Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Esnemek gibi olsaydı keşke unutmak.
Karşında biri birilerini unutsa,
Dilinin ucundaki uçuverseydi sağa sola.
Yazık ki tuhaf bir tik gibi kendini tekrarlayan.
En ufak detayda canlanıp,
Kapıları çalan.
Neyse ki alkolü icat etmişler,
Ve yanında sigara.
Ne zaman unutmak için kendime söz versem,
Aynı meyhane aynı şarkıdır ilk aklıma gelen.
Bir kadeh rakı ile başlarım gelmişine geçmişine sövmeye.
Her yudumda eksilirsin,
Değişir kanımdaki alkolle yerin.
Gün ışıyana kadar da olsa,
Sana seni unuttuğumu ispat edebilirim..
Geçtik biz o yolları güzelim.
İzmir arkamızdan mendilini salladı.
Şimdi Ege İzmir'siz,
Ben sensizim.
Yalnızlığın kalabalıklar içinde olanı makbuldür derlerdi,
Neyse ki farkedip hakkını verdim.
Uğruyorum arada;
Okuyor, soluklanıyorum.
Unut demiştin ya hani,
Sanırım unutuyorum..
Okudum seni,
Kulağımda ezberime kazınan bir melodi.
Kapısı yalnızlığa açılan ne kadar cümle varsa kuruldu dudaklarımızın arasında.
Harf harf çıkardık üzerimizdekileri,
Çırılçıplak düştük tenlerimizin üzerine.
Bir cam buğusuna yazıldı isimlerimizin baş harfleri,
Yazıyı yazan elin avuç içi ile silindik yine.
Kim demiş koymaz insana diye,
Koyar,
Koyar elbette dibine kadar.
Ten tene değmezse zorlanır,
Duvarlar tanıdık ikinci nefes için aranır.
Göz kapaklarına kibrit çöplerinin asılması aslında bundandır,
Maalesef,
Uyku bundan sonra haramdır.
Unutma,
Erdemsizliktir yalnızlık,
Tek kişilik yaşanır..
Şimdi başkalaşan bir veda okuyorum kaleminden.
Unut diyerek yükselen çığlıkların sevişiyor yokluğumla.
Sesin değiyor yalnızlığıma;
Nefes nefese tenin, bedenin.
Biliyordun;
Giderken duyulmazdı sesim.
Kalmak için direndim,
Yer edinemedim.
Usulca yol almak vardı,
İlerledim.
Meğer sende ne kadar çokmuşum,
Kendini bana ispiyonluyorsun.
Aslında vardım..
Parmakuçların kadar yakındım.
Saçlarını ben taradım,
Gözyaşların tenimde süzüldü.
Sesin ağzımdan çıkıyordu,
Duyan olmadı..
Oyun senin kaleminden çıkıyordu,
Sen yazıyor,
Ben oynuyordum.
Olay mahali sendin ya;
Ben oskarlık bir oyuncuydum..
Her bakış görmek için olmadığı gibi her gidiş bir yokluk barındırmaz aslında içinde.
Gitmek; eksilmektir kimin göre, usul usul vurmaktır derinliğin dibine. Alfabenin harfleri gibi unutulur tüm alışkanlıklar zamanla; yaz/a/maz konuş/a/mazsın mesela.
Gitmek; çoğalmaktır kimine göre, biriktirmektir tebessümleri dudaklarının kenarında. Duymak, sesinin tınısını fısıldamaktır kulağına lugatlarda. Dokunmak, parmak uçlarından başlayarak tüm bedenini yakan arseniğin tadını almaktır yok pahasına. Konuşmak, bilmediğin bir dilde kendini ifade edebilmektir çoğu zaman.
Şimdi tüm sözcükleri yeniden anlamlandırıyorum kıyılarında. Kalmak baştan yazılıyor gitmek gibi.
Yokluğun takasa veriliyor varlığın ile.
Hadi, yaslanıp Alsancak'a bir düşün bakalım.
Erdemli bir yalnızlığı değişmez misin edepsiz bir sevda ile..?
Gecenin rengine bürünen odamın duvarlarında karşıladın yine beni. Günün yorgunluğuna inat arşınladığım tüm yolların sana çıkacağını bilmenin keyfini sürüyorum yine..
Aldırma kitapların sadece okumaya yaradığını söyleyenlere. Hangisi büyük harfle başlayan cümlemin sana ithaf edildiğinin farkında ki, söylesene hangisi sen diye sevişir aynı kitabın harfleriyle..?
**
Fonda eskilerden bir melodi eşliğinde seni senden okuyorum aslında. Kulağımdaki tınılara ayak uyduruyor bedenim, parmak uçlarım saçlarının arasında gezer gibi geziyor kalem ve kağıdın üzerinde.
Dudaklarından dökülen sözcükleri hayal ederek dökülüyorum ben de kalemimin ucundan harf harf, satır satır.
Melankolik olduğumu söylüyor insanlar, zaaflarım olduğundan gem vuruyorlar. Ne çıkar ki her yüzde seni görmekte ya da her ses neden bu kadar benzer ki sesine..?
**
Karanlığın ürküttüğünü insanlardan olmadım hiç kaldı ki en çok geceleri geliyordun bana. Sokakların saatler gibi ıssızlaştığı anlarda duvarlarımda dans eden hayaline kaptırmalarımı yazmıştım sana, bilirsin.
Yine öyle bir gecedeyiz seninle..
Sevmenin her dilde farklı olduğunun farkındayım elbette, ben seni en lal zamanlarımda avaz avaz yazdım sayfalarca. Yokluğunun ateşini körükleyen kıvılcımları söndürdüm virgülüm ile, imlasını kaybettiğim satırlarımın arasındaki her köşe başına adını yazdım umarsızca..
**
Usul usul odama süzülen rüzgarı hissediyorum kirpiklerimde. Tenimdeki ürperti ile bir göz açımı kadar geçen sürede şehrimin maviliğinde buluyorum kendimi. Sessiz bir o kadar salaş bir odadayız seninle, baş başa.
Galata ve Kız Kulesi aynı manzarada buluşuyor ufuk çizgimizde bizi kıskandırırcasına. Şehrimin iki yakası bir araya gelmezken onların imkansız aşkına yazılan methiyeler geliyor aklımıza, gülümsüyoruz.
Dudaklarının kenarında iliştirdiğin tebessümün ne kadar yakıştığını bilsen keşke, benim gözümden bakabilsen kendine keşke..
**
Mavinin rengi gibi tadı da başkadır bu şehirde. Belki de bu yüzden maviye olan zaafım en az sana olan zaafım kadar. Gözlerinin önüne serilen güzelliğin tadını çıkar sevgilim, binlerce yıllık tarihe tanıklık etmenin heyecanını hisset iliklerine kadar.
Yokluğunun koynunda sana hitaben kaleme alınan satırları şimdi gözlerinin içine bakarak fısıldamanın zamanı geldi.
Üstüme sinen kokunun tenimde bıraktığın imzaya mürekkep olduğunu biliyor musun..?
Göz kapaklarıma asılan hayalinin dokunulmazlığına inat şimdi parmaklarımın ucunda olmanın ne demek olduğunun farkında mısın..?