Pompeii’deki en iyi korunmuş bedenler

İtalya'nın ünlü Pompeii bölgesinde şaşırtıcı bir keşif yapıldı. Arkeologlar, küllerle kaplı iki insan bedeni buldu. Milattan sonra 79'da yanardağın patlamasından en iyi durumda korunan kalıntıları bulan bilim insanları, "Bu iki insan köle ve sahipti ve ellerinin durumu ölmeden önce yaşadıkları terörü gözler önüne seriyor" dedi.​

Milattan sonra 79 yılında, Roma kenti Pompeii’de meydana gelen volkanik patlama 13 binden fazla insana mezar olmuştu… Bilim insanları bölgede çalışmaya devam ederken bölge turistik değerini koruyor ve İtalya’nın en çok turist ağırlayan bölgelerinden biri.

Fakat İtalyan Kültür Bakanlığı dün yaptıkları bir açıklamada yıllar sonra büyük bir keşif yaptıklarını duyurdu. Yapılan açıklamada çok iyi korunmuş iki insan bedeninin bulunduğu belirtildi.

BİRİ 40 DİĞERİ 23 YAŞINDA

Küller içinde kalmış adamlardan birinin 30 ile 40 yaşında olduğu ve sosyal statüsünün daha üstün olduğunu açıklayan yetkililer ikinci bedenin sahibinin ise 18 ile 23 yaşları arasında olduğunu ve bir köle olduğunu duyurdu.

Cansız bedenlerin antik Pompeii’nin merkezinden 700 metre uzakta, kuzeybatıda bulunduğunu açıklayan yetkililer, “İncelemelerin devam ettiği büyük bir malikanenin bodrumunda bulundu. Kalıntıların diş ve kemikleri çok iyi korunmuş, yumuşak dokularındaki yaralar ise külle kapatılmış” açıklamasını yaptı.


Bilim insanları, iki adamın el ve ayaklarının pozisyonlarının, termal şok yaşadıklarının bir göstergesi olduğunu duyurdu.

Arkeoloji ekibini yöneten direktör Massimo Osanna, “Vücutlarının pozisyonundan bu iki adamın sabah 09.00’da yaşanan patlamadan kaçmak için bir sığınak aradıklarını tahmin ediyoruz. Termal şok yaşayarak öldüler ve bu durum da el ve ayaklarının durumundan anlaşılabiliyor” ifadesini kullandı.

Kültür Bakanı Dario Franceshini ise Pompeii’nin çok önemli bir arkeolojik bölge olduğunu söylerken, “Araştırma yapmak ve çalışmak için harika bir alan” ifadesini kullandı.

Napoli’nin 23 kilometre kuzeydoğusunda bulunan Pompeii’deki kalıntılar 16’ncı yüzyıla kadar keşfedilmemişti. Bölgede ilk çalışmalar 1750’de başlamıştı.