• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Şahmeran Efsanesi (Mardin)

Almora

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
2 Ağu 2014
Konular
1,832
Mesajlar
2,642
MFC Puanı
4,340
Şahmeran Efsanesi





sahmaran_and_tasmasp.jpg



Yöre: Mardin

Evvel zamanda, Mezopotamya topraklarında doğmuş bir efsane Şahmeran. Yüzyıllardan beri anlatıla gelmiş çeşitli coğrafyalarda. Özellikle yılanlık bir bölge olan Adana-Misis'te ve Mardin'de.

Tahmasp isminde uzun boylu, geniş omuzlu, esmer tenli, çok yakışıklı bir genç yaşarmış zamanın durduğu bu şehirde.

Binlerce yılanın yaşadığı bir mağaraya yanlışlıkla girmiş Tahmasp. Mağaranın içi o kadar karanlıkmış ki hiçbir şey göremiyormuş, yalnızca etrafında dolanan yaratıkların sesini duyuyormuş. Çaresizlik içinde beklerken bir ışık huzmesi belirmiş. Işık huzmesi kendisine yaklaştıkça gözleri kamaşan Tahmasp, ellerini gözlerine siper ederek etrafında gezinen yaratıkların ne olduğuna baktığında uzunu, kısası, yeşili, siyahı ile envai çeşitte binlerce yılanın çevresini sarmış olduğunu fark etmiş. Yılanların hepsi kafalarını kaldırmış, gelen ışık huzmesine doğru bakıyorlarmış. Tahmasp da onların baktığı yöne doğru bakınca birden dona kalmış. Çünkü Tahmasp, bu zifiri karanlık mağaranın içinde hayatında gördüğü en güzel kadının yüzünü görmüş birden. Ona doğru daha dikkatli bakınca kadının belden aşağısının yılan olduğunu fark etmiş. Kadın ona doğru ilerliyormuş, tam karşısında durmuş, gülümseyerek elini ona doğru uzatmış ve demiş ki;

"- Korkma benden Tahmasp. Ben yılanlar ülkesinin kraliçesi Şahmeran'ım. Benden sana zarar gelmez. Ben dünya düzeni kurulmaya başladığı andan beri vardım. Krallığıma hoş geldin. Bundan böyle benim misafirimsin. Şimdi yat ve dinlen. Sonra seninle uzun uzun konuşuruz."
Böyle deyip geldiği yoldan geri gitmiş. Tahmasp gördükleri karşısında yaşadığı dehşeti ve şaşkınlığı üzerinden atmaya çalışarak olduğu yerde kıvrılıp uyumuş.

Ertesi sabah uyandığında Şahmeran'ı karşısında mükellef bir sofranın başında otururken bulmuş. Tahmasp'ı kahvaltıya davet etmiş Şahmeran. O ise gözlerini Şahmeran'dan alamıyormuş. Şahmerdan da ona bakıyormuş kendinden geçmiş bir halde.

"Bak Tahmasp," demiş. "Ben insanlığın bütün tarihini biliyorum. İstersen sana anlatayım..." deyip başlamış anlatmaya. Anlatmış, anlatmış, anlatmış günler boyu. Bu sohbetler sırasında Tahmasp ve Şahmeran arasında tarihin en soylu aşklarında birisi başlamış.Gel zaman git zaman Şahmeran'ın anlatacağı bir şey kalmamış artık. Tahmasp da anasını ve yeryüzünü özlemeye başlamış. Bir gün dayanamamış ve düşüncesini Şahmeran'a da açmış. Sevdiğinin kendisinden sıkıldığını ve artık gitmek istediğini duyunca önceleri kesin bir dille reddetmiş Şahmeran. Ancak günler geçip Tahmasp'ın üzüntüsünden eriyip bittiğini görünce dayanamamış ve ona şöyle demiş:

"- Ey Tahmasp beni iyi dinle, sözlerime iyi kulak ver. Biliyorum, gitmene izin verirsem sende bana ihanet edeceksin ve yerimi diğer insanlara söyleyeceksin. Ancak bu topraklarda aşklar ölümünedir. Seni çok sevdiğimden dolayı üzülmene dayanamıyorum. Bu sebeple gitmene izin veriyorum. Ancak bana bir söz vermeni istiyorum. Ne sebeple olursa olsun başka insanlarla beraber suya girme."

Tahmasp, sevinçle Şahmeran'a sarılmış ve ona asla ihanet etmeyeceğine dair yeminler etmiş. Tahmasp, mağaradan çıktıktan sonra bir köye yerleşmiş ve marangozluk yapmaya başlamış. Arada sırada da gizlice mağaraya giderek Şahmeran'ı ziyaret ediyormuş. Tahmasp'ın yaşadığı ülkenin kralı, birgün amansız bir hastalığın pençesine düşmüş. Ülkenin bütün hekimleri gelmiş; ama kralın hastalığına çare olamamışlar. Kralın kötü kalpli bir veziri varmış. Vezir, her seferinde krala hastalığının tek çaresinin Şahmeran'da olduğunu söylüyormuş. Ancak bu mutlu günler uzun sürmemiş.

Onun etinden bir parça yemesinin kralın hastalığının dermanı olacağını kralın kafasına sokmuş. Kral da Şahmeran'ın bir an önce bulunmasını emretmiş. Bütün ülkede Şahmeran aranmış. Sonunda bilge bir adam, bütün insanların gruplar hâlinde hamamlara ve nehirlere sokulmasını tavsiye etmiş. Böylece Şahmeran'ın yerini bilen varsa onu bulabileceklerini söylemiş. Vezir de ülkedeki herkesi hamamlara sokmaya başlamış.



Askerler, Tahmasp'ın yaşadığı köye de gelmişler ve herkesi toplayarak büyük bir hamama götürmüşler. Tahmasp, Şahmeran'a verdiği sözü hatırlayarak önce gitmek istememiş. Ancak askerler, onu zorla içeri sokmuşlar. Tahmasp, hamama girdikten sonra herkesin gözünün üzerine dikildiğini fark etmiş. Kendisine bakınca bütün vücudunun yılanlarınki gibi pullarla kaplandığını fark etmiş. Askerler, hemen Tahmasp'ı yakalayarak vezirin huzuruna getirmişler. Kötü kalpli vezirin amacı, kralı iyileştirmek falan değilmiş. Şahmeran'ı yakalayıp dünyanın bütün sırlarına sahip olmak istiyormuş. Tahmasp'a günlerce işkence yaptıktan sonra Şahmeran'ın yerini söyletmiş. Askerler, hemen gidip Tahmasp'ın söylediği yerde mağarayı bulmuşlar ve Şahmeran'ı oradan çıkarıp saraya getirmişler. Şahmeran ve Tahmasp kralın huzurunda karşı karşıya gelmişler. Şahmeran, üzüntülü ve utanç dolu Tahmasp'a dönmüş: "Ey sevdiğim, üzülme. Biliyorum ki sen bana kendi canın için ihanet etmedin ama bende sana dememiş miydim bu topraklarda aşklar ölümünedir diye. Bak şimdi anladın mı? Sen üzülme ne olur!"
Tahmasp, Şahmeran'ın bu sözleri karşısında daha da utanmış. Şahmeran, sözlerine devam etmiş:
"Şimdi size sırrımı vereceğim. Kim ki benim kuyruğumdan bir parça koparıp yerse O bütün dünyanın sırrına ve gizemine vakıf olacak. Her kim ki benim kafamdan bir parça koparıp yerse o da o anda öte dünyayı boylayacak."

Şahmeran, daha sözlerini bitirmeden; kötü kalpli vezir, elinde kocaman kılıcı ile atılıp Şahmeran'ın bedenini iki parçaya ayırmış ve kuyruğundan bir parça koparmış Tahmasp da duyduğu acı ve utancın etkisi ile fırlayıp oracıkta ölmek için sevdiğinin, Şahmeran'ın kafasından bir parça ısırıvermiş. Kötü kalpli vezir kuyruktan kopardığı parçayı ağzına atar atmaz oracıkta can vermiş. Tahmasp'a ise hiçbir şey olmamış. Şahmeran, son anda yaptığı planı ile bütün bilgisinin sevdiğine geçmesine sebep olmuş. Ancak Tahmasp, sevdiğini kaybetmenin acısına dayanamayarak kendisini dışarı atmış ve dağ bayır, ülke ülke dolaşmaya başlamış. O günden sonra da Lokman Hekim efsanesi almış başını yürümüş...

 

Pamira

Moderatör
İçerik Üreticisi
Üyelik Tarihi
22 May 2019
Konular
2,801
Mesajlar
9,706
MFC Puanı
60,560
Şahmeran İran ve Pers mitolojisinde görülen akılcı ve iyi olarak tanımlanan bellerinden aşağı yılan, üstü ise insan olan hiç yaşlanmayan yaratıktır. Şahmeran Farsçada yılanların şahı demek olan ''şah-ı meran'' dan gelir. Şahmeranın çeşitli efsaneleri bulunsa da Şahmeran hepsinde dişidir. Şahmeran'ın Akdeniz bölgesinin Tarsus ilçesinde yaşadığına inanılır. Kimi efsanelerde Yılan Kale'de yaşadığı söylense de kimisinde de yeraltında yılanlarla birlikte yaşadığı söylenmektedir. Şahmeran adlı efsane Mardin yöresinde de geçmektedir. Bu yörede Şahmeran bir resimle betimlenir. Ve Şahmeran ustalarınca yapılan eserler duvarları süslemektedir. Şahmeran'la tanışan ilk insanın adı bazı kaynaklarda Belkıya olarak geçmekteyken, bazı kaynaklarda ise bu isim Camşab olarak söylenir. Çok yaygın olmasa da bazı kaynaklarda ise Şahmeran ile tanışan ilk insanın Lokman olduğu söylenmektedir. Hangi kaynağa bakılırsa bakılsın efsanenin sonunda Şahmeran ölür. Öldürülüş amacı ise hiç yaşlanmayan bu canlının yapısından insanlara şifa getirmektir. Hatta bazı kaynaklarda insanlar Şahmeran'a şifalı otları sorar ve öğrenir.

Daha Eski Zamanlarda Şahmeran Efsanesi'ne Benzeyen Efsaneler

Hititler zamanında anlatılmakta olan İlluyanka Efsanesi de yılana benzeyen bir yaratık içerir. Bu yılana benzeyen yaratığın adı İlluyanka'dır. İlluyanka, Fırtına Tanrısı ile savaşmaktadır. Bu destan bunu anlatır. Şahmeran Efsanesi'ne benzeyen başka bir mitolojik hikaye de Medusa'dır. Medusa'nın saçları yılanlardan oluşmaktadır ve göz göze geldiği kişiyi taşa dönüştürür. Yunun mitolojisinde Perseus tarafından tarafından kafası kesilen Medusa fiziksel özellikleriyle de yılanların kraliçesi olan Şahmeran'a benzemektedir. Hem Şahmeran'ın hem de Medusa'nın sonu ölümdür.

Cemşab ve Şahmeran

Binlerce yıl önce yedi katı olan yer altında Tasus'ta yaşayan yılanlar vardı. Bu yılanlara Meran adı verilmektedir. Meran adlı bu yılanlar gerçekten son derece akıllı ve şefkatli idi. Birbiriyle barış içinde yaşayan Meran yılanlarının kraliçesine Şahmeran denirdi. Şahmeran genç, alımlı ve güzel bir kadındı. Efsaneye göre, Meran yılanlarının kraliçesi olan Şahmeran'ı gören ilk insan Cemşab olmuştur. Cemşab, hayatını devam ettirmek için odun satan fakir bir ailenin oğlu idi. Bir gün Cemşab ve arkadaşları bal dolu bir mağara bulurlar. Balı çıkarmak için arkadaşları, Cemşab'ı aşağı indirir. Balı yukarıya çektikten sonra arkadaşları kendilerine daha çok bal düşsün diye Cemşab'ı aşağıda bırakıp kaçmışlardır. Bunun üzerine Cemşab mağarada tek başına kalır. Cemşab mağarada bir delik görür ve bu delikten ışık geldiğini fark eder. Cebindeki bıçak ile deliği büyüttüğünde ömründe görmediği kadar güzel bir bahçe görür. Bu bahçede daha önce görmediği çiçekler ve bir havuz görür. Bunların yanında onlarca yılan görür.

Cemşab'ın gördüğü havuzun başında bir taht bulunmaktadır ve bu tahtta süt beyaz renkte bir yılan oturmaktadır. Cemşab, Şahmeran'ın güvenini kazanarak yıllar boyu o bahçede hayatını sürmüştür. Şahmeran, Cemşab'a tıp bilimindeki bilmediklerini açıklar. Cemşab yıllar boyunca Şahmeran'ın yanında kalınca ailesini özlemiştir ve Şahmeran'a yalvarır ailesinin yanına dönmek için. Şahmeran bu öneriyi bir şartla kabul eder. Bu şart Cemşab'ın kendisinin yerini kimseye söylememesidir. Cemşab yer yüzüne çıktıktan yıllar sonra bile kimseye Şahmeran'ı anlatmamıştır. Bir gün ülkesinin padişahının hasta olduğunu söyleyen vezir, tedavisinin şahmeranın etini yemek olduğunu söylemiştir. Bunun üzerine bütün ülkedeki herkesin vücuduna bakan vezir Cemşab'ı ifşa eder ve yerini söylemeye zorlar. Bunun üzerine Cemşab Şahmeran'ın yerini söyler. Şahmeran Cemşab'a kendisini kaynatmasını, kafasını padişaha, gövdesini vezire, kuyruğunu da kendisine yedirmesini söyler. Böylece padişah iyileşir, vezir ölür, Cemşab ise Şahmeran'ın kuyruğunu yemesiyle Lokman Hekim olur.
 
Üst