• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Verem bile bunu yapmazdı!

DarkWoman

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
27 Kas 2019
Konular
5,318
Mesajlar
11,488
MFC Puanı
66,370
Levent Kırca, ışıklar içinde yatsın; sağ olsaydı oyun yazar, oynar ve mizaha getirip “verem mikrobu bile bu aymazlığı yapmazdı” derdi. Makine Mühendisi Mesut Ertetik bana şu mektubu gönderdi:

“… Samsun Sanat Okulu'nda okurken freze tezgahı hocamız Mehmet Kırca (Levent Kırca'nın babası) çok özel bilgisi ve çok yaman öğretme becerisi olan öğretmenimizdi. Bütün trigonometri, geometri hesaplarını ve teknik resim bilgilerini bize o öğretti. O yıllarda (1950'li yıllar) Karadeniz Bölgesi'nin tamamında bir tek freze tezgahı bizim Samsun'daki sanat okulumuzda vardı. Hocamız, son sınıfta hastalandı. Onu Heybeliada Sanatoryumu'na gönderdiler. Biz öğrencileri Heybeliada'ya ziyaretine gittik. Hocamız, “Ah çocuklar…. Buraya bir freze tezgahı koysam, freze ustası olmak isteyen çok hasta arkadaş var burada….” demişti….”

★★★

Verem hastanesi.

Freze tezgahı.

Ne ilgisi olabilir?

Heybeliada Sanatoryumu 1924 yılında ilk Sağlık Bakanı Dr. Refik Saydam'ın, 50 bin TL gibi çok az bir parayla bir profesör ve bir uzmanı görevlendirmesiyle kurulmuş, kısa zamanda tam teşekküllü araştırma hastanesi haline gelmişti. Hem yoksulluğa savaş açmış Türkiye'nin vereme yakalanmış insanlarını sağlığına kavuşturuyor, hem de hastaneye mesleksiz gelmiş hastaları meslek sahibi yapmayı da görev ediniyordu. Ayakkabıcı, çorapçı, fotoğrafçı kursları açtı. Hastalar tedavi olurken bir yandan da meslek öğrenmiş olarak taburcu oluyorlardı. İşte Mehmet Kırca Öğretmen'in öğrencilerine “buraya bir freze tezgahı koysam….” coşkusu Cumhuriyetin yarattığı bu birlikte başarma arzusundan geliyordu. Hastanenin tarihini yazan Başhekim Dr. İsmail Gökçe'nin “Heybeliada Sanatoryumu, Kuruluşu ve Gelişimi” adlı kitabında Dünya Salık Teşkilatı (WHO)'nın hastaneyi dünya ölçüsünde başarılı ilan ettiğini ve o yıllarda sanatoryumu ziyarete gelen WHO müşavirlerinden Dr. Donald. R. Thomson'nun “verem olsam da bu hastanede yatsam…” diyerek başarıyı hayranlıkla ifade ettiğini yazıyor.

★★★

Böyle bir hastane!

Şöyle yok edildi:


2002 yılında AKP iktidara geldi, devlet hastanelerini öldürme, özel hastane sahiplerini destekleme yolunu seçti. 2005 yılında “yeterli hasta yok ve deniz yoluyla ulaşımı zor” diye kapatıldı. Deneyimli hekim, hemşire, sağlık çalışanı dağıtıldı. Deprem yemiş binalar sahipsizliğe terk edildi.

2009 yılında yandı.

Yandı mı?

Yakıldı mı?

Kimse ilgilenmedi.

★★★

Adalarda tam teşekküllü bir hastane kalmamıştı. Adalar Belediyesi'nin yeni seçilen Belediye Başkanı Erdem Gül, sanatoryumu yeniden ayağa kaldırıp tam teşekküllü hastane yapmak için başvurdu.

Cevap bile vermediler.

Koruma amaçlı plan yapıldı.

1/5000 ölçekliydi plan.


Doğal SİT alanı, orman alanı, özel koşulu alan kapsamlarına alındı ve burada sadece “sağlık tesisi yapılabilir” şartı kondu. Fakat 2017 yılında, kim dava açtı, niçin dava açtı, amacı neydi bilinmeden koruma alanı planını mahkeme iptal etti. Ve hemen ardından Dünya'da eşi bulunmaz bu güzel tabiat parçası içindeki yıkık binalarıyla Sağlık Bakanlığı'ndan alındı, Maliye ve Hazine Bakanlığı'na devredildi.

Dünya'da korona patladı.

Türkiye'yi de fena vurdu.

24. Dönem Milletvekili Umut Oran, Heybeliada Sanatoryumu'nu pandemi hastanesi yapalım” önerisi getirdi.

Öneriye sağır oldular.

Kör, kör baktılar.

Atatürk Havalimanı'nın 2 milyar dolara mal olmuş pistini yıkıp, üstüne kaça mal olduğu açıklanmayan hastane yaptılar. Maliye Bakanlığı da kendi mülkiyetine geçmiş Heybeliada Sanatoryumu binalarının üzerinde bulunduğu parseli, kim akıl ya da emir verdiyse ona uyup Diyanet İşleri Başkanlığı'na tahsis etti. Diyanet İşleri Başkanlığı şimdi, “eğer burası pandemi hastanesi yapılacaksa ben arsayı ve binayı geri veririm” demeye başladı.

★★★

Levent Kırca yaşasaydı.

Aymazlığın oyununu yazar.

Mizaha getirir.

Oyunun adını “verem mikrobu bile bunu yapmazdı.” koyardı.


NECATİ DOĞRU
 
Üst