Bazen sen bile anlamazken kendini; bekleme kimseden seni anlamasını: Öyle anları olur ki insanın bir şeyler dökülüverir dudaklarından, kulaklarınıa inanamazsın.İçinin acısı sığamaz da olduğu yere, gözlerinden sızar ıslak alevlerle; yanar yanakların yüreğinin serinlemesine inat. Öyle yoğunlaşırsın ki bir kaç cümle düşüverir beyaz kâğıtlara, kaleminin dilinden şiir tadında. Bazen acılı, bazen kâhırlı, bazen en kara sevdaları bile şaşırtan, bir kaç yanık cünle...
Zaman geçer, o günü çoktan unutmuşsundur. Eline bir kâğıt düşüverir kitaplar arasından. Okursun yanan cümleleri; bir tarihe bakarsın bir imzaya, bir kendi içine... Hayret edersin: "Bunlar ben mi yazmışım." demeden edemezsin. Yaşadığın o günü de o duyğuların sebebini de o anın şiddetini de bulamazsın hafızanda, içinde. Çoktan unutmuşsundur yada yara eski yara değildir artık. O günkü gibi kanamaz.
Yazdığın şiiri bile okuduğunda sen aynı duyguyu yaşayamıyor, hatırası olan olayı bulamıyorsan, Bekleme başkasından seni senin gibi anlamasını. Bırak herkes anladığı kadar anlasın. Bakarsın o senden çok şey yaşar okuduklarında, daha büyük anlar seni.
Yani herkes kendi duydugu kadar hassas ve senin yazdıkların okuyanların anladığı kadar büyük ve kıymetli. Hiç bir şey alamasalarda suçlamamalısın onları çünkü ya sen onlarda yoksundur ya onlar sen de. Paylaşılan olmayınca değeri yoktur hiç bir ifadenin. Hiç bir davranışın, sözün.
Şarkılar bile kendini içinde bulduğun kadar güzelleşmez mi? o denli lezzetli değil midir? Öyle ise bekle senin içinde olabildiklerini ve sende olabilecek kalabalığı... kalabalık yoksa da sende olanlar ve senin içine girebildiklerinin sayısı önemli değil. Yalnız olmaman önemli olan..
Kaç kişiyi gülümsetebilir, kaç kişiyi ağlatabilirse o kadar vardır sanatçı. Hiç anlaşılamayanları da mutlak bir gün anlayanlar çıkacaktır.
Mualla Bilir