• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Vitaminlerin İnsan Hayatındaki Önemi

OBERON

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
20 Kas 2016
Konular
2,670
Mesajlar
2,919
MFC Puanı
1,410
Sıhhatli bir beslenmede proteinler yağlar karbonhidratlar su ve mineral tuzlarla birlikte çok az miktarda vitamin denilen maddelerinde bulunması gerekir. Vitaminler organik bileşikler olup besinde eksiklikleri hayat işlemlerinden bazılarının normal gidişlerini bozar. «Eksiklik hastalıkları» nın araştırılmaları sonunda vitaminler keşfedilmiş bulunmaktadır.

Uzun deniz yolculuklarında taze meyve ve sebze yenilmediği takdirde gemicilerin skorbit denilen ve dişetlerinin şişme ve kanaması ve vücudun diğer kısımlarının da kolaylıkla kanaması ile kendini belli eden bir hastalığa tutuldukları görülmüştür.

Daha sonraları onsekizinci yüzyılın ortalarında Lind adında bir kaptan meyve sularının faydasını ortaya koymuştur. Fakat bunun skorbite karşı olan önemi henüz anlaşılamamıştır. Takki adında bir Japon Amirali 1880 senelerinde gemicilerine et ve taze sebze yedirmek suretiyle gemisinde beriberi denilen hastalığının çıkmasını önleyebilmiştir.

Eksiklik hastalıkları üzerinde ilk bilimsel araştırmayı Christian Eijkman adında bir Holandalı yapmıştır. Eijkman Cavada çalıştığı zamanlarda tavuklara temizlenmiş pirinç (kavuzcuklarından temizlenmiş pirinç) ile beslemiş ve tavukların Cava halkının tutulmakta olduğu sebebi anlaşılmaz hastalığa benzer şekilde hastalandıklarını ve hasta tavuklara temizlenmemiş pirinç verilince hastalıktan eser kalmadığını hayretle görmüştür. Bu suretle kendisi ve diğer araştırıcılar hastalığı yapanın bir mikrop olmayıp besinde herhangi bir eksiklik olduğu kanısına varmışlardır. Bu eksik maddenin de herhalde pirincin kavuzcuklarındo bulunması gerekir.

Diğer başka araştırmacılar özellikle Sir Frederick Gowland Hopkins laboratuarda suni besin ile besledikleri hayvanların sıhhatte kalabilmeleri için besinlerinde maya ve süt gibi doğal besinin bulunması gerektiğini görmüşlerdir. Böylece Hopkins’in deyimi ile «ek besin faktörleri» üzerinde araştırılmalar başlamıştır.


Funk 1911 senesinde bu maddelere «amino-nitrogen» (yani — NH2 grubundan türevlenen) taşımakta olduklarını düşünerek vitamin adını vermiştir. Ancak daha sonraları bütün vitaminlerin bu tarz bileşimde olmadıkları anlaşılmıştır. Mc Ollum ve Davies Birleşik Amerika’da çalışırken 1915′de vitaminleri adlandırmak için bir sistem kurmuşlar ve vitaminleri iki grupa ayırmışlardır. Bir grupta olanlar yağda erimekte ve «yağda eriyen A grupu» adını olmakta diğer grupta bulunanlar suda erimekte ve «suda eriyen B grupu» adını almaktadırlar. Bu gruplar içinde bir çok vitaminler bulunmuştur. Her bir vitamin için bir harf kullanılmıştır (örneğin vitamin A vitamin C ya da benzer özelliklere sahip olanlara aynı harf verilmiş ve değişik vitamin olduğu anlaşılmak üzere işaretlenmiştir (Örneğin: vitamin Bı—M12). Günümüzde bir çok vitaminler sintetik olarak yapılabilmekte ve harf ile gösterilmek usulu tamamen kalkmamış olmakla beraber kimyasal olarak adlandırmak yoluna gidilmektedir. Böylece vitamin C askorbik asid vitamin Bı anevrin ya da thiamin vitamin B2 de riboflavin olarak söylenmektedir.

Vitaminler üzerindeki bilgimizin genişlemesi — hangi besinlerde bulundukları kimyaları vb. kullanılmalarını çok yaygın hale getirmiştir. Eskiden mikroorganismalar tarafından meydana getirildiği sanılmış olan hastalıkların bugün besinde bazı vitaminlerin eksikliğinden ileri geldiği bilinmektedir. Halka doğru besin alması telkin edilerek bu gibi hastalıkların önüne geçilebilir. Hatta hastalık başlamış bile olsa (çok ilerlemiş olmamak şartıyla) şifa bulur veya hafifler. Bundan başka halka besi bakımından değersiz bitkiler yetiştireceği yerde vitamini bol bitkiler yetiştirmesi öğretilebilir. Çocuklarına yeteri kadar süt (vitamini boldur) vermeleri süte ve diğer esaslı besinlere ilave olarak portakal frenküzümü limon v.b. suları ve balıkyağı içirilmeleri öğütü verilmelidir.


Vitamin eksikliğinin başlıca etkilerinden biri büyümenin yavaşlamasıdır; bu sebepten ötürü özellikle çocukların bol vitamin alması gerekir. İlk devreler insan vücudunun en çok büyüdüğü devrelerdir bundan dolayı vitamin eksikliğinin etkisi en fazla bu zamanlarda belirir. Bitkiler en ileri vitamin kaynaklarıdır zira ancak bitkiler ham maddelerden vitamin molekülleri yapabilme iktidarındadır. Hayvanlar ise yalnız organik moleküllerden kendilerine lazım olan bazı vitaminleri yapabilirler. Örneğin karaciğer karotin maddesinden A vitamini yapabilir. Balıkyağı vitamin A için çok zengin bir kaynaktır.

Bazı vitaminlerin eksikliğinin etkilerini bilmemize rağmen vitaminlerin canlı hücre kimyasında oynadıkları rol hakkındaki bilgimiz pek azdır. Bazılarının protein molekülleri ile birleşerek enzimler teşkil ettiği bilinmektedir. Vitamin B12 (cyanocobalamin) metil grupları (CH3) sintesine yardıma olur. Bu nukleik asid molekülleri kısımlarında olmaktadır. Bu vitaminin eksikliği kemik iliklerinde alyuvarların husule gelmesini yavaşlaştır ve yaşlılarda ağır bir kan hastalığı olan Oddison anemisinin meydana gelmesine sebep olur. Vitamin D kalsiyum ve fosfor metabolisması için çok önemlidir. Bu vitaminin eksikliği vücudun normal miktarda kalsiyum ve fosfor alma kabiliyetini azaltır. Böylece kemiklerin ve dişlerin canlı hücreleri bu elementleri yeteri kadar alamadıklarından dolayı iyi teşekkül etmezler. Vitamin D’nin eksikliği çok defa çocuklarda kemik hastalığı şeklinde belirir. Hastalık çok ileri devrelerde olmazsa balıkyağı içirilmek veya vitamin D ilave edilmiş besin verilmekle şifa bulur. Vitamin D çok zaman «güneş ışığı vitamini» adını alır zira güneş ışığı etkisi altında deride mevcut bir maddeden meydana gelir.
 
Üst