzmire göçmüş varlıklı bir ailedendi. Halit Ziya, o sırada İstanbula yerleşmiş olan Halil Efendi ile Behiye Hanımın üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Mahalle mektebindeki ilk eğitiminin ardından Fatih Askeri Rüştiyesine devam etti. 93 Harbinin başlaması ile Halil Efendinin işleri bozulunca aile, İzmire yerleşti ve Halit Ziya öğrenimini İzmir Rüştiyesinde sürdürdü. Ardından İzmirde Ermeni Katolik rahiplerinin çocukları için kurulmuş yatılı bir okula devam ederek Fransızcasını geliştirdi; Fransız edebiyatını yakından tanıdı. Fransızca çeviri denemeleri yaptıktan sonra henüz öğrenci iken ilk yazılarını yayımlamaya başladı. Önce İzmir çevresinde kendini tanıttı. Bazı edebi yazılarını İstanbulda Hazine-i Evrak adlı önemli bir dergide Mehmet Halid adıyla yayımladı. Son sınıfta iken okuldan ayrıldı, babasının kâtibi olarak iş yaşamına başladı. Aynı yıl, Bıçakçızade Hakkı ve Tevfik Nevzat adlı arkadaşlarıyla Nevruz adlı bir dergi yayımlamaya girişti. 10 sayı kadar yayın hayatında bulunan ve İzmirin ilk edebiyat dergisi olan bu dergide çeviri şiir ve hikâyeler, mensur şiirler, bilimsel yazılar yayımladı. Babasının yanındaki işi edebiyat merakı ile bağdaştıramadığından farklı bir iş aradı. İstanbula giderek hariciyeci olmak için başvurdu; başvurusu kabul edilmeyince İzmire döndü. İstanbulda bulunduğu süre içinde Fransız edebiyat tarihi ile ilgili olarak uzun süredir yazmak istediği kitabı yazdı. Garbdan Şarka Seyyale-i Edebiye: Fransa Edebiyatının Numune ve Tarihi adlı kitabı 1885′te 84 sayfa olarak basıldı. Bu eser, onun basılan ilk kitabıdır ve Türkçede basılmış ilk Fransız edebiyatı tarihi olma özelliği taşır. İzmire döndükten sonra İzmir Rüştiyesinde Fransızca öğretmenliği yaptı, öğretmenliğe devam ederken Osmanlı Bankasında çalışmaya başladı. İzmir İdadisinin açılmasından sonra öğretmenliğe bu okulda devam etti; Fransızcanın yanısıra Türk edebiyatı dersleri verdi.
Hizmet Gazetesi
1886da idadide birlike çalıştığı arkadaşı Tevfik Nevzat ile birlikte Hizmet adlı bir gazete çıkararak yapıtlarını burada yayımladı. Hizmet, vali Halil Rıfat Paşa ve hukuk dairesi reisi himayesinde yayımlanmış ve şehrin kültür sanat hayatına canlılık getirmiş, Halit Ziyaya ise geniş bir yazı alanı açmıştı. İlk eserlerinden Nemide (1889), Bir Ölünün Defteri (1889), Ferdi ve Şürekâsı (1894) Hizmette tefrika edilmiş duygusal, kısa romanlardır. 1885te dizi olarak yayımlamaya başladığı Sefile adlı ilk romanı ise ahlaka aykırı olduğu gerekçesi ile yasaklandığı için yarım kaldı ve kitap haline gelmedi. Bu romanda masum bir genç kızın aldatılışını ve çektiği acıları anlatmaktaydı.
Halit Ziyanın romanları kadar mensur şiirleri de ilgi uyandırmış ve moda olmuştu. Mensur şiirler, Muallim Naci gibi divan şiiri taraftarlarından olumsuz eleştiriler alsa da, Recaizade Mahmut Ekrem, Hizmete gönderdiği tebrik yazısı ile yetenekli bulduğu Halit Ziyaya destek vermişti. Yazar, dünya edebiyatı hakkında, tiyatro tarihi hakkında yazı dizileri hazırlamış; romantizmin temsilcisi Ahmet Mithat Efendiyi eleştirdiği ve realizmi savunduğu bir eleştiri dizisi yayımlamıştır.
1888′de annesi Bediye Hanımı kaybetti. 1889′da amcası ile iki aylık seyahate çıkarak Uluslararası Paris Sergisini gördü. Aynı yılın sonunda Meclis-i Ayan Reisi Emin Ali Efendinin kızı Memnune Hanımla evlendi. Halit Ziyanın bu evlilikten 6 çocuğu dünyaya gelmiştir: Vedide, Bihin, Sadun, Güzin, Vedad ve Bülent. İlk çocuğu Vedideyi geçirdiği bir hastalık sonucu kaybetti. Aynı şekilde Sadun ve Güzini de küçük yaşta kaybedecek, oğlu Vedat ise 35 yaşında trajik bir intiharla hayatına son verecektir. Halit Ziya, Sadun için Kırık Oyuncak, Güzin için Kırık Hayatlar ve Vedad için Bir Acı Hikaye adlı kitapları yazmıştır.
Servet-i Fünun
Bankadaki işinden ayrılıp İzmirde vali kâtipliğine başlayan Halit Ziya, bu görevde uzun süre kalmadı. 1893te, İstanbulda Reji Genel Müdürlüğünden gelen başkâtiplik teklifini üzerine İstanbula gitti. Bu görevi on altı yıl sürdürdü. Bu işinde, vaktinin çoğunu okuma ve yazmaya ayırma fırsatı buldu. Rejideki çalışma günlerinde Recaizade Mahmut Ekrem aracılığıyla Edebiyat-ı Cedide adlı edebiyat topluluğuna katıldı. Bu topluluğun en önemli isimlerinden birisi oldu. 1901de kapatılıncaya kadar topluluğun çıkardığı Servet-i Fünun Dergisinde yazılar, hikâyeler, romanlar yayımladı. Servet-i Fünunda 1897de tefrika ettiği Mai ve Siyah adlı romanında acıklı aşk serüveni konusunu geri plana alıp dönemin basın dünyasını, Edebiyat-ı Cedide kuşağının bu dünyaya bakış açısını yansıttı. Bu roman, topluluğun beyannamesi vazifesini gördü.
İlk büyük Türk romanı kabul edilen Aşk-ı Memnuyu 1898-1900 yılları arasında yazdı. Bu eserde zengin bir adamın genç ve güzel karısının yasak bir aşka sürüklenişini gerçekçi bir biçimde, olayın psikolojik nedenleri üzerinde durarak anlattı. Dönemin İstanbul alt kültürleriyle son derece içli dışlı olması, yazarın bu eserini yazmak amacıyla gerekli malzemeyi toplamak için gösterdiği çabanın ürünüdür. Özellikle de o dönem Boğaziçinde yalı sakini aileler arasındaki esrar kullanma geleneği, yazarın ciddi psikolojik açılımlar yaşamasına sebep olarak eserin gelişimine ciddi etki etmiştir. Eseri, 1909da Sabah gazetesinde tefrika edildi.
Yazar, Mai ve Siyahın gördüğü rağbet üzerine başka dergi ve gazete sahiplerinin kendisinden yazı istemesi üzerine tiraji yüksek İkdam ve Sabah gazetelerinde de yazılar yayımlamıştır. Ancak Servet-i Fünunda yazan İsmail Safanın sürgüne gönderilmesi üzerine roman tefrika etmek dışında hiç yazı yayımlamadı.
Ayastefanos
Halit Ziya, 1901de Kırık Hayatlar adlı romanı tefrika edilmekte iken Hüseyin Cahitin Edebiyat ve Hukuk adlı yazısı üzerine Servet-i Fünun kapatılıp topluluk dağılınca edebiyat hayatından uzun süre uzak kaldı. Rumların ve Ermenilerin yaşadığı bir balıkçı köyü olan Ayastefanos (bugünkü Yeşilköy semti)a bir köşk yaptırdı ve Tevfik Fikretin Aşiyana yerleştiği 1905 yılında Halit Ziya da kendi köşküne yerleşti. Bazı eserlerinin kitap halinde yayımını gerçekleştirdi. Rejideki işleri dışında vaktini dostlarıyla sohbet ve okumayla geçirdi.
II. Meşrutiyet
Halit Ziya, Meşrutiyetin ilanı ile fikir ve sanat hayatının canlanması üzerine yeniden yazmaya başladı. Bir çok gazete ve dergiye yazılar gönderdi. Sultan Reşatın Osmanlı tahtına çıkmasından sonra İttihat ve Terakki hükümeti tarafından mabeyn başkatibi olarak sarayda görevlendirildi. Saraydaki görevi sırasında yazmayı uygun görmediği için yazılarına ara verdi. Görevi gereği padişahla gezilere çıktı. 1911de Âyân Meclisi üyesi oldu.
1912de saraydaki görevi sona erdi. Tedavi amaçlı bir Avrupa seyahatine çıktı. 1915te Darülfünunda Batı Edebiyatı konusunda ders verdi. Sait Halim Paşanın Almanyaya inceleme gezisine gönderdiği şair ve yazarlar arasında Almanyaya gitti, çeşitli kültürel faaliyetlere katıldı. Darülbedayide edebi kurul üyeliğinde bulundu. İttihat ve Terakkinin iktidardan düşmesinden sonra Reji idaresinde yönetim kurulu başkanı oldu. 1918′de oğlu Halil Vedat ve yeğenleriyle çıktığı Avrupa gezisinden 14 ay sonra döndü.
Cumhuriyet Dönemi
Milli mücadele döneminde genellikle Ahmet Cevdetin İkdam Gazetesine yazılar gönderdi. Çoğunlukla dil ve edebiyatla ilgili yazılar yazdı. Cumhuriyet döneminde kendisini tamamen edebiyata verdi. Cumhuriyetin ilk yıllarında devletin şekillenmesini uzaktan izledi ve fazla eser vermedi. 1930larda yazı hayatına büyük bir canlılıkla döndü. Cumhuriyet ve Son Posta gazetelerinde yazıları yayımlandı. Özellikle hatıra tarzında yazılarıyla edebiyat dünyasında aktüel bir isim haline geldi. Dil devrimi üzerine bazı eserlerini sadeleştirdi ve Latin harfleriyle yeniden yayımladı. 1937de Tiran elçiliğinde görevli oğlu Halil Vedatın 35 yaşında intihar etmesi üzerine büyük bir yasa girdi. Acısını, yazmakla hafifletmeyi seçti. 27 Mart 1945te hayatını kaybetti. Bakırköy mezarlığında oğlu Halil Vedatın yanına gömüldü.
Edebi Kişiliği
Sanat için sanat anlayışını benimsedi.
Dili oldukça ağırdır.
Romanlarında aydınlara seslenir.
Romanlarında İstanbulu, hikâyelerinde ise Anadolunun kasabaları ve hayatını anlatır.
Yazarın roman dili hikâye dilinden daha ağırdır.
Eserlerinden realizmden etkilendiği görülür.
Romanları, cumhuriyet döneminde yazar tarafından sadeleştirilmiştir
Eserleri
Romanları: Nemide, Bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şürekası, Sefile, Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar Nesl -i Ahir
Hikayeleri: Bir İzdivacın Tarih-i Muaşakası, Bir Muhtıranın Son Yaprakları, Nakıl, Bu Muydu, Heyhat, Küçük Fıkralar, Bir Yazın Tarihi, Solgun Demet, Bir Şir-i Hayal, Sepette Bulunmuş, Bir Hikaye-i Sevda, Hepsinden Acı, Onu Beklerken, Aşka Dairdi, İhtiyar Dost ,Kadın Pençesi, İzmir Hikayesi, Kar Yağarken
Oyunları: Firuzan, Kabus, Fare
Hatıraları: Kırk Yıl, Bir Acı Hikaye, Saray ve Ötesi
Gezi Yazıları: Almanya Mektupları, Alman Hayatı
Denemesi: Sanata Dair
Mensur Şiir: Mezardan Sesler
Hayatı
Halit Ziya Uşaklıgil, İstanbulun Eyüp semtinde doğdu. Babası halı tüccarı Halil Efendi, Uşaktan İzmire göçmüş varlıklı bir ailedendi. Halit Ziya, o sırada İstanbula yerleşmiş olan Halil Efendi ile Behiye Hanımın üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Mahalle mektebindeki ilk eğitiminin ardından Fatih Askeri Rüştiyesine devam etti. 93 Harbinin başlaması ile Halil Efendinin işleri bozulunca aile, İzmire yerleşti ve Halit Ziya öğrenimini İzmir Rüştiyesinde sürdürdü. Ardından İzmirde Ermeni Katolik rahiplerinin çocukları için kurulmuş yatılı bir okula devam ederek Fransızcasını geliştirdi; Fransız edebiyatını yakından tanıdı. Fransızca çeviri denemeleri yaptıktan sonra henüz öğrenci iken ilk yazılarını yayımlamaya başladı. Önce İzmir çevresinde kendini tanıttı. Bazı edebi yazılarını İstanbulda Hazine-i Evrak adlı önemli bir dergide Mehmet Halid adıyla yayımladı. Son sınıfta iken okuldan ayrıldı, babasının kâtibi olarak iş yaşamına başladı. Aynı yıl, Bıçakçızade Hakkı ve Tevfik Nevzat adlı arkadaşlarıyla Nevruz adlı bir dergi yayımlamaya girişti. 10 sayı kadar yayın hayatında bulunan ve İzmirin ilk edebiyat dergisi olan bu dergide çeviri şiir ve hikâyeler, mensur şiirler, bilimsel yazılar yayımladı. Babasının yanındaki işi edebiyat merakı ile bağdaştıramadığından farklı bir iş aradı. İstanbula giderek hariciyeci olmak için başvurdu; başvurusu kabul edilmeyince İzmire döndü. İstanbulda bulunduğu süre içinde Fransız edebiyat tarihi ile ilgili olarak uzun süredir yazmak istediği kitabı yazdı. Garbdan Şarka Seyyale-i Edebiye: Fransa Edebiyatının Numune ve Tarihi adlı kitabı 1885′te 84 sayfa olarak basıldı. Bu eser, onun basılan ilk kitabıdır ve Türkçede basılmış ilk Fransız edebiyatı tarihi olma özelliği taşır. İzmire döndükten sonra İzmir Rüştiyesinde Fransızca öğretmenliği yaptı, öğretmenliğe devam ederken Osmanlı Bankasında çalışmaya başladı. İzmir İdadisinin açılmasından sonra öğretmenliğe bu okulda devam etti; Fransızcanın yanısıra Türk edebiyatı dersleri verdi.
Hizmet Gazetesi
1886da idadide birlike çalıştığı arkadaşı Tevfik Nevzat ile birlikte Hizmet adlı bir gazete çıkararak yapıtlarını burada yayımladı. Hizmet, vali Halil Rıfat Paşa ve hukuk dairesi reisi himayesinde yayımlanmış ve şehrin kültür sanat hayatına canlılık getirmiş, Halit Ziyaya ise geniş bir yazı alanı açmıştı. İlk eserlerinden Nemide (1889), Bir Ölünün Defteri (1889), Ferdi ve Şürekâsı (1894) Hizmette tefrika edilmiş duygusal, kısa romanlardır. 1885te dizi olarak yayımlamaya başladığı Sefile adlı ilk romanı ise ahlaka aykırı olduğu gerekçesi ile yasaklandığı için yarım kaldı ve kitap haline gelmedi. Bu romanda masum bir genç kızın aldatılışını ve çektiği acıları anlatmaktaydı.
Halit Ziyanın romanları kadar mensur şiirleri de ilgi uyandırmış ve moda olmuştu. Mensur şiirler, Muallim Naci gibi divan şiiri taraftarlarından olumsuz eleştiriler alsa da, Recaizade Mahmut Ekrem, Hizmete gönderdiği tebrik yazısı ile yetenekli bulduğu Halit Ziyaya destek vermişti. Yazar, dünya edebiyatı hakkında, tiyatro tarihi hakkında yazı dizileri hazırlamış; romantizmin temsilcisi Ahmet Mithat Efendiyi eleştirdiği ve realizmi savunduğu bir eleştiri dizisi yayımlamıştır.
1888′de annesi Bediye Hanımı kaybetti. 1889′da amcası ile iki aylık seyahate çıkarak Uluslararası Paris Sergisini gördü. Aynı yılın sonunda Meclis-i Ayan Reisi Emin Ali Efendinin kızı Memnune Hanımla evlendi. Halit Ziyanın bu evlilikten 6 çocuğu dünyaya gelmiştir: Vedide, Bihin, Sadun, Güzin, Vedad ve Bülent. İlk çocuğu Vedideyi geçirdiği bir hastalık sonucu kaybetti. Aynı şekilde Sadun ve Güzini de küçük yaşta kaybedecek, oğlu Vedat ise 35 yaşında trajik bir intiharla hayatına son verecektir. Halit Ziya, Sadun için Kırık Oyuncak, Güzin için Kırık Hayatlar ve Vedad için Bir Acı Hikaye adlı kitapları yazmıştır.
Servet-i Fünun
Bankadaki işinden ayrılıp İzmirde vali kâtipliğine başlayan Halit Ziya, bu görevde uzun süre kalmadı. 1893te, İstanbulda Reji Genel Müdürlüğünden gelen başkâtiplik teklifini üzerine İstanbula gitti. Bu görevi on altı yıl sürdürdü. Bu işinde, vaktinin çoğunu okuma ve yazmaya ayırma fırsatı buldu. Rejideki çalışma günlerinde Recaizade Mahmut Ekrem aracılığıyla Edebiyat-ı Cedide adlı edebiyat topluluğuna katıldı. Bu topluluğun en önemli isimlerinden birisi oldu. 1901de kapatılıncaya kadar topluluğun çıkardığı Servet-i Fünun Dergisinde yazılar, hikâyeler, romanlar yayımladı. Servet-i Fünunda 1897de tefrika ettiği Mai ve Siyah adlı romanında acıklı aşk serüveni konusunu geri plana alıp dönemin basın dünyasını, Edebiyat-ı Cedide kuşağının bu dünyaya bakış açısını yansıttı. Bu roman, topluluğun beyannamesi vazifesini gördü.
İlk büyük Türk romanı kabul edilen Aşk-ı Memnuyu 1898-1900 yılları arasında yazdı. Bu eserde zengin bir adamın genç ve güzel karısının yasak bir aşka sürüklenişini gerçekçi bir biçimde, olayın psikolojik nedenleri üzerinde durarak anlattı. Dönemin İstanbul alt kültürleriyle son derece içli dışlı olması, yazarın bu eserini yazmak amacıyla gerekli malzemeyi toplamak için gösterdiği çabanın ürünüdür. Özellikle de o dönem Boğaziçinde yalı sakini aileler arasındaki esrar kullanma geleneği, yazarın ciddi psikolojik açılımlar yaşamasına sebep olarak eserin gelişimine ciddi etki etmiştir. Eseri, 1909da Sabah gazetesinde tefrika edildi.
Yazar, Mai ve Siyahın gördüğü rağbet üzerine başka dergi ve gazete sahiplerinin kendisinden yazı istemesi üzerine tiraji yüksek İkdam ve Sabah gazetelerinde de yazılar yayımlamıştır. Ancak Servet-i Fünunda yazan İsmail Safanın sürgüne gönderilmesi üzerine roman tefrika etmek dışında hiç yazı yayımlamadı.
Ayastefanos
Halit Ziya, 1901de Kırık Hayatlar adlı romanı tefrika edilmekte iken Hüseyin Cahitin Edebiyat ve Hukuk adlı yazısı üzerine Servet-i Fünun kapatılıp topluluk dağılınca edebiyat hayatından uzun süre uzak kaldı. Rumların ve Ermenilerin yaşadığı bir balıkçı köyü olan Ayastefanos (bugünkü Yeşilköy semti)a bir köşk yaptırdı ve Tevfik Fikretin Aşiyana yerleştiği 1905 yılında Halit Ziya da kendi köşküne yerleşti. Bazı eserlerinin kitap halinde yayımını gerçekleştirdi. Rejideki işleri dışında vaktini dostlarıyla sohbet ve okumayla geçirdi.
II. Meşrutiyet
Halit Ziya, Meşrutiyetin ilanı ile fikir ve sanat hayatının canlanması üzerine yeniden yazmaya başladı. Bir çok gazete ve dergiye yazılar gönderdi. Sultan Reşatın Osmanlı tahtına çıkmasından sonra İttihat ve Terakki hükümeti tarafından mabeyn başkatibi olarak sarayda görevlendirildi. Saraydaki görevi sırasında yazmayı uygun görmediği için yazılarına ara verdi. Görevi gereği padişahla gezilere çıktı. 1911de Âyân Meclisi üyesi oldu.
1912de saraydaki görevi sona erdi. Tedavi amaçlı bir Avrupa seyahatine çıktı. 1915te Darülfünunda Batı Edebiyatı konusunda ders verdi. Sait Halim Paşanın Almanyaya inceleme gezisine gönderdiği şair ve yazarlar arasında Almanyaya gitti, çeşitli kültürel faaliyetlere katıldı. Darülbedayide edebi kurul üyeliğinde bulundu. İttihat ve Terakkinin iktidardan düşmesinden sonra Reji idaresinde yönetim kurulu başkanı oldu. 1918′de oğlu Halil Vedat ve yeğenleriyle çıktığı Avrupa gezisinden 14 ay sonra döndü.
Cumhuriyet Dönemi
Milli mücadele döneminde genellikle Ahmet Cevdetin İkdam Gazetesine yazılar gönderdi. Çoğunlukla dil ve edebiyatla ilgili yazılar yazdı. Cumhuriyet döneminde kendisini tamamen edebiyata verdi. Cumhuriyetin ilk yıllarında devletin şekillenmesini uzaktan izledi ve fazla eser vermedi. 1930larda yazı hayatına büyük bir canlılıkla döndü. Cumhuriyet ve Son Posta gazetelerinde yazıları yayımlandı. Özellikle hatıra tarzında yazılarıyla edebiyat dünyasında aktüel bir isim haline geldi. Dil devrimi üzerine bazı eserlerini sadeleştirdi ve Latin harfleriyle yeniden yayımladı. 1937de Tiran elçiliğinde görevli oğlu Halil Vedatın 35 yaşında intihar etmesi üzerine büyük bir yasa girdi. Acısını, yazmakla hafifletmeyi seçti. 27 Mart 1945te hayatını kaybetti. Bakırköy mezarlığında oğlu Halil Vedatın yanına gömüldü.
Edebi Kişiliği
Sanat için sanat anlayışını benimsedi.
Dili oldukça ağırdır.
Romanlarında aydınlara seslenir.
Romanlarında İstanbulu, hikâyelerinde ise Anadolunun kasabaları ve hayatını anlatır.
Yazarın roman dili hikâye dilinden daha ağırdır.
Eserlerinden realizmden etkilendiği görülür.
Romanları, cumhuriyet döneminde yazar tarafından sadeleştirilmiştir
Eserleri
Romanları: Nemide, Bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şürekası, Sefile, Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar Nesl -i Ahir
Hikayeleri: Bir İzdivacın Tarih-i Muaşakası, Bir Muhtıranın Son Yaprakları, Nakıl, Bu Muydu, Heyhat, Küçük Fıkralar, Bir Yazın Tarihi, Solgun Demet, Bir Şir-i Hayal, Sepette Bulunmuş, Bir Hikaye-i Sevda, Hepsinden Acı, Onu Beklerken, Aşka Dairdi, İhtiyar Dost ,Kadın Pençesi, İzmir Hikayesi, Kar Yağarken
Oyunları: Firuzan, Kabus, Fare
Hatıraları: Kırk Yıl, Bir Acı Hikaye, Saray ve Ötesi
Gezi Yazıları: Almanya Mektupları, Alman Hayatı
Denemesi: Sanata Dair
Mensur Şiir: Mezardan Sesler