• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

saydam adam..

Üyelik Tarihi
8 Nis 2008
Konular
187
Mesajlar
847
MFC Puanı
110
Nedenler içerisinde neden aramak; anlamsızlıklara anlam kazandırma çabası içinde kör bir döngüdür birey adına..
*Yapmak istediklerimizi ama yapamadığımız ve yahut tam yansıtamadığımız yanlarımız hevelerimizi içimizde sessizce bir köşede bir çığ gibi büyütürüzki
*bilemeyiz ileride bizden acı bir
*intikam alacagını.
*Insan çaresizliktenmi yoksa mecburiyetlerdenmi başkalarının hayatlarının yönlendirmesi ile yaşamaya başlar tabi yaşamakd enirse..
*Onların belirlediği kriterlere onlara uygun olanlara göre yaşamak? başkalarının hayatlarını yaşamak değilmidir?
*Bu hazırcılıkdan başka birşey değildir..
*Sorsalar hangi renksiniz diye bir rengimiz bile olamaz
*gök kuşagından farklı çünkü birey ve bireyler yönlendirir hayatımızı
*taki, kendimize uygun renk bulunca renkleri yansıtan güneş yok olarak ortadan içimizdeki biz çoktan gitmiştir.
*her taraf renkli olsa ne fark eder ortalık karanlık oldukdan sonra..
*bazen düşünüyorum oradaki adam benmiyim?
*bunları yazıyorsamm belkide benim..
*Artık güneş yoktu karanlıktaydı..
*İçindeki kalan umutlar hayaller ufak bir mum ışıgı kadar aydınlık veriyordu..
*patika yollarda görmesine bir nebzede olsa yardımcı olmaya çalışıyordu
*bir kere güneşi gitmişti ya bununla yetinecekti yada karanlıkta kaybolacakdı.
* yer yer huzur verecek, yer yer rahatsız edecek, biraz hüzün biraz mutluluk, biraz düşünce biraz düşünceden uzak
Gökkuşağının renkliliği içindeki renksiz adam.



Saydam adam..
 
Üyelik Tarihi
8 Nis 2008
Konular
187
Mesajlar
847
MFC Puanı
110
Sevmek bazen vaz geçebilmekdi sahip olduğun herşeyden
Sevmek bazen Mutsuz olmak pasına onun mutlu olması için vaz geçebilmekdi o Içındeki yangından
Sevmek bazende susmaktı sessizliğinin konuşması için
Sevmek bazende Ruyalarını gördüğün kişiyi kendini avuturcasına unuttum demekdi Ruyalarına kabusa döndürmek
Sevmek bazen Onu uzaklardan izlemekdi onun mutlulugunu görmek ve O "duygu" ile mutlu olmaktı , aslında sevgi vaz geçebilmekdi kendinden
Tek taraflı sevmek Onca yasadıklarını unutup Tüm varlıgını ONURunu bile ayaklar altına almak pasına..
Sevmek sevmekdi sadece hissetmekdi ne kadar uzakta olsa bile
Sevmek bazen yıldızlara bakıp bakıp kaybolmaktı Düş'lerinde
Ah sevmek zaman ,zaman acı çekmekti
Acı mutlulugu yaşamak
Sevmek bazen her an onu düşünmekti , Acaba ne yapıyor ne ediyor Sorularında boğuşmaktı Sevmek bazen sonu acı olsada o Riski almaktı sadece gözlerinin içine bakıp "Seni seviyorum" Demek için
Sevmek bazen ise ; bırakıp gitmekti , "O'nu dahada kırmamak için , Kendi mutsuz Dünyanda Onuda Karanlığa itmekmek için gitmekti
Sevmek sadece sevmek
Sevmek bazen Karanlık dünyasına ışık tutmaktı Seni sevdigini görmesi için
Sevmek HAYAL kurmaktı geleceğe dair
Sevmek Onun için ÖLMEKti ne kadar acı olsada
Sevmek O'NUN için kendini ateşe atmaktı
Yanacagını bile bile

Sevmek KARŞILIKSIZ SEVMEKDİ HERŞEYE RAĞMEN..


saydam adam..
 
Üyelik Tarihi
8 Nis 2008
Konular
187
Mesajlar
847
MFC Puanı
110
Soğuk, puslu karanlık gecelerde kimsenin olmadığı yol ayrımlarının çok oldugu yollarda
yürümenin yürüdükçe düşünce kuyularına düşmenin ve o kuyuların bir anlam ifade etmesini umarak kuyuda beklemenin
gökyüzüne bakarak bir yıldız parıltısını görmek o parıltıyla çözüm bulmayı beklemek bir çöldeki kum taneciklerini saymaktan
daha zor.


saydam adam..
 
Üyelik Tarihi
8 Nis 2008
Konular
187
Mesajlar
847
MFC Puanı
110
Bir kompozisyon gibidir hayat, giriş, gelişme, sonu.
Merhaba dünya dercesine ön tanımımızı/sözümüzü yaparız anlamlı anlamsız olarak yazmaya,yaşamaya başlarız bize ayrılan sayfaları hayatı..

- Ne zamanki kelime ve kelimeler yığını dökülmeye başlar dilimizden işte o an başlar herşey; ilk söz belli mecburi öğretilmiş Anne, Baba
ile başlar ve nice zoraki öğretilmiş harflerin bir araya gelip anlam ifade etmeye çalışmasıyla devam eder.
Anlamlı anlamsız kelimelerin, düşüncelerin bizlere yaşattığı duyguları; öfkeleri, nefretleri, sevinçleri, ayrılıkları, buluşmaları ve insanı insan yapan
bir yığın zoraki insani olgular.
Insanı insan yapan uzuvların tam anlamıyla dolu dolu yaşamak her birinin sayfalarına paraf atmak tam anlamıyla doldurmak amacı güderek yaşamaya çalışması hayatını
amaç sonuça bağlaması hayata dair sekronize olmaya çalışması ne zaman kadar sürecek ne kadar dayanacak benlik buna?
Her zaman herşeyi elde etmek imkansız değilmiydi? şairin sözü gelir burada aklımıza "Imkansızı iste mutlu ol" teşke söylenişi kadar ugulaması yaşamasıda kolay olsa.
Yanlışlığını, doğruluğunu, getirdiklerini , götürdüklerini düşünmeden açık denizlere açılmak rotasız bir gemi misali.
Hayal kurarak umarak hayata yön vermeye ummak her zaman doğru olmak her zaman kazanmak olmak nereye kadar doğru?
Bazı şeyleri yaşayarak öğrenmek daha iyi degilmidir? Başkalarının hayatlarını benimsemek onlar gibi yaşamak yazmaya başlamak peki onların kalemi mavimi? kırmızımı sayfaları
temizmi bir değerinden önceki sayfaları düşünmedek yazmak, yaşamak..
Her zaman mutlulugu, sevinç'i doğruluğu verirmi başkalarının hayatlarını yaşamak, Bir matamatik işlemi kadar netmi? açıkmı 2+2:4 sizin toplamınız benimsediğiniz devşirme
hayattata kendini karşılıyormu? çok zor olsa gerek.
Zaman zaman yalnızlıklara düşerya insan ve kendini yalnızlığın akıntısına bırakır belirli belirsizce savrulur boşlukta hisseder kendini
neresi olursa gitmeye razıdır herşeyi orada bırakcağını sanarak gitmekten başka çaresinin olmadığını sanarakve her hangi limanda durmaya razıdır uçsuz bucaksız
hayal kırıklıklarının içinde kaybolmamak için.
- Bir şizofren gibi kendine hayali insanlar yaratır, ama onları istediği gibi var eder eksik yanlarından oluşan varla yok arasında olan, hayat kendini karanlığa dahada itmek
değilmidir?.
Kendine buzlu bir aynadan bakmak yerine oturmamış bir şey ifade etmeye anlatmaya çalışan kişilikler hayaller.
Hayal ile gerçeklerin belirsiz olduğunu yaşam diliminde var etmeye çalıştığımız hayatın kırıtınlarını kendi zihnimizde hayal ötesi alemde insanı insan yapan duygulardan arınmış
olarak yaşamak ne verebilir insana alıp götürdüklerinden dışında?
- Zaman zaman geçmişi unutmak için Alzeimer olmalı insan git gel'lere takılmalı, herşeyi unutmak yeniden birşeylere başlamak için tüm risk'leri almak, bazen buda işe yaramıyor
bazı acılar , mutluluklar öyle işlenirki insanın içine tüm varlığının ilerleme sürecini etkiler.
-Zaman zaman paranoyak olmalı insan tekrar hatırlamak eğrisini doğrusunu tartarak herşeye şüphe ile bakarak geçmişini irdelemek bunları göze alabilecek kaç kişi kaldı
yaşanmışlıkla gögüs gögüs'e savaşacak?.
Insanı insan yapan hayat hastalıklarından hangisi daha yararlı hangisinin getirisi çok götürüsü az? sanırım hepsinden biraz olmalı herşeyi tadarak yaşarak anlamalı.
Mutlu olduğumuz anlarda acı çekerek birşeyleri kaybederek hayatın bizi olgunlaştırması yeterlimi? yeterli ise ne kadar?
- Hayata pembe panjurlardan bakmak hayatı bir film gibi kabul etmek film şeritinin kopdugu yerlerde birleştirmek? herşeyi eski haline getirirmi? kopan yerler hep bir eksik
olarak oynamaya başlar anlaşılmaz olur.
Yaşamı bir film gibi düşünmek lazım çeşitli içerisinde çeşitli rolleri barındıran bir film. Bu rollerin içerisinde ne artist, ne aktrist nede figuran olmalı insan.
Senarist yönetmen olmalı kendi yazıp kendisi yönetmeli kendi yazdığımız bir film olmalı hayat.. Ancak bunun sonucunda acılarımızın,sevinçlerimizin, hüzünlerimize kişiler
sebebler aramayız. Söylenecek son sözümüz ben yazdım ben oynadım güçlüyüm gururluyum savaştım yenildim diyebilelim.
Zaman zaman deli olmalı insan yaptıkları için ne hesap vermeli nede sorumluluk duygusundan uzak durmak için Anını an edebilmek için.
- Bazen bir çocuk olmak gelir insanın aklına hiçbirşeyi umurmamak sadece dışarıda daha fazla oynamak hayaliyle yaşamak.
Belirsizce bir uçurtma peşinden koşmak nefesimiz tükenircesine. Bir çikolata ile dünyaların senin olduğunu sanmak yeni bir şeyinle geceleri sbaha kadar koynunda uyumak.
misketlerimizle toprağa toza karışmak kimlerin ah çekerek hayal etmediği anlar?. İlk bisikletten düşümüzle dizimizin kanaması ve bisikletin verdiği mutlulukla acıyı acıları hissetmemek.
Bazen büyük olgunluklar göstermek ve bunların yükünü taşımak gerekir. Ama ne için, ne kadar , nereye kadar sorunların zihnimizi ele geçirmesine uygun bir duygu bulunca hayat denen riskli oyunu
oynamaya başlarız.
Kendi zincirlerini kırıp Ruh ikizi denilen kişiyi aramaya başkar kendinden eminsiz adımlarla.
Başlangıcı bitişi belli olmayan ilişkilerin yazıldığı kitap gün yüzüne çıkar kimi sayfalar kırmızı kalemle yazılır kimileri siyah.
Her rengin her kelimelerin bir anlam ifade etmeye başladığı sayfalar.
- Hani vardırya biten ilişkiler içerisinde duyguların zindanlara vurulduğu sebebli sebebsiz yere zindanlara atıldığı duyguları sorgulamak yargılamak kimin görevi?
Yada herşeyi olduğu gibi bırakmalı dondurup diğer yazdığımız defterin yanına koyup tozlanmasınımı ummalı? Oysaki zaman geçtikçe değelerinin artacağından bir habersizce.
Ne kadar aşk'ı sevgi hakkında ip ucu veriyor daha önce yazılmış kitaplar okuduğumuz gibi basitmiydi "Seni seviyorum" demek kadar yaşamak yazmak.
Bu kelimelerin bir insanı ne kadar değiştirebileceğinden habersizce. Insan kendini sevmeli kendine aşık olmalı kendini bilmeli , amaçlarını, ufkunu..
Ne kadar doğru duyguları raflara kaldırmak? Madem kalkacakdı neden bunca yıpranma? Hak ediyormuydu Aşk sevgi için onca şeyi içine atarak bir birşey olmamaış gibi yaşamaya
çalışmak.
Oysa önce kendini sevseydi ozaman bu kadar çabuk kalkmazdı tozlu raflara.
-Yoksa! zamanlama hatalarımı yaşıyoruz?
Zaten denmiyormu biten ilişkilerin ardından sonra gamvurulmuş duyguların ardından yanlış zamanda yanlış şeyler yaşadık. Her zaman olduğu gibi zaman ve hayat suçlanır.
Bu ne hakkımız var? hayatı yaşamaı suçlamaya hayat ve zaman sadece bize karşımı acımasız, yine bir suçlu bulduk gözlerimiz doğruları görmez oldu içimizdeki nefretler bizlerimi köreletti.?
hayır suçlu bizleriz kendimizi sevmedik ne alıp ne neler verebileceğimizin farkında degiliz kelebek gibi sadece 1 günlük yaşam savaşına takıldık.
Hayatı yarım yamalak geçici mutluluklar/heveslerle yaşmaya razı geldik , oysaki hayatı uzun kısa yapan bizleriz.
Kaçımız hayatı keşfettik kendimizi tanıyoruz seviyoruz?
An gelir gene biten birşeylerin başlaması istenirya onca hırpanlanmışlıkdan sonra hersey eskisi gibi olurmu? Hiçbirşey eskisi gibi olamaz buna inanlar sadece aldanır.
Öyle görmek isterler keza kaybettiklerinin farkına sonra vararlar. Madem yine başlayacakdı neden bu ayrılık " yoksa sizdemi biraz zaman verelim dediniz.
Ya! yaşamımız kelebeğinkinden kısa ise sonra söylemek üzere bıraktıgımız sözlerimizi söylemeye fırsatımız yoksa? ozaman ne anlam ifade edercek?
Yanlış zamanda ekilmiş mahsül gibi. Söylemek istediklerimizi söylemeye calıştıgımız kişi duymadıgı sürece.
PARALO BELLI!
"AF-FET" herşeyi çözecekmiş gibi aklımızın bir köşesine işlemiş. Maymuncuk anahtar gibi kullanıyoruz her kapıyı açacagını sanarak haklı haksız olmamızın bir anlamı yok
Alışmısız ona ne olursa olsun kullanıyoruz.
-Ya sevdiğini bilmiyorsa? tek taraflı seviyorsan işte ozaman geçmek bzilmeyen saniye dakika saat ve zamanı zaman yapan tüm olgulardan nefret eder olur insan.
Onu sevdiğini bilmemesi ona karşı içindekilerden bi habersiz olması herşeyi içinde kendi olarak yaşamak o bilmesin sevmesin benim sevgim ikimizide yeter yanında olmasada
orada olduğunu bilerek yaşamak işte bu zamanlarda gecenin şahidi yoktur. Tüm hayallerimizi umutlarımızı göz yaşlarımızı hüzünlerimizi barındırır içinde ve hiç bir şahidimiz yoktur
sessiz karanlık dışında herşeyi gizler yok eder birtek içimizdeki duyguları yok edemez.
Bazen uzaklasmak gerekir insanlardan kendin olabilmek içinden gelen sesi dinleyip ortalığı birbirine katmak kumdan kalalerini yapıp/yıkmak.
Bazen mevsimlerde aylarda bulmalı kendini insan her ayı her mevsimi farklı tatlarla heycanlarla yaşamalı mutluluğun sürekliliğini koruması için.
Son baharın hüznünü, kış'ın hbekleyişini, Baharın yeniden doğuşunu, Yazın mutluluk umut meyvelerini almalı.
Bazen yıldızlara bakarak hayal kurmalı olumlu olumsuz gerçekleşe bilecek gerçekleşmesi imkansız olabilecek hayaller kurmalı kendini dinlemeli hayatı yazmalı
eksileri artılarıyla farklı heycanlar aramalı sırandanlıkdan kurtulup kendine yeni filmler yeni şeyler anlatmalı farklı rollerin iyi kötü yanlarını keşfetmeli.
kendini sevmeli varlığını sevmeli otu,böceği,hayvanları, insanları..
Insan herşeyin bir sebebinin olduğunu bilmeli herşeyin tadını alarak yaşamalı içimizden geldiği gibi yaşamalı korkak,ürkek duygularla değil cesurca mertce.!
Söylemek istediklerini söylemeli keşkelerden kurtulmak için hayatı herşeyiyle kabul etmeli.
Hayatı hayat yapan biz insanların nasıl bir varlık olduğunu anlamalı her nefes alıp verişin birşey anlattığını bilmeli kendinden başka , başkalarınıda sevmeli saymalı
sevdiklerinin üstüne gitmeli.

Siz hiçmi böyle duyguları hayalleri yaşamadınız?


saydam adam..
 
Üyelik Tarihi
8 Nis 2008
Konular
187
Mesajlar
847
MFC Puanı
110
Kendinizi ne kadar tanıyorsunuz?

Hani vardırya biten ilişkiler içlerinde duguların zindanlara vurulduğu..
Sebebli sebebsiz yere bittiği Aşk , sevgi.. Oysaki Aşk sevgi bu kadar kolay bitmelimi idi?
Duyguların dondurup tozlu raflara kaldırılmaları ..
Ne kadar aşk'ı sevgiyi anlatıyor? Kitaplardan okudugumuz ve gördüğümüz gibi basitmiydi?
Aşk acı çekmekti zaman zaman , Aşk'ın insanın önüne ne zaman çıkacagı belli olmayan bir kör kursun gibiydi..
Sevgi ise daha saglam temeller degilmiydi?.
Biten ilişkilerden duyguların körelmesi , Aşk mıdır ozaman? oldu bittiye gelmesi?
Sevgi herşeye rağmen ne olursa olsun bir olmaktı.. iyi kötü herşeyi paylaşmak , verilen sözlerin kutsallığını içten oldugunu kanıtlamak..
Oysaki hayatta aşk'da sevgide yalan..
Nasıl bir annenin , cocugu oldugu zaman kocasına karsı davranıslarının degiştigi gibi?.
Oysa insan kendi içinde kendini sevmeli ve kendine aşık olmalı..
Kendini bilmeli sınırlarını Ufkunu.. yaptıklarını yapacaklarını..
Duygularını raf'lara kaldırmamalı.. madem kaldıracakdı neden o duyguları besledi? Değermiydi bunca hırpalanmaya?
Acaba hak ediyormuydu Aşk'ı sevgi için bunca duygulardan sogumayı., Oysaki kendini sevseydi kendine aşık olsaydı
Ozaman kaldıramazdı sevgisini aşkını. Insanı var eden bunlar degilmiydi?
Yoksa zaman'lama hatasımı yasıyordu?. zaten denmiyormu biten ilişkilerden sonra körelen duygulardan sonra biz yanlış zamanda birşeyler yaşadık..
Ve hersey gene zaman ve hayat suçlanır.. Buna ne hakkınız var? hayatı yaşamı suçlamayı hayat ve zaman sadece size karşımı böyle davranıyor.. ve gene bir suçlu aradınız o duyguları yoksa gözlerimizidemi körelti.
Hayır suçlu bizlerin kendimizi sevmedik neler alıp neler verebilecegimizin farkında degiliz. Bir kelebek gibi sadece 1 Günlük yaşam şavasına takıldık
Hayatı yarım yamalak yaşamaya razı geldik.. Oysaki hayatı uzun ve kısa yapan bizleriz..
Kaçımız hayatı keşfettik? kendimizi tanıyoruz? pek çok az kimse sanırım..
An gelir gene biten birşeylerin başlaması istenir ya.. Onca hırpalanmıslıkdan sonra. Hersey eskisi gibi olurmuydu?
Hayır olamaz hiçbirşey eskisi gibi olamaz. buna inananlar sadece aldanırlar.. Öyle görmek isterler çünkü kendilerini ufuklarını bilmezler..
Kendini tanıyamamışlıkdır bu , madem gene baslayacakdı neden bu ayrılık, derler ya biraz zaman verelim.. Ya yaşamınız kelebeginden kısa ise?
Ya söylemek isteyipte söyleyemedikleriniz varsa? ne olacak ne işe yaracak? dogru zamanda söylenmemiş sözün ne anlamı var?.
Yanlış zamanda ekilmiş toprak gibi. sadece o anlık vijdanınızı rahatlatırsınız bir uyuşturucu almış gibi rahatlarsınız oysaki bunları ona söyleyememek hep aklınızda kalır..
O bunları duymadıksan sonra söylemenin ne anlamı var..
Derlerya dost kalalım. Birbirini seven birisi nasıl dost kalabilir? hayatının sonuna kadar onunla yaşamak bir olmak isteyen nasıl onu baskasınla
yaşamasına razı olur? Gül'ün adı değişse kokusu degişirmi?. değişir değişir.. o içinizdeki yangın gül'ü size bir yanmıs saman kokusu sardırır oysaki
samanıda yakan gül'üde koparan bizler degilmiyiz? bizler ne yönetmeniz nede oyuncu , Bizler Senaristis istedigimiz gibi yazıyoruz .. işimize geldigi gibi..

Siz kendinizi ne kadar tanıyorsunuz? , Sınırlarınızı ne kadar biliyorsunuz?


saydam adam..
 
Üyelik Tarihi
8 Nis 2008
Konular
187
Mesajlar
847
MFC Puanı
110
Yine gece olmusdu adam her zamanki gibi yerindeydi yağmur yağıyordu yıldızlar yağmur bulutlarının ardında
kalmışlardı kendinleri ifade edemiyorlardı bulutların ardından adam gibi düşncelerinin ardında kalmışlardı.
Adam herzamanki gibi hayatını değerlendiriyordu sefer başkaydı aklını başka düşünceler sarmıştı...

Aşk sevgi ilişki olguları sarmıştı adamı..
Birbirlerini anlayan iyi dost'dular arkadaşdılar dert ortağıydılar kadın öle diyordu oysaki adam daha fazlasını hayal kuruyordu
işte bu sefer buldum diyordu hayatıma yön verecek deniz fenerimi buldum diye sayıklıyoru kendi içinde..
Adam için böyle şeyleri düşünmek çok zordu nasıl ifade edecekdi kadına kendini? ona ondan hoslandıgını onunla ileriye dönük düşüncelerinin
olduğunu nasıl söyleyecekdi ve bunlar içinde düşünmeye başlamışdı kadını uzun zamandır tanıyordu adam ama zamanlama hataları yaşıyordu.
Bir kere elinde kaçırmıştı hayal dünyasındaki kadını adamın kendine içten içe güveni gelmişti hayalleri yavas yavsa gerçekleşmeye başlamıştı
bu bile adama yeterli idi geç olsun en iyisi olsun derdi sanırım buda öyle birşey olacakdı.
Adam bazı seyleri hazmedemiyordu içinde tamam kadından hoslanıyorduda bunu nasıl söyleyecekdi herseyi paylasdıgı kadına
"senden hoşlamıyorum demek" bu kadar kolaymıydı? adamda böyle bir miğde yoktu ya kadının yaklaşımını yanlış anladıysa?
ona karşı bir haksızlık saygısızlık olarak düşünüyordu onu hayal kırıklıkğına ve farklı düşüncelere kapılmasını istemiyordu
kadın düşüncemeyeğinide biliyordu ama adam kendine yediremiyordu dostum dedigi bir kişiden hoşlamayı..

Ya KADIN?
Hayatından inişli çıkış çok anları olmuştu çok kırılmıştı ve üzülmüştü adam ona moral veriyordu arka çıkıyordu dertlerini paylaşıyordu
kadın yeni bir ilişkisini bitirmişti "yalanlar üzerine kurulmuş bir ilişki" kadın korkar olmuştu artık insanlara yaklaşmaktan
boşluktaydı düşünmeye ihtiyacı zamanı vardı içinden çıkamıyordu aklı karışıktı kendine kızıyordu neden aynı hataları yapıyorum diye
kendini anlatmıyordu aynı adam gibi.. Adam kendini anlatmayı sevmiyordu yazmayı tercih ediyordu kelimelerin ince ayrıntılarında buluyordu
kendini kadın adamı satır aralarında tanımıştı kadın yazmıyordu korkuyordu içindeki yangınların dahada alevlenmesinden
titriyordu içindeki yangınlara rağmen..

Adam çekiniyordu kadından ona dahada bağlanmaktan onun onu anlamasından korkuyordu çözmesinden oysaki adam çözülmek istemiyordu.
Ister istemez rahatsız verdiğinin farkına varıyordu uzaklaşması gerekiyordu ama nasıl? sürekli acı çekmektense bir kere acı çekerim dedi.
yanlış anlaşılacagını düşündüklerini düşüncelerinin nereye gideceğini bilmiyordu kadın Adam her ayrıntıyı planlıyordu kaç silgi tüketmişti
düzeltmeler için.
Adam ne yapmalıydı? evet evet gitmeliydi ve gitti kadını yanılgılar içerisinde bıraktı emeklerine karşılık görmemesini sağladı kadın için
artık adamdan nefret ediyordu kadın onun gözünde imparator idi artık köle durumunda adam bunu istiyordu insanların ondan uzak durmasını
ne kadar uzak durursa kadın ona o kadar yakın olacakdı ve artık konusmuyordu kadınla cesaretide yoktu git gide uzaklasıyordu konuşmak istesede inadından konuşamazdı kadın'la..

sıradanlık ve belirsizlik içerisinde kendini bulmaya çalışan adam
hayatını keşfetmeye çalışan her zaman daha iyisi için bir yola koyulan adam
umursamaz kendinisi beğenmiş sivri dilli tavırlarıyla hayatına yön vermeye çalışıyor
insanlardan ne kadar uzak durursa okadar mutlu oluyor mutluluk adam için yalnız kalmakdı
sorgulanmak merak edilmekden hoşlanmıyan bir adam nasıl merak edebilirki başka insanları
en önemli konusu kendini keşfetmek ise.


sen ve sensizliklerin içerisinde bir yerlerdeyim kaybolmuşum
bulamıyorum yolumu ey karanlıktaki ışığım arsız denizlerdeki yol pusulam
uçmamı sağlayan kanatım, belirsizlikler içerisindeki belirgin olan beni ben yapan içimdeki hayallerimi alıp çıkaran KADIN!
gidiyorsun benden artık hızlı bir şekilde oysaki yavaş yavaş gelmiştin nedir bu acelen?
sen gidince nasıl uçarım artık nasıl yönümü bulurum nasıl görürüm ey kadın!




Bir kez daha farkına vardı adam! Yapmaması gereken şeyleri yaptığını sorumlu kimse aramıyordu suçlu kendisi idi.
Onca heves hayal için kurallarını çiğnemişti kendinden ödün veriyordu gerçekmeyecek hayaller için benliğini yitirircesine kaptırmıştı kendini kumar masasına.
Herşeyini kaybetmeden kalkmalıydı uzaklasmalıydı masandan kadın'dan ve adama yakın olan herkes'den..
Anlatamıyordu içindekileri düşünceleri uzak durun diyordu benden ve ısrarla yaklaşıyorlardı adama..
Adam içine kapanmıştı korkuyordu herkes'den açamıyordu içini kimseye anlatayım desene anlatamıyordu veya anlamıyorlardı.
Adam detaylara takılı kalıyordu alamıyordu kendini detaylardan her ayrıntıyı kırıntıyı, tebessümü , kelimeyi, haraketleri, ifadeleri irdeliyordu ve irdelediği halde kaybettiğini bile bile irdeliyordu
vaz geçemiyordu bu huyundan "öylesine" yaşarım diyemiyordu herşeyin en iyisini sistematik olmasını istiyordu.
-VE adamın aynası kırıldı..
Var olan en ufak anlaşılabilme ifadelerinide kaybediyordu konuşamıyordu çıkmıyordu dudaklarının arasından kelimeler.
Donup kalıyordu artık geçici heveslerden mutluluklar adama göre degildi her zaman daha iyisi için bekliyordu onca sene beklemişti yinemi beklemeliydi?



saydam adam..
 
Üyelik Tarihi
8 Nis 2008
Konular
187
Mesajlar
847
MFC Puanı
110
Sevgilim Sevgilim sensiz bir gün daha geçti
Daha önce geçen günler gibi.
Sen gittiğin günden beri kayboluyorum düşünce dünyasında.
Her düşüncem sen, her çözümüm sen, seni sen yapan sen, beni ben var yapan yine sen..
Sen gidince, kalabalık içinde haykırıyorum! nerdesin nerdesin sevgilim diye haykırıyorum ama sesim içimde yankılanıyor.
Beni var eden sen gittin artık sürgün ettin beni kendine.
Sensizlik içinde benim senin içinde var açmak isteyen bir çiçek açamayan bir çiçek.
Zamansız gidişin çöle düşmüş bir yağmur gibi.
Renklerimi aldın benden, sıcaklıgımı aldın, beni ben yapan herşeyimi aldın beni ben yapanlar kaldı senin içinde..
Sevgilim..
Al götür beni buralardan benligin içinde gittigin derinliklere.
Koru muhafaza et beni benliğinin içinde.
Senin benliğin öyle bir benlik ki, solan bir ağacı yeşertir. Körlerin görmesini sağlar, Sağırların duymasını sağlar..
Sen gibi beni sende saklayan yok bu dünyada..
Sesleniyorum, bağırıyorum, beni duymuyormusun? Ey sevgili.
Artık çık gel hep senin hayalini kurdum. Beni benden, benliğine hapis etmeni..
Yada yokmusun?
Onca umutlarım hayallerim bir hiçmiydi?
Yoksa Yoksa sen yokmusun? Bir umut hayelden ibaretmisin..
O zaman rüyalarıma gel orada benliğine al beni.
Al beni benliğine ısıt beni koru beni..


saydam adam..
 
Üst