• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Ağız ve Diş Sağlığı - Hastalıklar ve Tedavileri

Herkül

Admin
Üyelik Tarihi
4 Haz 2013
Konular
8,797
Mesajlar
29,749
MFC Puanı
17,440
AFT ve UÇUK

Günümüzde pekçok insan tekrarlayan ağız yaralarından şikayetçidir. En sık görülen tekrarlayan ağız yaraları Aft ve uçuktur. Aft ve uçuk aynı belirtileri gösterdiği için, ağızda meydana geldiğinde birini diğerinden ayırmak zordur. Bu iki lezyonun oluşum nedenleri ve tedavisi tamamen farklı olduğu için ayırımı önemlidir.

AFT

Aft, ağız içinde genellikle dil üzerinde, yumuşak damakta, yanak ve dudak mukozasında ve farekste görülen, oldukça ağrılı, küçük, yüzeysel ülserlerdir. Bayanlarda erkeklere oranla daha fazla ortaya çıkar.
Aftın meydana gelmesini hızlandıran ve seyrini kötüleştiren pekçok faktör saptanmasına karşın, meydana gelme sebebi henüz tam olarak açıklanamamıştır.

Aft Oluşumunu Etkileyen Faktörler

Pekçok hastalıkta olduğu gibi, stres aft oluşumunun en önemli nedenlerinden biridir. Bayanlarda adet dönemi öncesi gerginlik dönemi de aft oluşumunu tetikler.
Domates, sirke, turunçgiller gibi asitli yiyecekler, tuzlu ve baharatlı çerezler, aft oluşumunu hızlandıran önemli faktörler arasında sayılmaktadır.
Sert yiyecekler, yanak ve dudağın ısırılması, diş fırçalama işleminin sert olarak yapılması gibi travmalar da aft oluşumu için uygun ortam hazırlar.
Bazı sistemik hastalıklarda, örneğin Behçet hastalığında, vücuttaki diğer belirtilerle birlikte ağız içinde aft oluşumu gözlenmektedir.
B12 vitamini ve demir eksikliğinin, ayrıca diş macunları içinde bulunan kimyasal bir maddenin de aft oluşumuna neden olduğu düşünülmektedir.

Aft Tedavisi

Aftın kesin tedavisi henüz bulunamamıştır. Herhangi bir tedavi uygulanmasa da ortalama 7-10 gün içerisinde kendiliğinden iyileşir.
UÇUK
Uçuk nadiren ağız içinde olsa da, genellikle dudak kenarı gibi ağız dışı bölgelerde görülen, içi sıvı dolu küçük kabarcıklara verilen addır. Genellikle ağrılıdır ve ağrı uçuk oluşumundan birkaç gün önce başlar. Bu kabarcıklar zaman içinde patlayarak kabuklanır. Ortalama 7-10 gün içerisinde iyileşir.

Uçuğun oluşum nedeni herpes simpleks olarak adlandırılan bir virüstür. Daha önce bu enfeksiyonu geçirmiş olan kişilerde pasif halde bulunan bu virüs, güneş ışığına maruz kalma, stres, travma, yorgunluk, hormonal değişiklikler gibi durumlarda aktifleşerek uçuk oluşumuna neden olur.
Uçuk bulaşıcıdır. Uçuğun patlamasından itibaren tamamen iyileşene kadar ki süre en riskli dönemdir. Uçuğu olan bir kişinin kullandığı eşyalardan ve uçuklu birinin öpmesi sonucu bulaşma meydana gelir. Bulaşıcı olduğu için uçuğa dokunulmaması gerekir.

Uçuğun Tedavisi

Günümüzde uçuğun tedavisinde antiviral uçuk kremleri kullanılmaktadır. Bu krem deriden geçerek uçuk virüsünü etkiler ve deriye vereceği zararı engeller.
Aft ve Uçuk Arasındaki Farklar
*Aft sadece ağız içinde meydana gelir. Uçuk ise nadiren ağız içerisinde, genellikle ağız dışında meydana gelir.
*Aft bulaşıcı değildir, uçuk bulaşıcıdır.
*Aftın oluşumu henüz tam olarak açıklanamamıştır, oysa uçuk bir virüs enfeksiyonudur.
 

Herkül

Admin
Üyelik Tarihi
4 Haz 2013
Konular
8,797
Mesajlar
29,749
MFC Puanı
17,440
Ağız Kokusu

Kötü ağız kokusu diş hekimliğinde halitosis olarak adlandırılır. Ağız kokusu ne kadar bakımlı olursanız olun, insanların sizden uzaklaşmasına yol açacak kadar ciddi bir problemdir. Hem özel yaşamı hem de sosyal yaşamı olumsuz olarak etkiler.

Ağız kokusunun nedenleri iki grup altında toplanır ;

Ağız kokusu %90 oranında ağız içi nedenlerden kaynaklanır.
Düzenli ağız bakımı yapılmazsa, yiyecek artıkları dişler arasında, dilin ve dişetlerinin üzerinde birikerek ağızda kalır ve bir süre sonra kokuya neden olur.
Sarımsak, soğan gibi kötü kokulu yiyecekler yendiğinde, vücut bu gıdayı elimine edene kadar kötü koku ortadan kalkmaz.
Dişeti hastalığı sonucu meydana gelen derin dişeti ceplerine tam olarak ulaşılıp temizlik sağlanamaz. Bu cepler ağız kokusuna neden olur.
Ağızda bulunan çürük dişler, taşkın ve komşu dişlerle kontağı olmayan dolgular, anormal diş temasları ve diş morfolojisinin kaybı, yiyeceklerin bu bölgelerde birikmesine neden olarak ağız kokusu oluşturur.
Uyumsuz ve kötü kullanılan protezler ağız kokusuna neden olur.
Ağız içindeki tümörler ağız kokusuna neden olabilir.
Ağız kokusu sosyal yaşamda oldukça rahatsız edici bir durum olduğu için ihmal edilmemelidir. Zira ufak müdahalelerle bu sorundan tamamen kurtulabilirsiniz.

Ağız kokusundan kurtulmak için;

*Ağızdaki dişeti hastalıkları ve diş çürükleri tedavi edilmelidir.
*Ağız ve diş sağlığına dikkat edilmeli, günde en az iki kez florürlü bir diş macunu ile dişler fırçalanmalı ve günde bir kez dişipi kullanılmalıdır. Diş fırçalama sırasında dilin de fırçalanması gerekir.
*Kullanılan protezlerin bakımına özen gösterilmelidir.
Eğer ağız ve dişlerinize yapılan müdahalelerden sonra hala ağız kokusundan şikayetçi iseniz, diğer sebepleri de araştırmak gerekir.

Ağız kokusunun ağız ortamı dışındaki sebepleri ise şunlardır;

*Sinüs, bronş ve akciğer kaynaklı enfeksiyonlar ağız kokusuna neden olur.
*Şeker hastalığında ağızda asetona benzer bir koku oluşur.
*Karaciğer ve böbrek yetmezliği ağız kokusuna neden olur.
*Metabolik bozuklukların da ağız kokusuna neden olabileceği belirtilmiştir.
*Özellikle çocuklarda bağırsak parazitlerine bağlı olarak sabahları ağız kokusu görülebilir.
*Diyet yapanlarda ve oruç tutanlarda düzensiz yemek yemeye bağlı olarak ağız kokusu oluşabilir.
 

Herkül

Admin
Üyelik Tarihi
4 Haz 2013
Konular
8,797
Mesajlar
29,749
MFC Puanı
17,440
Ağız Kuruluğu

Ağız kuruluğu dişhekimliğinde kserostomia olarak adlandırılır. Tükrük bezlerinin tükrük salgılama fonksiyonlarının azalması sonucunda, ağız kuruluğu ortaya çıkar.

Ağız kuruluğunun nedenleri şunlardır ;

Ağız kuruluğu bazı ilaçların yan etkisi olarak ortaya çıkabilir. Ortalama 500 ün üstünde ilaç türü ağız kuruluğuna neden olmaktadır.
Tükrük bezlerinde meydana gelen hastalıklar ve tükrük bezlerinin cerrrahi olarak çıkartılması ağız kuruluğuna neden olur.
Yaşla birlikte tükrük salgısı azalır. Bazı sistemik hastalıklarda (diabet, hormonal hastalıklar, siyogren sendromu, nörolojik bozukluklar) ağız kuruluğu görülmektedir.
Radyoterapi, özellikle baş ve boyun radyoterapisi tükrük bezlerinde hasara neden olarak ağız kuruluğuna yol açar. Alkol ve kafein kullanımı ağız kuruluğuna neden olur.

Ağız kuruluğu meydana geldiğinde ;

- Özellikle kuru yiyecekler için yeme zorluğu,
- Dilde yanma, norma dışı his, sızlama,
- Ağzı nemli tutacak şeyleri sık uygulama ihtiyacı,
- Konuşma ve yutkunma zorluğu,
- Sık susama,
- Dudak kenarlarında kuruma ve çatlama,
- Tad duyusunda azalma, anormal tad hissi,
- Protez kullanımında zorluk,
- Kötü ağız kokusu ortaya çıkar.

Tükrük
ağız için önemli bir savunma mekanizmasıdır. Bu nedenle tükrük salgısının azalması ağız içinde çeşitli sorunlara yol açar.
Tükrük salgısının azalmasıyla tükrüğün yıkama fonksiyonu da azalacağı için bakteri plağı ve yiyecek artıklarının birikimi kolaylaşır. Bu nedenle dişeti hastalıkları ve diş çürükleri oluşumu artar.

Tükrük
oksijen içerir. Tükrük salgısındaki azalma sonucu ağız içerisindeki oksijen miktarı da azalır. Oksijenin azalması oksijensiz ortamda yaşayan anaerop bakterilerin kolayca üremesine neden olur. Anaerop bakteriler dişeti hastalıklarına, diş çürüklerine ve ağız kokusuna neden olur. Tükrük yapısında bulunan çürük oluşumunu engelleyen mineraller de azalacağı için çürük oluşumu artar.

Ağız Kuruluğunun Tedavisi

Eğer ağız kuruluğu kullanılan bir ilacın yan etkisi olarak ortaya çıkıyorsa ilaç değiştirilebilir.
- Sık sık ağzı ıslatmak için yudum yudum su içmek ve sulu gıdaların alımını arttırmak,
- Şekersiz sakız çiğnemek,
- Alkol, kafein, sigara ve şekerli yiyeceklerden uzak durmak,
- C vitamini almak,
- İçeriğinde alkol ve sodyum lauryl sülfat bulunan ağız bakım ürünlerini kullanmamak,
- Gerekirse yapay tükrük kullanmak,
- Yaşanan ortamın nemini arttırmak faydalı olabilir.

Tükrük
ağız için önemli bir savunma mekanizmasdır. Bu nedenle ağız kuruluğunu ihmal etmemek gerekir.
 

Herkül

Admin
Üyelik Tarihi
4 Haz 2013
Konular
8,797
Mesajlar
29,749
MFC Puanı
17,440
Diş Sıkma - Diş Gıcırdatma ( Bruxism )

Diş sıkma ve diş gıcırdatma genellikle uyku sırasında, çoğunlukla da hastanın farkında olmadan yaptığı aşırı çene hareketleridir. Son yıllarda, şehir hayatının getirdiği zorluklar ve stresli yaşam sonucunda toplumumuzda çok sık görülmeye başlanmıştır. Bu alışkanlığa sahip bireyler genellikle bu durumdan haberdar değildir.

Diş sıkma - Diş Gıcırdatma neden oluşur ?

Duygusal Stresler:
Stresli hayat tarzı, diş sıkma ve diş gıcırdatmanın en önemli nedeni olmakla birlikte, bu durumu hızlandırıcı bir faktördür. Vücudumuzda, stresin oluşturduğu etkileri görebileceğimiz ilk yer ağız ve diş bölgesidir. Aşırı titiz, hassas, sinirli bir yapıya sahip olmak da diş sıkma ve diş gıcırdatmada etkili bir faktördür. Zorlu bir durumla karşılaşıldığında moral vermesi için söylenen sık biraz dişini deyimi günlük konuşmada yerini almıştır.
Malokluzyon:
Dişlerin dizilimindeki bozukluklar yani malokluzyon, bruksizmin diğer bir nedenidir. Dizilimdeki bozukluklar gelişim sırasında oluşabildiği gibi, çok sayıda üst yüzeyi aşınmış eski protez ve dolgunun varlığında da gelişebilir.

Diş sıkma - Diş gıcırdatmanın belirtileri ve yarattığı sorunlar nelerdir?

Dişlerin birbirine sürekli teması ve sürtünmesi sonucunda dişlerin çiğneyici yüzeylerinde mine kayıpları görülür. Dişlerin çiğneyici yüzeylerinde oluşan bu aşınmalar özellikle ön dişlerde daha belirgin olur.
Diş yüzeylerinde meydana gelen aşınmaların ilerlemesi ya da hızlı gelişmesi sonucunda dişlerde hassasiyet, yani soğuk ve sıcağa karşı aşırı duyarlılık gözlenebilir.
Diş gıcırdatma sonucu ön dişlerin kesici kenarlarında ve arka dişlerin çıkıntılı kısımlarında mikroçatlaklar oluşur. Bu çatlaklar zamanla büyüyerek dişlerde kırılmalara neden olabilir.
Diş sıkma ve diş gıcırdatmanın dişeti hastalıkları ve yanlış diş fırçalamayla birlikte görülmesi halinde, dişetlerinde çekilme ve diş sert dokuları üzerinde çentikler oluşmaktadır. Bu çentikler hassasiyet ve aşırı duyarlılığa yol açtıkları gibi, dişin kırılmasına de neden olabilir.
Diş gıcırdatma alışkanlığının uzun yıllar devam etmesi sonucunda dişlerde sallanmalar başlayabilir. Özellikle bir yada birkaç dişe fazla kuvvet gelmesi durumunda, ilgili dişlerde ağrı görülebilir ve zamanla bu dişler kaybedilebilir.
Gece boyu süren çene aktivitesine bağlı olarak, sabahları yorgun kalkma, başağrısı, şakak ve yanak bölgesinde kas ağrısı görülebilir.
Çene eklemine aşırı yük gelmesi sonucunda eklemde kilitlenme, çıtırtı sesleri ve ağrı olabilir.
Sürekli ısırmaya bağlı olarak, yanak içinde dişlerin birbirleriyle temas ettiği hizada, sürekli ısırmaya bağlı olarak
irritasyonlar ve beyaz çizgi şeklinde bir hat gözlenebilir.
Bu belirtilerin hepsi yada birkaçı diş sıkma ve diş gıcırdatmanın başlamasından hemen sonra gözlenmez. Belirtilerin ortaya çıkması rahatsızlığın şiddetine göre uzun yıllar sürebilir. Bazı durumlarda ise çok az belirti görülür.

Diş Sıkma - Diş Gıcırtmanın Tedavisi ;

Bu rahatsızlıkta tedavinin birinci amacı, çene ekleminde geri dönüşümsüz zararlar bırakan, normal dışı çene hareketlerini engelleyerek çene eklemini korumak, varsa ağrıyı ortadan kaldırmak ve dişlerin aşınmasını engellemektir. Bu amaçla, hastanın gece uyurken takacağı, dişlerine uygun olarak hazırlanan silikon plaklar kullanılmaktadır. Plak uyku esnasında dişlerin birbiriyle direkt temasını keserek aşınmayı engellemekte, böylece çene eklemini rahatlatmakta ve ağrıyı ortadan kaldırmaktadır. Ancak şiddetli vakalarda gece plağının yanısıra stresi azaltmaya yönelik tedaviler, kas gevşetici ve uyku düzenleyici ilaçlar kullanılması gerekebilir. Bu tip rahatsızlıklarda dengeli bir diş teması ve çene hareketlerinin sağlanması için, eski yada hatalı yapılmış dolgu ve protezlerin yenilenmesi ve mutlaka eksik olan dişlerin uygun görülen protez uygulamalarıyla tamamlanması gerekir.
 

Herkül

Admin
Üyelik Tarihi
4 Haz 2013
Konular
8,797
Mesajlar
29,749
MFC Puanı
17,440
Çocuk Ağız ve Diş Sağlığında Genel Bilgiler ;

Çocukların Dişleri Niye Çürüyor?
Süt dişleri normal dişlere oranla daha çok organik madde içerirler, bu nedenle çürümeye daha yatkınlardır, daha kolay ve hızlı çürürler.
20060427132153_dis1.JPG
Çocuklar, çürüğün erken döneminde görülebilen soğuk sıcak hassasiyeti ve hafif ağrı gibi sinyalleri zamanında yorumlayamazlar. Olayı ancak dayanılamayacak kadar ağrı olmasında fark ederler ki bu durumda çok geç kalınmış olabilir.
Çocuklar ağız bakımına yetişkinler kadar dikkat edemezler. Çocuğun el becerisi, merakı ve ebeveynin tutumu diş fırçalama alışkanlığını belirler.
Özellikle annelerin sıklıkla yaptığı bir hata da emzik ya da biberonu şeker, reçel vb. gibi gıdalara batırarak çocuklara vermeleri veya uyku aralarında şekerli süt, meyve suyu gibi gıdalara alıştırmalarıdır. Böylece beslenme düzensizliğinden dolayı dişler çürümeye yatkın hale gelir.

Çürük Oluşumu Engellenebilir mi?
Çürüğü tamamen engelleyebilecek bir aşı yada ilaç henüz geliştirilemedi. Ancak, çürük sayısını azaltmaya yönelik bazı malzemeler günümüzde kullanılmaktadır, bunlardan birisi; “fissür örtücü” dediğimiz malzemedir. Diş çürükleri genellikle azı ve küçükazı dişlerinin, çiğneyici yüzlerinde bulunan “fissür” adı verilen oluklarda başlar. Bahsettiğimiz malzemeyle olukların üzeri kapatılıp, o bölgeye mikrop, yemek artığı vs. nin sızması engellenerek çürük başlaması önlenir. Bu işlem, 6 yaşından itibaren çıkan kalıcı azı ve küçükazı dişlerine de uygulanabilir.
Çürüğü engellemenin başka bir yolu da dişlerin çürüğe karşı direncini artırmaktır. Dişlere yüzeysel florür uygulanması suretiyle bu direnç kazandırılır.

Süt Dişlerinin Önemi Nedir?
Süt dişlerinin birinci görevi çocuğun düzgün beslenmesini sağlamaktır. Ayrıca konuşmanın düzgün gelişimi de süt dişlerinin varlığına bağlıdır. Bunların yanında aşağıdaki gibi bir görüntü, hiç kimsenin çocuğunda görmek istemeyeceği ciddi estetik sorunlara yol açmaktadır.
Süt dişleri kapladıkları alanı kendilerinin yerine gelecek olan kalıcı diş için korumakta ve kalıcı diş sürerken ona rehberlik yapmaktadırlar.
Süt dişi erken çekildiği zaman bu doğal yer tutuculuk fonksiyonu da ortadan kalkmaktadır.

Süt Dişlerindeki Çürükler Tedavi Edilmeli mi?
Tedavi edilmeyen süt dişi çürükleri, ağrı, kötü koku, çiğneme zorluğu, beslenme bozukluğu ve çirkin görüntüye yol açar. Bu dönemdeki tedavi edilmeyen diş bozuklukları, ileride diş çarpıklığı, çene gelişiminde bozukluk ve genel sağlık problemlerine (romatizmadan kalp rahatsızlıklarına kadar) sebep olabilecektir. Dolayısıyla süt dişlerindeki çürükler, “nasıl olsa yerine yenileri gelecek” yanılgısına düşmeden tedavi edilmelidir.
Süt dişlerindeki çürükler ; ağrı ile çocuğun çok küçük yaşlarda tanışmasına ve gelecekte bazı fobileri olmasına neden olabilir . Ayrıca bu çürükler süt dişlerinin çok erken kaybına neden olabilir.

Çocuklarda Diş Yaralanmaları
Çocuklarda dişlerin zarar gördüğü kazalarda zaman kaybetmeden müdahalede bulunulmalıdır. Doğru tanı konması çok önemlidir. Bunun için hekiminiz size, kazanın ne zaman ve nerede olduğunu, darbenin ne taraftan geldiğini, kaza sonrası baygınlık, kusma, hafıza kaybı vb. olup olmadığını soracaktır. Verilen bilgiler doğrultusunda en doğru tedavi uygulanabilecektir.
Çocuklardaki diş yaralanmaları, bazen kalıcı dişin tamamıyla yuvasından ayrılmasına sebep olabilir. Bu durumda çıkan diş ile birlikte acilen dişhekiminize gitmelisiniz. Bu esnada diş, bir bardak sütün içinde, eğer süt mevcut değilse, temiz bir su içinde muhafaza edilmelidir.

Bebeklerde Ağız Bakımı
Bebeklerin, en azından ilk dört ay anne sütü ile beslenmeleri ağız çevresindeki yumuşak doku ve kas fonksiyonlarının normal gelişimini sağlayacaktır. Anne sütünün yetersiz olduğu durumlarda fizyolojik başlıklı (damaklı, kesik uçlu) biberon kullanımı gerekir.
Bebekler 1 yaşından itibaren bardak ve kaşıkla beslenmeye alıştırılmalıdır.
Biberonla beslenme en fazla 2 yaşına kadar devam edebilir. Parmak emme, yalancı emzik kullanma gibi alışkanlıklara 2 – 2,5 yaşına kadar izin verilebilir. Eğer parmak emme alışkanlığı mevcutsa, bunun sebebi araştırılarak 3 – 6 yaş arasında bu alışkanlık mutlaka giderilmelidir.
Solunum problemleri, çene gelişmesi üzerine olumsuz etki eder. Burundan değil de, sadece ağızdan soluma durumu mevcutsa (bu durum uykuda daha iyi anlaşılır) muhakkak kulak burun boğaz uzmanına danışılmalıdır.

Çocuklarda Diş Fırçalama Ne Zaman Başlamalıdır?
Bebek 6-8 aylıkken, (yani ilk dişler ağızda göründüğünde) temizleme işlemi başlamalıdır. Sabah kahvaltısı sonrası ve gece yatmadan önce dişleri (en azından çiğneme yüzeylerini) temiz bir tülbent ya da gazlı bezi ıslatarak silmek, temizlemek yerinde olur.
Diş fırçası kullanımına ise çocuğun arka dişlerinin çıkmasından sonra (ortalama 2,5 - 3 yaşında ) başlanması uygundur.
Okul öncesi çocuklarda diş fırçalama için bir teknik uygulatmak çok zordur. Bu yaşlarda önemli olan, çocuğa diş fırçalama alışkanlığı kazandırmaktır. Çocuklar diş fırçalarken çoğu zaman dişlerin görünen ya da kolay ulaşılan yüzlerini fırçalar. Oysa çürüklerin önlenmesi için dişlerin ara yüzleri ve çiğneyici yüzeylerini çok daha iyi temizlemek gerekir. Bu nedenle fırçalamadan sonra Anne-Babanın kontrolü iyi olur.

Çocuklar İçin Nasıl Bir Diş Fırçası Seçilmeli?
Çocuğun ağız büyüklüğüne uygun, yumuşak ve naylon kıllardan üretilmiş diş fırçaları kullanılmalıdır. Sert fırçalar dişleri aşındıracağı için kullanımı uygun değildir. Eskimiş bir süpürgeyle süpürme işlemi nasıl yapılamazsa, eski bir fırçayla da dişler fırçalanamaz. Fırça kılları aşınır aşınmaz (Ortalama 6 ay) mutlaka değiştirilmelidir.

Çocuğuma Dişlerini Günde Kaç Kez Fırçalatmalıyım?
Sabah kahvaltısı sonrası ve gece yatmadan önce, sadece üçer dakikalık etkili bir fırçalama işlemi yeterlidir. Her iyi alışkanlık gibi diş fırçalama alışkanlığı da çocukluk döneminde kazanılacaktır.

Çocuklarda Bazı Ağız ve Diş Problemleri :
1) Diş Gıcırdatma:
Nedenleri : Stress, agresif, takıntı veya sıkılgan kişilik yapıları, anne-babası diş gıcırdatan çocuklar bu alışkanlığa daha eğilimlidir.
Belirtileri : Dişlerde aşınma, uyurken çıkartılan gıcırdatma sesleri, yüz kaslarında ağrı, çene ekleminde problemler, baş ağrısı, dişlerde sallanma ve hassasiyet.
Tedavisi : Öncelikle psikolojik açıdan diş gıcırdatmaya yol açan faktörler ortadan kaldırılmaya çalışılır.
Bu başarılamaz, hastaya takıp çıkartılabilien bir gece plağı yapılır.


2) Parmak Emme:
Nedenleri : Parmak emme küçük yaşlarda sık görülen bir alışkanlıktır. Genellikle dört yaşına kadar kendiliğinden ortadan kalkar. Alışkanlığın sürekli dişlerin çıktığı yaşlarda da sürmesi, bu dişlerde ve damakta yapısal bozukluklara yol açar. Bu bozuklukların nedeni parmağın ön dişlere ve damağa uyguladığı başınçtır. Ortaya çıkan bozukluğun derecesi emmenin süresine, sıklığına, şiddetine ve emme sırasında parmağın pozisyonuna bağlıdır.
Tedavisi : Parmak emmeyi önlemenin en etkili yolu parmak emmeye eğilim gösteren çocuğu emziğe alıştırmaktır. Emziğin hem verdiği zarar daha azdır, hemde daha kolay bırakılabilir.
Tedavinin zamanlaması çok önemlidir. Çocuğun kendisi bu alışkanlıktan kurtulmayı istemedikçe, tedavinin başarıya ulaşması imkansızdır.
Çocuğun çevre baskısına uğramaması ve alay edilmemesi için okul çağından önce bırakması psikolojik yönden çok faydalıdır.
Çocuk baskı altına alınmadan cesaretlendirilerek, ödüllendirilerek pozitif yönlendirilmelidir.
Eğer her şeye rağmen 6 yaşına kadar alışkanlık kırılamamışsa diş hekimine başvurularak profesyonel yardım alınması gereklidir.

3) Emzik
Bebekler için emmek rahatlamanın ve güven içinde hissetmenin en doğal yoludur.
Eğer bebek parmak emme eğilimi gösteriyorsa, derhal emziğe yönlendirilmelidir. Emzik parmak emmeye göre hem daha az zararlıdır; hem de sonraki yaşlarda daha kolay bırakılabilir.
Emzik günün büyük bir bölümünde değil, sadece gerekli olduğunda verilmelidir.
Yapısal bozukluklara yol açmamak için, mümkün olduğu doğal meme yapısındaki emzikler seçilmelidir.
Emziklerin yapısının sağlamlığı her gün kontrol edilmelidir.
Emziğin büyüklüğü ağzın yapısına uygun olmalıdır.

4) Biberon çürüğü
Bebeğimin dişleri sürer sürmez çürüdü. Nedeni ne olabilir?
Bebeklerde bazen dişlerin üzerinde sürer sürmez kahverengi lekeler oluştuğu ya da bu dişlerin kırılıp döküldüğü gözlenir. Aslında bu lekeler diş çürükleridir ve dişler de çürük nedeniyle kırılır. Bu kadar erken bir dönemde çürük oluşmasının nedeni de biberon çürüğü adı verilen çürüklerdir. Bebek beslenmesinde en önemli besin olan anne sütü ya da inek sütü doğal olarak şeker içerir. Gece yatmadan önce yada uyku sırasında bebek anne sütü ya da biberon emerse süt ağızda birikerek mikropların dişleri çürütmesi için elverişli bir ortam oluşturur. Bu nedenle özellikle gece beslenmesi sonrası dişlerin temizliğine özen gösterilmelidir.

Biberon çürüğünden korunmak için ne yapmak gerekir?
Bebeklerde meydana gelen çürüklerin tedavisi çok güç olduğundan, koruyucu önlemlerin erken dönemde alınması gerekir.

Bunlar nelerdir?
Bebeğinizin gece ağzında biberonla uyuma alışkanlığını önleyin.
Beslendikten sonra uyutmaya çalışın.
Biberondaki süte şeker, bal pekmez gibi tatlandırıcılar ilave etmeyin.
Bebek beslendikten sonra mutlaka su içirin.
İlk dişlerin sürmeye başlamasıyla gece ve sabah beslenmeleri sonrası temiz, ıslak bir tülbent ile dişlerini silerek temizleyin.

Biberon çürüğünün önemli midir?Biberon çürüğü görülen dişler tedavi edilmezse ağrı yapar ve iltihaplanır. İltihaplı ya da ağrıyan dişler bebeğin huzursuzlanmasına ve beslenme düzeninin bozulmasına neden olur. İltihap alttan gelecek kalıcı dişler de etkileyip şekillerinin bozuk olmasına yol açar. Bu dişler çekilmek zorunda kalırsa çocukta konuşma problemleri ortaya çıkabilir.

Biberon emmediği halde bebeğimin dişleri çürüdü neden olabilir?
Biberonun yanı sıra emziklerin ağlayan bebekleri susturmak amacıyla bal, pekmez, reçel gibi tatlandırıcılara batırılarak verilmesi de biberon çürüklerinin başka bir nedenidir. Bunun yanı sıra, dişler sürdükten sonra oyalanmak amacıyla bebeğin eline verilen karbohidratlı-şekerli gıdalar da diş çürüklerine neden olur. Çocuğu bu tür gıdaların yerine elma, havuç gibi besin değeri yüksek; diş temizliğine yardımcı gıdalara yönlendirmek gerekir.

Çocuklarda Hangi Diş Macunu Ne Kadar Kullanılmalıdır?
Bebeklik döneminde ve üç yaşına kadar çocuklarda diş macunu kullanımı önerilmez. Diş macunu kullanımına üç yaşından sonra başlanmalıdır.Ancak reklamlarda gördüğünüz gibi 3-5 cm. değil, bir leblebi kadar macun fırçalama için yeterli olacaktır.
Diş macunu kullanımına başlandığı dönemde, florürlü diş macunlarından herhangi biri tercih edilebilir. Önemli olan çocuğun seçilen macunun tadını sevip istek duymasıdır.
Fırçalama işleminde macundan çok, etkili bir fırçalama işleminin önemli olduğunu unutmamak gerekir.

Çocuk Dişlerinde Acil Durumlar
Diş Ağrısı:
Ağrıyan dişin çevresini temizleyin. Ilık tuzlu su ile gargara yaptırın ve eğer varsa sıkışmış yiyecek artıklarını diş ipi ile uzaklaştırın. Asla dişin üzerine aspirin ya da benzeri ilaçlar koymayın. Çocuğunuza daha önce de denemiş olduğunuz bir ağrı kesici verin ve en kısa sürede bir diş hekimine götürün.
Isırılmış Dudak, Dil, Dudak Yada Yanak:Yaralı bölgeye buz koyun. Eğer kanama varsa, temiz bir gazlı bez ile hafifçe basınç uygulayın. Kanama 15 dakika içinde durmazsa diş hekiminize başvurun.

Diş Tümüyle Çıkmışsa:
Dişi bulun. Köküne mümkün olduğunca dokunmadan alın. Diş hekimine gidene kadar dişi saklamak için en ideal ortam süttür. Temiz bir kapta sütün içinde koruyarak en kısa sürede diş hekiminize gidin.

Süt Veya Sürekli Dişlere Travma:Hiç zaman kaybetmeden diş hekiminiz ile temasa geçin. Travmalardan sonra her kaybedilen saat oluşan hasarı büyütmektedir.

Diş Hekiminize ulaşana Kadar:
Yarayı ılık su ile temizleyin. O bölgeye soğuk kompres uygulayın. Varsa Kırık diş parçalarını saklayın.
Süt dişleri toplam 20 tanedir.
Süt dişlerinin aralarının açık olması normaldir. Bunun nedeni yerlerine gelecek daimi dişlere yer sağlamaktır.
Süt dişlerinde de çürük oluşabilir. Bu çürüklerinde mutlaka tedavi edilmesi gerekir.
Süt dişleri iltihaplanmış ise önce kanal tedavisi denenmeli, mümkün olmazsa diş çekilmelidir.
Süt dişleri zamanından önce çekilirse, alttan gelen daimi dişe yer kalmaz ve yer darlığı oluşur.
 

Herkül

Admin
Üyelik Tarihi
4 Haz 2013
Konular
8,797
Mesajlar
29,749
MFC Puanı
17,440
Ağız Kanserlerinin Sıklığı ve Ciddiyeti
Ağız kanserlerinin çoğunluğu 45 yaşın üzerinde ortaya çıkar ve erkeklerde oluşma olasılığı kadınlara oranla 2 kat fazladır.
Ağız kanserlerinin oluştuğu bölgeler sıklıkla; dil, ağız tabanı, dil köküne yakın yumuşak damak alanları, dudaklar ve dişetleridir. Ağız kanserleri erken dönemde teşhis edilerek tedavi sağlanmazsa yayılarak sürekli ağrı, fonksiyon kaybı, tedavi sonrası düzeltilmesi mümkün olmayan yüz ve ağız deformiteleri, hatta ölümlere neden olabilir. Dişhekimine düzenli aralıklarla gidilmesi ağız kanserlerinin erken dönemde yakalanması açısından da önemlidir.

Ağız kanserlerinin nedenleri nelerdir?
Ağız kanserlerinin kesin nedeni tam olarak bilinmez. Bununla beraber, tütün ürünleri, alkol ve bazı besinlerdeki karsinojen maddeler ve fazla güneş ışığına maruz kalınması gibi faktörlerin ağız kanseri riskini arttırdığı bulunmuştur. Genetik yatkınlık ta ağız kanserleri için risk faktörleri arasındadır.

cancer.jpg
Ağız kanserlerinin muhtemel belirtileri
Ağız içinde veya etrafında beyaz veya kırmızı renkli alanlar Ağız içinde hassas, tahriş olmuş, kabarık veya kalınlaşmış alanların olması Ağızda veya boğazda tekrarlayan kanamalar Seste boğukluk veya boğazda yutulamayan cisim hissi Çiğneme ve yutma güçlüğü Dil ve çene hareketlerinde zorlanma Dil veya ağzın diğer bölgelerinde his kaybı, uyuşukluk Alt veya üst çenede meydana gelen şişlikler ve bunun sonucu mevcut protez uyumunun bozulması Ağız kanseri lezyonları başlangıç döneminde ağrısızdır, kanser ilerleyerek sağlıklı ağız dokularında harabiyet oluşturdukça ağrı şikayeti de başlar. Kişinin kendinin ağız kanserini fark etmesi güç olabilir. Bu nedenle düzenli dişhekimine gidilmesi son derece önemlidir.

Ağız kanseri riskinin azaltılması için:
Sigara, pipo gibi tütün ürünlerinin kullanmayınız, tütün çiğnemeyiniz.
Alkol kullanıyorsanız, aşırıya kaçmayınız.
Hem alkol hem de tütün ürünlerini kullanan kişilerde ağız kanseri riski alkol ve tütün ürünlerini kullanmayan kişilere göre 15 kat artmıştır.
Meyve ve sebzeden zengin diyetle besleniniz (araştırmalar bu tür diyetin ağız kanseri riskini azaltabileceğini ileri sürmektedir)
Düzenli olarak dişhekimine gitmeyi ihmal etmeyiniz…

SİGARA VE AĞIZ SAĞLIĞI
Sigara ve tütün kullanımı ağız için oldukça zararlıdır. Bu zararları şöyle sıralayabiliriz:

*Dişlerin üzerinde katran artıkları veya koyu-kahverengi lekeler birikir.
*Damakta kırmızı renkli iltihabi oluşumlar gözlenir
*Dişeti hastalığına yatkınlık
*Kötü ağız kokusu
*Siyah kıllı dil görüntüsü
*Ağızda doku bozuklukları (oral lezyonlar)
*Dişeti çekilmesi
*Ağız kanseri
Tütünün en büyük zararlarından birisi ağız kanseridir. Genelde ağız kanserlerinin %75′inde sigara ve alkol alışkanlığı olduğu saptanmıştır. Kişi sigarayı bırakırsa ağız kanseri riski hemen ve önemli ölçüde azalır. Sigara bırakıldıktan 10 yıl sonra ağız kanseri olma riski, hiç sigara içmeyeninkine denk olur.

Ağız kanserinin tespiti
*Ağızda ve boyunda ağrısız, alışılmadık şişlik, yumru ve şişlik oluşumu
*Ağız içinde yer yer kırmızı ve beyaz alanlar
*Ağız veya boğazdan gelen tekrar eden kanamalar
*çiğneme- yutkunma zorluğu
Düzenli olarak diş kontrollerini yaptırmanız erken tanıda önemlidir. Anormal bir doku değişikliği varsa biopsi alınarak teşhise yollanır. Eğer ağız içinde anormal bir doku değişikliği varsa hemen hekiminize başvurmalısınız.

Ağız kanserini nasıl tespit edersiniz?
Şu durumlarda yüksek risk altındasınız demektir:
*sigara ve tütün kullanımı
*aşırı alkol tüketimi
*sürekli güneş ışığına maruz kalma
*dudak ısırma, yanak çiğneme alışkanlığı
*kötü yapılmış protezler

Bazı erken işaretler:
*yüz, boyun ve ağızda 2 hafta içinde iyileşmeyen ağrılar, uyuşuk alanlar
*dudak, dişeti veya diğer ağız bölgelerinde oluşan şişlik, yumru veya kabarcıklar
*beyaz, kırmızı veya koyu renkli alanların oluşması
*ağız içinde tekrar eden kanamalar


7 KOLAY ADIMDA KANSER TESTİ:
1- BAŞ-BOYUN aynada başınıza ve boynunuza bakın. Yüzün solu ve sağı aynı şekle sahip olmalıdır. Yüzünüzün sadece bir tarafında oluşan kabarcık ya da yumru oluşup oluşmadığını kontrol edin.
2- YÜZ cildinizi kontrol edin. Renk, şekil değişikliği, yeni ben oluşumu ya da ağrılı alanlar var mı?
3- BOYUN yan ve ön kenarları parmakla kontrol edin. Hassas bir alan hissediyor musunuz?
4- DUDAK alt dudağınızı dışarı- aşağı çıkardığınızda herhangi bir renk değişikliği ya da ağrılı bir alan fark ediyor musunuz? Alt dudağınızı parmağınızla yoklayın, tekrar kontrol edin. aynı işlemi üst dudak için de tekrarlayın.
5- YANAK yanakların iç kısmında beyaz, kırmızı, koyu renkli lekeler var mı? İşaret ve baş parmağınızla yoklayarak şişlik veya ağrılı bir alan olup olmadığını kontrol edebilirsiniz.
6- DAMAK damağınızı görmeye çalışın. Şişlik, hassasiyet, renk değişikliği var mı?
7- DİL dilinizi dışarı çıkarıp renk ve yüzey yapısını kontrol edin. Sağına, soluna, üstüne ve altına bakın.
 

Herkül

Admin
Üyelik Tarihi
4 Haz 2013
Konular
8,797
Mesajlar
29,749
MFC Puanı
17,440
Beslenme ve Diş Sağlığı

Şeker yeme sizin de bildğiniz gibi diş çürütme de büyük bir etkendir. Tabi bu ne kadar şeker yediğinize de bağlı. Ne zaman ve nerde ne kadar şeker yiyeceğinizi bilmemiz sağlığınız açısından oldukça önemli. Bütün gün boyunca şekerli yiyecekler yediğiniz ve soda içtiğiniz zaman diş minesi dişlerinizi bu asitlere karşı korur.
Şekerlemeler, nane şekerleri daha fazla şeker içerdiğinden agız içerisinde daha fazla etkiye sahiptir. Çogu uzman böyle şekerli maddelerin yemeklerden en az 3 saat sonra alınması gerektiğini söylemektedir.

Şekerli ya da nişastalı yiyeceklerin yemekle beraber yenilmesi yalnız yenmesinden ağız açısından daha az zarar verici hale gelmesini sağlar.Çünkü bu sırada şekeri ve ağızdaki bakterileri temizleyen tükürük üretimi artar. Yatmadan önce şekerli yiyecekler yenmesi çok daha büyük derecede zararlıdır. (özellikle dişlerinizi fırçalamadıysanız). Çünkü uykunuzda vücudunuz yeteri kadar tükürük salgılaması yapamaz.
Çoğu insan için şekerli yiyecekleri bırakmak onlardan vazgeçmek kolay değildir.
Bu yüzden bu geçerli olan çözümleri deneyiniz;
*yemekle beraber korbonhidrat alın…
*yemekten sonra dişlerinizi fırçalayamıyorsanız ağzınızı iyice çalkalayın veya ağız ve diş temizleyici olan sakızlardan çiğneyiniz .
*Eğer hafif yemek yiyecekseniz şekersiz yiyecekler yeyiniz.(peynir, patlamış mısır, yoğurt gibi)

Diş Apsesi

Dişin sinirinin travma, bakteriler ve kimyasal veya mekanik tahrişlerle ölümünü takiben, enfeksiyon kök ucundan çevre dokulara yayılır. Zamanla kök ucu çevresindeki kemikte lokalize bir cerahat toplanması meydana gelir. Bu durum diş apsesi olarak adlandırılır. Zamanla bu cerahat kemiği eriterek kendine bir yol bulur ve dişeti üzerinde içi irinle dolu bir şişliğe dönüşür. Bu aşamadan sonra diş kaybedilebilir.

BELİRTİLERİ
*Dişte bir rahatsızlık meydana gelir, üzerine basıldığında dişin kemiğin içine doğru hafifçe hareket ettiği hissedilir.
*Olay ilerledikçe, kök etrafındaki yumuşak dokularda şişlik meydana geldiği için ağrı artar.
*Zamanla yüzde şişlik meydana gelir. Şişlik dişin ve kemiğin durumuna göre, başlangıç yerinden uzakta olabilir. Bu aşamada diş daha ağrılı, uzamış ve sallanır bir haldedir.
*Mevcut cerahat dokuların en zayıf yerinden kendine bir yol bularak, ağız içine veya ağız dışına akar. Bu nedenle ağızda kötü tat ve koku meydana gelir. Cerahat akmaya başladığında ağrı azalır.
*Hafif ateş ve lenf bezlerinde şişlik olabilir. Genel kırıklık söz konusudur.

TEDAVİSİ
Dişhekiminize gitmeden önce, ağrıyı geçirmek için ağrı kesici alabilirsiniz. Ancak, kesinlikle doğrudan dişinizin veya dişetinin üzerine aspirin, kolonya ve alkol gidi maddeler uygulamayın.
Geçmişte apseli dişler için tek tedavi seçeneği o dişin çekilmesiydi. Bazı durumlarda dişin çekilmesi uygun bir seçenek olsa da, günümüzde apseli dişler çeşitli tedavi yöntemleriyle kurtarılabilmektedir.
Apsenin tedavisindeki ilk adım enfeksiyonu gidermek ve yayılmasını önlemek amacıyla uygun bir antibiyotiğin kullanılmasıdır. Ayrıca ağrıyı gidermek için uygun bir ağrı kesici de alınabilir.
Antibiyotik tedavisi ile enfeksiyon kontrol altına alındıktan sonra, dişin kanalları açılarak temizlenir ve iltihabın boşalması sağlanır. İltihabın boşalması için dişin üzeri bir süreliğine açık bırakılabilir. Şişlik azaldıktan sonra, kanalların içi temizlenir, dezenfekte edilir ve uygun bir geçici kanal dolgu maddesi ile doldurulur. İyileşme gerçekleşene kadar, belirli aralıklarla geçici kanal dolgu maddesi değiştirilerek pansuman yapılır. Bazı durumlarda bu pansumanlarla tam iyileşme sağlanırken, bazen enfeksiyon tam olarak tedavi edilemez. Bu durumda cerrahi bir operasyonla, kök etrafındaki enfekte doku ve bazen kök ucunu içeren küçük bir kısım ortadan kaldırılır.
 

Herkül

Admin
Üyelik Tarihi
4 Haz 2013
Konular
8,797
Mesajlar
29,749
MFC Puanı
17,440
Diş Beyazlatma

Günümüzde dişlerin görünümü ve gülümseme, sosyal ilişkilerde oldukça önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle, dişlerdeki renk ve şekil bozuklukları kişide psikolojik rahatsızlıklara neden olabilmektedir. Diş hekimliğinde restorotif ve estetik materyallerin gelişmesiyle , bu tip estetik problemlerin bir çoğu ucuz, pratik ve zararsız metodlarla çözümlenebilmektedir.

DİŞ BEYAZLATMA - BLEACHING NEDİR?
Bleaching (diş beyazlatma) işleminde, dişin mine ve dentin tabakalarına nüfuz edilerek bu bölgelerde oluşan renklenmeler kaldırılıp, dişin rengi istenilen tona kadar beyazlatılabilmektedir.

DİŞ BEYAZLATMA - BLEACHING İŞLEMİ NASIL UYGULANIR?
*Diş hekiminiz ağzınızdan ölçü alır. Bu ölçü ile laboratuvarda size özel silikon kalıplar hazırlanır.
*Çene ve diş yapınıza özel olarak hazırlanmış silikon kalıplar ağzınıza adapte edilir ve kontrolleri yapılır.
*Diş hekiminiz dişlerinize uygun beyazlatıcı ilacı seçer ve doz ayarlaması yapar.
*Diş hekiminizin belirlediği zaman süresince (günde 2-8 saat) silikon kalıplar sizin tarafınızdan dişler üzerine takılır. *Genellikle, pratik olduğu için gece uyku süresince takılması tercih edilir.
*Bu uygulamaya, renklenmenin derecesine, istenilen renk tonuna ve hastanın yaşına göre 7-15 gün devam edilir.
*Bu süre zarfında dişhekiminiz düzenli olarak kontrol ederek, gerekirse ilaç dozu, kullanım miktarı ve süresini değiştirecektir.

DİŞ BEYAZLATMA - BLEACHING GÜVENLİ BİR UYGULAMA MIDIR?
Yapılan araştırmalara göre, diş hekiminizin belirteceği hususlara düzenli uyulduğu taktirde, bleaching kesinlikle güvenli bir uygulamadır. Dişlere ve dişetine hiçbir zararı yoktur.

BEYAZLATMA - BLEACHING TEDAVİSİNİN ZORLUKLARI NELERDİR?
Sigara kullanıyorsanız, slikon plaklar ağzınızdayken sigara içmemeniz gerekmektedir. Tedavi süresince hafif sıcak-soğuk hassasiyeti gelişebilir. Ancak dişler üzerine flor uygulanarak bu problem bertaraf edilir.
 

Herkül

Admin
Üyelik Tarihi
4 Haz 2013
Konular
8,797
Mesajlar
29,749
MFC Puanı
17,440
Diş çekimi nedir?
Koruyucu tedavi yöntemleriyle kurtarılmasına imkan olmayan dişlerin ağız içerisinde uzaklaştırılmasıdır.

Diş çekimi öncesinde hasta tarafından bilinmesi ve uygulanması gerekenler:
Herhangi bir sistemik rahatsızlığınız (kalp hastalığı,şeker,yüksek tansiyon,kanama problemi) bulunuyorsa bu hastalığınızı hekiminize bildiriniz.
Bu hastalıklara bağlı olsun ya da olmasın,düzenli kullandığınız ilaçları mutlaka hekiminize bildiriniz.
Diş hekiminizin size çekim öncesinde ve sonrasında verdiği ilaçları düzenli ve saatinde kullanınız.Aklınıza takılan herhangi bir konuda diş hekiminize ulaşmakta tereddüt etmeyiniz.
Diş çekimi yahut cerrahi işlem öncesinde dişlerinizi düzenli fırçalayınız ve antiseptik gargara yapınız.
Diş çekimi esnasında hiçbir şekilde ağrı hissetmeyeceksiniz,buna karşın baskı hissi ve çalışma alanından gelen seslere karşı mümkün olduğunca sakin olunuz.Gerekirse doktorunuzun kontrolünde sakinleştirici kullanabilirsiniz.

Diş çekimi ve cerrahi işlem sonrası uyarılar,yapılması gerekenler:
Ağzınızı en az yarım saat boyunca çalkalamayınız,iki saat boyunca hiçbir şey yiyip içmeyiniz
Diş hekiminizin önerisi doğrultusunda operasyon sahasına dışarıdan soğuk kompres yapınız.
Konulan tamponu yarım saat boyunca sıkıca ısırınız.Çekimi takip eden saatlerde sık tükürmeyiniz. Çekim yarasını kurcalamayınız ve bir gün boyunca üzerinde yemek yemeyiniz.
Diş çekimi sonrasında 6-24 saat boyunca sızıntı şeklinde kanamanız olabilir.Bu kan tükrüğünüze karışıp onu boyar ve size çok kanamanız varmış gibi gelebilir.Endişelenmeyiniz ve çok kanamanız olduğuna kanaat getirirseniz diş hekiminize başvurunuz.
Sıcak şeyler yiyip içmeyiniz.Soğuk ve ılık yiyecek ve içecekler tercih ediniz.Sıcak banyo yapmayınız,sıcak ortamlarda bulunmayınız,güneşte dolaşmayınız.
Dişlerinizi düzenli olarak fırçalayınız ve ağzınızı temiz tutunuz.çekim bölgesini yumuşak fırçalayınız.
En az 5 gün boyunca sigara içmeyiniz.Sigara çekim bölgesini iyileşmesini geciktirmekte ve enfeksiyona sebep olmaktadır.
Bir hafta boyunca havuza girmeyiniz.
Uyuşukluğun geçmesini takiben ağrınız olursa diş hekiminizin size tavsiye edeceği bir ağrı kesiciyi kullanabilirsiniz.Aspirin kullanmayınız.
Diş hekiminiz tarafından size verilen ilaç ve gargaraları düzenli ve saatinde kullanınız.
Eğer operasyon bölgesine dikiş atıldıysa bir hafta sonra dikişlerinizi aldırmak için diş hekiminize başvurunuz.
Yüzünüzde şişme (kemik cerrahisi hariç), şiddetli ağrı,ve 24 saati geçen şiddetli kanamanız olursa vakit geçirmeden diş hekiminize başvurunuz.
 

Herkül

Admin
Üyelik Tarihi
4 Haz 2013
Konular
8,797
Mesajlar
29,749
MFC Puanı
17,440
Diş Çürüğü Nedir ?

Diş çürükleri, dişlerin çiğneme yüzeylerinde kahverengi, siyah gibi koyu renklerde görülen, dişlerin birbiriyle yan yana temas ettikleri ara yüzlerinde ise, ya tebeşirimsi beyaz olarak izlenebilen ya da sadece röntgenle tespit edilebilen, bakterilerin neden olduğu hastalıklardır. Diş çürüklerinin ilerlemesi halinde, dişler üzerinde yiyecek artıklarının buralara birikebileceği oyuklar meydana gelir. Müdahale edilmemesi durumunda önce soğuk ve sıcak yiyecek ve içeceklerde hassasiyet devamında da sürekli ağrı meydana gelir.

DİŞ ÇÜRÜĞÜ NASIL OLUŞUR?
Ağızdaki sert dokular ve dişler üzerinde, bakteriler, bakterilerin dişe tutunmak için salgıladıkları dekstran ismindeki yapışkan madde ve yiyecek artıklarından oluşan bakteri plağı olarak adlandırdığımız bir tabaka bulunur. Plağın içindeki bakteriler küçük yiyecek artıklarını sindirerek organik asitleri açığa çıkarırlar. Bu asitler, dekstran nedeniyle uzun süre dişle temas ettiği için, dişin minesinin mineral dokusunu çözerek bozulmasına, sonucunda da dişin çürümesine sebep olmaktadır.

DİŞ ÇÜRÜĞÜ ÖNLENEBİLİR Mİ?
Dişler üzerine yapışan yiyecek artıklarını uzaklaştırmak için, sabah kahvaltıdan sonra ve akşam yatmadan önce, en az 3 dakika süreyle dişleri fırçalamak gerekir. Özellikle diş dizilimi sıkışık olan bireylerde, dişlerin birbirleriyle temas ettikleri yan yüzeylerde biriken yiyecek artıkları düzenli diş fırçalamayla bile yeterince temizlenememektedir. Bu bölgelerde diş çürüğü oluşmaması için günde en az bir kez, fırçalamadan sonra diş ipi kullanılması gerekir.
Florürün çürük önleyici veya çürük oluşumunu azaltıcı etkisi kanıtlandığı için florürlü bir diş macunu kullanılmalıdır. Diş fırçası, üzerinde bakteri birikmeyecek şekilde muhafaza edilmeli ve belli aralıklarla değiştirilmelidir.

Ana öğünler arasında mümkün olduğunca şekerli yiyeceklerden kaçınılmalı, şekerli yiyecek yendiği zaman ise dişler fırçalanmalıdır. Fırçalama imkanı yoksa, diş dostu amblemi taşıyan sakızlardan çiğnemek uygun olacaktır.

Çocuklar ilk dişlenme döneminden itibaren düzenli diş hekimi kontrolüne getirilerek, gerekiyorsa dişlerin üzerine koruyucu sealant veya flor uygulaması yapılabilir.

En az altı ayda bir düzenli olarak diş hekimi kontrolüne giderek, çürük risk tayini yaptırılabilir. Böylece başlangıç halindeki çürükler büyümeden tespit edilerek, sorun yaratmadan tedavileri yapılabilir.

Dişlerin üzerinde tebeşirimsi beyazlıklar veya kahverengi yada siyah lekeler görüldüğü takdirde, vakit geçirmeden diş hekimine başvurmak gerekir.

Yukarıdaki noktalara dikkat edildiği taktirde, diş çürüğü kesinlikle önlenebilir.
 

Herkül

Admin
Üyelik Tarihi
4 Haz 2013
Konular
8,797
Mesajlar
29,749
MFC Puanı
17,440
Diş Dolguları

Diş çürükleri tespit edildikten sonra, zaman kaybedilmeden tedavi edilmesi gerekir. Diş çürüklerinin tedavisi dolgu ile yapılır. Dolgu, çürüğün temizlenmesini takiben, estetik ve fonksiyonun sağlanabilmesi amacıyla, oluşan boşluğun uygun maddelerle kapatılarak, dişe çürümeden önceki doğal biçimini vermeye yönelik bir uygulamadır.
Kullanılacak dolgu maddesi seçilirken dişin konumu ve işlevi gözönünde tutulur. Çiğneme işlevi temel olarak azı dişleri bölgesinde gerçekleştiği için, bu dişler daha fazla basınca maruz kalır. Bu nedenle azı dişlerine dolgu yapılırken, ön dişlere göre daha dayanıklı dolgu maddelerinin kullanılması gerekir. Ön dişlerde ise, mümkün olduğunca dolgunun fark edilmemesi için, dişin rengiyle uyumlu renkte bir dolgu maddesi tercih edilir.

AMALGAM DOLGULAR
Amalgam dolgular, gümüş dolgular olarak da bilinir. Amalgam, gümüş, kalay ve bakır alaşımının civa ile karıştırılması sonucu elde edilir. Amalgam dolgular yaklaşık 150 yıldır kullanılmaktadır.

Amalgam Dolguların Avantajları:
En ucuz ve en uzun ömürlü dolgu maddesidir.
Diğer dolgu maddelerine göre daha kısa zamanda uygulanabilir.

Amalgam Dolguların Dezavantajları:

Estetik değildir.
İçindeki civaya karşı allerji söz konusu olabilir.
Amalgam dolgunun içeriğindeki civa konusunda tartışmalar mevcuttur. Ancak, civa amalgamın içindeki diğer metallerle birleştiği için, kimyasal yapısı değişir ve zararsız hale geçer.

Dikkat Edilmesi Gerekenler
Amalgamın sertleşmesi ortalama 2 saat sürdüğü için, amalgam dolgunun yapımını takiben, 2 saat süreyle birşey yenmemesi gerekir. Bu süre geçmeden birşeyler yenirse, dolgu tam sertleşmediği için, üzerine gelen kuvvet sonucunda kırılabilir.
Amalgamın üzerinde zamanla korozyon tabakası oluşur. Bunu önlemek için, amalgamın cilalanması gerekir. Ancak cila işlemi dolgu yapıldıktan 24 saat sonra gerçekleştirilebilir.
Ağızda fazla miktarda amalgam dolgu mevcutsa, çatal gibi bir metal ağızdayken elektriklenmeden dolayı hassasiyet söz konusu olabilir. Eğer hassasiyetin bu nedenle oluştuğu kesin olarak tespit edilebiliyorsa, metal olmayan bir dolgu maddesi ile değiştirilebilir.

KOMPOZİT (DİŞ RENGİ) DOLGULAR
Kompozit dolgular diş renginde oldukları için, beyaz dolgu olarak da adlandırılırlar. İlk geliştirildiklerinde sadece ön dişlerde kullanılabilmelerine karşın, zamanla çiğneme kuvvetlerine dayanıklılığı arttırılıp, aşınma miktarları azaltıldığı için, artık arka dişlerde de kullanılabilmektedir.

Kompozit Dolguların Avantajları
Kompozit dolguların en büyük avantajları estetik olmalarıdır.
Dolgunun yapımını takiben hemen cilalanabilirler.
Sadece çürüklerin restore edilmesi için değil, dişlerin rengini ve biçimini değiştirerek, kozmetik işlemler için de kullanılabilir.

Kompozit Dolguların Dezavantajları
Kompozit dolgular tabaka tabaka uygulanır ve özel bir ışık ile sertleştirilir. Bu nedenle amalgama göre yapımı daha uzun sürer ve daha zordur.
Fiyatı amalgamdan daha pahalıdır.
Her ne kadar son zamanlarda kompozit dolgular oldukça dayanıklı hale getirilse de, amalgam kadar dayanıklı değildir.
Uzun zaman içerisinde renk değişimi görülebilir.

Dikkat Edilmesi Gerekenler
Geniş dolgularda ısırırken dikkatli olmak dolgunun ömrünü uzatacaktır.
Kompozit dolgular iyi cilalansalar da, zamanla yiyecek ve içeceklere bağlı olarak renk değişimi görülebilir.
Amalgamda olduğu gibi, dolgunun yapımını takiben 2 saat yemek yememe gibi bir sınırlandırma yoktur.
Aşınma nedeni ile restore edilen dişlerde, çok sert diş fırçası kullanılmamalı ve fırçalama metoduna dikkat edilmelidir.
 

Herkül

Admin
Üyelik Tarihi
4 Haz 2013
Konular
8,797
Mesajlar
29,749
MFC Puanı
17,440
Diş Fırçalama

Sağılıklı diş ve dişetlerine sahip olmak için, dişlerin sabah kahvaltıdan sonra ve akşam yatmadan önce olmak üzere, günde en az iki kez fırçalanması gerekir. Ancak esas önemli nokta, doğru diş fırçalamayı bilmektir.

DİŞ FIRÇASININ SEÇİMİ
Diş fırçaları boyut, şekil, fırça kıllarının dizilimi ve sertliklerine göre değişiklik gösterir. İyi bir diş fırçası ağzın tüm bölgelerine ulaşabilmelidir. Kişi tarafından kullanım kolaylığı ve fonksiyonu, fırça seçiminde önemli olan iki faktördür.
Doğal ve yapay olmak üzere iki çeşit fırça kılı vardır. Her iki fırça kılı çeşidi de etkin olmasına karşın, dayanıklılığı, elastikiyeti ve boyutlarındaki standartlık nedeniyle naylon fırça kılları avantajlıdır. Doğal fırça kılları kolaylıkla deforme olur ve parçalanır, dolayısıyla kontaminasyon riski artar. Orta sertlikte kıl yapısına sahip, kılları yuvarlatılmış fırçalar tavsiye edilmektedir.
Fırça sapının özellikleri tamamen kişiye bağlıdır. Kişinin eline rahatça oturan, rahat kullanabileceği bir fırça sapı tercih edilmelidir.
Özetle, rutin kullanım için düz saplı, düz yüzeyli, orta sertlikte, yuvarlak uçlu, naylon kıllı fırçalar kullanılmalı ve diş fırçası 3 ayda bir değiştirilmelidir.


ELEKTRİKLİ DİŞ FIRÇALARI
Günümüzde pekçok insan daha etkili olduğu düşüncesiyle elektrikli diş fırçalarını tercih etmektedir. Ancak, kişi ellerini kullanabildiği sürece, elektrikli diş fırçalarının manuel fırçalara herhangi bir üstünlüğü yoktur. Önemli olan diş fırçasını doğru kullanmaktır.

DİŞ FIRÇALAMA TEKNİKLERİ
Diş fırçalama belirli bir düzen içinde yapılmalıdır. Alt ve üst çenedeki dişler ayrı ayrı fırçalanmalıdır. Dişler sırasıyla önce ön, sonra iç ve sonra çiğneyici yüzeyleri olmak üzere fırçalanır. En arka dişlerin arka bölgeleri ve dil yüzeyi de fırçalamaya dahil edilmelidir. Dişler belirli bir düzen içinde fırçalanmazsa, her bölge tam olarak temizlenemez.
Dişler fırçalanırken diş fırçanız kuru olmalıdır. Fırça ıslatıldığında kılları yumuşadığı için tam temizlik sağlanamaz.

Diş fırçası kılların yarısı dişte yarısı dişetinde olmak üzere, 45 derecelik açı verilerek yerleştirilir. İleri-geri ve dairesel hareketlerin birleşimi olan titreşim hareketi uygulanarak, fırça kıllarının diş ile dişeti arasındaki dişeti oluğuna girmesi sağlanır. Bu hareket her fırça bölgesinde 15-20 kez tekrarlanır ve bir fırça boyu ilerlenir. İç yüzeylerde de aynı yöntem uygulanır. İç yüzeyler fırçalanırken ön bölgelerde fırça dik tutulabilir. Dişlerin çiğneyici yüzeyleri ileri-geri hareketlerle fırçalanır. Fırçalama işlemi bittikten sonra ağız 1-2 kez çalkalanır. Bu şekilde diş macunu ağızdan tamamen atılmaz, içeriğindeki flor daha fazla etki gösterir.
Diş fırçalama süresi ortalama 3-4 dakikadır. Tüm diş yüzeylerinin fırçalanması gerekir. Fırçalama sırasında aşırı kuvvet uygulanmamalıdır. Aşırı kuvvet uygulanması ve sert fırça kıllarının tercih edilmesi dişlerde aşınmaya neden olur.
 

Herkül

Admin
Üyelik Tarihi
4 Haz 2013
Konular
8,797
Mesajlar
29,749
MFC Puanı
17,440
Diş Hassasiyeti

Dişlerde hassasiyet ne demektir?
Sıcak, soğuk, şeker veya ekşi yiyecek-içecekler ağza alındığında dişlerde ani bir tepki oluşur; ağrı-sızı başlar. Bu ağrı keskin, ani ve derindir.
Çürük ve eski dolgular dışında hassasiyet en çok dişeti çekilmesi ile açığa çıkan kök yüzeylerinden kaynaklanır. Normal olarak, dentin (dişin ikinci ve önemli bir tabakası) mine ve sement (kök yüzeyini kaplayan özel tabaka) ile çepeçevre kuşatılmıştır. Diş hassasiyetinin sebebi tam olarak anlaşılamamışsa da hassasiyetin dişin sinirine mikron düzeyindeki kanalcıklar aracılığı ile iletildiği üzerinde duruluyor.

Diş hassasiyetine sebep olan faktörler:
*sert ve travmatik diş fırçalama (zamanla mine ve sementi aşındırır)
*dişeti çekilmesi
*dişeti hastalığı (şiş ve iltihaplı dişetleri de hassasiyete yol açar)
*kırık dişler
*diş gıcırdatma - sıkma
*plak birikimi

Hassasiyete karşı evde yapılabilecek birşey var mı?
*ağız hijyenine dikkat edilmeli. (dişlerinizin ve ağzınızın her noktasını dikkatlice temizlemelisiniz)
*yumuşak kıllı fırça kullanılabilir. (dişin sert tabakalarına daha az zarar verilmiş olur)
*özel diş macunu (düzenli kullanıldığında etkili sonuçlar alınabiliyor)
*alınan gıdalara dikkat edilmeli. (fazla asit içeren yiyeceklerin sık tüketilmesi sonucu mine tabakası çözünebilir)
*florlu diş bakım ürünleri kullanılmalı

Bu konudaki profesyonel yaklaşım nedir?
*açığa çıkmış kök yüzeyleri izole edilir
*floridli verniklerle kök yüzeyleri iyileştirilebilir
*dişin eksilen tabakalarının yerine dolgu maddeleriyle restorasyonlar yapılabilir
 

Herkül

Admin
Üyelik Tarihi
4 Haz 2013
Konular
8,797
Mesajlar
29,749
MFC Puanı
17,440
Diş Taşı (Tartar)

Diştaşı-tartar, tükrükteki kalsiyum tuzlarının, bakteri plağı vasıtasıyla dişe yapışması sonucu oluşur. Diş taşının hastalık oluşumundaki ana etkisi, diş etinin iritasyonuna neden olmasının yanısıra, sürekli bakterilerle çevrili olmasından kaynaklanır. Diş taşı, plağın periodontal dokularla yakın temasta kalmasına ve plak temizliğinin mümkün olmadığı alanların oluşmasına neden olur. Diştaşı, diş yüzeylerinin yanısıra protezler üzerinde de oluşabilir.

Diştaşı oluşum yerine göre sınıflandırılır:
Supragingival diştaşı: Dişeti sınırının üzerinde oluşan diş taşıdır ve gözle görülebilir. En fazla üst 1. büyük azı dişlerinin yanağa bakan yüzeylerinde ve alt kesici dişlerin dile bakan yüzeylerinde oluşur. Çünkü bu bölgelerde tükrük kanalları ağza açılmaktadır.

Subgingival diştaşı: Dişeti sınırının altında oluşan diştaşıdır ve gözle görülemez. Supragingival diş taşına göre daha koyu renktedir ve dişe daha sıkı yapışır.
Supragingival ve subgingival diştaşı genellikle birlikte oluşur, ancak biri olmadan sadece diğeri de oluşabilir.
 

Herkül

Admin
Üyelik Tarihi
4 Haz 2013
Konular
8,797
Mesajlar
29,749
MFC Puanı
17,440
Kanal Tedavisi

Hiçbir yapay diş doğal dişin yerini tutamaz. Bu nedenle diş hekimliğinde amaç dişlerin sağlıklı bir şekilde ağızda kalmasını sağlamaktır.
Uygulanan tedaviler sırasında mümkün olduğunca diş canlı olarak korunmaya çalışılır. Ancak diş pulpasının canlı olarak tedavi edilip korunması mümkün değilse, kanal tedavisi uygulanır. Kanal tedavisinde dişin sinir dokusu çıkartılarak, bu boşluk şekillendirilir, mekanik ve kimyasal olarak temizlenir ve kök ucuna kadar kanal dolgu maddeleri ile doldurulur.

HANGİ DURUMLARDA DİŞ PULPASININ CANLI OLARAK TEDAVİ EDİLİP KORUNMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR?
Dişteki çürük tedavi edilmediği takdirde zamanla ilerleyerek dişin sinirine kadar ulaşır ve pulpanın iltihaplanmasına neden olur.
Pulpa iltihabı, zaman geçtikçe yavaş yavaş pulpanın nekrozuna-ölmesine neden olur. Nekroz, travma sonucunda da nekroz gelişebilir. Ani travmalara bağlı olarak kök ucundan giren damarlarda meydana gelen kopma, çatlama veya sıkışma sonucunda pulpa beslenemez ve bir süre sonra nekroze olur. Belirli bir süre sonra mikroorganizmalar nekroze pulpanın içinde üremeye başlarlar. Zamanla mikroorganizmalar kök etrafındaki dokuları da etkileyerek kök ucunda iltihap oluşmasına neden olur.
Periodontal hastalıklarda oluşan dişeti ceplerine bağlı olarak dişin içindeki yan kanallar vasıtasıyla pulpa etkilenebilir.
Yukarıda saydığımız durumlarda diş pulpasının canlı olarak korunması mümkün değildir. Bu nedenle kanal tedavisi uygulanır.

KANAL TEDAVİSİ NASIL UYGULANIR?
Ağrı ve acı hissetmenizi engellemek için, uygun anestezi ile dişte uyuşukluk sağlanır.
Dişteki çürük temizlenerek dişin sinirine ulaşılır. Sinir ve doku artıkları temizlenir.
Kanal boyunu tespit etmek için dişinizin içine kanal aleti yerleştirilerek röntgen alınır. Kanal boyu rehberliğinde, kök ucuna kadar kanal şekillendirilir. Mekanik olarak ve uygun kimyasallar kullanılarak bütün artıklar ortamdan uzaklaştırılır.
Tam iyileşme gerçekleşene kadar seanslar arasında kanalın içi ve diş geçici dolgu maddeleri ile kapatılır.
Tamamen iyileşme sağlandıktan sonra, kanal uygun dolgu maddeleri kullanılarak, kök ucuna kadar doldurulur.
Kanal tedavisi tek seansta tamamlanabileceği gibi dişin durumuna göre birkaç seans da sürebilir.

KANAL TEDAVİSİ YAPILMAZSA NE OLUR?
Çürük, travma veya periodontal hastalık nedeniyle diş pulpasının hasar gördüğü durumlarda diş canlılığını kaybeder ve zamanla enfeksiyon bütün dişe yayılır. Diş bu durumda tedavi edilmezse, enfeksiyon kök çevresindeki dokuları etkileyerek, kemiğin o bölgede erimesine neden olur. Kemikte oluşan bu boşlukta apse meydana gelir. Apse, şişlik ve ağrı ile birlikte seyreder ve diş kısa zamanda kaybedilir.

KANAL TEDAVİSİ YAPILAN BİR DİŞİN ÖMRÜ NE KADARDIR?
Kanal tedavisi uygulanmış bir diş canlılığını kaybettiği için her ne kadar daha zayıf olarak görülse de, iyi bir şekilde restore edilirse ve kişi yeterli ağız hijyenini sağlarsa ömür boyu ağızda kalabilir.
 
Üst