Winter
Forum Yöneticisi
- Üyelik Tarihi
- 20 Haz 2022
- Konular
- 176
- Mesajlar
- 4,427
- MFC Puanı
- 41,820
Cehennem...
Evrilerek sosyalleşen insanın , elleriyle yarattığı bir dünya.. Bu dünyayı yaratırken o kadar acımasız ve kibirli davranıyor ki, doğa da onun dışında hiçbir canlı güvende değil. Aslında kendi türü de değil..
Yakalar arası köprüler kuran insanlık, benzer köprüleri kendi aralarında kurmak konusunda hiçte hevesli davranmıyor. Aksine agresif bir saldırganlık ile kendi türünü yok eden en vahşi canlıya dönüşüyor. Altın, gümüş ve adını unuttuğu onlarca maden için, toprak için, para ve onun sağladığı iktidar için gözünü kırpmadan öldürüyor.
Kadın, adam, çocuk, masum demeden onları köklerinden söküp, değersiz bir paçavra gibi fırlatıyorlar.
Bencil ruhlarının kölesi olanlar için bir insanın renginden, inancından, fikirlerinden daha tehlikeli bir şey yok çünkü. Çalışarak, emek vererek yükselmektense, çalarak güçlenmek işlerine geliyor. Kendinden zayıf olanı ezmek, onu kullanmak, kanının son damlasına kadar döküp, ruhunu bedeninden arsızça çekip çıkartana kadar pes etmiyorlar. Terlerinde boğdukları diğerlerini ötekileştirerek , asla kaybetmeyeceklerini düşündükleri bir oyunu kurguluyorlar.
Kazanıyor, kazandıkça kaybediyor lakin ruhları bir ifrite dönüşüne dek durmuyorlar. Merhametsiz, aç, lanetli ve isyankar bir ruhu, kibirden şişmiş, garip, eğri büğrü vücutlara hapsediyorlar.
Ötekiler yavaş yavaş erirken, güçsüz kas ve kemikten ibaret mevcudiyetleri fazla dayanmıyor. Kanları suluyor toprağı, onlardan geriye ne kaldıysa gübre oluyor.. Böylece tekrar tekrar hayat buluyorlar. Yeşeren her çiçeğin bünyesinde ki yaşam dolu öze dönüşüyorlar.............
Hayatım boyunca, henüz küçücük bir kız çocuğu olduğum zamanlarda bile insanları sadece bir kıstasa göre ayırdım. O yüzden kişiliğimin oturmaya başladığı yaşlarda bir tarafım olmadı...sağ , sol... ateist, teist... siyah, beyaz ..alevi, sünni.... Benim dünyamda insanlar hep ikiye ayrıldı.. İyi ve kötü... Hala öyle.. ve ölene dek öyle olmaya devam edecek...
Zaten ben istesem de bir tarafa dahil edilmiyordum... inançlı olduğum için bilimsel duramazdım. Ateist ile dostluk kuramazdım. Siyasi görüşüm yoktu, olsa da kimse beni kendi grubuna ait bulamazdı. Çünkü düşünür ve eleştirirdim. Bende bu durumdan şikayetçi değilim.
Ben bir insanım...elinden geldiğince iyi olan ama derinlerinde pusuda ki kötülüğün farkında olan bir insanım. Bütün dünya, gökyüzü, okyanuslar, ormanlar ve canlılar benim bir parçam...Ucu bucağı henüz tam bilinmeyen evrenin içinde, sınırlı zamanımı harcıyorum. Ve bir gün başımda taşıdığım ve kalan zamanımı yansıtan kristal tacım paramparça olacak.. Benden geriye bir süre sonra sadece bir kaç avuç kemik tozu kalacak... işte hepimizin sonu bu sevgili dostlarım..Tüm bu kavgalar, savaşlar, hırslar ve bitmek bilmeyen açlığın sonucu .. bir kaç avuç kemik tozu...
Jack London yine yaptı yapacağını.. paramparça etti yüreğimi.. insanlığımı sorgulattı..Demir Ökçe ile beni zerrelerime dek ufaladı. Onun yarattığı bu korkunç distopya ne kadar da yaşadığım dünyaya benziyordu. Kötülük ile beslenenler ve onlara kanan onlarcasının zulmü bugün hala yakmıyor mu ciğerimizi.. Demir Ökçe hep vardı..
Ve bir gün insanlık, her hayatın değerli olduğunu anlayana dek var olmaya devam edecek.. İster sarayda yaşayın, ister derme çatma bir barakada.. Öldüğünüzde sizden kalan sadece bir kaç avuç kemik tozu olacak..Merhamet ve iyilik kokmak sizin seçiminiz, tabii kan, irin , nefret ve zalimlik ile bezenmekte... Hayat ne garip değil mi??
Evrilerek sosyalleşen insanın , elleriyle yarattığı bir dünya.. Bu dünyayı yaratırken o kadar acımasız ve kibirli davranıyor ki, doğa da onun dışında hiçbir canlı güvende değil. Aslında kendi türü de değil..
Yakalar arası köprüler kuran insanlık, benzer köprüleri kendi aralarında kurmak konusunda hiçte hevesli davranmıyor. Aksine agresif bir saldırganlık ile kendi türünü yok eden en vahşi canlıya dönüşüyor. Altın, gümüş ve adını unuttuğu onlarca maden için, toprak için, para ve onun sağladığı iktidar için gözünü kırpmadan öldürüyor.
Kadın, adam, çocuk, masum demeden onları köklerinden söküp, değersiz bir paçavra gibi fırlatıyorlar.
Bencil ruhlarının kölesi olanlar için bir insanın renginden, inancından, fikirlerinden daha tehlikeli bir şey yok çünkü. Çalışarak, emek vererek yükselmektense, çalarak güçlenmek işlerine geliyor. Kendinden zayıf olanı ezmek, onu kullanmak, kanının son damlasına kadar döküp, ruhunu bedeninden arsızça çekip çıkartana kadar pes etmiyorlar. Terlerinde boğdukları diğerlerini ötekileştirerek , asla kaybetmeyeceklerini düşündükleri bir oyunu kurguluyorlar.
Kazanıyor, kazandıkça kaybediyor lakin ruhları bir ifrite dönüşüne dek durmuyorlar. Merhametsiz, aç, lanetli ve isyankar bir ruhu, kibirden şişmiş, garip, eğri büğrü vücutlara hapsediyorlar.
Ötekiler yavaş yavaş erirken, güçsüz kas ve kemikten ibaret mevcudiyetleri fazla dayanmıyor. Kanları suluyor toprağı, onlardan geriye ne kaldıysa gübre oluyor.. Böylece tekrar tekrar hayat buluyorlar. Yeşeren her çiçeğin bünyesinde ki yaşam dolu öze dönüşüyorlar.............
Hayatım boyunca, henüz küçücük bir kız çocuğu olduğum zamanlarda bile insanları sadece bir kıstasa göre ayırdım. O yüzden kişiliğimin oturmaya başladığı yaşlarda bir tarafım olmadı...sağ , sol... ateist, teist... siyah, beyaz ..alevi, sünni.... Benim dünyamda insanlar hep ikiye ayrıldı.. İyi ve kötü... Hala öyle.. ve ölene dek öyle olmaya devam edecek...
Zaten ben istesem de bir tarafa dahil edilmiyordum... inançlı olduğum için bilimsel duramazdım. Ateist ile dostluk kuramazdım. Siyasi görüşüm yoktu, olsa da kimse beni kendi grubuna ait bulamazdı. Çünkü düşünür ve eleştirirdim. Bende bu durumdan şikayetçi değilim.
Ben bir insanım...elinden geldiğince iyi olan ama derinlerinde pusuda ki kötülüğün farkında olan bir insanım. Bütün dünya, gökyüzü, okyanuslar, ormanlar ve canlılar benim bir parçam...Ucu bucağı henüz tam bilinmeyen evrenin içinde, sınırlı zamanımı harcıyorum. Ve bir gün başımda taşıdığım ve kalan zamanımı yansıtan kristal tacım paramparça olacak.. Benden geriye bir süre sonra sadece bir kaç avuç kemik tozu kalacak... işte hepimizin sonu bu sevgili dostlarım..Tüm bu kavgalar, savaşlar, hırslar ve bitmek bilmeyen açlığın sonucu .. bir kaç avuç kemik tozu...
Jack London yine yaptı yapacağını.. paramparça etti yüreğimi.. insanlığımı sorgulattı..Demir Ökçe ile beni zerrelerime dek ufaladı. Onun yarattığı bu korkunç distopya ne kadar da yaşadığım dünyaya benziyordu. Kötülük ile beslenenler ve onlara kanan onlarcasının zulmü bugün hala yakmıyor mu ciğerimizi.. Demir Ökçe hep vardı..
Ve bir gün insanlık, her hayatın değerli olduğunu anlayana dek var olmaya devam edecek.. İster sarayda yaşayın, ister derme çatma bir barakada.. Öldüğünüzde sizden kalan sadece bir kaç avuç kemik tozu olacak..Merhamet ve iyilik kokmak sizin seçiminiz, tabii kan, irin , nefret ve zalimlik ile bezenmekte... Hayat ne garip değil mi??