• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Paracelsus

Üyelik Tarihi
4 Ara 2012
Konular
1,535
Mesajlar
2,342
MFC Puanı
300
Paracelsus ismiyle ölümsüzleşen Aurolus Phillipus Theophrastur Bobastur Von Hohenheim, 1493 yılında doğdu. Teutonic Order’un (Cermen Tarikatı) Büyük Ustası olduğu söylenen çok meşhur bir hekimin oğluydu ve ilk eğitimini babasından aldı.
[The Teutonic Order (Cermen Tarikatı) dini bir Katolik tarikattır ve üyeleri Ortaçağ ve yeniçağın önemli bir bölümünde haçlı seferlerine katılmış oldukları için Cermen Şövalyeleri diye de bilinir ]
On altı yaşında Basle Üniversitesi’ne girmiş ve simya, cerrahi ve tıp okumuştur. Simya bilimiyle üniversiteye girmeden önce tanışmıştır. İsaac Hollandus’un eserlerini inceleyerek, kendi döneminde kullanılan malzemelerden daha üstün ilaçlarla hastalıkları tedavi etme azmini kazanmıştır. Bunun dışında simya alanında bizzat keşiflerde bulunmuştur. Paracelsus tıbba, ilaç olarak afyon ve cıva kullanımını sokmuştur. Eserleri tıp bilimine ve manyetizma ilkelerine dair ileri bir bilgiye sahip olduğunu gösterir. Bunlar, Manly Hall’un onu “Kimyevi eczacılık ve terapinin babası, on altıncı asrın en ilginç tıp düşünürü” olarak tarif etmesini haklı çıkaracak başarılarından sadece birkaçıdır.
Paracelsus simya bilimine yüksek mertebeden bir usta, Henry Cornelius Agrippa’nın da öğretmeni olan Başkeşiş Trithemius tarafından inisiye edilmiştir. 1516 yılında, hâlâ, şehrin zengin hekimlerinden biri olup nekromansi deneyleri yüzünden otoritelerle bozuşarak şehri terk etmek zorunda kalan Sigismund Fugger’den mineroloji, tıp, cerrahi ve kimya konularında ders almaya devam etmiştir. Paracelsus bundan sonra, hayatını astrolojik kehanetler ve çeşitli türden okült çalışmalarla idame ettirerek göçmen bir hayatı seçmiştir.
Seyahatleri sırasında Almanya, Fransa, Macaristan, Hollanda, Danimarka, İsveç ve Rusya’yı ziyaret etmiştir. Rusya’da Tatarlar tarafından esir alınmış ve huzuruna çıkarıldığı Büyük Han’ın divanının en sevdiği üyelerinden biri haline gelmiştir. Bu hikâye doğruysa, Han’ın oğluyla birlikte Çin’den Konstantinopolis’e elçi olarak gitmiş, burada bir Arap usta tarafından ona en yüce sır, evrensel eriyik Alcahest açıklanmıştır. Manly Hall’ın sözleriyle, “Paracelsus bilgisini hapçı doktorlardan değil, İstanbul’daki dervişlerden, varlık çağıran, çiğin içinde semavi cisimlerin ışınlarını yakalayan ve çaresiz hastalıkları iyileştiren, körlerin gözünü açıp cüzamı temizleyen, hatta ölüleri bile dirilten ve vebaya anında son verebilen büyücülerden, sihirbazlardan, çingenelerden öğrenmiştir.”
Paracelsus sonunda Avrupa’ya dönmüş, Tuna nehrini takip ederek İtalya’ya gelmiş ve burada askeri cerrah olmuştur. Öyle anlaşılıyor ki mucizevî tedavileri burada başlamıştır. 1526 yılında Almanya’ya dönmüş ve daha önce okuduğu okulda fizik, tıp ve cerrahi profesörü olarak çalışmaya başlamıştır. Bu çok önemli mevki ona Erasmus ile Ecolampidus tarafından teklif edilmiştir.
Derslerinde, dönemin otoriteleri tarafından kesinlikle değişmez ve karşı çıkılamaz olarak görülen ve en ufak bir farklı yorumunun sapıklık olarak görüldüğü Galen’in sistemini köhne diye bir kenara attığı için ona Hekimlerin Luther’i unvanı verilmiştir. Paracelsus, Galen’in sistemini bir kenara atmakla kalmamış, onun ve takipçilerinin eserlerini tunç bir tavada sülfür ve nitratla yakmıştır. Bu cüretkâr davranış, hayli kendine özgü fikirleriyle birlikte ona sayısız düşman kazandırmıştır. Mineral ilaçlarla gerçekleştirdiği tedaviler, tıp fakültesi ve bu ‘sapığın’ öğretileriyle otoriteleri sarsılan şahsiyetlerin düşmanlığını arttırmıştır. Paracelsus Basle’deki profesörlük mevkiini bu yüzden elinde uzun süre tutamamış ve şehri terk ederek göçmen hayatına geri dönmek zorunda kalmıştır.
Bu ikinci sürgün döneminde onun 1526’da Colmar’da ve 1530’da Nuremburg’da olduğunu ve bir kez daha tıp doktorlarıyla kavgaya tutuştuğunu ve onlar tarafından şarlatan ilan edildiğini okuyoruz. Ancak bu sefer ağır fil hastalığı vakalarını iyileştirerek ve bunun ardından o dönemler mucizevi olarak görülen birkaç tıp başarısına imza atarak rakiplerine üstünlük kazanmıştır.
Franz Hartmann “Paracelsus” adlı kitabında şunları yazar: “Maehren, Kaernthen, Krain ve Macaristan’a, en sonu da simya sanatının hayranı olan Bavyera dükü Prens Palantine tarafından Salzburg’a davet edilmiştir. Fakat hak ettiği bu rahatlık dönemi çok uzun sürmemiştir.”
Kısa bir hastalığın ardından 1541 yılında White Horse Hanı’nda ölmüş ve St. Sebastian kilisesinin mezarlığına gömülmüştür. Hayatı hakkında yazanlardan biri ortodoks tıp otoritelerinin gönderdiği bir suikastçının ölümünü hızlandırdığını iler sürse de, bu hikâyeyi destekleyecek herhangi bir kanıt yoktur.
Onun biyografisini yazan yazarlardan hiçbiri Paracelsus’un henüz on altı yaşındayken simya yazınını çok iyi bilmesini garip karşılamamaktadır. O dönemler insanların daha erken olgunlaşmasını hesaba bile katsak, olağan üstü bir zekâya sahip biri olduğunu sonucuna varmak zorundayız. Kendi dönemindeki bilginlerden ancak çok azı onun öğretilerini anlayabilmiştir. Bunu sonucunda çağının âlimlerinin aptallığı ve inatçılığı konusunda kibirlenmesi doğal karşılanmalıdır. Hekimler arasında sayısız düşman edinmiş olmasına rağmen, hiçbir övgünün takdir etmeye yeterli olmayacağı bu ustanın müritleri de olmuştur. Müritleri ona en soylu ve sevgili monarkları, Alman Hermes, Felsefi Trismegistus ve Filozof Kral, Ölümsüz İsim, Kutlu Theophrastus unvanlarıyla adeta tapmıştır.


Mr. Arthur Edward Waite’



alıntıdır..
bu arada Paracelus Henry Cornelius Agrippa’nın da öğretmeni olan Başkeşiş Trithemius tarafından inisiye edilmiştir.​
 
Üst