• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Ordan Burdan...

SeRDaR

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
2 Kas 2008
Konular
431
Mesajlar
1,355
MFC Puanı
2,790
Aşkın Gözü Kördür !

Uzun zaman önce, dünya yaratılmadan insanlar dünyaya ayak basmadan önce, iyi huylar ve kötü huylar ne yapacaklarını bilemez vaziyette dolanıyorlarmış.

Bir gün, toplanmışlar ve her zamankinden daha sıkkın oturuyorlarken Saflık ortaya bir fikir atmış:

-"Neden saklambaç oynamıyoruz?"

Ve hepsi bu fikri beğenmis, ve hemen çılgın Çılgınlık bağırmış :

-"Ben ebe olmak ve saymak istiyorum, Ben ebe olmak istiyorum!"

ve baska hic kimse Çılgınlığı arayacak kadar çıldırmadığı için, Çılgınlık bir ağaca yaslanmis ve saymaya baslamis, 1, 2, 3 ....
Ve Çılgınlık saydıkça, iyi huylarla kötü huylar saklanacak yer aramışlar.

Şefkat Ay'in boynuzuna asılmış,
ihanet çöp yığınının içine girmiş,
Sevgi bulutların arasına kıvrılmış,
Yalan bir taşın altına saklanacagini söylemis ama yalan söylemiş çünkü gölün dibine saklanmış,
Tutku dunyanın merkezine gitmis,
Para hırsı bir çuvalın icine girerken çuvalı yırtmış.

Ve Çılgınlık saymaya devam etmis, 79, 80, 81, 82..... Aşkın dışında, bütün iyi huylar ve kötü huylar o ana kadar zaten saklanmış.

Aşk, kararsız olduğu gibi, nereye saklanacağınıda bilmiyormus.. Bu bizi şaşırtmamalı çünkü hepimiz Aşkı saklamanın ne kadar zor olduğunu biliriz. Ve Çılgınlık 95, 96, 97... ye gelmis ve 100'e vardığı anda, Aşk sıçrayıp güllerin arasına girmiş ve saklanmış. Ve Çılgınlık bağırmış

-"Sağım solum sobedir, geliyorum!"

ve arkasını döndüğünde, ilk önce Tembelliği görmüs, o ayaktaymış çünkü saklanacak enerjisi yokmus. Sonra Şefkat'i ayin boynuzunda görmüs, ve ihaneti çöplerin arasında, Sevgiyi bulutlarin arasında, Yalanı gölün dibinde, ve Tutkuyu dünyanın merkezinde, hepsini birer birer bulmus, sadece biri hariç.

Ve Çılgınlık umutsuzluğa kapılmış, en son saklı kişiyi bulamamiş,derken Haset, aşk bulunamadığı için haset duyarak, Çılgınlığın kulağına fısıldamış:

"Aşkı bulamıyorsun, O güllerin arasında saklanıyor."

Ve Çılgınlık çatal şeklinde tahta bir sopa almiş, ve güllerin arasina çılgınca saplamış, saplamış, saplamış, ta ki yürek burkan bir haykırma onu durdurana kadar. Ve haykiristan sonra, Aşk elleriyle yüzünü kapayarak ortaya çıkmış, ve parmaklarinin arasından iki sicim gibi kan akıyormuş, gözlerinden. Çılgınlık Aşkı bulmak için heyecandan Aşkın gözlerini çatal sopa ile kör etmiş.

-"Ne yaptım ben? Ne yaptım ben? diye bağırmış.
-"Seni kör ettim. Nasıl onarabilirim?"
Ve Ask cevap vermis,
-"Gözlerimi geri veremezsin. Ama benim için bir sey yapmak istersen, benim kılavuzum olabilirsin.

"Ve o günden beri, Aşkın gözü kördür ve her zaman Çılgınlık yanındadır...
 

SeRDaR

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
2 Kas 2008
Konular
431
Mesajlar
1,355
MFC Puanı
2,790
Hikaye...

Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez.... Biri tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse bindiler. Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle konuşacak cesareti bulmaları biraz zaman aldı ama sonunda başardılar. İkisi de her sabah otobüse bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında. Delikanlı arkadaşında kaldığı için o duraktan binmişti otobüse, kız ise ablasında.... Sırf birbirilerini görebilmek için, her sabah erkenden evlerinden çıkıp, şehrin öbür ucundaki o durağa, onların durağına geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre sonra...

Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem de çok mutlu... Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar. Ayın sonunu zor getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar olduklarında da hep mutluydular. Zaman aşımına uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen, banka hesabında para kalmadığı için ya da tam tersine o hesabı daha da kabarık hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi onlarınki... Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü, büyüdü... Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi sürecine rağman çocuk sahibi olmayınca, bütün mutlulukların bizim olmasını beklemek, bencillik olur diyerek devam ettiler hayatlarına. Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler... Senin için ölürüm derdi kadın, sımsıkı sarılıp adama ve adma Hayır, ben senin için ölürüm diye yanıt verirdi hep...

Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın, Bir tanem, kütüphanenin ikinci rafına bak.... Kütüphanenin ikinci rafında başka bir not olurdu, Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok sevdiğimi sakın unutma Mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu notları okuya okuya koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek, kimi zaman en sevdiği çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla karşılaşırdı... Aldığı hediyenin ne olduğu önemli değildi zaten....

Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar yoğun olursa olsun hep birbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler. Adam, hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul etmeye başladı. Kadın da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı. Artık daha fazla beraber olabiliyorlardı. Bir gün sahilde dolaşırken, harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde satılık levhası asılı olan. Ne dersin, bu evi alalım mı? dedi adama. Bu viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız. Projeyi kafamda çizdim bile. Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi yapalım burayı...Sen istersin de ben hiç hayır diyebilirmiyim? diye yanıt verdi adam. Amerikadaki tıp kongresinden döner dönmez ararım emlakçıyı... Kaç para olursa olsun, burası bizimdir artık....

Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor oldu adam Amerikaya giderken. Her gün, her saat konuştular telefonla. Gözyaşları içinde kucaklaştılar havaalanında. Fakat birkaç gün sonra, kocasında bir tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu görünmüyor, konuşmaktan kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı ve çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç beklemediği bir cevap aldı: Canım, o ev bizim bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi unut...

Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da çekilmez gelir. Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini söylemesi için yalvardı adama, Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat diye dil döktü boş yere... Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton duvarlara çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği...

Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatının birlikte geçtiği arkadaşına dert yanarken, Artık dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım diye sözünü kesti arkadaşı. O, seni aldatıyor. İş yerimin tam karşısındaki restoranda genç bir kadınla yemek yiyiyor her öğlen. Sonra sarmaş dolaş biniyorlar arabaya....
Sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanları diye bağırdı kadın. Onca yıllık arkadaşını, kendisini kıskanmakla suçladı.... Ertesi gün, öğle vakti o restoranın hemen karşısında bir köşeye sindi sessizce ve peri masallarının sadece masal olduğunu anladı... Kocasının eskiden aynı hastanede çalıştığı genç çocuk doktorunu tanıdı hemen. Bazen evlerinde ağırladıkları kadına nasıl sarıldığını gördü adamın...

Akşam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp, bazen ağlayarak, bazen ona sımsıkı sarılıp bazen de yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi. İnkâr etmedi adam. Zamanla duyguların değişebildiği, insanların orta yaşa geldiklerinde farklılık aradığı gibi bir şeyler geveledi ağzında ve bavulunu alıp gitti evden. Kapıdan çıkarken, son bir kez kucaklamak isterim seni diyecek oldu ama kadın, defol dedi nefretle...

İlk celsede boşandılar... Modern bir aşk hikâyesinin böyle son bulmasına kimse inanamadı. Arkadaşlarının desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın. Adamın, sevgilisiyle birlikte Amerikaya yerleştiğini öğrendi. Bazen yalnız kaldığında, onu hala sevdiğini hissedince, ağlama nöbetleri geçiriyor, aşkın yerini, en az onun kadar yoğun bir duygu olan nefretin alması için dua ediyordu.

Aradan bir yıl geçti... Her şeyin ilacı olduğu söylenen zaman bile, kadının derdine çare olamamıştı. Bir sabah, ısrarla çalan zilin sesiyle uyandı. Kapıyı açtığında, karşısında o kadını gördü. Sen, buraya ne yüzle geliyorsun diye bağırmak istedi ama sesi çıkmadı. Lütfen, içeri girmeme izin ver, mutlaka konuşmamız gerekiyor. dedi genç kadın. Kanepeye ilişti ve zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı: Hiçbir şey göründüğü gibi değil aslında. Çok üzgünüm ama o bir saat önce öldü. Geçen yıl Amerikadaki kongre sırasında öğrendi hastalığını ve yaklaşık bir senelik ömrü kaldğını. Buna dayanamayacağını, hep söylediğin gibi onunla birlikte ölmek isteyeceğini biliyordu. Seni kendinden uzaklaştırmak için, benden sevgilisi rolünü oynamamı istedi. Ailesine de haber vermedi. Birlikte Amerikaya yerleştiğimiz yalanını yaydı. Oysa ilk karşılaştığınız otobüs durağının karşısında bir ev tutmuştu. Tedavi görüyor ve kurtulacağına inanıyordu ama olmadı. Gece fenalaşmış, bakıcısı beni aradı, son anda yetiştim. Sana bu kutuyu vermemi istedi... Gözlerinden akan yaşları durduramayacağını biliyordu kadın. Hemen oracıkta ölmek istiyordu. Eline tutuşturulan kutuyu açmayı neden sonra akıl edebildi. İtinayla katlanmış bir sürü kâğıt duruyordu kutuda. İlk kâğıtta, Lütfen bütün notları sırayla oku bir tanem diyordu... Sırayla okudu; Seni çok sevdim Seni sevmekten hiç vazgeçmedim, Senin için ölürüm derdin hep, doğru söylediğini bilirdim. Fakat benim için ölmeni istemedim Şimdi bana söz vermeni istiyorum.Benim için yaşayacaksın, anlaştık mı? son kâğıdı eline alırken, kutuda bir anahtar olduğunu gördü kadın... Ve son kâğıtta şunlar yazılıydı:
Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre yaptırdım. Kocaman terasta martılarla kahvaltı ederken, ben hep seni izliyor olacağım....
 

SeRDaR

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
2 Kas 2008
Konular
431
Mesajlar
1,355
MFC Puanı
2,790
Gerçek Aşk !!!


Bir kız ve bir delikanlı,
bir motosikletin üzerinde 180 km hızla gidiyorlar
ve aralarında şöyle bir konuşma geçiyor;
Kız : Lütfen yavaşla,ben korkuyorum
Delikanlı : Hayır,bak ne kadar eğlenceli
Kız : Lütfen,lütfen,çok korkuyorum
Delikanlı : Peki,beni sevdiğini söyle
Kız : Seni çok seviyorum,lütfen yavaşla
Delikanlı : Şimdi de bana sıkıca sarıl
Kız delikanlıya sıkıca sarılır
Delikanlı : Kaskımı alıp,kendine takar mısın? Başımı çok sıktı...

Ertesi gün gazetelerde şöyle bir haber çıktı:

Motosiklet kazası; Motosiklet, fren arızası nedeniyle,bir binaya çarptı
Üzerindeki 2 kişiden sadece biri kurtuldu.
Gerçek ise şöyleydi;
Yolun yarısında,delikanlı frenlerin bozulduğunu anlamış
ama bunu kıza belli etmek istememişti.
Bunun yerine, kızdan kendisini sevdiğini söylemesini istemiş
ve kendisine son defa sarılmasını istemişti.
Sonra da kendi ölümü pahasına,kızın başlığı takmasını ve hayatta kalmasını sağlamıştı
 

SeRDaR

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
2 Kas 2008
Konular
431
Mesajlar
1,355
MFC Puanı
2,790
Boyutsuz bir sevda bu
Zamanı yok
Mekanı yok
Sonu ne olur diye
Hesabı yok.

Boyutsuz bir sevda bu
Korkusu yok
Türküsü yok
Sen severmisin diye
Sorgusu yok.

Boyutsuz bir sevda bu
Zinciri yok
Silahı yok
Böyle olmalı diye
Kitabı yok.

Boyutsuz bir sevda bu...
 

SeRDaR

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
2 Kas 2008
Konular
431
Mesajlar
1,355
MFC Puanı
2,790
Hepsini al,
Paramparça bir hayat istemiyorum.
Beni bırak,
Bana bırak...
Ve öylece defol git kalanımdan..!
Ben hafif bir rüzgar bulup,
Devrileceğim bir köşeye.
Ruhumu şarkılar,
Fikrimi nefret,
Dilimi küfür beslemeyecek...
Bir yokluk istiyorum...
Aşk hacize yelten !
Ben gidiyorum............
 

SeRDaR

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
2 Kas 2008
Konular
431
Mesajlar
1,355
MFC Puanı
2,790
Neden hayatında biri yok diye soranlara: Hani bazen durakta belli bir otobüsü beklersiniz ya on dakika, onbeş dakika, yirmi dakika beklersiniz gelmez.
Bu arada başka alternatiflerde geçer ama binmezsiniz. Nede olsa beklemişsinizdir o kadar boşa gitsin istemezsiniz. Sormayın artık bana.! Herhangi biriyle değil, beklediğime 'değecek' olanla devam etmeliyim bu yola. Durakta yaşlanmak olsa da işin ucunda...
 

SeRDaR

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
2 Kas 2008
Konular
431
Mesajlar
1,355
MFC Puanı
2,790
Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya; canım ellerini tutmak isterse...
 
Üst