TRWE_2012
Süper Moderatör
- Üyelik Tarihi
- 2 Haz 2020
- Konular
- 3,095
- Mesajlar
- 5,896
- MFC Puanı
- 20,930
@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@
Bu çalışmanın amacı Türkleri aklamak değildir zira Türklerin bu türden bir aklanmaya ihtiyaçları yoktur. Bu çalışmanın bir tek amacı vardır o da tarihin doğru bilinmesi ve yalana alet edilmesinin önlenmesidir.
Sizlerden ricam ; bu uzun yazı dizisi (A-Z'ye kadar ki sözlük sıralaması) bitene kadar yorumlarınızı en sona saklamanızdır. Böylece konu bölünmeyecektir. Bu yazı dizisi 26 günde hazırlandı (PDF dosyasından kopyala-yapıştır yapılarak TRWE_2012 kendi not defteri PhpBB Forum'da) bendeniz tarafından ....
Her bir harfe bir alt forum mesajı şeklinde düzenlenmiştir. Böleyce 29 adet harfin birbirine karışmasının önüne geçilmiştir.
İyi okumlar dileği ile....
Saygılarımla
TRWE_2021
Şerefli Yüce Türk Milletinin İsimsiz Bir Ferdi...
@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@
TRWE_2021
Şerefli Yüce Türk Milletinin İsimsiz Bir Ferdi...
@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@
ÖZET :
Tarihte sekiz soykırım varsa, yedisine Türkler maruz kalmıştır. Soykırımın coğrafyası Balkanlardan Anadolu’ya, Kıbrıs’tan Ortadoğu’ya, Kafkaslardan tüm Türkistan’a ve Uyguristan’a kadar genişlemekte ve yüz milyonun üzerinde bir Türk nüfusun kaybına karşılık gelmektedir. Son iki yüz yılda nüfusu ve nüfuzu hızla eriyen tek millet Türklerdir. Bu acı ve katlanılmaz gerçeğe rağmen bu soykırımın uygulayıcısı Hristiyan dünyası ve yerli işbirlikçileri,tarihi gerçekleri tersyüz etmekte, Türkleri soykırım yapan bir millet gibi dünya kamuoyuna sunmaya çalışmaktadır.
Bu forum makale yazısı, Viyana bozgunundan sonra başlayan ve günümüzde hâlâ devam eden Türk sürgün ve soykırımlarını en özet hâliyle sunmayı amaçlamaktadır. Günümüz insanı nın genel anlamda değil kitap, makale bile okumaya sabrı veya zamanı olmadığı, televizyon ve yazılı basının yalan propagandalarına kandığı gözlemlendiği için, geniş halk kitlelerine ve öncelikle Türk soylu insanlara gerçeği en az ve öz sözle anlatmak düşüncesinden bu çalışma ortaya çıkmıştır.
A Dictionary of Exile, Massacre and Genocide Turks have Undergone Abstract
Turks have undergone three and a half fourths of genocides in history. The genocide geography expands from Balkans to Anatolia, from Cyprus to the Middle East, from Caucasia to Turkmenistan and Uighuria and represents the loss of more than one hundred million Turks. The only nation whose population and influence have eroded over the last two centuries is Turks. Despite this bitter and unbearable fact, Christendom, the executioner of genocides, and their local compradors reverse the realities and try to present Turks as performer of genocides to the public opinion around the world. In this study we aim to give a brief history of exile and genocides Turks have been undergoing since the defeat of Vienna. The fact that people in our age do not spend time or have patience to read books, articles and they are easily deceived by the false propaganda of the television and radio, has urged us to give brief information regarding genocides to large masses and especially to people of Turkish descent.
Unutmayı ihanet ve felaket olarak kabul eden bir sosyal bilimin adı ve karşılığı olan tarih, özellikle de son iki yüz yıllık dünya tarihi Türklere karşı yapılan soykırım, katliam, işkence ve sürgünler ile doludur.Biz Türkler ağıt yakmayı tercih etmediğimiz ya da başka milletler gibi bizim yerimize ağıt yakacak dostlar edinemediğimiz için, bize karşı yapılan soykırımları, sürgünleri, katliamları tarih hafızamıza kazımamış, yeterince dile getirmemiş ve çabuk unutmuşuz. Türkler tarih sahnesine çıktıkları ilk dönemlerden beri hep soykırımlara, kıyımlara ve katliamlara uğramıştır. Soykırım, katliam, işkence ve sürgünlerin katlanarak çoğalan acıları, Türklerin iliklerine, kemiklerine,hücrelerine kadar işlemiştir.
Türklerin, Batı’da Viyana, Doğu’da ise Kafkaslardan çekilmeye başladığı dönemden itibaren, dünyanın çeşitli bölgelerinde sürgün, katliam ve soykırımlara uğradığı açık bir şekilde ortadadır. Viyana’da, Mora’da,Tripoliçe’de, Kırım’da, Hocalı’da, Doğu Türkistan’da, Kerkük’te ve dünyanın birçok bölgesinde çeşitli kıyımlara uğrayan hep biz Türkler ve Müslümanlar olmuştur. Son iki yüz yıllık Türk tarihine bakıldığında Türklere yapılan kıyımlar açıkça görülmektedir. Türklerin uğradığı katliamlar sadece bugünkü sınırlarımız dışında kalan topraklarda değil, bizzat Anadolu coğrafyasında da devam etmiştir. Ancak bugün Batı kamuoyuna baktığımız zaman bu suçlamalara maruz kalan ne tezattır ki, hep Türklerdir.
Yapılan bir araştırmaya göre, 20. yüzyılda tüm dünyada 170 milyon insan katledilmiş veya yok olmaya terk edilmiştir. Yok edilen bu insan nüfusunun sadece 110 milyonu yani üçte ikisi Komünist rejimin kurbanları olarak tespit edilmiştir. Bu yok edilen 110 milyon insanın üçte ikisi yani 60 milyondan fazlası da Türk soyludur. Bu rakamlar dehşet vericidir. Bugün Türkistan’da hemen hemen her evde birinci derece bir yakınını bu yüzyıl içerisindeki trajedilere kurban veren Türk soylu birine rastlamak mümkündür. Türklere yapılan soykırımlar, kıyımlar, asimilasyon çalışmaları bugünde dünyanın gözü önünde acı ve açık bir şekilde devam etmektedir.
Bugün Uyguristan’da, ezeli ve ebedi Türk yurdu olan Kırım’da, iki devlet bir millet olarak yanı başımızda yaşayan Azerbaycan’da, bir ateş topu olan Ortadoğu’da Türk kıyımı, kırımı ve asimilasyon çalışmaları olanca şiddeti ile devam etmektedir. Milyonlarca Türk’ün; dilini konuşması,dinini yaşaması, kültürünü devam ettirmesi yasaklanmış, insan gibi yaşama hakkı elinden alınmıştır. Her zaman olduğu gibi zulüm Türk’e olunca Batı’nın ve dünya kamuoyunun vicdan ve hukuk mekanizmaları devreye girmemiş, yaşananlara kör ve sağır kalınmıştır. 5 Ekim 1938 tarihinde kurşuna dizilerek öldürülen Özbek şairi Çolpan’ın da dediği gibi;
Bu imiş; bilgi- fen, hüner asrı
Bu imiş; yükselen beşer asrı
Hadisat öyle gösterdi ki; bu asır
Yalnız; şer ve şer ve şer asrı.
Bu imiş; yükselen beşer asrı
Hadisat öyle gösterdi ki; bu asır
Yalnız; şer ve şer ve şer asrı.
Soykırım (genocide), Yunanca genos (ırk, ulus, kabile) ve Latince cide (öldürme) kelimelerinden türemiştir. Soykırım ırksal, dinsel, ulusal yada etnik Bir grubun kasıtlı ve sistemli bir biçimde yok edilmesi olarak tanımlanmaktadır. Kavram ilk kez Nazilerin 1933-1945 yılları arasında giriştiği toplu kırımları tanımlayan hukuki bir kavram olarak ortaya atılmıştır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1946 yılında soykırımın, uluslararası hukuka göre uygar dünyanın mahkûm ettiği bir suç olduğunu belirten bir karar almıştır. Genel Kurulun 1948’de onayladığı soykırım suçunun önlenmesine ve cezalandırılmasına ilişkin sözleşme, 1951 yılında yürürlüğe girmiştir. Sözleşmeye göre, ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel bir grubu tümüyle ya da kısmen yok etmek amacıyla girişilen şu eylemlerden herhangi biri soykırımdır:
a)Topluluk üyelerini öldürmek.
b)Topluluk üyelerinde ağır bedensel ve zihinsel zarara yol açmak.
c) Topluluğa, tümüyle ya da kısmen yok olmasına yol açacak yaşam koşullarını kasıtlı olarak dayatmak.
d) Topluluk içinde doğumları engellemeye yönelik önlemler almak.
e) Topluluğa bağlı çocukları başka bir topluluk içinde yaşamaya zorlamak.
Katliam sözcüğü ise, birtakım insanların zalimce ve rastgele öldürülmesi olarak tanımlanmaktadır. Bu öldürmenin temel amaçları olarak da savaş koşulları, intikam ve yağma unsurlarının ön plana çıktığı görülmektedir.Bunun yanı sıra, katliama uğrayan insanların kendilerini savunmak için herhangi bir hazırlıkları da yoktur ve az da olsa direnç gösterebilecek durumda değillerdir.
Sürgün kavramı, coğrafi olarak yerinden yurdundan edilme anlamı yanında siyasal, kültürel ve ekonomik boyutlar içeren bir sürece karşılık gelmektedir. Kültür ve kimliğin yaşamın her boyutuyla olan ilişkisi nedeniyle sürgün öncesi ve sonrasında yaşananları içerisine alan hafızalaştırmalar,derin sosyal ilişkiler içerisinde taşınmakta ve kuşaktan kuşağa aktarılmaktadır.
İşkence, kendi başlarına ya da herhangi bir otoritenin emri ile hareket eden bir ya da birden fazla kişinin, bir diğer kişiyi; bilgi vermeye, bir itirafta bulunmaya ya da diğer herhangi bir nedenle zorlamak için kasıtlı, sistematik ya da nedensiz olarak gerçekleştirdiği fiziksel ya da ruhsal acıdır. İşkence insanlık tarihinin her döneminde var olmuş bir uygulamadır. Eski çağlarda Orta çağda ve günümüzde de otoriteye itaati sağlamak amacıyla işkence yöntemi kullanılmıştır.
Bu yazının amacı; Türk kimliğinin bize yüklediği sorumluluğu yerine getirmek, soykırıma, katliama, sürgüne ve akıl almaz işkencelere uğrayan, üstüne bir de soykırım yapmakla suçlanan atalarımıza elimizden geldikçe borcumuzu ödemektir. Yazıda büyük, soylu, iyi huylu ve ulu Türk milletinin uğradığı soykırım, sürgün, işkence ve katliamlara kavramlar aracılığıyla genel bir şema çizilmeye çalışılmış, sözlük mantığı içerisinde her biri bir işkence, sürgün, katliam ya da soykırıma karşılık gelen maddeler, konuyu esaslı ve etraflı bir şekilde okumaya vakti olmayacaklar için, olabildiğince özetlenmiş ve alfabetik olarak dizilmiştir.''Yaşadığınız dünyada eğer kimliğiniz Türk ise Türklüğünüzü bileceksiniz.''der, Prof. Dr. İlber Ortaylı…
Sözlükte yazılanların eksiği vardır,ama fazlası yoktur. Sözlükteki madde başları kesinlikle bilimsel kaynaklardan süzülerek oluşturulmuştur.
Bu sözlüğün ilham kaynağı, edebiyattaki kısa öykü türüdür. İngiliz edebiyatında “short short story” diye bilinen, Türk edebiyatına Prof. Dr.Ramazan Korkmaz tarafından “küçürek öykü” diye çevrilen edebi türün, altı kelimelik en kısa örneği Ernest Hemingway’e aittir ve şöyledir: “For sale.Babies shoes. Never worn.” (Satılık. Bebek ayakkabıları. Hiç giyilmedi.)
Küçürek öykünün Türk edebiyatındaki en iyi temsilcisi ise Ferit Edgü’dür. Edebiyat neden böyle bir saflaştırmaya, indirgemeci anlatıma gereksinim duydu sorusuna yanıt olarak, küçürek öykünün tarafları günümüz insanın zaman yoksulluğunu göstermektedirler. Bilgisayar, televizyon, cep telefonu diyebileceğimiz Bermuda şeytan üçgeni içine sıkışan insanlar için değil bilimsel kitapları, makaleleri bile okumak sıkıcıdır ve nedense bu işlere hiç zamanları yoktur.
Bu insanlar kültürlenme aracı olarak da televizyon, bilgisayar, telefon ve gazeteleri kullanmaktadır. Sözde Türk özde Mütareke basını olan basın dünyamızda ve edebiyat dünyamızda Türklerin soykırım mağduru olarak haklı ve insani tezlerini işlemek ve savunmak bir yana, Türkleri gaddar, barbar, soykırımcı ilan etme yarışı hız kesmeden devam etmektedir.
Türk edebiyatının anlı şanlı ve dahi Lejyon Dönor (Onurlu Asker) nişanlı yazarları, yazdıkları dili konuşan insanları, sahte şöhret uğruna, uluslararası lobilere peşkeş çekmektedirler. Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana gibi romanların yazarı Yaşar Kemal, Baba ve Piç gibi romanların yazarı Elif Şafak, Türkler bir milyon Ermeni’yi kesti, kırk bin Kürd’ü biçti diyerek Nobel ödülü alan Orhan Pamuk, Ağrı’nın Derinliği’ni yazan, sözde Türklerin özde Ermenilerin yanında saf tutan Ece Temelkuran, bu bağlamda “İÇİMİZDEKİ FRANSIZ”ların ilk akla gelen isimleridir.
Lejyon Dönor nişanı veya madalyası, Fransız milletine ve devletine üstün hizmetleri olanlara verilen seçkin bir nişandır. Bu nişan ile ilgili en genel ve herkesçe ulaşılabilecek bilgi şöyledir: “Légion d'honneur, Napoléon Bonaparte’ın Birinci Konsül iken 19 Mayıs 1802 tarihinde imzaladığı bir kanun ile oluşturulmuş Fransız nişanıdır. 1804 yılının mayısında Fransa İmparatoru olan Napoléon Bonaparte, Haziran ayından itibaren kişileri bu nişanla ödüllendirmeye başlamıştır. Bu nişan bugüne dek Fransa’daki tüm yönetim rejimlerinde takılmaya devam edilmiştir. Légion d’Honneur, Fransız madalyaları arasında en tanınmış olanıdır. Grand-Croix (Büyük Haç),Grand-Officier (Büyük-Subay), Commandeur (Kumandan), Officier (Subay),Chevalier (Şövalye) olmak üzere beş sınıfa ayrılmaktadır.”
Sormadan ve düşünmeden geçemeyeceğimiz husus, bu seçkin madalyaya üç kez layık görülen Yaşar Kemal ve devamında yakın zamanda bu ödüle layık görülen Elif Şafak’ın, siyasi ve yalan beyanları ile Türk milletini yaralama ve karalama pahasına Nobel alan Orhan Pamuk’un, Fransız ve Hristiyan / Yahudi dünyasına ne gibi büyük hizmetleri oldu da bu ödüllere,madalyalara layık görüldüler acaba? Dünyanın en çok okunan yazarı unvanına sahip olan, eserleri Yaşar Kemal ya da Orhan Pamuk gibi 40 dile değil 200’ün üzerinde dünya diline çevrilen Cengiz Aytmatov’a da almadığını biliyoruz- acaba bu türden madalya ve ödüller teklif edildi mi?
Adı Aylin romanında geçen bir ifade ile, ataları olmayan Amerikalıların atasözleri de yoktur ama şu sözleri atalar sözü olmaya layıktır.
Kimse Türk milletine saf ve aptal muamelesini reva görmesin, bilinç yitimine (afazi) uğrayan Türk milleti titresin kendine dönsün, okuma isteğini ve yeteneğini yitirdiği için özü itibarıyla da olsa, kısa kısa da olsa kendisine yapılanları bilsin diye, kelebek etkisi olur umuduyla bu sözlük hazırlanmıştır ve bu çalışma, kalbi hem Türklük hem insanlık hem de adalet için çarpan herkesin katkılarına ve eleştirilerine açıktır.“Beni bir kez aldatıyorsan sen aptalsın. İkinci kez aldanıyorsam ben aptalım.”
Son düzenleme: