• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.
Üyelik Tarihi
3 Haz 2013
Konular
112
Mesajlar
2,254
MFC Puanı
2,610

...

Cam kenarı.
18f.
Uçaktayım.
Perdeleri kapadım, sana geliyorum.
Şekersiz, sütsüz kahvemi içiyorum.

Bir çocuk kitabı okuyorum.
Küçük Kara Balık.
Kitap bitince, Küçük Kara Balık gibi olsana diyorum.

Kendi kendime.

Uçak piste iniyor, perdeleri açıyorum.
Ankara sis. Karlı Ankara.

18f, kanatmış!
Kanatların üstünde sana gelmem tesadüf olamaz.
Olmamalı.

Yok yok, her şeyden bir anlam çıkarmayı acilen bırakmalı.

En son ben iniyorum uçaktan. Bir de arka sıradaki anne ve oğlu.

Annenin elinde sevimsiz, kahverengi bir oyuncak ayı. Ayının karnına basıyor anne. Çocuk ağlamasın diye.

Ayı, “Sarıl bana!”, diyor. Çocuğun ağlaması kesilmiyor. Anne tekrar ayının karnına basıyor.

Sarıl bana, sarıl bana.

Ben hiçbir şey demeden iniyorum Ankara’ya.

Ayıysa hala sarıl bana.

Kahve alıyorum havaalanında. Yine. Sade. Şekersiz. Sütsüz. Kahve satan genç kadına, iyi pazarlar diyorum. Cevap vermiyor. Hiç gülümsemiyor.

Havaalanlarında gülümsemeler bitti. Aynı evlerdeki gibi.

Sürpriz yapıp beni almaya gelmişsindir diye çıkıyorum dışarı. Yoksun. Uykusuzum.
Araba yok. Motor yok. Sürpriz yok.

Havaalanları dedim ya korkulu artık, hiç gelen yok.

Sen de yoksun.

Bir taksiye biniyorum.

Taksinin üstünde Çankaya Pilot Taksi yazıyor. “Çankaya’nın taksisi misiniz?”, diye soruyorum adama. “Yok ben taksici değilim, abim taksici, arada ben evde çok sıkılınca hadi taksiye atla gez biraz, nefes al der.”, diyor.

Abisini hemen seviyorum. Abi gibi abi.
Nefes aldırıyor.

“Çankaya’nın merkezinde beni bırakır mısınız?”, diyorum. “Çankaya’nın merkezi yoktur.”, diyor.
“En merkezi yerinde indirin o zaman.”, diyorum.

En merkezi yerinde iniyorum Çankaya’nın.
Bilindik bir kahveciye oturuyorum.
Yine kahve alıyorum. Sade. Şekersiz.

Önümde boş kahve bardakları, üç dolu kültablası.
3 tall, bir small kahve.
Adam masayı temizlemek istiyor.
Kalsın diyorum. Öyle kalsın. Sanki hepsini ben içmişim gibi.

Seni beklerken bütün kahveleri içmişim gibi.

Bekliyorum.
Acelem yok.
Bekliyorum.
Yoksun.
Gelmeyeceksin.
Tamam anladım.
Kahve midemi hiç delmeyecek.
Anladım.

Bir fotoğraf çekiyorum.
Önümde kirli bardaklar. Küçük kara balıklar…
Camdan yansıyan omuzlarıma bakıyorum.
Kanatları hatırlıyorum.
Gelmeyenleri…
Gülümsüyorum.
Kendi kendime.
Nefes alıyorum…
Kendi kendime.
Fotoğrafın üzerine son cümleni yazıyorum.
“Ayının karnına basma…”

Yazı - Yönetmen: Kemal Hamamcıoğlu
Performans: Serkan Altunorak​
 
Üyelik Tarihi
3 Haz 2013
Konular
112
Mesajlar
2,254
MFC Puanı
2,610

gözümdeki karanlık kalbime yetmez oldu
avcumdaki yalnızlık rüyada geçmez oldu
sokaktaki nilüfer evine dönmez oldu
yok
kayboldu

kayboldu,
kayboldum

yaralı dudakların unuttuğu telaşlar çok
kaybeden sokakların koynunda hiçbir masal yok

saksıları devir
evden yine gir içeri
göğsündeki son nefesi bulutlar görmedi ki
güçsüz şehirlerin dökülen dişleri gibi
baharın gelişini gidenler affetmedi

sızlayan günler gibi annesiz denizlerde
dalından tutmuş gibi babasız gülüşlerde
yeniden sevecek gibi bitmeyen özleminle
sen
kayboldun,

kayboldum..​

yazı: kemal hamamcıoğlu
performans: burçin terzioğlu​
 
Üyelik Tarihi
3 Haz 2013
Konular
112
Mesajlar
2,254
MFC Puanı
2,610

Düşlerinden sevdiğin biri düşünce uyanırsın,
kırılırsın,

acıtırsın canını bile bile..
İnsan ne acıklı ve ne çok duvar.
Varmış.
Ömür akıp giderken, bitiyormuş dostluklar.
Bir el boşta, öbürü cepte...
Kalptendir tek tek düşenler...
Aşk biter.
Miş.
Sevgiler bitmese, iyiydi.
Güzeldi...
Uyandım düşlerimden, düşme diye uyudum öğle vakti.
Yine de düştün.
Düşesin varmış...

Yazı: kemal hamamcıoğlu
Performans: Merve Dizdar​

 
Üyelik Tarihi
3 Haz 2013
Konular
112
Mesajlar
2,254
MFC Puanı
2,610

....

Ellerim uykuluyken ne eskiye, ne şimdiye tutunabiliyorum. İki uyku arasında güçlü bir omuz yok. Hep korkak omuzlar. Çöp.

Yatağın altı elma çöpleriyle doldu. İki uyku arasında koca bir elmayı gözlerim kapalı yerken ona benziyorum. Kimseye benzemek istemedikçe, en çok babama benziyorum. Acı, sarı ve uykulu bakıyorum. elma çöplerini yatağın altına bırakıyorum.

Aynı sokaklarda, aynı zamanlarda aralıksız yürüyorum. Gün geçtikçe bu daha kolay… Daha anlamlı… Az melankoli, yok kendine acıma.

Kendine acımaktan vazgeç!

Sıkıcı bir konforu var devrile devrile sayıklamanın. Hikayeni sayıklarken, sevmeyi bırakıyorsun bir kere.

Dünyanın derdi böylesine koyuyken, vasat hikayelerin aydınlanmaya ihtiyacı yok. Uykuya tutununca kırıldıkları yerden sönüyorlar ne de olsa.

Senden önce sönen sokak ışıkları bitti. “Bilmediğim sokaklarda yürüyorum. Bildiklerimden daha özgür.”, dediğin zamanlar da.

Kalbin zamanı varmış. Güçlü omuzlara inandığı, güzel elleri ve ıssız sokakları inadına takip ettiği... O zamanlar her şey yakın uzakmış. Uzun, kalabalık yemek masaları... dost, arkadaş, sürprizli sabahlar ve soğuk kış akşamları…

Şimdiki zamanda aralıksız sigara içip, aralıksız uyuyor ellerim. Kalbimin çürüğü geçti, omzumdaki burda, demiyor. Saklanan, titreyen bakışlara mutlu numarası yapmıyor. Hiç suçlu aramıyor. Suçlu yok, kalp böyle. Hatalı.

Mutsuz, dalgın ve bir başına geçiyor kalbin zamanı.

Kedileri, köpekleri, kızı için peçete satan anneleri, anneleri, çocukları, yalnız çocukları, ağaçları, sardunyaları, küs kaldıklarını, hastane koridorlarında yere bakanları yalnız bırakanları, ara sıra onu… onları… olmayanları… hiç olmayacakları…

severken geçiyor.

Acı, sarı ve uykulu geçiyor.

Zaman…

Arada, ara sıra omuzlarımı hatırlatıyorsun... İki uyku arasında…

Kaç zaman dur biraz.

Hatırlattığın yerde dur. Kaçma. Dur biraz. Hayatın hatasını kalbe devirmekten vazgeç.

Sen hiç güçlü omuzlara bu kadar yakından baktın mı?

Dur biraz. Elmayı bırak…

Öp omuzlarımı.​

yazı - yönetmen: kemal hamamcıoğlu
performans: deniz çakır​
 
Üyelik Tarihi
3 Haz 2013
Konular
112
Mesajlar
2,254
MFC Puanı
2,610
565e0502e673a101051a484f22d61ecc.jpg
 
Üyelik Tarihi
3 Haz 2013
Konular
112
Mesajlar
2,254
MFC Puanı
2,610
"Zaman niye böyle ?

Kendi istediği yerden büyülüyor,uzuyor,daralıyor,açılıyor.
Kendi istediği yerde sönüyor.En güzel saniyeleri kısacık.Kalp aydınladı mı,kalbe düşman.Kalp sevmeye kalktı mı,susuz.Bitik."​
 
Üyelik Tarihi
3 Haz 2013
Konular
112
Mesajlar
2,254
MFC Puanı
2,610
"Harf biriktiriyorum.Elimde s,e,v."​
 
Üyelik Tarihi
3 Haz 2013
Konular
112
Mesajlar
2,254
MFC Puanı
2,610

...

ellerini…
sonra sustuğun yerleri…
en uzun sessizliğin ardından ellerini ve gözlerini…
karanlığa bırakmadan…
karanlıkta bırakmadan…
o filmi hiç unutmadan…
tatlının ardından tuzlu, tuzlunun ardından tatlı, sonra tekrar tatlı, ardından yine tuzlu yer gibi...
susmadan…
susayarak…
iştahla…
göğsümden açılarak…
tekrar tekrar eve dönerken…
gece gündüz evleri tekrar tekrar yıkarken…
evsiz kedilerin arasında boş bir bankı izlerken…
yatağı toplamadan…
yastığımdan vazgeçmeden…
perdeleri açarak...
pencerelere sırtımı dönerek...
saymayı unutacak kadar çok…
ağrıların, uyuşan ellerin, tutulan omuzların sayısını hatırlayacak kadar az…
sevmesini bildiğim için…
sevmesini bildiğin için…
kedileri, köpekleri ve en çok…
tatlı tuzlu...
…
aklıma ne zaman gelsen, gökyüzüne kadar zıplamak istiyorum!
....
sesini duyunca daha çok özlüyorum...​

yazı - yönetmen:kemal hamamcıoğlu
performans: büşra develi​
 
Üyelik Tarihi
3 Haz 2013
Konular
112
Mesajlar
2,254
MFC Puanı
2,610
"Benim de saçlarım aşıkken çok güzeldi," demek istiyorum, demiyorum..
 
Üyelik Tarihi
3 Haz 2013
Konular
112
Mesajlar
2,254
MFC Puanı
2,610
İnsan çok şey hissederken,ne hissedeceğini şaşırıyor.​
 
Üst