İzleyici yorumu:
makyajları silinen, takma tırnakları çıkarılan, kıyafetleri çıkarılan, saçları kazınan 2 kadının görüntüsüyle başlayan film aslında ilk sahneden itibaren içinde barındırdığı sınırsız mesaj ve eleştiriden birini vermektedir. ilk sahnede görüldüğü gibi kadınlar maddi dünyanın tüm getirilerinden arındırılmaktadır.
daha sonra isaya benzer bir adam görürüz. ve bu adamı takip ettikçe de yaşadığı toplum hakkında bilgi sahibi oluruz. polislerin yüzünün maskelerle kapatıldığını, ateş edilen her insanın vücudundan çıkan kanın farklı renk olduğunu ya da bazılarının yaralarından kuşların çıktığını, ahlaki açıdan yozlaşmış bir toplum yapısının olduğunu, sokaktaki vahşetlerin hepsine şahit olup onları engellemek yerine fotoğrafını çeken turist kılıklı kişilerin olduğunu görüyoruz. kısacası insanların haksızlıklar karşısında sessiz kaldığı, insanlara şiddetin uygulandığı ve sadece şiddeti resmedenlerin olduğu bencil bir toplum profili.hatta bu profil bukalemunlar ve kurbağalar sirkinde de daha sembolik bir şekilde anlatılır kanımca.
daha sonra isa kılıklı adamın büyük kuleye çıkması ve simyacıyla tanışması, bunun sonucunda simyacının adamın sırtındaki tuhaf yaradan içindeki tüm kötülüğü çıkarması, bunun devamında da adamın dışkısından altın elde edip bir pisliksin ama değişebilirsin demesi aslında ne kadar pislik içinde olursak olalım, altına dönüşebileceğimizin, olduğumuzdan daha iyi bir insan olabileceğimizin mesajını vermektedir.
sırayla tüm karakterleri tanıdığımızda da, filmin mistik sembolik anlatımının altında çok daha ciddi ve basit olmayan mesajlar ve eleştiriler içerdiğini görürüz. fon adındaki, venüs gezegeninden geldiğini söyleyen adam, tıpkı geldiği gezegen gibi güzelliği simgelemektedir. hayır , aslında güzelliği simgelemiyor. adamın simgelediği, yozlaşan güzellik anlayışı ya da güzellik faşizmi. toplumda kabul gören, insanların sahip olmak istediği güzelliği onlara veren bir fabrikatör bu adam. fabrikasında insanın hayatının sonuna kadar kullanabileceği güzellik maskeleri üretiyor. yapay bir güzelliğin ardına saklıyor aslında insanlığı. kör, sağır ve dilsiz olan fabrikanın kurucusu babası da, sadece kendi refahını düşünen insanların ruhsal ya da bedensel sağlığı açısından kaygılanmayan, aksine onların bu noksanlıkları üzerinden gelir elde etmeye çalışan çağımız sanayicilerini simgeliyor bana göre. kapital sistemdeki sanayiciler ve fabrikatörler sembolik kişiler üzerinden eleştirilmektedir.
orgazm makinesi denen bir makinenin icat edildiği, güzellikle birlikte cinsel zevkinde belirli insanların elinde metalaştırıldığı hatta sanatın adeta sıçıldığı bir toplumda her şeyin yapaylığının ardına saklanan, genel güzellik ve doğru yargılarının aslında tiksinç ve hatalı olduğuna dikkat çekmek istiyor yönetmen. oyuncaklar bile çocukların masumiyetinden anlamayan kişilerin tekelinde. oyuncaklar üzerinden çocuklara nefret ve faşizm aşılanıyor çünkü üreticiler oyuncakları devletin politikalarına göre üretiyorlar. örneğin gelecekte peruyla savaşılacaksa çocuklara yıllar öncesinden peru nefreti oyuncaklar, çizgi romanlar ve hatta ilaçlar aracılığıyla aşılanıyor böylece gelecekte kullanmak adına yeni askerler yetiştiriliyor. aslında bu fim jodorowskynin gerçekten pay alan bir anti-ütopyası ya da var olan yanlışların mübalağa içerikli sembolik anlatımı. ikincisi daha doğru gibi, evet.
tabii ki de nefret dayatması bu kadarla bitmiyor. gençler aracılığıyla müziği gitar şeklindeki silahlar- modayı kolye şeklindeki bombalar- ve dini budist ve hıristiyanlar için üretilen dinsen motiflerden oluşan silahlar- kullanarak toplum hayatının içine güzelce yerleştirilen bir nefret var. jodorowsky bunu eleştiriyor, belki de bu yüzden john lennon jodorowskynin işlerine bu kadar hayran.
ülkenin geleceğini kurtarmak için öldürülmesi gereken 4 milyon insanın gaz hastahaneleri, gaz okulları, gaz kütüphaneleri, gaz genelevleri kısaca gazhanelere atılmasının amaçlanması da hitlerden farkı olmayan , kendi insanını kolayca gözden çıkarabilen faşist yönetime de birer eleştiri boyutundaki diyaloglardı.
halkına şiddet uygulayan devlet askerleri ya da polisleri ise günümüze ışık tutan cinsten. ayrıca insanları daha fazla kazanç için özgürlük maskesi arkasında tabutlara kilitleyen mimarlar
daha sonra kapital düzen içinde istediklerini elde eden ve artık onlara mutlak gücü sağlayacak olan o dünyaya kazık çakma merakını bir merak olmaktan çıkarıp gerçekleştireceğine inandıkları o ölümsüzlük hırsı. bu uğurda tüm korkularıyla yüzleşmeleri, paralarından ve paralarının oluşturduğu tüm o yapmacık mankenlerden kurtulma zorunluluğu aslında her pisliğin altına dönüşebileceğini kanıtlar nitelikte. jodorowsky hayatın akışı sırasında yaptıklarımızın birer oyun olduğunu vurgularken, insanın kendi içine dönmesi gerekliliğini bu şekilde bulabileceği gerçek dünyada aslında önemli olanın güç, ölümsüzlük , para değil de insan olabileceğini fark etmesini gerektiğini anlatıyor insanı içine çeken büyülü gerçekliğinin ve akıllardan çıkmayacak sembolik anlatımı kullanarak.