diShy
Onursal Üye
- Üyelik Tarihi
- 27 Kas 2009
- Konular
- 32,527
- Mesajlar
- 50,861
- MFC Puanı
- 2,550
Pargalı İbrahim hain miydi?
Makbul ve maktul: Pargalı İbrahim
Kanuni Sultan Süleymanın çocukluk arkadaşı... Odabaşılıktan doğrudan sadrazamlığa yükseldi. Padişahın rezil değil vezir ettiklerinden. Kazandığı başarılar ve güç Pargalının başını döndürdü. Kendini sultan ilan etmesi ve Hürremle girdiği mücadele sonunda genç ve verimli yaşında kellesini kaybettiPut kırana karşı put diken İbrahim
1526da Sadrazam ve Anadolu Beylerbeyi olan İbrahim Paşa, Petervaradinin fethiyle görevlendirildiğinde yetkileriyle Rumeli Beylerbeyi unvanını da geçici olarak almış ve seferinde başarılı olmuştu. Mohaç Meydanındaki zaferden sonra, Budine ilerlenmiş ve burası da alınmıştı.
Macar Kralı II. Layoş, Mohaçta tahtına bir mirasçı bırakmadan öldüğünden, krallık sahipsiz kalmıştı ve Budin üzerine yürüyen Kanuniye kentin anahtarı teslim edilmişti.
Buradan elde edilen önemli ganimetlerin arasında Kral Mathias Korvinin kütüphanesi, daha sonra Ayasofya mihrabının iki tarafına konulan tunç şamdanlar ve Paşanın gemiyle getirttiği yine tunçtan üç adet heykel de vardı. Budinden getirilen heykeller, üç mitolojik kahramana aitti: Herkül, Apollon ve Diana. İbrahim Paşa, Kanuniden aldığı izinle bunları Atmeydanında bulunan sarayının önüne kaide üzerinde koydurttu. Ne var ki halk, bir Müslümanın bu vücutlara zinhar itibar etmemesi gerektiği düşüncesiyle hiç de memnun olmadı eserlerden.
Hatta Figâni, meşhur bir Acem beyitinden esinlenerek, kendi idamına neden olacak ünlü beytini kaleme aldı:
Dü İbrahim âmed bedeyr-i cihan;/ Yeki put-şiken şüt, yeki put-nişan (İki İbrahim geldi dünyaya/ Biri putları yıktı, diğeri putlar dikti). İlki İbrahim Peygamber, diğeri ise Pargalı İbrahim Paşa...
Yetkileri sınırsızdı
Dönemin önemli tarihi kaynağı Peçevî, Osmanlı sultanlarının eskiden beri dört olan tuğlarının İbrahim Paşa zamanında yediye çıkmasının ferman edildiğini belirtir. Bu yeni düzenlemeyle Sadrazam İbrahim Paşa o güne değin Kanuni Sultan Süleyman da dahil olmak üzere, tüm Osmanlı sultanlarının taşıdığı tuğ sayısından fazlasına sahip olmuştu. Ancak Paşanın Kanuniden fazla tuğa sahip olması düşünülemeyeceğinden Kanuninin halifeliğini gösteren bir tuğ ile tuğlarının sayısı yediye çıkartıldı. Böylece İbrahim Paşa, padişahın damadı olmasının yanı sıra hem Serasker, hem Rumeli Beylerbeyi hem de altı tuğ sahibi olarak imparatorlukta seraskerliğin beraberinde getirdiği sınırsız yetkilere sahip oldu.
İşte Pargalı´nın dillere destan yaşam öyküsü...
Osmanlı´ya muhteşem yıllarını yaşatan Kanuni Sultan Süleyman´ın, zaferlerinde omuz omuza mücadele ettiği bir dostu vardı. Bu kişi Damat İbrahim Paşa ya da diğer adıyla Pargalı İbrahim´di. Pargalı Damat İbrahim Paşa, Maktul ya da Makbul İbrahim Paşa olarak da bilinir, (1493, Parga [bugün Yunanistan´da]- 15 Mart 1536, İstanbul) Kanuni Sultan Süleyman saltanatı döneminde 1523-1536 yılları arasında sadrazamlık yapmış, önemli siyasal ve askeri olaylarda rol oynamıştır.Kökeni Bugün Yunanistan´da kalan Parga yakınlarındaki bir köyde doğdu. Değişik kaynaklarda doğumunda Rum ya da İtalyan kökenli olduğu belirtilmektedir.Babası bir balıkçıydı (İbrahim Paşa´nın anne ve babasını sadrazamlığı sırasında İstanbul´a getirttiği kayıtlara geçmiştir). 6 yaşında korsanlar tarafından kaçırılarak Manisa´da köle olarak satıldı!
Balıkçının fakir oğlu sadrazamlığa yükseldi
Kanuni´nin maiyetinde idamına kadar geçirdiği yıllar boyunca onun yakın arkadaşı ve danışmanı oldu. Kanuni padişah olduktan sonra onunla birlikte İstanbul´a geldi ve Osmanlı Devleti´nde Sadrazamlık, Anadolu ve Rumeli Beylerbeylikleri ve Seraskerlik (1528-1536) dahil olmak üzere en üst düzeylerdeki görevlerde bulundu.Kanuni´nin Padişah olması ile birlikte ilk önce Hasodabaşılık görevine atanarak bu noktadan sonra kendi yetenekleri ve Kanuni ile aralarındaki sıradışı güven ilişkisi sayesinde hızla yükseldi.1521´de Belgrad´ın Fethinde görev aldı. 1522´de Rodos seferine katıldı. Bu durum,1523´te sadrazamlığa getirildi.
Kanuni onu öyle sevdi ki ailesine de aldı. 1524´te Pargalı, Kanuni´nin kızkardeşi Hatice Sultan ile evlendi. Ancak Pargalı devlet adamı olarak sergilediği başarılara rağmen hem kendisini hem de eşini bekleyen kötü kadere doğru yol alıyordu...Mısır´da asayişi sağlamakla görevlendirildi ve kendisine Mısır Beylerbeyi unvanı verildi. Macaristan seferine katıldı ve Mohaç Savaşının kazanılmasında önemli rol oynadı.Hürremin aslında bir Hazaryalı Musevi olduğu ve bir başka Hazaryalının çocuğunu doğurmakla soyunu sürdürme planı yaptığını söylüyorsunuz. Bu sizin kurgunuz, ama gerçeklik payı da var diyorsunuz. Kimdi bu Hazaryalılar ve ne istiyorlardı? Hazar İmparatorluğu, Cumhurbaşkanlığı forsunda yıldızla temsil edilen bir Türk imparatorluğu idi. Ama okullardaki Tarih Atlasında Bizans ve Sasani İmparatorluğu kadar önemli, 500 yıl tarih sahnesinde kalmış, Osmanlıdan sonra en uzun süre yaşamış Türk devleti olan Hazarlara ait tek bir harita yoktur!Ders kitaplarında ise üç-dört satırlık tek paragrafla söz edilir. Batı yazınında Hazar İmparatorluğuna ilişkin pek çok eser varken Türk yazınında yok. Son iki romanımda işte bu haksız unutulmuşluğa isyan ediyorum. Ama Hazarlar Müslümanlık yerine Museviliği seçtiler diye dinsel kimliği etnik kimliğin önüne koyarak onları tarihten silmeye çalışıyoruz. Bu silinişe direnenleri ise Yahudi ajanlığı ile suçluyoruz. Hazarlar soylarını ve devletlerini sürdürebilmek için tek çarenin Osmanlının gücünden yararlanma olduğunu düşünüyorlardı. Ama amaçlarına ulaşamadılarÜstelik bu hekimin adı Samuel Banbanaste idi. Yasef Nassi hakkında araştırma yapınca onun babasının adının da Samuel Banbanaste olduğunu öğrendiğim. Şimdi önümdeki soru şuydu: Haremde erkek sinek bile uçamazken bu hekim nasıl orada dolaşabilmişti? Haremdeki bir cariyenin babasıyla ve erkek kardeşiyle özgürce görüşme hakkı vardı.
O halde bu hekim, yaşı dikkate alınırsa, Hürrem Sultanın ağabeyi idi; yahut da etrafa böyle tanıtılmıştı. Böylece, hem Hürremin aslında Musevi olduğu, hem de Hammerin belirttiği akrabalık iddiası açıklığa kavuşuyordu. Ayrıca onun hareme girip çıktığı dönem, Hürremin Selime hamile kaldığı dönemle de çakışıyordu. İlginç bir rastlantı, değil mi?
KANUNİ PARGALI´YI NEDEN ÖLDÜRTTÜ
İbrahim Paşa´nın idamında birkaç faktör etkili oldu. En önemlisi İbrahim Paşa´nın iktidarda ulaştığı güç ve bu gücün yarattığı kişisel hırs ve iktidar sarhoşluğudur. İbrahim Paşa´nın Kral Ferdinant´ın elçilerine söylediği aktarılan şu sözler onun bu hırsını ortaya koyar: 'Bu büyük devleti idare eden benim; her ne yaparsam yapılmış olarak kalır; zira bütün kudret benim elimdedir. Memuriyetleri ben veririm eyaletleri ben tevzi ederim verdiğim verilmiş ve reddettiğim reddedilmiştir. Büyük padişah bir şey ihsan etmek istediği veya ettiği zaman bile eğer ben onun kararını tasdik etmeyecek olursam gayr-ı vaki gibi kılınır. Çünkü her şey; harb servet ve kuvvet benim elimdedir.' Ve İbrahim Paşa´nın Serasker Sultan ünvanını kullanmakta ısrar edişi de bir tür meydan okuma olarak alınmış olabilir.
Makbul ve maktul: Pargalı İbrahim
Kanuni Sultan Süleymanın çocukluk arkadaşı... Odabaşılıktan doğrudan sadrazamlığa yükseldi. Padişahın rezil değil vezir ettiklerinden. Kazandığı başarılar ve güç Pargalının başını döndürdü. Kendini sultan ilan etmesi ve Hürremle girdiği mücadele sonunda genç ve verimli yaşında kellesini kaybettiPut kırana karşı put diken İbrahim
1526da Sadrazam ve Anadolu Beylerbeyi olan İbrahim Paşa, Petervaradinin fethiyle görevlendirildiğinde yetkileriyle Rumeli Beylerbeyi unvanını da geçici olarak almış ve seferinde başarılı olmuştu. Mohaç Meydanındaki zaferden sonra, Budine ilerlenmiş ve burası da alınmıştı.
Macar Kralı II. Layoş, Mohaçta tahtına bir mirasçı bırakmadan öldüğünden, krallık sahipsiz kalmıştı ve Budin üzerine yürüyen Kanuniye kentin anahtarı teslim edilmişti.
Buradan elde edilen önemli ganimetlerin arasında Kral Mathias Korvinin kütüphanesi, daha sonra Ayasofya mihrabının iki tarafına konulan tunç şamdanlar ve Paşanın gemiyle getirttiği yine tunçtan üç adet heykel de vardı. Budinden getirilen heykeller, üç mitolojik kahramana aitti: Herkül, Apollon ve Diana. İbrahim Paşa, Kanuniden aldığı izinle bunları Atmeydanında bulunan sarayının önüne kaide üzerinde koydurttu. Ne var ki halk, bir Müslümanın bu vücutlara zinhar itibar etmemesi gerektiği düşüncesiyle hiç de memnun olmadı eserlerden.
Hatta Figâni, meşhur bir Acem beyitinden esinlenerek, kendi idamına neden olacak ünlü beytini kaleme aldı:
Dü İbrahim âmed bedeyr-i cihan;/ Yeki put-şiken şüt, yeki put-nişan (İki İbrahim geldi dünyaya/ Biri putları yıktı, diğeri putlar dikti). İlki İbrahim Peygamber, diğeri ise Pargalı İbrahim Paşa...
Yetkileri sınırsızdı
Dönemin önemli tarihi kaynağı Peçevî, Osmanlı sultanlarının eskiden beri dört olan tuğlarının İbrahim Paşa zamanında yediye çıkmasının ferman edildiğini belirtir. Bu yeni düzenlemeyle Sadrazam İbrahim Paşa o güne değin Kanuni Sultan Süleyman da dahil olmak üzere, tüm Osmanlı sultanlarının taşıdığı tuğ sayısından fazlasına sahip olmuştu. Ancak Paşanın Kanuniden fazla tuğa sahip olması düşünülemeyeceğinden Kanuninin halifeliğini gösteren bir tuğ ile tuğlarının sayısı yediye çıkartıldı. Böylece İbrahim Paşa, padişahın damadı olmasının yanı sıra hem Serasker, hem Rumeli Beylerbeyi hem de altı tuğ sahibi olarak imparatorlukta seraskerliğin beraberinde getirdiği sınırsız yetkilere sahip oldu.
İşte Pargalı´nın dillere destan yaşam öyküsü...
Osmanlı´ya muhteşem yıllarını yaşatan Kanuni Sultan Süleyman´ın, zaferlerinde omuz omuza mücadele ettiği bir dostu vardı. Bu kişi Damat İbrahim Paşa ya da diğer adıyla Pargalı İbrahim´di. Pargalı Damat İbrahim Paşa, Maktul ya da Makbul İbrahim Paşa olarak da bilinir, (1493, Parga [bugün Yunanistan´da]- 15 Mart 1536, İstanbul) Kanuni Sultan Süleyman saltanatı döneminde 1523-1536 yılları arasında sadrazamlık yapmış, önemli siyasal ve askeri olaylarda rol oynamıştır.Kökeni Bugün Yunanistan´da kalan Parga yakınlarındaki bir köyde doğdu. Değişik kaynaklarda doğumunda Rum ya da İtalyan kökenli olduğu belirtilmektedir.Babası bir balıkçıydı (İbrahim Paşa´nın anne ve babasını sadrazamlığı sırasında İstanbul´a getirttiği kayıtlara geçmiştir). 6 yaşında korsanlar tarafından kaçırılarak Manisa´da köle olarak satıldı!
Balıkçının fakir oğlu sadrazamlığa yükseldi
Kanuni´nin maiyetinde idamına kadar geçirdiği yıllar boyunca onun yakın arkadaşı ve danışmanı oldu. Kanuni padişah olduktan sonra onunla birlikte İstanbul´a geldi ve Osmanlı Devleti´nde Sadrazamlık, Anadolu ve Rumeli Beylerbeylikleri ve Seraskerlik (1528-1536) dahil olmak üzere en üst düzeylerdeki görevlerde bulundu.Kanuni´nin Padişah olması ile birlikte ilk önce Hasodabaşılık görevine atanarak bu noktadan sonra kendi yetenekleri ve Kanuni ile aralarındaki sıradışı güven ilişkisi sayesinde hızla yükseldi.1521´de Belgrad´ın Fethinde görev aldı. 1522´de Rodos seferine katıldı. Bu durum,1523´te sadrazamlığa getirildi.
Kanuni onu öyle sevdi ki ailesine de aldı. 1524´te Pargalı, Kanuni´nin kızkardeşi Hatice Sultan ile evlendi. Ancak Pargalı devlet adamı olarak sergilediği başarılara rağmen hem kendisini hem de eşini bekleyen kötü kadere doğru yol alıyordu...Mısır´da asayişi sağlamakla görevlendirildi ve kendisine Mısır Beylerbeyi unvanı verildi. Macaristan seferine katıldı ve Mohaç Savaşının kazanılmasında önemli rol oynadı.Hürremin aslında bir Hazaryalı Musevi olduğu ve bir başka Hazaryalının çocuğunu doğurmakla soyunu sürdürme planı yaptığını söylüyorsunuz. Bu sizin kurgunuz, ama gerçeklik payı da var diyorsunuz. Kimdi bu Hazaryalılar ve ne istiyorlardı? Hazar İmparatorluğu, Cumhurbaşkanlığı forsunda yıldızla temsil edilen bir Türk imparatorluğu idi. Ama okullardaki Tarih Atlasında Bizans ve Sasani İmparatorluğu kadar önemli, 500 yıl tarih sahnesinde kalmış, Osmanlıdan sonra en uzun süre yaşamış Türk devleti olan Hazarlara ait tek bir harita yoktur!Ders kitaplarında ise üç-dört satırlık tek paragrafla söz edilir. Batı yazınında Hazar İmparatorluğuna ilişkin pek çok eser varken Türk yazınında yok. Son iki romanımda işte bu haksız unutulmuşluğa isyan ediyorum. Ama Hazarlar Müslümanlık yerine Museviliği seçtiler diye dinsel kimliği etnik kimliğin önüne koyarak onları tarihten silmeye çalışıyoruz. Bu silinişe direnenleri ise Yahudi ajanlığı ile suçluyoruz. Hazarlar soylarını ve devletlerini sürdürebilmek için tek çarenin Osmanlının gücünden yararlanma olduğunu düşünüyorlardı. Ama amaçlarına ulaşamadılarÜstelik bu hekimin adı Samuel Banbanaste idi. Yasef Nassi hakkında araştırma yapınca onun babasının adının da Samuel Banbanaste olduğunu öğrendiğim. Şimdi önümdeki soru şuydu: Haremde erkek sinek bile uçamazken bu hekim nasıl orada dolaşabilmişti? Haremdeki bir cariyenin babasıyla ve erkek kardeşiyle özgürce görüşme hakkı vardı.
O halde bu hekim, yaşı dikkate alınırsa, Hürrem Sultanın ağabeyi idi; yahut da etrafa böyle tanıtılmıştı. Böylece, hem Hürremin aslında Musevi olduğu, hem de Hammerin belirttiği akrabalık iddiası açıklığa kavuşuyordu. Ayrıca onun hareme girip çıktığı dönem, Hürremin Selime hamile kaldığı dönemle de çakışıyordu. İlginç bir rastlantı, değil mi?

KANUNİ PARGALI´YI NEDEN ÖLDÜRTTÜ
İbrahim Paşa´nın idamında birkaç faktör etkili oldu. En önemlisi İbrahim Paşa´nın iktidarda ulaştığı güç ve bu gücün yarattığı kişisel hırs ve iktidar sarhoşluğudur. İbrahim Paşa´nın Kral Ferdinant´ın elçilerine söylediği aktarılan şu sözler onun bu hırsını ortaya koyar: 'Bu büyük devleti idare eden benim; her ne yaparsam yapılmış olarak kalır; zira bütün kudret benim elimdedir. Memuriyetleri ben veririm eyaletleri ben tevzi ederim verdiğim verilmiş ve reddettiğim reddedilmiştir. Büyük padişah bir şey ihsan etmek istediği veya ettiği zaman bile eğer ben onun kararını tasdik etmeyecek olursam gayr-ı vaki gibi kılınır. Çünkü her şey; harb servet ve kuvvet benim elimdedir.' Ve İbrahim Paşa´nın Serasker Sultan ünvanını kullanmakta ısrar edişi de bir tür meydan okuma olarak alınmış olabilir.