• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Tarihin Dönemlendirilmesi (Sınıflandırılması)

barışbalcı

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
8 Tem 2016
Konular
112
Mesajlar
144
MFC Puanı
410
Tarihin Dönemlendirilmesi (Sınıflandırılması)

Tarih algısından kaynaklanan yönteme dair olan tasnifin dışında; tarihçinin ortaya koyduğu esere veya incelenen döneme göre ayrı bir sınıflandırma daha yapılmaktadır. Buna göre, birçok konuyu bir arada ele alıp, onları bütün teferruatlarıyla değil de ana hatlarıyla inceleyen ve konu hakkında topluca bilgi veren tarihlere Genel (Umumî) Tarih denir. Bu tür tarihlerde konular döneme ve coğrafî mekânlara taksim edilerek kronolojik olarak yazılır. Söz gelimi İslam tarih yazıcılığında karşılaştığımız; Peygamberler Tarihi, Sasaniler, Romalılar, Asr-i Saadet (Hz. Muhammed’in devri), Dört Halife, Emeviler, Abbasiler ve nihayet Osmanlılar sıralaması, bir Genel (Umumî) Tarih yazımıdır. Bunun dışında; ayrı, ayrı milletlere, ya da insanlık tarihinin ayrı ayrı konularına tahsis edilen eserlere de Özel (Hususî) Tarih adı verilir. Mesela, Türk Tarihi, Alman Tarihi, Fransız Tarihi, Osmanlı Tarihi veya bir kesiti; III. Selim’in ıslahatları gibi konular, Özel (Hususî) Tarih olarak değerlendirilebilir.

Ancak Özel Tarih, kendi içinde alt konulara taksim edildiğinde, ana konu Genel Tarih niteliği kazanabilir. Mesel⠓Türk Tarihi” üst başlığı genel, “Türklerde Devlet Geleneği” konusu ise onun içinde özel tarih olabilir. Bunun dışında tarih yazı mı, seçtiği alana göre de sınıflandırılmaktadır. Örneğin, devletlerin doğuşu, gelişmesi, birbirleri ile ilişkileri, savaş, barış ve anlaşmaları konu alan tarihe “siyasi tarih”; tarih içinde yaşanan toplumsal olayları, değişim ve gelişmeleri konu edinen alana “sosyal tarih” adı verilmektedir. Bu örnekleri iktisadi alana çektiğimizde “iktisat tarihi”; din ve inanç alanlarına taşıdığımızda da “dinler tarihi” gibi başlıklar ile karşılaşırız. Zaten bir tarihçi okumalarını bu alanların tamamında yapmak mecburiyetindedir. Tarih yazımındaki bu sınıflandırmalar tarihte bir de devirler/çağlar meselesini gündeme getirmektedir. Tarihin kaynaklardan öğrenilemeyen devirler, “prehistorya/tarih öncesi devir” kabul edilir. Özellikle 19 ve 20. Yüzyıllarda yapılan antropolojik araştırmalar ile bu dönem hakkında yer yer yeni bilgilere ulaşılmıştır. Ancak bu bilgiler bütünü göstermekten ziyade, özeli, detayı hatta istisnayi göstermektedir. Ortaya çıkan buluntular ile tarih öncesi devirlerin milattan önce 30–25 bin senelik bir döneme denk düştüğü kabul edilmektedir. İlk yazılı belgeler, Önasya’da yine milattan önce yaklaşık 3200’lerde bulunduğu varsayımına göre, prehistoryayı takip eden “tarih devrinin” de günümüze kadar 6000 yıllı aşan bir zamanı kapsadığı hükmüne varılır. Bu tarih devri de kendi içinde zaman dilimlerine taksim edilmektedir ki ilerdeki bölümlerde bu konuda bilgiler verilecektir.

17. yüzyıldan itibaren tarihi çağlara ayıran bir taksim yapılmıştır. Umumî tarih yazımında sıkça kullanılan bu taksimata göre; Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşüne kadar (bazılarına göre, Hıristiyanlığın Büyük Kostantinus tarafından resmi din olarak kabul edildiği 336–337 ye kadar) olan devre, Eski Çağ denir. Bu tarihten İstanbul’un fethi olan 1453 yılına (veya Amerika’nın keşif tarihi 1492 yılına) kadar olan devre de Ortaçağ denilmektedir. 1453’ten 1789 yılındaki Fransız İhtilali’ne kadar olan devre Yeniçağ; Fransız İhtilali’nden günümüze kadar olan devre de Yakınçağ denilmektedir. Kolaylıkla anlaşılacağı gibi, bu dönemlendirme hem görece ve hem de Avrupa tarihi merkezli bir taksimdir. Bu yüzden çeşitli başlangıçlar alınarak bu taksim yeniden yapılabilir. Sözgelimi Amerika tarihi için böyle bir dönemlendirme yapmak istenirse tamamen Yeniçağlardan başlatmak gerekecektir. Tarihin anlaşılmasını ve öğretilmesini kolaylaştıran bu dönemlendirmenin yetersizliği her zaman dile getirilmiş ve yeni teklifler sunulmuş olsa bile tarih öğretiminde eski alışkanlık hâlâ sürdürülmektedir. Bu taksimatın Avrupa merkezli olduğunu vurgulayan İbrahim Kafesoğlu, “Türk Tarihinin Taksimatı” konusunda teklif geliştirmiş ise de, tamamen kabul görmemiş; ancak çeşitli fakültelerde açılan Anabilim dalları ile bu fikir kısmen uygulama zemini bulmuştur. Diğer taraftan dünyada bir kısım gelişmiş eğitim kurumlarında, bu taksimatın dışında, tematik veya coğrafyaları, esas alan bölümler yer almaya başlamıştır. Asya Tarihi; Orta doğu Tarihi veya Afrika Tarihi gibi.
-

Prof.Dr. Zekeriya KURŞUN​
 
Üst