• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Dini Sohbet

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
: şu üç haslet yoksa

Resûl aleyhisselâm şöyle buyurdu: Kimde şu üç haslet yoksa, îmânın tadını bulamaz: 1- Câhilin, câhilce hareketini savuşturacak bir yumuşaklık,
2- Kendisini harâmdan koruyacak bir takvâ,
3- İnsanları idâre edecek, onlarla iyi geçinecek bir ahlâk.
İnsanlarla iyi geçinebilmek için rıfk sahibi olmak lazım. Rıfk, yumuşaklık demektir. Katılığın, kabalığın tersidir. Rıfk, mülayimlik, tatlılık, güzellik, acımak, iyilik etmek, kısaca İslamiyet’e uymaktır. Yumuşak yerine sert ve kaba konuşan, fitneye sebep olur. Her zaman yumuşak davranmaya çalışmalı, sertlikten kaçmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “İnsanlara kolaylık ve rıfk gösteren mümin, Cehenneme girmez.” “Mümin öyle yumuşaktır ki, yumuşaklığından dolayı ahmak sanılır.”
Bu ahlaka sahip olmayan kimse başkaları ile tartışır, kavga eder. O başkasına başkası buna küser, darılır. Halbuki üç gün kadar dargın durmak câiz ise de, üç günden önce gidip barışmak, daha iyidir. Güçlük olmaması için, üç gün müsâade edilmiştir. Daha sonra günâh başlar ve gün geçtikçe artar. Günâhın artması, barışıncaya kadar devam eder. Hadîs-i şerîfte, “Sana darılana git, barış! Zulüm yapanı affet. Kötülük yapana iyilik et!” buyuruldu. Üç günden fazla dargın duran kimse, şefâat olunmazsa, affolunmazsa, Cehennemde azâb görecektir.
Müslüman, kırgın da olsa, düşmanı da olsa kimsenin başına gelen kötülüklere, belâlara sevinmemelidir. Hadîs-i şerîfte, “Din kardeşinizin başına gelen belâlara sevinmeyiniz! Sevinirseniz, Allahü teâlâ belâyı ondan alır size verir!” buyuruldu. Müslüman hep affedici olmalıdır. Cenab-ı Hak affedicilere merhamet eder. Ayeti-i kerimede, “Kim, kötülük eder, nefsine zulümde bulunur da, sonra mağfiret dilerse, Allah’ı çok affedici, çok merhametli bulur.“ (Nisa 110)
Hadis-i şeriflerde de, “Mallarınızla herkesi memnun edemezsiniz. Güler yüz ve tatlı dil ile, güzel ahlâkla memnun etmeye çalışınız!”, “Yumuşak davran! Sertlikten sakın! Yumuşaklık insanı süsler, çirkinliği giderir.”, “En iyi kimse, huyu en güzel olandır.”, “Yumuşak huylu kimseye, dünya ve ahiret iyilikleri verilmiştir” buyuruldu.
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
Mü’minler Bir Vücut Gibi Olmalı

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, İslam dininde mü’minlerin birbirlerini sevmeleri ve kardeş olmaları çok mühimdir. Nitekim, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücut gibidirler. Vücudun herhangi bir azası rahatsız olursa, diğer azaları da bu yüzden ateşlenir ve uykusuz kalır.” (Buhari)
Nasıl vücutta bir aza ağrıdığı zaman, onun ağrısı diğer azaları da etkiliyorsa, bir mü’minin sevinmesi veya üzülmesi durumunda diğer mü’minlerin hali de böyle olmalıdır. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) diğer bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: “Bir mü’minin diğer mü’min kardeşlerine karşı ilgisi, birbirini bağlayıp destekleyen bir binanın taşları gibidir.” (Buhari)
Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), verdiği çok güzel misallerle İslam kardeşliğinin boyutlarını bize gösteriyor.
Nasıl bir binanın tuğlaları, taşları, üst üste geliyor, birbirine kuvvet veriyor, birbirine yaslanıyor ve bir bina meydana geliyorsa, işte mü’minler de aynı bu binanın taşları gibidir, buyuruyor. Hepimiz düşünelim; bir binanın malzemelerini konulması gereken yerlere koymayıp, o tuğlaları, o taşları, üst üste dizmezsek, o kumu, o çimentoyu birbirine katıp suya karıştırarak beton hâline getirmezsek, o bina nasıl meydana gelebilir?
Onun için mü’min kardeşlerimizi sevmez, onlara kin beslersek, Allah-u Zülcelâl’in katında bir kıymetimiz kalmaz. Aynen harap olmuş bir bina gibi oluruz. O halde, bir binanın malzemeleri nasıl bir araya gelip bir bina oluşuyor ise mü’minler bir araya gelmeli ve birbirlerine destek olmalıdırlar.
 

Master

You
Yönetici
Üyelik Tarihi
8 Ara 2012
Konular
4,182
Mesajlar
11,469
MFC Puanı
34,700
ya hocam az önce iddia ya tüyo verdin. :D
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
Hikmetli sözler
(Dinlediğim sohbetlerden aldığım notlar sizlerle paylaşmak istedim)
-En ağır aldatma; gerçeğine en yakın aldatmadır.
-En tehlikeli yalan; gerçeğe çok benzeyen yalandır.
-Varlıkla sınanmak her kişi karı, Yoklukla sınanmak Er kişi karı.
- Kıyas: Verilmiş cevaplar sınırlı sorular sınırsız. Yeni sorulara eski cevaplar yetmiyor.onun için yeni sorulara yeni cevaplar vermek için eski cevapları kullanmak lazım. Zaten kıyas da budur. fukahanın kıyası budur.
-Şeriatta içtihat yapan zata imam deniyor imamı Azam gibi imam şafi gibi,Bunlar mutlak müçtehitlerdir, yeni bir sistem kuruculardır, Birde bu sistemin içerisinde müntesip müçtehitler vardır.İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed gibi hem ikiside İmamı azamın talebesidir hem ikiside müntesip müçtehitdir
-Tarikatta müçtehit olan zata pir denir.Hz.Abdulkadirler,Hz.Nakşibentler, Hz.Ahmeder Rufailer işte tarikatta pir olan zevatı kiramdır.Bunların içindede mensup müçtehitler vardır,mesela eşref zade Abdullah Rumi devranı kadiriyede piri sanidir yani ikinci pirdir. Mutasavvıf Hz. Galip Kuşcuoğlu galibilik kolu ile Kadirilikte piri sanidir yani ikinci pirdir.Günün ihtiyaçlarına göre ama aynı esasın değişik zuhurlarına göre
-Hasret Aşkı, besler rüzgar gibidir rüzgar küçük ateşleri söndürür, büyük ateşleri büyütür.
-Kalite = kul hakkı
-Dünyayı bil aldanma, Ahreti bil aldatma
-Kim Ramazan ayı geldi diye sevinirse cennet ona vacip olur (hadis)
-Fıtır kelle sadakasıdır. Ramazan bayramının asıl adı fıtır bayramıdır.
-fıtır fıtrat yaratılış
-İki dilim ekmeği olan bir dilimini başkasına verecek mesela bana verecek benim evimde 5 tane ekmek te olsa alacağım, o vermesini öğrenecek ben benliğimi kırıp almasını öğreneceğim.Hepimiz Allaha muhtacız.bütün insanlar yer yüzünde Allahın halifesidir.bütün insanlara Allahın ruhundan ruh üfürülmüştür.O vardır.Dolayısıyla her insan her insana muhtaçtır.
-Ben sana muhtaç değilim demek BEN demektir.Benlik demektir, Allahın en sevmediği şeydir.Almasını da öğrenmek lazımdır.Psikolojide vardır bu hal bazı tipler vardır katiyen yanlarında bir şey ısmarlamaya muktedir olamazsın.illa o ısmarlayacak, kavga çıkarır zahir baktığında cömert zannedersin. Hayır cömert değildir o kibirlidir. O almasını bilmiyor,almasını bilecek çok önemlidir.
-Cenabı Allahın en sevmediği tiplerden biridir mağrur fukara. Hem mağrur hem fukara sabredici olmak mağrur olmak değildir.zengin şükretmiyorsa cenabı Allah o tipleride sevmez. Şükretmek nedir o nimetin kadri kıymetini o nimetin ortağı olanlara vererek; kimdir o nimetin ortağı; bütün insanlardır.
-Kurbanlık hayvan bismillahi Allahu ekber diyerek kesilir, kasaplık hayvan bismillah diyerek kesilir, kurbanlık hayvan Sadece bismillah diyerek kesilse kurban olmaz kasaplık hayvan olmuş olur
-Birilerinin beli iki büklüm omuşsa; başkalarının yüklerini taşıdıkları içindir.
-İyiliği yaymamak, iyiliği paylaşmamak,iyiliği çoğaltmamak,Pasif iyi olmak. aktif kötüler pasif iyilere teşekkür borçludurlar.
-İnsan Allahın umududur, Yarabbi beni affet demeyerek Allahın umudunu kırmayın.Kim Allah için kendisine umut beslenen bir kimse; Kendisine beslenen umudu kırarsa eğer ; Allah da kıyamet günü onun umudunu kırar. Allah insandan umut kesmediği müddetce, yer yüzünde insan var olmaya devam edecektir.Rabbim bizden umut kesme amin.
-insan, Allah katında makamını görmesi için illa ölmesi gerekmez, eğer Allah katında makamım nere diye merak ediyorsan seni dünyada nerde kullandığına bak.
-Allah buyuruyor ‘’ ne olurdu hidayete erselerdi ,doğru yolu bulsalardı’’ rabimizin şefkati sonuz ama biz o şefkati har vurup harman savuruyoruz. Biz o şefkate ihanet edersek sonumuzu kendi ellerimizle hazırlamış oluruz.
-Kurandaki uyarıcı mahiyetteki ayetler , rabbimizin şefkatinin ifadesidir.
-Bu günü düşünerek değil, Yarını düşünerek tercihlerde bulunalım.
-Dünya hayatımızı yaşarken hayatımız filme alınıyor yarın mahşerde o filmi seyrederken utandığımız kareler önümüze gelince rabbimizden utançtan çok üzülebiliriz, dünyada melekler tarafından hayatımızın filmi çekilirken iyi yerlerde bulunalım ki Allahın huzurunu vardığımızda utanmayalım yüzümüz ak olsun.
-Cennetteki nimetler, dünyadaki mahrumiyetlere bedeldir.Rabbim ahrette bu nimetleri bana vermesi için dünyada bunlardan vaz geçiyorum.
-Bana ne ile tatmin olduğunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. Parayla tatmin olan bir insan alınıp satılan bir insandır.onun fiyatı odur.Dünyalıkların hiç birisiyle tatmin olmuyorum diyen bir insan, Allahtan asağısıyla tatmin olmuyorum diyen insan fiyatı olmayan, değeri olan insandır. Alınamaz ve satılamaz. Ona fiyat biçilemez o nu kullar alamaz ve hiçbir kul onu kendisine kul edemez. Kula kul olmaz Allaha kul olur.
-İnsan oğlunun en büyük felaketi dünyevileşme ‘’Dünya sevgisi tüm hataların başıdır.’’ Hadis. dünyalığa sahip olması değil. Bunu ayırıyoruz. Cüneyt bağdati ne diyordu sen dünyalara sahip olsanda dünyanın sana sahip olmasına izin verme diyordu.
-Allah; cehennemide merhametinden yarattı eğer insan oğluna uyarı yapılmasaydı insan kendini nasıl kaybederdi, cehennemle korkutmasaydı insanı kim tutardı o da rahmete dönüşüyor. Onunla uyarıyor onunla korkutuyor.onunla uyandırıyor ve bize rahmete dönüştürüyor.
- ‘Cehennemde günah yanar kul yanmaz’ diyordu ya seyrani .
-Rızk nedir biz rızkın boğazımızdan geçen olarak anlıyoruz rızık boğazdan geçen değil. Nefes bir rızıktır, iman bir rızıktır, ahlak bir rızıktır, evlat bir rızıktır, nuhabbet bir rızıktır ,ülfet bir rızıktır,hikmet bir rızıktır, ilim bir rızıktır,hilim bir rızıktır, cömertlik bir rızıktır.
- Fakirlik adam olsaydı onu öldürürdüm diyor Hz. Ömer.
-Fakr; Senin hiçbir dünyalığa sahip olmaman değil, Dünyalara sahip olsanda, dünyanın sana sahip olmasına izin vermemendir. Hiçbir şeyin sana sahip olmasına izin vermemendir.El karda gönül yarda olmak demek tir Elimde çok eyle gönlümde yok eyle diye dua etmektir. Suyun geminin içine girmemesidir su geminin dışında olursa yol olur, Su geminin içine girerse eğer gemi batar deniz mezar olur. gemi kalptir su da dünyadır. Dünyevileşmeden dünyada olmak. çok zor zaten İmtihanın sırrıda bu değimli zaten bu sırrı kavrayan da imtihanını vermiş olmuyormu. Dünyevileşmeye karşı; insanların nasıl derin bir zaaf taşıdığını görmüyormuyuz. Allah bizi muhafaza buyursun koca koca peygamberler sınanıyor bu hususta.bu insanlığın en büyük belası dünyevileşme. Kötülüklerden bir adam yapın,bunun başının yerine neyi koyardık peygamberimiz dünya sevgisini koyardım diyor.Çünkü tüm hataların,günahların başı beyni dünya sevgisidir.
-Allahın kulları üstündeki hakkı nedir. Kendisine hiçbir şeyi şirk koşmamasıdır.
-Kulların Allah üzerindeki hakkı nedir. Azap etmemesidir. Azabı Allah etmez, kullar eder.
-Azap Allahdan mahrum olmaktır.Rızadan mahrum olmak,cennetten mahrum olmak bundan büyük azap mı olur.

-Allah senden razı olsun diye karşıdakine dua ediyoruz; sen Allahdan razı ol demeden yani sen Allahdan razı olmadan Allah senden razı olurmu. Allahdan razı olmayandan Allah razı olurmu.Biz Allahdan razımıyız gerçekten, Hiç düşündünüz mü, şöyle derin bir düşünün, aslında gündelik hayatın,dağdası içerisinde başımıza gelen en ufak sıkıntıda Allahdan hoşnutsuzluğumuzu ima etmiyormuyuz. Allahın müdahil olmadığı bir varlık alanı yok. Allahın müdahil olmadığı alan düşüncesi şirk tir, Bu hayat alanı içerisinde her şeye Allah müdahil demektir.
-Tahsil cehaleti alır eşeklik baki kalır. Yani bir adam profesör olmakla eşeklikten vaz geçmez Ne profesör olmayan alimler Ne profesör olan cahiller var.
-Bu gün dindar geçinenlerin çoğu dindar değil, dini dar.Mezhebini din zannediyor içtihadı Allah emri zannediyor. Ve kendinden başkasını beğenmiyor. Kendi doğrusunu Allahın doğrusu diye başkasına empoze etmeye kimsenin hakkı yoktur.
-Laik rejimin ismidir.
-Siyaset ve menfaat girdiği yerde; Hakikat oradan gider.
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
KALP KIRMAK
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Kalb, Allahü teâlânın komşusudur. Allahü teâlâya kalbin yakın olduğu kadar hiçbir şey yakın değildir. Mümin olsun, asi olsun, hiçbir insanın kalbini incitmemelidir. Çünkü, asi olan komşuyu da korumak lazımdır. Sakınınız, sakınınız, kalb kırmaktan pek sakınınız! Allahü teâlâyı en ziyade inciten küfürden sonra, kalb kırmak gibi büyük günah yoktur. Çünkü, Allahü teâlâya ulaşan şeylerin en yakın olanı kalbdir. İnsanların hepsi, Allahü teâlânın köleleridir. Herhangi bir kimsenin kölesi dövülür, incitilirse, onun efendisi elbette gücenir. Her şeyin biricik Maliki, sahibi olan efendinin şanını, büyüklüğünü düşünmelidir. Onun mahlukları, ancak izin verdiği, emir eylediği kadar kullanılabilir. İzni ile kullanmak, onları incitmek olmaz. Hatta, onun emrini yapmak olur.
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretlerinin vasiyetnamesinin son satırı ise şöyledir:
Hiç kimsenin kalbini incitmeyin.
Yunus Emre diyor ki:
Tevazu ile gelsin, kimde erlik var ise.
Merdivenden iterler, yüksekten bakar ise.
Kim ki yüksekte gezer, er geç yolundan azar
Dış yüzüne o sızar, içinde ne var ise.
Aksakallı bir koca, hiç bilmez ki hal nice
Boşa gitmesin hacca, bir gönül yıkar ise.
Gönül Çalab’ın tahtı, Çalab gönüle baktı
İki cihan bedbahtı kim gönül yıkar ise.
Bir kez gönül yıktınsa kıldığın namaz değil,
Yetmiş iki millet de yüzünü yumaz değil.
Yol odur doğru vara, göz odur Hakkı göre,
Er odur yerde dura, üstten bakan göz değil.
Doğru yola gittinse, er eteğin tuttunsa,
Bir tek hayır ettinse, biri bindir az değil.
Yunus sözleri çatar, balını yağa katar,
Çok kıymetli mal satar, cevherdir o, tuz değil
Dini anlatırken nelere dikkat etmeli
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Rabbinin yoluna hikmet ile, güzel öğütlerle çağır! Onlarla en güzel şekilde tartış!) [Nahl 125]
Bildiğimiz iyi ve doğru şeyleri, bilmeyenlere, en güzel tarzda öğretmek gerekir. Çünkü ilmin zekatı, bilmeyenlere ilmi öğretmekle ödenir. Emr-i maruf ve nehy-i münker yapan, tavsiye ettiği iyi şeyleri kendi yapmalı, kötü olarak bildirdiği şeyleri kendisi işlememelidir! İşlerse sözü tesirli olmaz. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İnsanlara iyiliği emreder de, kendinizi unutur musunuz!) [Bekara 44]
Allahü teâlâ, İsa aleyhisselama, (Önce kendine nasihat et, eğer kendin bu nasihati tutarsan, kendin bunu yaparsan, başkalarına da söyle! Kendin yapmazsan benden utan) buyurdu. (Şir’a)
O halde emr-i maruf yapan, ilmi ile âmil olmalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İsra gecesinde, [Miraca çıktığım gece] ateşten makaslarla, dudakları kesilen insanlar gördüm. Kim olduklarını sordum. Onlar da, “İyiliği emreder, kendimiz yapmazdık. Kötülükten nehyeder; fakat kendimiz sakınmazdık” diye cevap verdiler.) [İbni Hibban]
Bir kimsenin kusurunu, emr-i maruf için de olsa, herkesin önünde söylemek, uygun değildir. Aksine, kusurlarını gizlemek gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kim arkadaşının aybını örterse, Allahü teâlâ da kıyâmet günü, onun aybını örter. Kim de, müslüman arkadaşının aybını açığa vurursa, Allahü teâlâ da onun aybını açığa vurur. Hatta evinde bile onu rezil eder.) [İbni Mace]
Birisine nasihat eder gibi konuşursak, yaptığının yanlış olduğunu bildirirsek, karşımızdakine, (Sen cahilsin, sen bu hususları bilmezsin) demiş oluruz. Böylece karşımızdakini üzmüş, kalbini kırmış oluruz. Genelde kendini beğenen, kibirli olan kalb kırar.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Hiçbir insanın kalbini incitmemelidir! Kalb kırmaktan pek sakınınız! Allahü teâlâyı en ziyade inciten, küfürden sonra, kalb kırmak gibi büyük günah yoktur.
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Bir müslümanı incitmek, kalbini kırmak, Kâbe’yi yetmiş kere yıkmaktan daha günahtır.) [R.Nasıhin]
(İnsanların en kötüsü, insanlara zarar veren, onları incitendir.) [İ.Ahlakı]
(Mümin Kâbe’den üstündür.) [İbni Mace]
(Emr-i maruf ve nehy-i münkeri, ancak, rıfk ve hilm sahibi fakihler yapar.) [İ.Gazali]
İyiliği tavsiye için üç şart lazımdır: İlim, Akıl ve İhlas.
1- İlim sahibi olmalıdır. Anlatacağı iyiliğin iyi, kötülüğün kötü olduğuna dair muteber kitaplardan delili bulunmalıdır! Sabretmesini bilmelidir! İlmi noksan olan, tebliğ edeceğini kendisi bilmeyen ve kendi tatbik etmeyen, başkalarına doğruyu nasıl öğretebilir? Tecrübesi de yoksa, birçok yanlışlıklar yapar. Fayda yerine zarar verir.
2- Akıl sahibi olmalıdır. Bir kimsenin aklı az ise, nakli anlamakta aciz ise, ilmi de noksan olur. Ahmak, hizmet ediyorum diye uygunsuz işler yapar. İlm-i siyaseti bilmeyen, yumuşak söylemeyen, insanları idare etme sanatından uzak olan kimse de, fitneye sebep olur. Rıfk ile konuşmalıdır. Akıllı kimse, rıfk ile konuşur. Rıfk yumuşaklık demektir. Katılığın tersidir. Sert ve kaba konuşan, fitneye sebep olur. Hilm ile tatlılıkla söylemeli, şefkatle muamele etmelidir.
3- İhlaslı olmalıdır! İhlas yoksa, yaptığı işleri sırf Allah rızası için yapmıyorsa, dünya menfaatleri için yapıyorsa, o işin hayrı olmaz.
“Birisinin hatasını görüp de söylemeyen kâfir olur” sözü yanlıştır. İlim sahibi birine, biri, lüzumlu dini bir sual sorsa, o da bunu bildiği halde, hiçbir mazeret yokken gizlerse, işte o zaman günah işlemiş olur. (Hatasını gördüğümüz herkese, doğrusunu bildirmek gerekir) diye bir şey yoktur.
Hakaret ederek üzmek kalb kırmak olur. Her üzücü şey, kalb kırmak olmaz
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
nasihatsa buyrun nasihat


Dünyanın her yanında oluk oluk müslüman kanı akarken, kılı dahi kıpırdamayan, şu kadar milyon müridim var diye kibirlenen,devletin eliyle büyüyen,türlü türlü bidat ve hurafeler üreten,ölülere yalvaran,ölülerden şefaat dilenen,kabirleri mescit ve ticarethane haline getiren, davetlerde, yemeklerde, limuzinlere, mersedeslere sığmayacak kadar semizleşmiş bu insanlardan sakınmalıyız ki dinimiz adına, dünyamızı ve ahiretimizi ifsad edemesinler.
Kendisini Kur’an ve sahih hadis ilimleriyle mücehhez kılmayan, Rabbiyle ve O’nun Nebisiyle tanışmayan her müslümanın rastlayacağı bir mescid-i dırar olacaktır ve o zarar mescidi onun dinini ifsad edecek ve din kardeşine düşman edecek, nifak ve tefrika asla tükenmeyecektir. Bu da zalimlerin ve işgalcilerin ve şeytanın arzuladığı ve körüklediği bir ateştir. Dolayısıyla nerede bir müslümanın burnu kanatılsa, cahilliğiyle tefrikaya, tefrikacılığı ile güçsüzlüğe sebep olan her kimse bundan mes’ul olacaktır. Müslümanlar aralarındaki (dini, ictimai, bütün) ihtilaflarda Allah’ı ve Rasulünü hakem tayin etmedikçe, hükmüne boyun eğmedikçe asla iman etmiş olmazlar.Nisa suresi (Ayet 61-65)
Bu gün darmadağın kendisini savunmaktan aciz kalmış bu ümmet saydığımız ve daha saymadığımız bütün mescidi dırarlardan uzak durmalı, dünyasını ve ahiretini mamur edecek dinini, saf ve berrak kaynaklardan almalıdır. Allah’ın ipine sımsıkı sarıldığını söyleyen din kardeşim günde bir sayfa Kur’an okuyor musun? Rabbin sana dünyada kimsenin değer vermediği kadar değer veriyor, O’nun İlâhî Kelâmını anlamaya çalışıyor musun?
Mü’minler güç sahibi olup barışın ve adaletin öncüsü olmalıdır. Güçsüz müslümana ve dahi tüm insanlığa adaletle hükmedecek İslâmdan gayrı hak din mi var
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
Daha başka hadis-i şeriflerde de, iyiler, kötülükleri önlemeye muktedir iken önlemezlerse, o ülkede azabın umumi olarak geleceği bildirilmiştir. Emri maruf, iyiliği emretmek, yaymak demektir.
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
İmkanı var iken, emr-i maruf ve nehy-i münker yapmayan bizden değildir
Nehy-i münker de, kötülükten sakındırmak demektir.
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
Şehidden üstün mücahid, emr-i maruf ve nehy-i münker yapandır.
Kul hakkının en mühimi ve azâbı en şiddetli olanı, akrabasına, aile efradına, maiyetinde olanlara emr-i mârûf yapmamaktır.
Kötülüklere göz yumanın hali...


Nasihat etmek, dinimizin çok mühim bir emridir. Gücü yeten müslümanlar, hakkı, doğruyu söylemezse, yani emr-i maruf ve nehy-i münker yapılmazsa, o ülkenin başına büyük belaların geleceğini dinimiz haber vermektedir.
İbni Abbas hazretleri, Ya Resulallah, içinde iyilerin de bulunduğu bir ülke helak olur mu? diye sorunca, Evet helak olur. buyurdular. Sebebi sorulunca,Allahü teâlâya isyan edildiğinde iyiler sükut edince, hepsi helak olur. buyurdular.
Peygamber efendimiz yine kötülüğe mani olmakla ilgili buyurdu ki:
Allahü teâlâ, bir meleğe, bir kasabanın altını üstüne getirmesini emreder. O melek, bu kasabada hiç günah işlemeyen bir zatın da olduğunu, o zatı kurtarıp kurtarmayacağını sual edince, Cenab-ı Hak,Bütün şehir halkı ile onu da alt üst et! Çünkü o zat, bana isyan edenlere karşı yüzünü ekşitmemiştir buyurdu.
Hazreti Âişe validemiz tarafından bildirilen bir hadis-i şerifte de, İçinde Peygamberler gibi ibadet eden seksen bin kişi bulunan bir ülke azaba maruz kalmıştır. Çünkü onlar, Allah için buğzetmedi, emr-i maruf ve nehy-i münkerde bulunmadı.

Komşuya da emr-i mârûf yapmamak en mühim bir kul hakkıdır. Bunlara güler yüz ve tatlı dil ile nasihat edilmelidir!
Komşularının günah işlediklerini görüp de, Bana ne? diyerek evine çekilen, uygun bir şekilde onlara nasîhat etmeyen ve kendileri ile görüşmeyen, onların Cehennemden kurtulması için yardım etmeyen mesûl olacaktır. Komşuları böyle bir kimseyi, Kıyâmet günü Allahü teâlâya şikâyet edeceklerdir.
Selam ve dua ile...
 

Shiva

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
12 Kas 2020
Konular
1
Mesajlar
12
MFC Puanı
150
Selam ve dûa ile Tufan amca. Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Melekler şefaatçiniz olsun. Hayırlı günlere inşallah
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
ihtiyar köylünün arzusu


İslam büyükleri, affedici, hoşgörülü, sabırlı, merhametli kimselerdi. Özellikle de idareciler; devletin, milletin başında bulunanlarda bu huylar mutlaka olmalıdır.
Hazreti Muaviye, cuma günleri halk günü toplantıları düzenlerdi. Derdi olan, arzusu olan, şikayeti olan gelip hâlini bildirirdi.
Bir gün bu halk gününe, ihtiyar bir köylü gelir. Yüzüne bakılacak hâli olmayan; dişleri dökülmüş, üstü başı dökük perişan halde biri. Sıra ona gelince Hazreti Muaviye sorar:
- Baba, senin şikayetin, derdin nedir?
- Ben duydum ki, dul bir anneniz varmış onunla evlenmek istiyorum, onu senden istemeye geldim.
Halifenin maiyetindekilerin yüzü kıpkırmızı olur. Hemen müdahale edip adamı dışarı atmak isterler. Hazreti Muaviye mani olur. Kendisi tebessüm ederek, yumuşak bir şekilde sorar:
- Seni buraya kadar getiren nedir? Annemle ilgili ne duydun ki bu istek hasıl oldu?
Özrü kabahatinden büyük bir şekilde,
- Duydum ki, anneniz etlice, butluca biriymiş. Ben böylelerini çok severim, dedi.
Halife adamı rahatlatmak için tebessümünü gülmeye çevirir;
- Demek ki babam da böylelerini seviyormuş ki annemi almış, der. Sonra adama dönerek, bu defa ciddi bir şekilde,
- O zaman ben anneme bir sorayım, onunla ilgili bir kararı benim burada vermem uygun olmaz, deyip, hediyeler verip gönderir. Adamcağız cesaret edip bir daha da gelmez.
Avn bin Abdullah hazretleri, hizmetçisine kızdığı zaman, “Sen bana ne kadar da çok benziyorsun. Ben de Allahü teâlâya karşı pek günahkârım” derdi. Kızgınlığı daha da şiddetlenince, köle olan hizmetçisine, “Allah için sen hürsün” der onu serbest bırakırdı.
Kusurları bağışlamak affedici olmak Allahü teâlânın emri ve dînî bir vazifedir. Cenâb-ı Hak, kendisine karşı isyan edenleri tövbeye çağırıp neticede onları affederken, Müslüman bir kimsenin bundan ayrı bir yol takip etmesi, affedici olmaması, kin gütmesi nefsin arzularından kurtulamadığının alâmetidir. Evin yemek, temizlik işleri; çocukların bakımı, gibi işlerde görülen ufak tefek hataları büyütmemelidir. Birçok iyi huyu varken, kötü bir huyuna takılıp, diğer huyları düşünmemek insafsızlık olur.
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
Başarının sırrı

İslam büyükleri, yumuşak huylu, affedici kimselerdi. Mekhul el-Dımeşkî hazretleri buyurdu ki: “Adamın yumuşak huylu olup-olmadığı ancak cahillerin kendisine musallat olması ile meydana çıkar.”
Lokmân aleyhisselâm oğluna şöyle nasihatte bulunmuştur: “Ey yavrum, eğer bir kimseyi kendine kardeş edinmek istersen, onu bir bahane ile öfkelendir ve nasıl davranacağına bak. Eğer o, öfkeli olduğu halde sana insafla davranacak olursa, kendisini kardeşliğe kabul et. Aksi halde ondan sakın.”
Ebû Hüreyre hazretlerine, “Sen Ebû Hüreyre, yani kedi babası mısın?” diye sormuşlar. O da “Evet!” karşılığını vermiş. Bu sefer adam, “Sen, kedi hırsızı mısın?” demiş. O da “Allah’ım, beni ve şu kardeşimi bağışla!” duâsıyla karşılık vermiş ve “Resûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem, bize zulmedenlere karşı işte böyle duâ etmemizi emir buyurdular” diyerek sözünü bitirmiştir.
Başarının sırrı; affedici olmaktır. Tarihimize veya zamanımıza baktığımızda, büyük müesseseler kurmuş, etrafında büyük kitleleri toplamış, fetihler gerçekleştirmiş kimselere baktığımızda, hepsinin çok merhametli, çok affedici olduklarını görüyoruz. Sanki onların lügatinde tenkit kelimesi yok. Aşağılama, küçük görme yok. Söylenmesi gereken îkâzı bile tebrik, teşekkür şeklinde ifâde ederler.
Herkes tarafından çok sevilen, sayılan zâta sormuşlar: “Sizin bu kadar sevilmenizin sebebi nedir?” Şöyle cevap vermiş o mübârek zât: “Ömrüm boyunca hep yutkundum; hatâları görmezlikten geldim, işin sonunu sabırla bekledim. Eğer yutkunmasaydım, affedici olmasaydım yapılan her hatâyı tenkit etseydim, yapılan işleri beğenmeseydim, bugün çevremde olanların sayısı üçü beşi geçmezdi. İşte başarılı olmanın, sevmenin ve sevilmenin yolu bu...”
Câbir radıyallahü anh, kızmamakla, affedici olmakla ilgili olarak şunu anlatır: “Resûlullah efendimize birisi gelip “Yâ Resûlallah! Bana bir şey öğret de, onu yapmak sûretiyle Cennete gireyim. Fakat fazla bir şey olmasın. Bunun üzerine Peygamber efendimiz “Kızma” buyurdular. “Çabuk kızmak, ahmaklıktır. Çünkü kızmanın sonu pişmanlıktır.” “Kızma neticesinde meydana gelecek zararı, kızmadan önce düzeltmek daha kolay ve mümkündür” buyurdular.
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
BİZ MÜSLÜMANIZ DEĞİLMİ?

BİZ MÜSLÜMANIZ DEĞİLMİ VE BİZİM GİRDİĞİMİZ FORUMDA MÜSLÜMANLARA AİT DEĞİL Mİ?
O HALDE MÜSLÜMANA YAKIŞMAYAN VE HATTA İNSANLARIN HARAMA BAKMALARINI SAĞLAYAN BAZI RESİMLERİN NE İŞİ VAR BU FORUMDA.
ERKEK KARDEŞLERİMİZ NEDEN ERKEK RESMİ KOYUYORLAR BU RESİMLERE BAKMAK BACILARIMIZA HARAM DEĞİL Mİ?VE NEDEN BACILARIMIZ( AÇIK YADA KAPALI FARK ETMEZ) NEDEN BAYAN RESİMLERİ KOYUYORLAR
  1. ..
  2. VE BAKMAK İSTEMEDİĞİMİZ HALDE BİZLERİ HARAMA BAKTIRIYORLAR..
  3. SİZLERDEN RİCA
M BİZ BU FORUMDA İSLAMDAN BAHSEDİCEKSEK EĞER İSLAMA AYKIRI ŞEYLERİN BU FORUMDA OLMAMASI GEREKİYOR...
LÜTFEN MÜSLÜMAN KARDEŞLERİMİZİ GÜNAHA SOKMAYALIM...
O RESİMLER SİZİN OLMAYABİLİR BU BİRŞEYİ DEĞİŞTİRMEZ...
O RESİMDEKİLER KADAR BİZLERDE GÜNAHA GİRİYORUZ...
SİZLERDEN RİCAM NE OLUR RESİM KOYARKEN KİŞİSEL BİLGİLERİNİZİN YANINA VEDE BAZI PAYLAŞIMLARA BUNLARA DİKKAT ETMEMİZDİR..
EMİNİM BAZILARIMIZIN HOŞUNA GİTMEYECEKTİR.VE BAZILARIMIZDA GÜCENİCEKTİR..
AMA YETERKİ RABBİMİZ GÜCENMESİN...
alıntı
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
NASİHATLER VE SÖZLER


İyi mahsulüm var diye güvenme, Ambarına buğday girmeden
İyi evladım var diye güvenme, Koynuna el kızı girmeden
İyi karım var diye güvenme, Yokluk yüzü görmeden
İyi arkadaşım var diye güvenme, Başın sıkıntıya girmeden
---------------------------------------------------------------------------
HZ. MEVLANA NIN 7 ÖĞÜDÜ
1)Cömertlik ve yardım etmede AKARSU gibi ol
2)Şefkat ve merhamette GÜNEŞ gibi ol
3)Başkalarının kusurlarını örtmede GECE gibi ol
4)Hiddet ve asabiyette ÖLÜ gibi ol
5)Tevazu ve alçak gönüllülükte TOPRAK gibi ol
6)Hoş görüde DENİZ gibi ol
7)Ya olduğun gibi görün, Ya göründüğün gibi ol
-------------------------------------------------------------------------------
Ya Rabbim; Maddi ve manevi hastalıklardan sana sığınırım.
Beni ilimle zengin kıl, bilimle beze, afiyetle süsle.
İlahi; Çekemeyeceğim yükü bana taşıtma, sevdiklerimi elimden alma
Ya Rabbim; Dünya da ve ahiret te bizi rüsva etme.
İlahi; Hor görmek, hor görülmekten, zulmetmek ve zulme uğramaktan
bizleri koru.
-----------------------------------------------------------------------------------
Zatın birisi, İBRAHİM ETHEM (K.S) dan nasihat istedi. O da, 6 şeyi kabul edersen
Hiçbir işin zarar veremez buyurdu.
1)Günah yapacağın zaman, O'nun rızkını yeme. Rızkını yiyip de, O'na isyan etmek
Doğru olur mu ?
2)O'na asi olmak istersen, O'nun mülkünden çık. Mülkünde olup da, O'na isyan
Etmek, layık olur mu ?
3)O'na isyan etmek istersen, gördüğü yerde günah yapma. Görmediği bir yerde yap.
O'nun mülkünde olup, rızkını yiyip, gördüğü yerde günah yapmak, uygun değildir.
4)Can alıcı melek, ruhunu almaya geldiği zaman, tevbe edinceye kadar izin iste. O
Meleği kovamazsın. Kudretin varken, O gelmeden önce tevbe et. O da bu saattir.
Zira, O aniden gelir.
5)Mezarda, Münker ve Nekir ismindeki iki melek, sual için geldikleri vakit, onları kov,
Seni imtihan etmesinler.
Soran kimse dedi ki ( Buna imkan yoktur)
Şeyh buyurdu ki ( Öyle ise, şimdiden onlara cevap hazırla )
6)Kıyamet günü Allahü Teala ( Günahı olanlar, Cehenneme gitsin ) diye emir edince
Ben gitmem de.
Soran kişi "Beni dinlemezler" demiş ve tevbe etmiş. Ölünceye kadar da
Tevbesinden vaz geçmemiş.
------------------------------------------------------------------------------------------------------
İbrahim Ethem (k.s.) e sormuşlar:
Allahü Teala "Ey kullarım. Benden isteyiniz. Kabul ederim, veririm" buyuruyor. Halbuki istiyoruz vermiyor.
Cevap:
Allahü Teala yı çağırırsınız O'na itaat etmezsiniz.
Peygamberi S.a.v. tanırsınız , O'na uymazsınız.
Kuranı Kerimi okursunuz, gösterdiği yolda gitmezsiniz.
Allahü Teala nın nimetlerinden faydalanırsınız, O'na şükretmezsiniz. Cennetin ibadet edenler için olduğunu bilirsiniz, hazırlık da bulunmazsınız.
Cehennemi asiler için yarattığını bilirsiniz, O'ndan sakınmazsınız.
Babalarınızın, dedelerinizin ne olduklarını görür, ibret almazsınız.
Ayıbınıza bakmayıp, başkalarının ayıplarını araştırırsınız.
Böyle olan kimseler; üzerlerine taş yağmadığına, yere batmadıklarına, gökten ateş yağmadığına şükretsin. Daha ne isterler ?
Dualarının neticesi, yalnız bu olursa yetmez mi. BUYURDU.

----------------------------------------------------------------------------------

Dünyada en esaslı terbiye cemiyet için dindir. MAZHAR OSMAN

Sakın hakkım var deme. Hak yok, vazife vardır. ZİYA GÖKALP

Din adamlarının serbest bıraktıklarını helal, karşı olduklarını haram görmek, onları rableştirmektir. TİRMİZİ

Küçüğümüze merhamet etmeyen ve büyüğümüzün hakkını bilmeyen bizden değildir. TİRMİZİ

Kadın üzerine insanların içinde en büyük hak sahibi kocası, erkeğin üzerinde de anasıdır. HZ.AİŞE

Çocuklarınızın yarın söz sahibi olmasını istiyorsanız, daha bugünden onlara iyi kitaplar hediye ediniz. HZ.ALİ (R.A.)

Ahlak ve fazilet aklın dışardan görünüşüdür. HZ.ALİ(R.A.)

Kişinin değeri yaptığı bağıştadır. HZ.ALİ (R.A.)

Bir kişisenden emin değilse, sen de ondan emin olma. HZ.ALİ(R.A.)

İlim servetten üstündür. Çünkü serveti sen korursun; oysa ilim seni korur. HZ.ALİ(R.A.)

Hayra niyet edince acele et ki, nefsin seni yenipte niyetinden caydırmasın. HZ.ALİ (R.A.)

Yüksekliği istedim, onu alçak gönüllülükte buldum. HZ.ALİ (R.A.)

Kendinize Allah yolunda kardeşler edininiz. Çünkü onlar dünya için de, ahiret için de lağzımdır. HZ.ALİ(R.A.)

Cenneti arzulayan kimse, dünyada nefsin arzu ettiği şeylerden uzak dursun. HZ.ALİ (R.A.)

Haklı olduğun zaman, hiç kimseye boyun eymeyeceksin. HZ.ALİ(R.A.)

Evvela kendi nefsine, sonra insanlara nasihat et. HZ.ALİ(R.A.)

Şahsınıza yapılan kötülüğü affedin, milletinize yapılanı affetmeyin. HZ.ALİ(R.A.)

Herşeyi boğazına atan zengin, fakir hükmündedir. HZ. ALİ(R.A.)

Gözünün nurunu geliştirmek isteyen, Allah korkusu ile ağlasın. HZ.ALİ(R.A.)

Akıl tamamlandığında söz noksan kalır. HZ.ALİ(R.A.)

Dua müminin silahıdır ve dinin direğidir. Göklerin ve yerin nurudur. HZ.ALİ(R.A.)

Babanın, misafirin ve mazlumun duaları geri çevrilmez. HZ.ALİ(R.A.)

Bir gerçeği savunurken, önce kendimiz inanmalıyız. Sonra da başkalarını inandırmaya çalışmalıyız HZ.ALİ(R.A.)

Haksızlık önünde eğilmeyiniz. O zaman hakkınızla birlikte, şerefinizi de kaybedersiniz. HZ.ALİ(R.A.)

Veciz konuşmanın sırrı, fuzuli sözleri terketmektir. HZ.EBUBEKİR (R.A.)

Olgun kimse affetmeyi borç, iyilik etmeyi farz olarak kabul eder. HZ.EBUBEKİR(R.A.)

Kendine kabir değil, kendini kabire hazırla. HZ.EBUBEKİR(R.A.)

Kalp katılığı, çok yalan ve hasedden meydana gelir. HZ.EBUBEKİR(R.A.)

Üç şey var ki, kimde bulunursa aleyhine döner; zulm etmek, ahdi bozmak ve hile yapmak. HZ.EBUBEKİR(R.A.)

Ne söylediğini, kime söylediğini ve ne zaman söylediğini unutma. HZ.EBUBEKİR(R.A.)

Kitaplar akıllı kişilerin bahçeleri, faziletli kişilerin güzel kokulu çiçekliğidir. HZ.EBUBEKİR(R.A.)

Haramı terketmek, helali talep etmekten hayırlıdır. HZ. EBUBEKİR(R.A.)

Doğruların yemine ihtiyacı yoktur. HZ. MEVLANA

Nerde akarsu varsa, orada yeşillik vardır. Nerde akan göz yaşı varsa, oraya rahmet gelir. HZ.MEVLANA

En aklın başına gelince pişman olacağın bir işi sakın yapma HZ.MEVLANA

Kişinin kendi miktarı, sözünden belli olur. HZ.MEVLANA

Sende en iyi ne varsa dostuna onu ver. HZ.MEVLANA

Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur. HZ.MEVLANA

Adalet nedir? Ağaçları sulamak.
Zulüm nedir? Dikene su vermek. HZ.MEVLANA

Hırsızlığın çirkinliği, çalınan şeye göre değişmez ki, ha bir altın çalmışsın, ha bir iğne. HZ.MEVLANA

Kim demiş gül yaşar dikenin himayesinde ? Dikenin itibarı gül himayesinde ! HZ.MEVLANA

İnsanların en cömerti istemeden veren, en asili de intikama gücü yeterken bağışlayandır. HZ.HÜSEYİN

İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız. HZ.ÖMER (R.A.)

İnsanlığın şerefi aklıyla, asaleti diniyle, şahsiyeti ahlakıyladır. HZ. ÖMER (R.A.)

İnsanları düzeltebilmeniz için önce kendimizi düzeltmemiz gerekir. HZ.ÖMER(R.A.)

Şiddet göstermeden güçlü, kuvvetli; zayıflık belirtmeden yumuşak ol. HZ.ÖMER(R.A.)

Ölüme, kudretinizin yettiği en hayırlı amellerle hazırlanın. HZ.OSMAN(R.A.)

Mükafatın büyüklüğü, belanın büyüklüğü nispetindedir. HZ.OSMAN(R.A.)

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi. Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi. KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN

Cehennem dediğinde, dal odun yoktur. Herkes ateşini kendi götürür. PİR SULTAN ABDAL

Yaratılanı hoş gör. Yaratandan ötürü YUNUS EMRE

Ya Rabbena hayreyle, Muhammed'e yar eyle, Kabrimizi nur eyle, kabre vardığım gece. YUNUS EMRE

Cesaret insanı zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık ölüme götürür. YAVUZ SULTAN SELİM
Yaşamımız önem verdiğimiz olaylara karşı sessiz kaldığımız gün son bulmaya başlar. MARTİN LUTHER KİNG

Olgun insan; yapabileceğini söyleyen ve söylediğini yapandır. CONFUCİUS

Yerini vaktinde terketmeyi bilmek, gerçek olgunluktur. VİCTOR HUGO

Ben bilmediğimi bildiğim için diğer insanlardan akıllıyım. SOKRATES

Faydasız bir hayat erken bir ölümdür. GOETHE

Kendine hükmetmeyen uşak kalır. GOETHE

Mal kaybeden birşey kaybetmemiştir. Onurunu kaybeden çok şey kaybetmiştir. Cesaretini kaybeden herşeyi kaybetmiştir. GOETHE

En iyi hükümet, bize kendimizi yönetmeyi öğretendir. GOETHE

Tembellik, bütün ahlaksızlıkların başlangıcıdır. WİG TİECK

Önemli olan; hayatta, en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır. EFLATUN

Eğer bilmediklerim ayağımın altında olsaydı başım Arş'a değerdi. İMAMI AZAM (R.A.)

Dünyada en huzursuz kimse, gönlünde hased ve kin tutandır. İMAMI ŞAFİİ

Tamahkar, aç gözlü olma. Kalbin katı ve kara olur. Çok mal artırmak için hasislik yapma. İMAMI GAZALİ

Allah herşeye layık olduğu şeyi vermiştir. Kedinin eğer kanadı olsaydı dünyadan serçe neslini kaldırırdı. SADİ ŞİRAZİ

Rızık ilimle olsaydı, cahilden zor geçinen olmazdı. SADİ ŞIRAZİ

Bilgisine göre davranmayan kimse, üzerine kitap yüklenmiş hayvanlardan başka bir şey değildir. SADİ ŞİRAZİ

Nimetin kıymetini bilmemek ve şükürsüzlüğü netice veren israf, aynı zamanda bereketsizliğin en büyük sebebidir. BEDİÜZZAMAN

Sünneti seniyye edeptir. Hiç bir mesele yoktur ki, altında bir nur, bir edep olmasın. BEDİÜZZAMAN

Kuran kalblere, kuvvet ve gıdadır, ruhlara şifadır. Gıdanın tekrarı kuvveti arttırır. BEDİÜZZAMAN

Babanın erdemleri, çocukların servetidir. ANOTELE FRANCE

Uykuyu hafif bir ölüm, ölümü de ağır bir uyku bil. MUHAMMED İKBAL

Sana takdir olunmamış rızık eline geçmez. Sana ayrılmış olan da asla başkasına gitmez. NABİ

Biz iki hırsız arasında kendimizi ifade ederiz. Düne ait üzüntüler ve yarına ait korkular. BERNARD SHAW

Tam bağımsızlık ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür. ATATÜRK

Ülke ve ulus işlerinde hatıra, kardeşliğe ve dostluğa bakılmaz. ATATÜRK

Tarih bir ulusun kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkar edemez. ATATÜRK

Kudret ve kabiliyetten mahrum olanlara iltifat edilmez. ATATÜRK

Şehamet dini, gayret dini, ancak Müslümanlıktır. Hakiki Müslümanlık en büyük kahramanlıktır. MEHMET AKİF

Yerinde söz söyleyen, özür dilemek zorunda kalmaz. FATİH SULTAN MEHMET

İnsan ne kadar az düşünürse, o kadar çok konuşur. MONTESQULEU

Bir insanın malını nereden kazandığını öğrenmek istiyorsanız, onu nereye harcadığına bakınız. HASAN BASRİ

Misafire karşı edep şöyledir; önce selam, sonra ikram, sonra taam ve sonra kelam. HASAN BASRİ

Bir insan yaptıklarının toplamıdır. GANDHİ

Allah adı her işler evvelidir. Her dem Allah diyen kişi veli dir. İBRAHİM HAKKI ERZURUMİ

Hayatı seviyorsanız, zamanınızı boşa geçirmeyiniz. Çünkü zaman hayatın ta kendisidir. BENJAMİN FRANKLİN

Para iyi bir uşak, kötü bir efendidir. BAGON

Kadınlar; gençlerin sevgilisi, orta yaşlıların arkadaşları, yaşlılarında dadısı dır. BAGON

Başkaları için yaşamayan, kendisi içinde yaşamış sayılmaz. MONTAİGNE

Milli ahlakı olmayan kavmin, medeniyeti de olmaz. ZİYA PAŞA

Sizin en hayırlınız; Kuran öğrenen ve öğreten kimsedir. BUHARİ

Eleştiriden korkarsan bir şey söyleme, bir şey yapma, bir şey olma. ELBERT HUBBARD

Boş zaman yoktur. boşa geçen zaman vardır. TAGORE
------------------------------------------------------------------------------------
Sizde Varsa
Allah'a inanarak, emirlerine uyabilecek kadar İMAN
Hayatın güçlüklerine katlanabilecek kadar İNANÇ
Geleceğin daha iyi olacağına inanacak kadar ÜMİT
Doğru bildiklerin için mücadele edebilecek kadar CESARET
Topluma, ailene faydalı olabilecek kadar SAĞLIK
İhtiyaçlarına yetebilecek, Zekatını verebilecek kadar PARA
Başkalarının daima iyi yönlerini görebilecek GÖZ
Çevrenizdeki insanlara yardım eli uzatabilecek kadar CÖMERT
İnsanlarda karşılık beklemeden yapılan İYİLİK
Yaşam zorluklarına karşı hayatı, insanları SEVMEK
Yastık kadar yumuşak, rahat bir VİCDAN
Dilini, gözünü, kalbini, keseni haramdan saklayabilecek İRADE
Gördüklerinin, duyduklarının düzelmesini bekleyecek kadar SABIR
Günahlarını, noksanlarını itiraf edebilecek kadar FAZİLET
Bu nimetleri bizlere veren Allah'a ŞÜKÜR
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
“Çokça zikredin ki kurtuluşa eresiniz!”
“Ey iman edenler, bir düşman topluluğu ile karşılaştığınız zaman, sebat edin ve Allah’ı çokça zikredin ki, kurtuluşa eresiniz.” (Enfal; 45)
Allah’ı kalple ve dille çokça zikretmek, hem nusret-i ilahiyi, yani Allah’ın yardımını celb edeceği gibi hem de kişinin kendine güvenini artıracaktır. “Zikr’ kelimesinden murat olunan, Kuran okumak ve namaz kılmaktır” diyenler, maalesef bu ayet-i celileyi görmezden gelmektedirler.
Müfessirlerin beyanı ve akl-ı selim sahipleri düşman ile karşılaşıldığında; düşmanların müminlerin namaz kılmalarına müsaade etmeyeceklerini bilirler. Ayet-i celilede zikirden maksat, kalp ve dil ile yapılan Esma’ü-l Hüsna’yı anmaktan ibarettir.

Bu hususta Katade (rahmetullahi aleyh) diyor ki: “Allah sizlere kılıçlarla vuruştuğunuz, en çok meşgul olduğunuz hallerde bile başarıya ulaşmanız için kendisini anmanızı farz kılmıştır.” (3)
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
biliyorum sen bana yakınsın ama ben senden uzağım, keşke ben de sana yakın olabilseydim.
Dedin: وَاذْكُر رَّبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعاً وَخِيفَةً وَ دُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالآصَالِ
Rabbini sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için zikret. Araf-205

Dedim: Buda senin yardımını ister
Dedin: أَلَا تُحِبُّونَ أَن يَغْفِرَ اللَّهُ لَكُمْ ALLAH'ın sizi bağışlamasını istemez misiniz? Nur-22


Dedim: Tabii ki, beni affetmeni çok isterim.
Dedin: وَاسْتَغْفِرُواْ رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُواْ إِلَيْهِ(Öyleyse)Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tövbe edin. Gerçekten benim rabbim, esirgeyendir, sevendir. Hud-90


Dedim: Çok günahkârım, bu kadar günahla ben ne yaparım?
Dedin:أَلَمْ يَعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ هُوَ يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِ ALLAH'ın, kullarının tövbesini kabul edeceğini.. ve ALLAH'ın tövbeyi çok kabul eden ve pek esirgeyen olduğunu hâlâ bilmezler mi? Tevbe-104.


Dedim: Defalarca tövbe edip tövbemi bozdum, artık yüzüm kalmadı.
Dedin: اللَّهِ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ (2) غَافِرِ الذَّنبِ وَقَابِلِ التَّوْبِِ ALLAH aziz ve bilendir, o günahları bağışlayan ve kullarının tövbesini kabul edendir. Ğafir-2/3.

Dedim: Bunca günahım var,hangisinin tövbesini yapayım?!
Dedin: إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًاALLAH bütün günahları bağışlayandır. Zümer-53.

Dedim: Yani yine gelsem yine beni bağışlar mısın?
Dedin: وَ مَن يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ اللّهُALLAH'tan başka günahları bağışlayacak olan yoktur. Ali İmran-135.

Dedim: Ne kadar güzelsin ALLAH'ım! Bilmiyorum bu sözlerin karşısında niçin böylesine içim içime sığmıyor ve erimeye başlıyorum, seni çok seviyorum.
Dedin: إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَ يُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ Şüphesiz ki ALLAH tövbe edenleri ve temizlenenleri sever.
Birden 'İlahım ve Rabbim benim senden başka kimim var' dedim.
Sen de أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ
'ALLAH kuluna yetmez mi?' (Zümer-36) dedin.

Dedim: Sen ki beni bu kadar çok seviyorsun ve bana karşı bu kadar iyisin ben ne yapabilirim?
Dedin: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيرًا (41) وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا (42) هُوَ الَّذِي يُصَلِّي عَلَيْكُمْ وَمَلَائِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنِينَ رَحِيمًا
Ey inananlar! ALLAH'ı çokça zikredin. Ve O'nu sabah-akşam tesbih edin. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen Odur. Melekleri de size istiğfar eder. ALLAH, müminlere karşı çok merhametlidir. Ahzap-41/43.

Kendi kendime dedim: ALLAH'ım seni çok seviyorum.
 

tufan35

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
14 Ara 2018
Konular
83
Mesajlar
1,149
MFC Puanı
650
Bu fani ömür bitti; az önce!
Kendimize göre ne kadar emîniz. Hayatımızda hiç kimseyi aldatmadık! Belki alenen kimseyi aldatmadık, oyalamadık. Fakat farkına varmadan oyaladığımız, aldattığımız birisi var: Kendimiz...
Her zaman sığındığımız bir kelime: “Biraz sonra yaparım.” Dilimizde küçük bir cümle… O anda rahatlatıcı bir ilaç gibi.
Çocukken alışmışızdır; annemiz çağırdığında, “Biraz sonra giderim.” “Ödevlerimi yarın yaparım.” Derken gençlik zamanımız geldi. Ertelemekten hiçbir şey yapamadık! Kazandığımız bir tek kuytu kafes var: “AZ SONRA!”
Yememizde, içmemizde kısacası fânî ömrümüzde hiç aksama yok. Hatta sipariş verdiğimiz bir yemek on dakika gecikse kıpır kıpır olur, yerimizde duramaz, “Vücûdumuzun gıdası!” deriz. Peki, ya rûhumuzun gıdası olan namazımız, ibâdetlerimiz gecikince neler oluyor? O kadar huzursuz oluyor muyuz? Niye huzursuz olalım ki, ilâcımız hazır: “AZ SONRA!”
“Bugünün işini yarına bırakma!”,”Bir günün öncekinden daha mükemmel olsun!” düsturlarına rahatlıkla göz yumabiliyoruz! Derken bir gün, bir ay, bir yıl, bir ömür geçip gidiyor…
Az bir ömür olan dünya hayatı için “Az sonra!” denilebilir. Fakat ilim veya ibâdet cihetinde bu kafes bizi hüsrâna sürüklüyor. Söz gelimi ibâdetteki sabrımızı sağa sola dağıtırsak, merkezi zayıflatırız. Yani o andaki vakti öldürür, nefis düşmanının silahını kuvvetlendiririz.
Gençliğini hep ertelemekle geçiren bir insan sayısız nimetleri kaybeder. Başta Peygamberimiz (sav)’in, “Sancağımdan başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyâmet gününde Allah’a ibâdet ile büyüyen gençler benimledir.” mükâfatından mahrum kalır. “İhtiyarlayınca yaparım!” der, ömür biter!
İşlediği bir kusurda tövbesini erteleyen kimse kiri birikmiş çamaşır gibidir. Bedîüzzaman Hazretleri’nin dediği gibi “Günah, kalbi siyahlandıra siyahlandıra nûr-ı îmânı kalpten çıkarır.” Tövbesiz bir seher vakti, bir Berat, bir Kadir, geçer giderken diğer Berata kadar belki ömrü biter. Beynimizde yine aynı efsunlu bir levha: “BİR DAHAKİ SENEYE!”
Hiç düşündük mü? Sahâbe-i Kirâm, Kur’ân ve sünneti yaşamakta bizim gibi değillerdi. Doğrusu biz onlar gibi hiç olamadık! Onlar, kızgın kumlarda namaz kıldılar, oklar arasında tövbe ettiler. Hatta bazı sahâbeler îman ettiler, cihat ettiler, bir namaz vaktine dahi erişemeden şehit oldular.
Rahmetli dedem anlatırdı: Bir gün dokuma tezgâhında çalışan bir işçi, patronundan namaz kılmak için izin ister. Îman ve itâatten nasipsiz zavallı patron, işçiye der ki: “Namaz kazâ olur, iş kaza olmaz!” Bu hâtıra zaman zaman aklıma gelir. Bizim namazımız, ilmimiz gibi uhrevî hayatımız hep kazalarla süslü, hep ertelemelerle dolu. Oysa dünya hayatımız dakik mi dakik. Dünyamızla ilgili neleri erteliyoruz Hak aşkına? Uhrevî işlere gelince, “Ebedî dünyada kalacak gibi” nazlanıyoruz maalesef! “Hiç kat î senedimiz var mı ki gelecek seneye belki yarına çıkacağız!”
Ne bir dakika geri ne bir dakika ileri; ertelenmeyen ölüm zamanı gelince kimse demiyor, diyemiyor: “AZ SONRA!”
Daha önce hiç karşılaşmadığımız ve îfâ etmediğimiz gibi aceleci bir tavırla işlemlerin tamamlanıyor. Ertelediğin amellerin, ilimlerin, tövbelerin ile baş başa kalıyorsun! O anda, yepyeni bir nidâ yükseliyor: “BU FANİ ÖMÜR BİTTİ; AZ ÖNCE!”

irfan mektebi dergisi
 
Üst