• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Hiç Kalbinizin içine Girdiniz Mi ?

Peony

Onursal Üye
Üyelik Tarihi
9 Şub 2015
Konular
12,075
Mesajlar
34,903
MFC Puanı
57,450
Kalpte yaşamak, kalbi hissetmek, kalpten konuşmak... Belki bu sözcükleri okuyorsunuz ve hatta bu ara çok duyuyorsunuz. Kelime olarak hoşunuza gidiyor veya artık yeter, her yerde de bunlar var diyorsunuz. Peki, size ciddi ciddi soruyorum siz hiç kalbinizin içine girdiniz mi? Bu da şimdi ne demek diyebilirsiniz. Geçen gün eşim Oğuz bir kitap almış. Serdar Özkan’ın “Ölümsüz Kalp” isimli romanı. Merak ettim. Okumaya başladım ve kitabı elimden bırakamadım. Anlatımı çok basit, kolay okunan ve hatta sanki bir çocuk kitabı okuyorsunuz hissi veren bu kitabı okumanızı tavsiye ederim. Herkese tanıdık gelecek bu hikayenin bir anda içinde buluyorsunuz kendinizi.

Romandan bir alıntıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Diana aptal bir kız çünkü o kalbinin sesini dinledi. Diana aptal bir kız çünkü kalbinden bir ses geldiğini düşündü. İşte en büyük aptallığı da bu zaten! Kalbin ağzı var mı ki ses çıkarsın? Ya da içinde konuşacak biri mi var?! Kalp konuşmaz, kan pompalar, bunu aklı olan ya da birazcık fen bilgisi olan herkes bilir. Kalbin içinde kas vardır, damar vardır, kan vardır, başka da bir şey yok!

Bunun üzerine sevgili eşim Oğuz’la sohbet etmeye başladım. Oğuz kalp cerrahı. Kalbi ondan iyi tanıyan biri olabilir miydi? Bu sırada Oğuz henüz kitabı okumadı.

Kalp sence nedir? Sen nasıl tanımlarsın kalbi? Diye sordum Oğuz’a. “Kalp hayatın merkezi. Ana enerji kaynağı. Motoru.”

Peki, bir insan kalbini yakından görünce ne hissediyorsun? “Görünce aslında o kalbi bir insanın parçası olarak düşünmüyorum. Bir organizma olarak görüyorum. Ayrı bir canlı gibi. Kendi otonom sistemi var. Vücut olmasa da kalp dışarıda kasılabiliyor. Dokunmak esasında farklı. O insanın hayatına dokunduğumu hissediyorum. Dokunduğum kalbi iyileştirebildiğim zaman o kalbin ne kadar daha çok insanla ve doğayla iletişim kuracağını, etkileşeceğini düşünüyorum. Buna vesile olabilmek beni mutlu ediyor. Ancak olur da o kalp ameliyattan sonra sonsuza dek durur ise, o zaman bütün yaşanmış anıları, etrafındaki insanlar ve bağlı olduğu tüm kalpler aklımdan geçiyor. Ve benim kalbimde de bir yara oluşuyor.”

Sence bu kadar kalp neden hastalanıyor? Sadece yanlış beslenme, sigara vs mi? Var mıdır acaba başka bir sebebi? “Tabii ki bizim bilimsel olarak gösterdiğimiz belli bağlantılar var. Ancak biliyoruz ki birçok insan var, günde bir paket sigara içiyor veya çok kötü besleniyor olmasına rağmen damarları temiz. Diğer yandan kendisine çok iyi bakan, düzenli spor yapan birçok insan da kalp krizi gelişebiliyor. İşte burada işi genetik faktörlere ve strese bağlıyoruz. Stres esasında etrafını saran negatif enerji. Kendine ne kadar dikkat edersen et, etrafındaki bu negatif enerji vücudumuzu henüz çözemediğimiz yollarla hasta etmeye yetiyor.”

Eşime hep söylediğim bir şey var. Keşke insanlar kalplerini içerden iyileştirseler. Vücutlarındaki o bölgenin Oğuz’un deyimiyle “hayatlarının merkezinin” yara aldığını fark edip onun üzerine çalışsalar.

Kalbiniz açık ve dengede mi? Bu soruları sorup bu ay kendinizi dinlemeye ne dersiniz?

Şükrediyor musunuz?
Affedebiliyor musunuz?
Karşılık beklemeden ve mecbur hissetmeden sevebiliyor musunuz?
Olayları objektif bir bakış açısı ile inceliyor, nötr ve yargısız olabiliyor musunuz?
Hayatınızda olan olayları kabul edebiliyor musunuz? Meydana gelen acı olaylar hayatın dersleri, hazırlığı ve ilhamı olabilir mi?
Özgür hissediyor musunuz?
Uyum içinde misiniz?
Sakin misiniz?
Hayatınız ile ilgili büyük resmi görebiliyor musunuz?
İçinizde derin bir huzur hissedebiliyor musunuz?
İçinizde neşe ve sevgiyi hissediyor musunuz?

alıntı
 
Üst